(“...Davacı, yöneticisi bulunduğu Fatma apartmanında davalıların eşi ve annesi olan dava dışı Mine "nin de bir adet dairesinin bulunduğunu, davalıların anılan dairede herhangi bir hakları bulunmamasına rağmen apartmanın pis sularının anılan daireye aktığından bahisle aldıkları tespit raporuna dayanarak apartman yönetimine karşı uğranılan zarar ve kira tazminatı yönünden icra takibi başlattıklarını ileri sürerek bu takipten dolayı borçsuzluğun tesbitine karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, eski apartman yöneticisinin 16.10.1999 tarihinde verdiği taahhüt belgesi ile meydana gelen zararı üstlendiğini, bundan yeni yönetiminde sorumlu olduğunu savunarak davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece, eski yönetici tarafından 16.10.1999 tarihinde taahhüt başlıklı belge verilse de taşınmaz malikinin dava dışı Mine olduğu, adı geçen şahsın 28.1.2003 tarihinde anılan dairenin intifa hakkını kendi üzerinde bırakarak tapuda devrini davalılara verdiği, bu durumda oluşan zarar ve kira kaybına ilişkin tazminatı intifa hakkı sahibinin isteyebileceği, apartman yönetici olan davacıdan şahsi borç olarak talepte bulunulamayacağı gerekçe gösterilerek davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm davalılar tarafından temyiz edilmiştir.
1-Davacı, dava dilekçesinde davacı olarak bizzat kendi ismini yazmak ve dava dilekçesine eklediği 11.1.2007 tarihli Avukata verdiği vekaletnamesinde de yine kendi ismini belirtmek suretiyle apartman yönetimini temsilen eldeki davayı açmıştır. Oysaki dava apartman yönetimini temsilen açılıyorsa bu yön dava dilekçesinin başlık bölümünde belirtilmeli, avukata verilen vekaletnamenin de apartman yönetimini temsilen verildiği vekaletnamede açıkça belirtilmelidir. Gerçek kişi adına verilen vekaletname ile apartman yönetimi temsil edilemez. Hal böyle olunca bu yöndeki eksikliklerin giderilmesinden sonra işin esası incelenmesi gerekir. Mahkemenin apartman yönetimi adına avukata verilmiş bir vekaletnamenin ibrazını sağlamadan yazılı şekilde hüküm tesis etmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
2-Bozma nedenine göre davalıların diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir...”)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72.maddesine dayalı, borçlu olmadığının tespiti (menfi tespit) istemine ilişkindir.
Davacı/borçlu vekili, davacının Fatma Apartmanı yöneticisi olduğunu, davalıların ise bu taşınmazda daire sahibi olan Mine nin eşi ve kızı olduklarını, davalıların apartman yönetimi ile ilgili işlerden dolayı zarara uğradıkları iddiası ile davacı aleyhine icra takibi yaptıklarını, apartman yöneticisinin kişisel olarak borçtan sorumlu olmasının mümkün olmadığını belirterek, davacının Çanakkale 2.İcra Müdürlüğünün 2006/3293 sayılı dosyasında borçlu olmadığının tespitine bu dosyada tahsil edilen miktarın istirdadına karar verilmesini istemiştir.
Davalı/alacaklılar, davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme, Mine’nin intifa hakkı sahibi olduğu daire için kullanamamaktan dolayı, eşi ve kızı olan davalıların, kira alacağı talep etme yetkisinin bulunmadığı, Fatma Apartmanı 3 numaralı dairede logar nedeni ile oluşan zarar ve daireyi kullanamamaktan doğan kira kayıplarının apartman yöneticisi davacı/takip borçlusundan şahsi borç olarak talep edilmesinin mümkün bulunmadığı, gerekçesiyle davanın kabulüne karar vermiştir.
Davalıların temyizi üzerine karar Özel Dairece, yukarıda başlık bölümünde açıklanan nedenlerle, usul eksikliğine dayalı olarak, bozulmuştur.
Mahkeme, icra takip borçlusunun Mustafa olup, icra takibinin bu kişi hakkında açılıp, kesinleştiği; bu nedenle apartman yönetimi tarafından açılan bir dava olmadığı gibi, apartman yönetimi borçlu gösterilerek yapılan bir takibin de bulunmadığı; Fatma Apartmanı 3 numaralı dairede logar nedeni ile oluşan zarar ve daireyi kullanamamaktan doğan kira kayıplarının apartman yöneticisi davacıdan şahsi borç olarak talep edilemeyeceği, gerekçesiyle önceki kararında direnmiş; hükmü davalılardan Buket temyize getirmiştir.
Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; takip dosyası ve dava dilekçesi kapsamına göre, davacı/takip borçlusunun davayı kendi adına mı, apartman yönetimini temsilen mi açtığı; buna bağlı olarak avukatına vermiş olduğu vekaletnamenin usulüne uygun olup olmadığı noktasındadır.
Hemen belirtmelidir ki, Çanakkale 2.İcra Müdürlüğü’nün 2006/3293 sayılı dosyasında alacaklı tarafından Mustafa borçlu gösterilmek suretiyle takip yapılmıştır. Nitekim, takip talepnamesi ve ödeme emri içeriğinde de takip borçlusu olarak salt davacı “Mustafa’ gösterilmiş; “apartman yönetimini temsilen Mustafa” ibaresine yer verilmemiştir. Şu hale göre, apartman yönetimi aleyhine yapılmadığı çok açıktır.
Kaldı ki, takip sırasında davacı Mustafa’nın maaş, menkul ve gayrimenkullerinin haczine karar verilmiş; bu nedenle de davacı eldeki davayı kendi adına ve kendisi aleyhine yürütülen takip nedeniyle borçlu olmadığının tespiti istemiyle açmıştır.
Bilindiği üzere, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun; “Vekaletnamenin İbrazı” başlıklı 76.maddesinin birinci fıkrasına göre: Avukat, açtığı veya takip ettiği dava ve işlerde, noter tarafından onaylanan ya da düzenlenen vekâletname aslını veya avukat tarafından onaylanmış aslına uygun örneğini, dava yahut takip dosyasına konulmak üzere ibraz etmek zorundadır.
Davacı/borçlu vekili de davayı açarken vekaletnamesini ibraz etmiştir.
Vekaletnamede, avukatın davacı borçlunun şahsi vekili olduğu, apartman yönetimine vekil kılınmadığı belirgindir.
Hal böyle olunca, borçlunun temsil ettiği yönetime değil; şahsına karşı yürütülen takip nedeniyle avukatına kendi adına vekalet vermesinde; vekil tarafından da davacının şahsı adına eldeki davanın açılmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Ne var ki, işin esasına yönelik davalı Buket’in temyiz itirazları Özel Dairesince incelenmemiştir.
O nedenle, söz konusu temyiz incelenmesi yapılmak üzere dosyanın Özel Dairesine gönderilmesi gerekir.
S O N U Ç : Yukarıda açıklanan nedenlerle DİRENME UYGUN OLUP, işin esasına yönelik diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 13.HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 01.02.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.