17. Hukuk Dairesi 2017/641 E. , 2019/10526 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davası üzerine yapılan yargılama sonunda, kararda yazılı nedenlerle davanın kabulüne dair hüküm davalı vekili tarafından yasal süresi içerisinde temyiz edilmekle dosya incelendi, gereği düşünüldü;
-K A R A R-
Davacı vekili; müvekkili şirketine ait işyerinde 31/01/2013 tarihinde yangın çıktığını, davalı ... şirketine tüm işyerinin sigortalı olduğunu, yangın nedeni ile sigorta şirketince 37.232,90 TL hasar bedeli teklif edildiğini ancak uğranılan zararın 190.000,00 TL civarında olduğunu belirterek şimdilik 45.750,00 TL"nin davalıdan tahsilini talep etmiş, ıslahla talebini 91.324,52 TL"ye yükseltmiştir.
Davalı vekili; davacının talebinin yerinde olmadığını, yangın neticesinde oluşan zararın tespit edilerek, 05/03/2013 tarihli mutakabatname neticesinde hasar bedelinin poliçe limiti dahilinde ödendiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma, toplanan delillere göre; davanın kabulü ile 91.324,52 TL"lik tazminatın 14.03.2013 tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, işyeri sigorta sözleşmesine dayalı tazminat istemine ilişkindir.
1-6762 Sayılı TTK’nın 1268. maddesi (6102 Sayılı TTK 1420. md.), genel kural olarak, sigorta sözleşmelerinden doğan bütün taleplerin iki yılda zamanaşımına uğrayacağı hükmünü getirmiştir. Kısmi davada, zamanaşımı yalnızca dava açılan kısım için kesildiğinden ve geriye kalan meblağ için işlemeye devam ettiğinden, ıslahla artırılacak kısım yönünden de zamanaşımı süresinin dolmamış olması gerekir.
Fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak kısmi dava açılması halinde, zamanaşımı sadece kısmi davada talep edilen kısım yönünden kesilmiş olup varsa bakiye zarar için zamanaşımı süresi kesilmez, işlemeye devam eder. Kısmi davada fazlaya ilişkin hakkın saklı tutulması, zamanaşımı süresi içinde talep edilecek zarar yönünden önem taşır. Bu nedenle zamanaşımının başladığı tarihten itibaren yine aynı zamanaşımı süresi içinde, bakiye zarar için ek dava açılabileceği gibi kısmi davada talep edilen zarar miktarı ıslah yolu ile de artırılabilir.
Somut olayda davaya konu yangın 31/01/2013 tarihinde meydana gelmiştir. Davacının davalı ... şirketine müracaatı ile davalı ... şirketi davacıya 14/03/2013 tarihinde ödeme yapmış olup, davacı vekili 27/05/2016 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini 91.324,52 TL olarak belirlemiş, davalı taraf süresi içerisinde ıslaha karşı zamanaşımı itirazında bulunmuştur. Ödeme tarihi olan 14/03/2013 tarihinden ıslah tarihine kadar 2 yıllık zamanaşımı süresinin dolmuş olmasına göre, davacı tarafın ıslahla talep etmiş olduğu kısım zamanaşımına uğramış olmaktadır. O halde mahkemece eldeki davanın kısmi dava olduğu gözönüne alınarak davalı vekilinin zamanaşımı itirazının kabulü ile ıslah edilen kısım yönünden davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle dava açılmakla zaman aşımı tümü için kesilir (belirsiz alacak) gerekçesiyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.
2-Kabule göre;
Mahkemece; talebin niteliği gereği zarar miktarının tespiti bakımından inşaat mühendisi, mali müşavir, hukukçu/sigorta hesap uzmanı bilirkişilerden rapor alınmış; bilirkişiler tarafından davacı şirketin ticari defter kayıtları incelenerek, davacının ticari defter ve kayıtlarının kanuni şartları taşımaması sebebiyle sahibi aleyhine delil olma özelliğinin bulunduğu, 31/01/2013 tarihinde depoda çıkan yangın neticesinde zayi olduğu belirtilen emtia alış faturalarının toplam bedelinin 182.240,13 TL olduğu, 2012 yılında davacı şirketçe belirtilen fatura içeriği emtialar dışında herhangi bir emtia alımı olmadığı, 2012 yılında hiç satış yapılmadığı, 2012 yılı yevmiye defter kayıtlarında ticari mallar hesabının 159.917,49 TL(kdv hariç) borç kalanı verdiği (dönem sonu stok tutarı), 2012 yılına ilişkin envanter defteri tasdik ettirilmediği, 01.01.2013-31.01.2013 tarihleri arasında herhangi bir emtia alımı ve satımında bulunulmadığı, 31.03.2013 tarihinde stok tutarının 159.917,49 TL (KDV hariç) olduğu, 2013 yılı envanter defterinde karşılığı olan emtia,
2017/641 adet ve miktar dökümlerinin mevcut olmadığı, davacı şirket envanter defterinin usulüne uygun tutulmadığı, sonuç olarak sahibi aleyhine delil olma özelliği bulunan defter kayıtlarına göre davacı şirketin 31.01.2013 tarihinde çıkan yangında zayi olan emtia bedelinin (159.917,49 TL+22.322,64 TL) 182.240,13 TL olacağı, mevcut sigorta poliçesi teminat tutarının 150.000 TL olduğu, sigorta bedeli ile defter ve kayıtlar uyarınca tespit edilen emtia değerinin uyuşmaması sebebiyle eksik sigorta uygulaması sonucunda davacının hasar miktarının 123.465 TL olacağı, bu miktardan davalı ... şirketinin 35.640,48 TL ödemesinin mahsubu ile bakiye emtia zararının 87.824,52 TL olacağı, bina hasarı olan 3500 TL ie birlikte davacı tarafın zararının 91.324,52 TL olduğu belirlenmiş, mahkemece bu rapor hükme esas alınarak 91.324,52 TL zararın davalıdan tahsiline karar verilmişse de, eksik inceleme ve araştırmaya dayalı hüküm kurulamaz.
Ticari defterlerin delil olmasına ilişkin düzenleme HMK 222. maddede yer almaktadır. Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir (HMK 222/1). Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır (HMK 222/2). Bu şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerektiği ise üçüncü fıkrada düzenlenmiştir. Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur (HMK 222/4).
Somut olayda hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacı şirketin ticari defter ve kayıtlarının usulüne uygun tutulmadığı dolayısıyla sahibi aleyhine delil teşkil ettiği belirtilmiş olup, salt ticari defter ve kayıtlar üzerinden yapılan hesaplamanın hükme esas alınması doğru olmayıp, yine ilgili raporda dosyaya delil olarak sunulan yangın raporu, Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından tutulan 06/02/2013 tarihli imha tutanağı ve mevcut diğer deliller değerlendirilmemiştir.
Bu durumda mahkemece uzman inşaat mühendisi, sigorta uzmanı, kimyager bilirkişi ile mali müşavirden oluşan bilirkişi heyetinden tarafların iddia ve savunmaları karşılanmak, ekspertiz raporu, yangın raporu, Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından tutulan 06/02/2013 tarihli imha tutanağı ile mevcut diğer deliller değerlendirilerek davacı şirketin işyeri kapasitesi, önceki aylara ait ciroları ve gerektiğinde davacı şirkete fatura düzenleyen şirket kayıtları üzerinde inceleme yapılmak suretiyle, gerçek zarar miktarının tespiti konusunda denetime ve hüküm kurmaya elverişli rapor alınıp sonucuna göre göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile oluşan bilirkişi raporu benimsenerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 12/11/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.