11. Hukuk Dairesi 2015/12729 E. , 2017/638 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada... Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 12/05/2015 tarih ve 2014/1734-2015/466 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili; müvekkilinin inşaat işleri ile iştigal eden davalı şirkette azınlık pay sahibi olduğunu, diğer ortakların aldıkları keyfi kararlar ile şirketi yönettiklerini, şirketin ana sözleşmesinin 11. maddesinde kârın ne şekilde dağıtılacağının açık olarak belirtildiğini, ortaklar kurulunun kârı dağıtmaktan keyfi bir şekilde sarfınazar edemeyeceğini, davalı şirketin kuruluşundan beri kâr payı dağıtmadığını, şirket kayıtlarının ve hesaplarının incelenmesi için 09.05.2011 tarihinde noterden ihtarname gönderildiğini, ancak sonuç alınamadığını, bilançolar incelendiğinde davalı şirketin sürekli kâra geçtiğinin anlaşılacağını, kârın dağıtılmaması yönünde ortaklar kurulunun bir kararı bulunmadığı halde müvekkiline kâr payı ödenmemesinin hukuka aykırılık teşkil ettiğini, Türk Ticaret Kanununda kâr payı almanın kazanılmış bir hak olarak tanımlandığını ve bu hakta pay sahiplerinin rızası olmaksızın değişiklik yapılamayacağının kabul edildiğini, müvekkilinin davalı şirkete ortak olduğu tarihten itibaren kâr payı alacağının tespit edilmesini ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 2005, 2006, 2007, 2008, 2009, 2010, 2011, 2012 ve 2013 yıllarına ait hak ettiği 100.000.- TL"sı kâr payının hak ediş tarihinden itibaren işleyecek en yüksek banka mevduat faizi ile birlikte tahsiline ve tazminin karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; genel kurulda kar dağıtmaya ilişkin bir karar alınmadığını, kâr dağıtımına genel kurulun karar vermesi gerektiğini, hesaplar incelendiğinde 2006, 2007, 2008 ve 2009 yıllarına ait kârların 2005 senesindeki zararı karşılamadığının görüleceğini, 2010 ve 2011 yıllarındaki kârların ise fiktif olduğunu, yapılan bir proje kapsamındaki inşaatlarında yangın çıktığı için 2012 ve 2013 yıllarında da zarar edildiğini bu nedenlerle davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece tüm dosya kapsamına göre; limited şirkete kârın dağıtılabilmesi ve ortak tarafından istenebilir olması için genel kurulun kâr dağıtımına karar vermiş olması gerektiğini, mevcut davada ise genel kurulda kârın dağıtılmasına ilişkin bir karar alınmadığını, davacının açtığı dava kâr dağıtmama kararına karşı bir iptal davası olmayıp kârın tespiti ve hissesine düşen miktarın kendisine verilmesi talepli bir eda davası olduğunu, muaccel olmayan kâr talebinin istenmesi mümkün bulunmadığın gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı davacı vekili temyiz etmiştir,
Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davacı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı bakiye 3,70 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 07.02.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.