1. Hukuk Dairesi 2014/20589 E. , 2017/1314 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen elatmanın önlenmesi davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı ... tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ... "nun raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, paydaşlar arası elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakanı ..."un ölümü ile kendisine kalan fındık bahçelerine davalı ..."in müdahalede bulunarak yetişen mahsüllerini topladığını belirterek davalının elatmasının önlenmesini ve toplamış olduğu mahsüllerin bedelinin tarafına ödenmesini istemiştir
Davalı ..., babalarından kalan 9 adet taşınmazın mirasçılar arasında taksim edildiğini ve bu güne kadar da bu şekilde kullanımın devam ettiğini, bu yapılan taksime göre davacının zaten kendi hakkından fazlasını kullandığını, kendisine herhangi bir ihtar çekilmediğinden ecrimisil talep edilemeyeceğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, müdahalenin varlığı belirlenmek suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Toplanan deliller ve dosya kapsamından; dava konusu edilen fındık bahçelerinin yargılama sırasında yapılan kadastro çalışmaları neticesinde dava konusu taşınmazların tarafların dedesi ... oğlu ... adına 195 ada 12 parsel ve 207 ada 2 parsel numarasıyla tescil edildiği, tespitin 04.07.2008 tarihinde itirazsız kesinleştiği, taraflar kardeş olduklarından Mahmut oğlu Mehmet"in miraçıları olarak dava konusu taşınmazlarda paydaş oldukları anlaşılmaktadır.
Belirtilmelidir ki, paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman isteyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre, payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya ortaklığın satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.
Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir.
Bilindiği üzere 4721 s. Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237., Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.), Tapu Kanunu"nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Ne var ki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak (fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya ortaklığın satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, "ahde vefa" kuralının yanında TMK"nin 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pek çok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır.
O hâlde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planının olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, TMK"nin müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.
Hâl böyle olunca; yukarıda belirtilen ilkeler doğrultusunda araştırma ve inceleme yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması isabetli değildir.
Kabule göre de tarafların paydaş oldukları gözetildiğinde, davacının payı oranında davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken mutlak olarak elatmanın önlenmesine karar verilmiş olması da doğru olmamıştır.
Davalının temyiz itirazları bu yönü ile yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 20.03.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.Başkan