15. Ceza Dairesi 2019/4016 E. , 2019/4825 K.
"İçtihat Metni"Hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçundan sanık ..."ın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 155/2, 62 ve 52/2. maddeleri gereğince 6.000,00 ve 80,00 Türk lirası adlî para cezaları ile cezalandırılmasına dair Bursa 18. Asliye Ceza Mahkemesinin 03.04.2018 tarih ve 2016/285-2018/213 sayılı kararı aleyhine yüksek Adalet Bakanlığınca verilen 01.04.2019 gün ve 94660652-105-16-2400-2019 sayılı kanun yararına bozma talebine dayanılarak dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 11.04.2019 gün ve 2019/37532 sayılı tebliğnamesiyle dairemize gönderilmekle okundu.
Kanun yararına bozma isteyen tebliğnamede;
Dosya kapsamına göre; müştekinin 18.02.2013 tarihli ifadesinden, sanığa ait olduğu iddia edilen nüfus cüzdanı ile teşhis işlemi yapıldığı anlaşılmakla usulüne uygun bir teşhis işleminin dosyada olmadığı, yeni çekilmiş fotoğrafların ya da sanığın kendisinin müştekiye gösterilerek teşhis işleminin yapılması gerektiği ve sanığın tüm savunmalarında suç tarihinde başka bir şehirde olduğunu söylemesi nedeniyle sanığa ait telefon hattının HTS kayıtlarının getirtilmesi gerektiği ve ayrıca 14.10.2015 tarihli bilirkişi raporu ile adli emanetin 2013/3855 sırasında kayıtlı ... no’lu GSM hattına ait abonelik sözleşmesinde bulunan el yazıları ve imzaların sanığın eli ürünü olmadığının tespit edildiği gözetilmeden, tüm aşamalardaki savunması, 14.10.2015 tarihli bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde sanığın üzerine atılı suçu işlediğine dair her türlü şüpheden uzak, kesin bir delil bulunmadığı anlaşılmakla şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereğince, delil yetersizliği nedeniyle beraatı yerine, yazılı şekilde mahkûmiyetine karar verilmesinde isabet görülmediğinden, 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunmuştur.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Kanun yararına bozma, olağanüstü bir denetim muhakemesi yolu olarak 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309 ve 310. maddelerinde düzenlenmiş olup, ülke genelinde uygulama birliğini sağlamak ve farklı uygulamalar nedeniyle oluşabilecek hak kayıplarının önlenmesi açısından kabul edilmiş bir kurumdur. Bu denetimin konusunu maddi ve yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılıklar oluşturmaktadır. Ancak kesin hüküm otoritesinin korunması zorunluluğu nedeniyle dar kapsamlı olan olağanüstü bu yola başvurulabilmek için hukuka aykırılık halinin ciddi boyutlara ulaşması gerekmektedir. Nitekim kanun yolunun bu özelliği nedeniyle delillerin takdir ve tercihinde hataya düşüldüğünden bahisle takdire ilişkin konularda bu yola başvurulması, sözü edilen olağanüstü kanun yolunun amaç ve kapsamıyla bağdaşmayacaktır. Başka bir deyişle, kabul edip etmemenin mahkemenin takdirine bağlı olduğu istekler hakkında verilen karar ve bunlara ilişkin gerekçelerin yeterli veya yerinde olup olmadığı olağan kanun yolu olan temyiz incelemesinde değerlendirilebilecekken, olağanüstü kanun yolu olan kanun yararına bozmaya konu edilemeyecektir. Ayrıntıları 26.10.1932 gün ve 29/12 sayılı içtihadı birleştirme kararında da, kanun yararına bozmanın konusunun uygulamadaki yanlışlıklar ile esasa etkili usul hatalarından oluştuğu açıkça belirtilmiştir.
Bu kapsamda, inceleme konusunu oluşturan kamu davasında olduğu gibi, olayla ilgili tüm kanıtların toplanıp değerlendirilmesi yapıldıktan sonra verilen kararlarla ilgili olarak, delillerin takdir ve değerlendirilmesinde yanılgıya düşüldüğünden ya da eksik kovuşturmayla karar verildiğinden bahisle kanun yararına bozma yoluna başvurma olanağı bulunmadığı anlaşılmakla; Bursa 18. Asliye Ceza Mahkemesinin 03.04.2018 tarih ve 2016/285-2018/213 sayılı kararına yönelik Adalet Bakanlığının kanun yararına bozma istemine dayalı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen ihbarname içeriği yerinde görülmediğinden, kanun yararına bozma isteminin REDDİNE, 06.05.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.