12. Ceza Dairesi 2019/4252 E. , 2019/9049 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
Suç : Yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı etkilemeye teşebbüs
Hüküm : TCK"nın 277/1, 277/2, 62, 277/2, 50/3, 52/2-4, 5275 sayılı Kanunun 106/3. maddeleri gereğince mahkumiyet
Yargı görevi yapanı etkileme suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm, sanık tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Sanık ...’in, kendisinin “katılan” sıfatını taşıdığı ve damadının 5816 sayılı Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanuna aykırılık, tehdit ile hakaret suçlarından yargılandığı Ordu 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 2007/211 esasına kayıtlı dava dosyasına sunmak için, damadı yönünden suçlamalarla ilgili ikrar içeren bir dilekçe hazırlayıp, sahte olduğu kriminal raporu ile belirlenen özel nitelikteki bu belgeyi, damadının ceza almasını sağlamak amacıyla, 22.06.2009 hâkim havale tarihli dilekçesinin ekinde, sanki damadının postayla tarafına gönderdiği bir mektupmuş gibi mahkemeye ibraz ederek, yargı görevi yapan mahkeme hâkimini etkilemeye teşebbüs etmesi biçiminde sübut bulan eyleminin TCK’nın 277/1-2. madde ve fıkralarındaki yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı etkilemeye teşebbüs suçunu oluşturduğuna dair yerel mahkemenin kabulünde dosya kapsamına göre bir isabetsizlik görülmemiştir.
TCK"nın 61. maddesinin 6. fıkrası uyarınca cezanın belirlenmesinde yılın resmi takvime göre hesaplanacağı ve resmi takvime göre bir yılın 365 güne tekabül ettiği gözetilmeksizin, hükmedilen 1 yıl hapis cezasının günlüğü 20,00 TL’den adli para cezasına çevrildiği sırada, bir yılın 365 gün yerine 360 gün olarak kabulüyle sanık hakkında 7.300,00 TL yerine 7.200,00 TL adli para cezasına hükmolunarak sanığa eksik ceza tayini, aleyhe temyiz bulunmadığından bozma sebebi sayılmamıştır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 23.01.2018 tarihli, 2017/463 esas, 2018/20 karar sayılı ve 23.01.2018 tarihli, 2015/962 esas, 2018/16 karar sayılı ilamlarında vurgulandığı üzere, sanık hakkında hükmolunan adli para cezasının ödenmemesi halinin infaz aşamasında değerlendirilmesi gerektiği dikkate alındığında, 5237 sayılı TCK"nın 52/4. madde ve fıkrası yerine 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 106/3. madde ve fıkrasının uygulanması, bozma nedeni yapılmamıştır.
Bozma ilamına uyularak yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanığın sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Kayden 02.11.1945 doğumlu sanık hakkında hükmedilen hapis cezasının 1 yıl olduğu ve suçun işlendiği 22.06.2009 tarihi itibariyle sanığın 18 yaşını doldurup, 65 yaşını bitirmediği halde, kısa süreli hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesine karar verilirken, uygulanan kanun maddesinin TCK"nın 50/1-a madde, fıkra ve bendi yerine uygulama yeri bulunmayan TCK"nın 50/3. madde ve fıkrası olarak yazılması,
Kanuna aykırı olup, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu nedenle 5320 sayılı Kanun"un 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK"un 321. maddesi gereğince BOZULMASINA; ancak, yeniden yargılama gerektirmeyen bu hususta aynı Kanunun 322. maddesi gereğince karar verilmesi mümkün bulunduğundan, aynı maddenin verdiği yetkiye istinaden; hükmün 6. paragrafındaki, “TCK"nın 50/3” ibarelerinin, “TCK’nın 50/1-a” olarak değiştirilmesi suretiyle, eleştiri dışında, sair yönleri usul ve kanuna uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 18.09.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.