
Esas No: 2014/4908
Karar No: 2015/2034
Karar Tarihi: 17.02.2015
Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2014/4908 Esas 2015/2034 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün davalı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı vek.Av..... ile davalı şirket yetkili temsilcileri....ve....ile davalı vekili Av.... gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanarak hazır bulunan davalı şirket yetkili temsilcileri ve avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
- K A R A R -
Davacı vekili, davalı tarafın, davacı şirket fabrikasında keşif ve incelemelerde bulunarak asgari % 2 oranında yakıt tasarrufu sağlayacağının garantisini vererek yakıt tasarruf sisteminin satışını ve kurulumunu gerçekleştirdiğini, sistemin tasarruf sağlamadığının anlaşılması üzerine davacı faturasının yasal süresinde iade edilerek ayıp ihbarı mahiyetinde cihazların derhal tesisten sökülmesinin istendiğini, davalının,fabrikanın mevcut ve geçmiş dönemlere ait yakıt sarfiyatı verilerini talep ederek bir kısım hesaplamalar yaparak tasarrufun sağlandığı gerekçesi ile ödeme talep ettiğini, müvekkilinin uzlaşma sağlanıncaya değin iyiniyetini göstermek adına davalıya 249.324.00 USD.kısmi ödeme yaptığını, sistemin tasarruf sağlamadığı, davalının iğfal amacı ile kasıtlı olarak hatalı hesaplamalar yaptığının anlaşıldığını, gizli ayıbın tespit edildiği anda ayıp ihbarında bulunulduğunu, tespit masraflarından da davalının sorumlu olduğunu iddia ederek 249.324.00 USD.karşılığı alacağın dava tarihinden tahsil tarihine kadar işleyecek ticari avans faizi ile birlikte fiili ödeme tarihindeki Merkez Bankası Satış Kuru üzerinden hesaplanacak Türk Lirası karşılığının ve 3.180.80 TL.tespit dosya masrafının davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevabında, malların teslim tarihinin 16.06.2011, dava tarihinin ise 30.11.2011 olup, ayıp iddiasının ve ihbarının hak düşürücü süre içinde yapılmadığını, davacının, tasarrufu test edip teyit ettiğine ve bu şekilde ödeme yaptığına ilişkin yazılı ikrarı bulunduğunu, taraflar arasında tasarruf taahhüdünü içerir bir sözleşme bulunmadığını, faturanın davacıya teslim edilmediği ve süresinde itiraz edildiği iddiasının doğru olmadığını, davacının ödeme yapmasının hem faturaya itirazdan, hem de ayıp iddiasından rücü anlamını taşıdığını, tasarrufun gerçekleştiğinin davacı tarafından da zımnen ve alenen kabul edildiğini, ayıp iddiasının asılsız olduğunu, satışa konu cihazların tasarruf sağladığının bilimsel raporlarla ve ciddi referanslarla sabit olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre, dava konusu alacağa dayanak teşkil eden cihazdaki ayıbın kullanılmak suretiyle ortaya çıkacağı, ortaya çıktıktan sonra garanti süresi içinde ihbarda bulunulup dava açıldığı, cihazın tasarruf sağlayıp sağlamadığı hususu teknik bilgi gerektirdiğinden, bilirkişilerce yapılan keşif sonrası ibraz edilen rapor değerlendirildiğinde davacının ödemiş olduğu bedelin iadesine ilişkin talebin haklı bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, davalının teklifinin davacı tarafından kabul edilmesi ve sipariş verilmesi üzerine davalı tarafça üretilip, davacının fabrikasına davalı tarafından montajı yapılan manyetik yakıt düzenleme ve tasarruf cihazlarının ayıplı olduğu iddiasına dayanmaktadır.
Mahkemece uyuşmazlık satış olarak nitelendirilmiş ve satıcının ayıba karşı tekeffülü hükümleri çerçevesinde değerlendirme yapılmıştır. Oysa somut olayda sipariş üzerine üretilen cihazların üretici firma tarafından davacının fabrikasına montajı da gerçekleştiğine göre, taraflar arasındaki uyuşmazlığın, dava tarihinde yürürlükte bulunan 818 Sayılı Borçlar Kanunu’nun 355 vd.maddelerindeki istisna akti (eser sözleşmesi) hükümleri çerçevesinde çözümlenmesi gerekmektedir. Zira, dava tarihinde yürürlükte bulunan 6762 Sayılı TTK.nun 25/3.maddesindeki satıcının ayıba karşı tekeffülünü öngören hükümleri ile 818 Sayılı Borçlar Kanunu’nun 355 ve devamı maddelerinde öngörülen yüklenicinin ayıba karşı tekeffülü, ayıp ihbar süreleri vs.birbirinden farklı sonuçlar doğuracak nitelikte sonuçlardır.
Bu durumda mahkemece yapılacak iş, uyuşmazlığın eser sözleşmesi hükümleri çerçevesinde değerlendirilmek suretiyle konusunda uzman bilirkişi heyetine yeniden inceleme yaptırılarak öncelikle dava konusu sistemlerin ayıplı olup olmadığının saptanması, daha önceki rapora yönelik itirazların değerlendirilmesi, ayıp varsa süresinde ayıp ihbarında bulunulup bulunmadığının tespiti ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesinden ibaret olmalıdır. Mahkemece bu yönler gözetilmeksizin somut olayda uyuşmazlığın nitelendirilmesinde yanılgıya düşülerek eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, vekili Yargıtay duruşmasında hazır bulunan davalı yararına takdir edilen 1.100 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, peşin harcın istek halinde iadesine, 17.02.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.