21. Hukuk Dairesi 2015/11312 E. , 2016/4295 K.
"İçtihat Metni"
Davacı, V.. E.."nin 23.05.2002 tarihinde geçirdiği kazanın iş kazası olmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
Dava, davacı ile davalı işvereni davalı Y.. E.. arasındaki ilişkinin istisna sözleşmesi olduğu ve yaralanması ile sonuçlanan 23.05.2002 tarihli kazanın iş kazası olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın reddine karar verilmiş ise de; bu sonuca yanlış değerlendirme ile gidilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacının 3 katlı villasının dış sıvasının tadilatı için davalılardan Y.. E.. ile anlaştığı ve aralarında adi yazılı sözleşme düzenledikleri, davalı V.. E..’nin davacının sıva işini devrettiği Y.. E..’nin işçisi olarak çalışırken kaza olayına maruz kaldığı, ceza davasında davacı için kusur yokluğundan (bilirkişi heyeti raporunda binanın taşıyıcı sistemlerinde değişikliğe gidilmediği, projeye yönelik bir tadilat olmadığı, işin anahtar teslimi anlamına geleceği, bu nedenle davacı M.. B..’ye atfı kabil kusur olmadığı belirtilerek her iki davalıya kusurun paylaştırıldığı) beraat kararı verildiği, ancak Yargıtay tarafından 08.06.2009 tarihinde zamanaşımı nedeniyle davanın düşürülmesine karar verildiği, anlaşılmaktadır.
Bir olayın iş kazası olabilmesi için ön koşul, taraflar arasındaki ilişkinin hizmet akdi olmasıdır. 506 sayılı Kanun"un 2. maddesinde, bir hizmet akdine dayanarak bir veya birkaç işveren tarafından çalıştırılanların sigortalı sayılacağı belirtilmiştir. Anılan Kanun kapsamında sigortalı sayılmanın koşulları; hizmet akdine göre çalışma, sözleşmede öngörülen edimin (hizmetin) işverene ait iş yerinde veya iş yerinden sayılan yerlerde görülmesi, kanunda açıkça belirtilen sigortalı sayılmayacak kişilerden olunmamasıdır. 4857 sayılı İş Kanununun 8. maddesinde “iş sözleşmesi” tanımına yer verilmiş ise de, her iki kanunun amacı, ortaya koyduğu ilkeler ve dayandığı hukuksal normlar farklılık gösterdiğinden, bu tanımın 506 sayılı Kanun yönünden bağlayıcılığı bulunmamaktadır. Pozitif hukukumuzda hizmet akdi Borçlar Kanununun 393. maddesinde tanımlanmış olup, her ne kadar tanımda “ücret” unsuruna yer verilmiş ise de, 506 sayılı Kanunun sistematiği ve takip eden diğer maddelerin düzenleniş şekli, anılan unsurun sigortalı niteliğini kazanabilmek için zorunlu olmadığını ortaya koymaktadır. Baskın olan bilimsel ve yargısal görüşlere göre, hizmet akdinin ayırıcı ve belirleyici özelliği, “zaman” ve “bağımlılık” unsurlarıdır. Zaman unsuru, çalışanın iş gücünü belirli veya belirsiz bir süre içinde işveren veya vekilinin buyruğunda bulundurmasını kapsamaktadır ve anılan sürede buyruk ve denetim altında (bağımlılık) edim yerine getirilmektedir. Bağımlılık ise, her an ve durumda çalışanı denetleme veya buyruğuna göre edimini yaptırma olanağını işverene tanıyan, çalışanın edimi ile ilgili buyruklar dışında çalışma olanağı bulamayacağı nitelikte bir bağımlılıktır. Hizmet akdi, çoğu kez Borçlar Kanununun 470. maddesinde tanımlanan istisna akdi (eser sözleşmesi) ile karıştırılabilmekte, ikisinin ayırt edilebilmesi bazı durumlarda güçleşmektedir. Çalışan, iş gücünü belirli veya belirsiz bir zaman için çalıştıranın buyruğunda bulundurmakla yükümlü olmayarak, işveren buyruğuna bağlı olmadan sözleşmedeki amaçları gerçekleştirecek biçimde edimini görüyorsa, sözleşmenin amacı bir eser meydana getirmekse, çalışma ilişkisi istisna akdine dayanıyor demektir. Hizmet akdinde ise çalışan, emeğini iş sahibinin emrine hazır bulundurmaktadır ve ücret, faaliyetin meydana gelmesinin sonucu için değil, bizzat yapılan faaliyetin karşılığı olarak ödenmektedir.
Öte yandan, davanın yasal dayanağını belirgin olarak olay tarihinde yürürlükte bulunan 506 sayılı Yasa"nın 11/A maddesi oluşturmaktadır. Anılan maddeye göre, iş kazası a)sigortalının işyerinde bulunduğu sırada b)işveren tarafından yürütülmekte olan iş dolayısıyla c)sigortalının, işveren tarafından görev ile başka yere gönderilmesi yüzünden asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda, d)sigortalıların işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere toplu olarak götürülüp getirilmeleri sırasında sigortalıya hemen veya sonradan bedence veya ruhça arızaya uğratan olaylardır. Zararlandırıcı sigorta olayının iş kazası sayılması için 1)sigorta olayına maruz kalan kişinin 506 sayılı Yasa"nın 2. maddesi anlamında sigortalı olması 2) Sigorta olayının, maddede sayılı sınırlı olarak belirtilen hal ve durumlardan birinde meydana gelmesi koşuldur. Başka bir anlatımla, sigorta olayının iş kazası sayılabilmesi için iki koşulun birlikte gerçekleşmesi zorunludur.
Dava konusu olayda; davalılardan V.. E..’nin davacıya ait binanın sıva işinde çalışırken düşüp yaralandığı, buna göre olayın iş kazası olduğu yönünde bir uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık davacı ile sıva işini yapmak üzere anlaşan Y.. E.. arasındaki hukuki ilişkinin niteliği ve olayın davacı yönünden iş kazası olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Bu açıklamalara göre somut olay değerlendirildiğinde; davacının kendisine ait olan villasının dış cephesinin sıvanması işi için davalılardan Y.. E.. ile 290.000.000 TL karşılığında anlaşması şeklinde beliren somut çalışma ilişkisinde, davacı ile davalılardan Y.. E.. arasında günün belirlenen bir saatinde iş başı yapılıp belirlenen zamanda işin bırakılacağı bu mesai karşılığında günlük ücret ödeneceği yönünde bir anlaşma olmaması, belirli bir süre çalışmanın değil, bir sonucun meydana getirilerek, bağımsız bir varlığı değiştirmeye, işlemeye veya biçimlendirmeye yönelik edimin amaçlanmış olması, hizmet akdinin yukarıda tanımlanan ayırt edici ve belirleyici özelliklerinin somut iş görme ilişkisinde bulunmaması karşısında, davacı ile davalılardan Y.. E.. arasındaki hukuki ilişkinin hizmet akdi veya alt işveren – üst işveren ilişkisi değil, istisna akdi niteliğinde olduğunu ortaya koymaktadır.
Bu nedenle Mahkemenin, “davacı ile davalı Y.. E.. arasındaki ilişkinin eser sözleşmesi olarak kabulünün mümkün olmadığı, asıl işveren ve alt işveren ilişkisinin bulunduğu” şeklindeki gerekçesi ve bu gerekçeye dayanarak davayı reddetmesi doğru olmamıştır.
Yapılacak iş, davacı ile davalılardan Y.. E.. arasındaki hukuki ilişkinin istisna akdi niteliğinde olduğu, buna göre davalı V.. E..’nin işvereninin Y.. E.. olduğunu kabul ederek, V.. E..’nin 23.05.2002 tarihinde yaralanması ile sonuçlanan olayın, davacı yönünden iş kazası olmadığının tespitine karar verilmesinden ibarettir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine
15.03.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.