Esas No: 2021/868
Karar No: 2022/445
Karar Tarihi: 26.04.2022
BAM Hukuk Mahkemeleri İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/868 Esas 2022/445 Karar Sayılı İlamı
T.C.
İSTANBUL
11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO:2021/868 Esas
KARAR NO:2022/445
DAVA:Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:30/12/2021
KARAR TARİHİ:26/04/2022
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA DİLEKÇESİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı şirket 2011 yılı Gişe ve Terminal Hizmeti Alımı İşi davalı idare ile müvekkili şirket arasında akdedilen... İKN sözleşme kapsamında 01/01/2011-01/12/2011 tarihleri arasında müvekkili şirket tarafından yapıldığını, hizmet sözleşmesi kapsamında müvekkili şirket tarafından 302 personel istihdam edildiğini, bu sayı ihale dönemi içerisinde davalı idarenin isteğine göre zaman zaman değişiklik göstermiş olsa da her aya göre çalıştırılan personel sayısı davalı idareden istenilecek idarî işlem ve ihale dosyası, aylık hakediş dosyalarından tespit edilebileceğini, müvekkili şirket, teklif fiyatını oluştururken ihaleye girdiği tarihte geçerli olan asgarî ücret üzerinden hesaplama yaparak teklif fiyatı oluşturduğunu, bununla birlikte akdedilen hizmet sözleşmesi uyarınca asgarî ücrette meydana artıştan kaynaklı olarak fiyat farkı ödeneceği de hükme bağlanmıştır. Fiyat farkı ödeneceğine ilişkin yapılan tek düzenleme de bu olmayıp başta 5510 Sayılı Kanun, 01/01/2003 tarihinde yürürlüğe giren Hizmet Alımı Fiyat Farkına İlişkin Bakanlar Kurulu Kararı’nın “Asgari Ücret ve Diğer İşçilik Maliyetlerindeki Değişiklikten Kaynaklanan Fark (Değişik: 07.05.2004-25455/3 md)” başlıklı 8. Maddesi ve diğer alt düzenlemeler de asgarî ücrette meydana gelecek farkın ödenmesi yönünde düzenlemeler içermekte olduğunu, davalı idare tarafından, bahsi geçen düzenlemeler hilafına bir hesaplama yapılarak her ayın sonunda müvekkili şirketin hakedişi eksik ödendiğini, müvekkili şirketin ihaleye teklif verdiği tarihteki asgarî ücret üzerinden % bazlı hesaplamalar yapılarak personel bazında teklif fiyat oluşturulduğunu, davalı idare, personel bazında oluşturulan bu hesaplamalara, yalnızca asgarî ücrete yapılan artışı dâhil ederek hakediş ödemesi yaptığını, oysa hizmet işinin başladığı tarihte taban asgarî ücrette değişiklik yapıldığını, davalı idare tarafından ödeme yapılırken benimsenmesi gereken hesaplama yöntemi, yeni asgarî ücret üzerinden % fazla hesabı yapmak olduğunu, eski asgarî ücret üzerinden yapılan % fazla hesabı miktarına, asgarî ücrete gelen farkı eklemek hatalı bir hesaplama yöntemi olduğu gibi hakedişlerin de eksik ödenmesine sebebiyet vermekte olduğunu, bu şekilde yapılan hesaplama ile asgarî ücrete gelen zammın % fazlası hesaplanmamakta ve eksik ödeme yapılmakta olduğunu, aynı konuya ilişkin başkaca emsal yargıtay kararları da mevcut olduğunu, açıklanan tüm bu nedenlerle muhakeme neticesinde tespit edilecek miktara göre fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla kısmi dava olarak şimdilik 91.584,05- TL'nin, dava tarihinden itibaren işletilecek avans faizi ile birlikte müvekkili şirkete ödenmesine karar verilmesini, yargılama harç ve giderleri ile ücreti vekaletin davalıya tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP DİLEKÇESİ:
Davalı vekili cevap dilekçesinde; somut olayda davacının talep etmiş olduğu alacaklar zamanaşımına uğradığını, bu bağlamda davacının taleplerine karşı taraflarınca zamanaşımı defi ileri sürülmekte olup davanın esastan ve her halükarda zamanaşımına uğrayan alacaklar bakımından reddine karar verilmesinin gerektiğini, müvekkili şirket ile davacı şirket arasında imzalanan 01.08.2011 tarihli fesih sözleşmesi ile davaya konu 29.12.2010 tarihli “2011 yılı gişe ve terminal hizmeti alımına ait sözleşme” feshedildiğini, anılan fesih sözleşmesi hükümleri uyarınca taraflar birbirlerini karşılıklı olarak ibra etmiş konumda olduğunu, bu bağlamda davacı tarafça sözleşme kapsamında herhangi bir alacak talebinde bulunulması mümkün olmadığından huzurdaki davanın, 01.08.2011 tarihli fesih sözleşmesinin ibra hükümleri uyarınca reddi gerekmekte olduğunu, davacı şirketin hak edişleri sözleşme ve ilgili ihale esasları gereği davacı şirket tarafından düzenlenerek müvekkili şirkete iletilen faturalar kapsamında ödenmiş durumda olduğunu, dava dilekçesinde belirtildiğinin aksine müvekkili şirket tarafından hak edişlerde ödemelerin eksik yapıldığı yönündeki iddialar maddi gerçekliğe aykırı olduğunu, davacı tarafından sözleşmenin yürürlükte olduğu dönemlere ilişkin hak edişlerine bağlı olarak müvekkili şirketi gönderdiği faturalarda davacı tarafından herhangi bir ihtirazı kayıt yer almamakta olduğunu, davacı şirket tüm dönemlere ait faturaları bizzat kendisi düzenleyerek müvekkili şirkete tebliğ ettiğini ve yapılan ödemeleri kabul etmiş durumda olduğunu, ayrıca gerek anılan faturalar gerekse sözleşme kapsamında düzenlenen hakediş tutanaklarında da davacı tarafça hiçbir ihtirazi kayıt öne sürülmemiş veya başkaca surette itirazda bulunulmadığını, bu çerçevede davacının herhangi bir alacak talebinde bulunmasının mümkün olmadığını, açıklanan tüm bu nedenlerle haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine, her halükarda davacı şirketin zamanaşımına uğramış alacak taleplerinin reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; taraflar arasında imzalanan 2011 yılı gişe ve terminal hizmeti alımına dair sözleşmenin 14.2 maddesi gereği asgari ücrette yaşanan artış nedeniyle fiyat farkı istemine ilişkin alacak davasıdır.
Somut olayda, taraflar arasında 29.12.2010 tarihli 2011 Yılı Gişe ve Terminal Hizmeti Alımı Sözleşmenin imzalandığı, sözleşme gereği davacı tarafından çalıştırılacak personel ile davalı yana gişe ve terminal hizmeti verileceği, tarafların aralarında imzaladıkları 01.08.2011 tarihli fesih sözleşmesi ile dava konusu hizmet alımına dair sözleşmenin karşılıklı mutabakat ile feshedilmesine karar verildiği anlaşılmıştır.
Davalı vekili tarafından 28.02.2022 tarihinde yasal sürede sunulan cevap dilekçesi ile zamanaşımı def'i ileri sürülmüştür.
6098 sayılı TBK'nun 146. maddesi " Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, her alacak on yıllık zamanaşımına tabidir." hükmünü içermektedir.
Somut olayda uygulanması gereken zamanaşımı süresi 10 yıldır. Taraflarca imzalanan fesih sözleşmesi 01.08.2011 tarihli olup, davacı tarafça bu süreden itibaren 01.08.2021 günü dahil olmak üzere bu tarihe kadar alacak istemli dava açılabilecektir. 10 yıllık zamanaşımı süresinin son günü bu tarihtir.
Ancak 2020 yılında ülkemizde etkisi göstermeye başlayan COVİD-19 olarak bilinen salgın hastalık nedeni ile ; 25.3.2020 tarihinde kabul edilerek 26.03.2020 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 7226 sayılı Kanun’un Geçici 1. maddesi ile;
(1) Covid-19 salgın hastalığının ülkemizde görülmüş olması sebebiyle yargı alanındaki hak kayıplarının önlenmesi amacıyla;
a) Dava açma, icra takibi başlatma, başvuru, şikâyet, itiraz, ihtar, bildirim, ibraz ve zamanaşımı süreleri, hak düşürücü süreler ve zorunlu idari başvuru süreleri de dâhil olmak üzere bir hakkın doğumu, kullanımı veya sona ermesine ilişkin tüm süreler; 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu, 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile usul hükmü içeren diğer kanunlarda taraflar bakımından belirlenen süreler ve bu kapsamda hâkim tarafından tayin edilen süreler ile arabuluculuk ve uzlaştırma kurumlarındaki süreler 13/3/2020 (bu tarih dâhil) tarihinden,
b) 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu ile takip hukukuna ilişkin diğer kanunlarda belirlenen süreler ve bu kapsamda hâkim veya icra ve iflas daireleri tarafından tayin edilen süreler; nafaka alacaklarına ilişkin icra takipleri hariç olmak üzere tüm icra ve iflas takipleri, taraf ve takip işlemleri, yeni icra ve iflas takip taleplerinin alınması, ihtiyati haciz kararlarının icra ve infazına ilişkin işlemler 22/3/2020 (bu tarih dâhil) tarihinden, itibaren 30/4/2020 (bu tarih dâhil) tarihine kadar durur. Bu süreler, durma süresinin sona erdiği günü takip eden günden itibaren işlemeye başlar. Durma süresinin başladığı tarih itibarıyla, bitimine on beş gün ve daha az kalmış olan süreler, durma süresinin sona erdiği günü takip eden günden başlamak üzere on beş gün uzamış sayılır.
Bu Kanun’la belirtilen süreler 30.04.2020 tarihine kadar durdurulmuş olup, 30.04.2020 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 2480 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı’na göre de, 7226 sayılı Kanun’un geçici 1. maddesinin 1. fıkrasında düzenlenen durma süresi 01.05.2020 (bu tarih dâhil) tarihinden 15.06.2020 (bu tarih dâhil) tarihine kadar uzatılmıştır.
Yukarıda anılan düzenleme gereği dava zamanaşımı 13.03.2020 tarihinden 15.06.2020 tarihine bu tarih dahil olmak üzere durmuştur. Bu durumda davacının dava açabileceği son gün , covid-19 pandemisi nedeni ile duran 3 ay 2 günlük sürede dikkate alındığında 03.11.2021 tarihi olup, davacı tarafından bu tarihte eldeki dava bakımından dava şartı olan zorunlu arabuluculuk başvurusu yapılmıştır. Arabulucu tarafından tarafların anlaşamadığına dair son tutanak 22.11.2021 tarihinde düzenlenmiştir. Arabuluculukta geçen süre başlangıç ve bitiş tarihleri dahil olmak üzere 20 gündür.
6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunun "Arabuluculuk sürecinin başlaması ve sürelere etkisi başlıklı" 16/2 maddesinde "Arabuluculuk sürecinin başlamasından sona ermesine kadar geçirilen süre, zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerin hesaplanmasında dikkate alınmaz" düzenlemesine yer verilmiştir. Kanun'un dava şartı olarak arabuluculuğu düzenleyen 18/A maddesinin 15. fıkrası ile “ Arabuluculuk bürosuna başvurulmasından son tutanağın düzenlendiği tarihe kadar geçen sürede zamanaşımı durur ve hak düşürücü süre işlemez “ düzenlemesine yer verilmiştir. Somut olayda, davacı tarafça dava açabileceği son gün olan 03.11.2021 tarihinde arabuluculuk başvurusu yapılmış olup, yukarıda anılan düzenleme gereği bu tarih itibariyle dava zamanaşımı işlemeyecek olup, davacı yanın arabuluculuk son tutanağının düzenlendiği tarih olan 22.11.2021 tarihinden sonra ki gün olan 23.11.2021 tarihinde dava açması gerekmektedir. Ancak eldeki dava 30.12.2021 tarihinde zamanaşımı süresinden sonra açılmıştır. Bu nedenle elde ki davanın zamanaşımı nedeni ile reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
KARAR : Gerekçesi yukarıda yazılı kararda açıklandığı üzere;
1-Davanın zaman aşımı nedeniyle REDDİNE,
2-Alınması gerekli 80,70-TL karar ve ilam harcının, peşin yatan 1.564,03 TL' den düşümü ile kalan 1.483,33 TL ' nin karar kesinleştiğinde davacı yani iadesine,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı taraf vekille temsil olunduğundan karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereği taktir olunan 12.650,48-TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
5-Gider avansının harcanmayan kısmının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
6-6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği gereğince Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.320,00 TL arabulucu ücretinin davacıdan alınarak maliyeye gelir kaydına,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.26/04/2022
Katip ...
e-imzalıdır
Hakim ...
e-imzalıdır
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.