11. Hukuk Dairesi 2015/12418 E. , 2017/615 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada ...2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 15/04/2015 tarih ve 2014/531-2015/133 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava, 6100 sayılı kanun"un geçici 3/2. maddesi delaletiyle uygulanması gereken HUMK 3156 sayılı Kanun ile değişik 438/1 maddesi hükmü gereğince miktar veya değer söz konusu olmaksızın duruşmalı olarak incelenmesi gereken dava ve işlerin dışında bulunduğundan duruşma isteğinin reddiyle incelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin uzun yıllardan bu yana “...” tanıtım işaretini kullanarak ticari faaliyette bulunduğunu ancak, işbu işaretin marka olarak tescilinin mümkün olmadığını düşünerek tescil ettirmediğini, buna karşın müvekkilinin ürünlerini satan ve anılan işareti kullandığını bilen davalının kötüniyetli olarak “...” ibareli 1 ve 4. sınıf ürünleri içeren, 2013/98886 no’lu markayı adına tescil ettirdiğini, anılan işaretin tescili mümkün ise, 556 sayılı KHK"nın 7, 8, 8/3, 8/4 ve MK’nın 2. maddeleri uyarınca tescil hakkı müvekkiline ait olduğundan öncelikle markanın bu nedenle hükümsüzlüğünün gerektiğini, aksi halde de bilinen yer ismi olan “...” ibaresi herkesin kullanımına açık olup, 556 sayılı KHK"nın 7/c maddesi uyarınca tescili mümkün olmadığından hükümsüzlüğü gerektiğini ileri sürerek, davalı adına tescilli markanın hükümsüzlüğü ile sicilden terkinini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, marka üzerinde öncelik hakkının müvekkiline ait olduğunu, davacının “...” markası ile ürün ticareti yapmadığını, müvekkilinin ise, ciddi hazırlığının bulunduğunu, anılan ibarenin ayırt edici niteliği haiz olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma, toplanılan deliller ve tüm dosya kapsamına göre, “...” sözcüğünün Elazığ ilinde bulunan bir ilçenin ismi olduğu, anılan isminin tüm Türkiye’de, özellikle ülkenin en büyük barajına sahip olması sebebiyle hemen herkes tarafından bilindiği, davalı markasından anılan ibarenin tek başına bulunduğunu, coğrafi yer isimlerinin marka olarak alınması ve bir kişinin tekeline bırakılması durumunda, isterse o bölge markanın kapsamında bulunan mal ve hizmetlerle ilgili belli bir tanınmışlığa erişmemiş olsun artık bu yer isimlerini anılan mal ve hizmetlerle ilgili anılan yerlerde çok daha eski tarihlerden bu yana oturan ve ticaret yapan kişiler bile markasal olarak yahut marka ile iltibas yaratabilecek biçimde kullanamayacağından rekabet özgürlüğünün ciddi biçimde kısıtlanmasına sebebiyet vereceğini, onun için çok bilinen bu tür coğrafi yer isimlerinin hangi tür mal veya hizmet ile ilgili olursa olsun marka olarak tescilinin mümkün olmadığını, bağımsızlaşmanın bunun istisnasını teşkil ettiğini ancak, bu yolda, ne bir savunma ne de bir ispatın bulunmadığı, bu hususun yargılama konusu da olmadığı, esasen davalının markanın kullanımı için ciddi hazırlık içerisinde bulunduklarını bildirdiği, coğrafi yer isimlerinin belli bir hizmet ve malla ilgili olarak bilinirlik kazanması durumunda ise, anılan mallar ilgili yerden gelmiyorsa veya anılan yerde sunulmuyorsa yanıltıcılık yaratacağı, davalının marka konusu işareti tescil edildiğinden tüm Türkiye’de korunacağı, anılan ibarenin ayır ediciliğinin bulunmadığını, bilinen yer isimlerinin yanlarına başka bazı sözcükler ve ayırt edici işaretler konularak tescilinin mümkün olduğu ancak, davalı başvurusunda yer alan “...” ibaresi yanında ayırt edicilik sağlayacak başka bir unsurun bulunmadığı gerekçesiyle, davanın kabulü ile davalı adına tescilli 2013/98886 no’lu markanın hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davalı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı bakiye 3,70 TL temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 07/02/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.