Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2013/828
Karar No: 2015/293

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2013/828 Esas 2015/293 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2013/828 E.  ,  2015/293 K.
"İçtihat Metni"

Mahkemesi : ... Asliye Ceza
Resmi belgede sahtecilik suçundan sanık ..."ün 5237 sayılı TCK’nun 204/1, 62 ve 53/1. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin, ... Asliye Ceza Mahkemesince verilen 11.03.2009 gün ve 203-191 sayılı hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay .... Ceza Dairesince ... gün ve ... sayı ile;
"Sanık hakkında sahte araç muayenesi yapmak suçundan açılan kamu davasında, UYAP ortamında yapılan araştırmada, benzer nitelikteki fiilleri nedeniyle mahkûmiyetine karar verilmiş ve temyiz incelemesi sırası bekleyen çok sayıda kamu davası bulunduğu anlaşılmakla, belgelerde sahtecilik suçunun hukuki konusunun kamu güveni olduğu ve suç tarihleri birlikte dikkate alınarak; sanığın fiillerinin her biri yenilenen kastla işlenmiş ayrı suçları mı, yoksa bir suç işleme kararının yerine getirilmesi amacıyla kanunun aynı hükmünü, kısa zaman aralıkları içerisinde, birkaç kez ihlal etmek suretiyle zincirleme tek suçu mu oluşturduğunun değerlendirilmesi açısından, bu dosyanın benzer nitelikteki, .... Asliye Ceza Mahkemesinin 2007/194-2010/797, .... Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2008/79-2008/366, .... Asliye Ceza Mahkemesinin 2007/560-2009/83, 2007/520 - 2009/610, 2007/544-2009/105, .... Asliye Ceza Mahkemesinin 2007/45-2008/364, 2008/287-2008/381, 2007/217-2008/392, ... 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 2007/636-2009/436, 2008/120-2009/382, .... Asliye Ceza Mahkemesinin 2008/160-2008/564, 2008/383-2010/546, ... 5. Asliye Ceza Mahkemesinin 2007/4...-2008/521, 2007/553-2008/910, 2007/460-2008/567, ... Asliye Ceza Mahkemesinin 2010/185-20.../125 sayılı dosyalarıyla birleştirilerek yargılamaların birlikte yürütülüp sonucuna göre hukuki durumunun tayin ve takdiri gerektiğinin gözetilmemesi" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkeme ise ... gün ve ...sayı ile;
“...Suç oluşturan muayene sahteciliği fiilinin sanık tarafından gerçekleştirildiği ve eylemin TCK"nun 204/1. maddesi kapsamına giren resmi belgede sahtecilik suçunu oluşturduğuna ilişkin olarak, mahkememizle Yargıtay .... Ceza Dairesi arasında görüş ayrılığı bulunmamaktadır.
Yargıtay .... Ceza Dairesi tarafından belgede sahtecilik suçunun hukuki konusunun kamu güveni olduğu, sanık hakkında UYAP sisteminden yapılan araştırmada mahkememizde yargılamaya konu olan sahtecilik fiili dışında 16 ayrı dava dosyasında daha benzer suçlar nedeniyle kamu davası açıldığı saptandığından, bu dosyalar birleştirilerek eylemlerin ayrı ayrı suçlar mı yoksa aynı suç işleme kararına dayalı zincirleme tek suç mu oluşturduğunun değerlendirilmesi gerektiği belirtilerek bozulmuştur.
Zincirleme suç TCK"nun 43/1. maddesinde "(1) Bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda, bir cezaya hükmedilir. Ancak bu ceza, dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılır. Bir suçun temel şekli ile daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli şekilleri, aynı suç sayılır. (Ek cümle: 29/06/2005-5377 S.K./6.mad) Mağduru belli bir kişi olmayan suçlarda da bu fıkra hükmü uygulanır.
(2) Aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi durumunda da, birinci fıkra hükmü uygulanır.
(3) Kasten öldürme, kasten yaralama, işkence, ... ve yağma suçlarında bu madde hükümleri uygulanmaz" şeklinde düzenlenmiştir.
Yerleşmiş Yargıtay kararlarında belirtilmiş olduğu gibi 5237 sayılı Türk Ceza Yasası açısından zincirleme suçtan söz edilebilmesi için,
1- Aynı suçun birden çok kez işlenmiş olması,
2- Suçların değişik zamanlarda işlenmiş olması,
3- Suçların aynı kişiye karşı işlenmesi,
4- Suçların aynı suç işleme kararına bağlı olarak gerçekleştirilmiş olması gerekir.
TCK"nun 43/1. maddesine 5377 Sayılı Yasa ile "Mağduru belli bir kişi olmayan suçlarda da bu fıkra hükmü uygulanır" hükmü eklenmiş olduğundan, mağduru belirli bir özel ya da tüzel kişi olmayan suçlar açısından da, diğer koşulların oluşması durumunda, zincirleme suç hükümleri uygulanacağı gibi;
TCK"nun 43/2. maddesinde düzenlenen "aynı türden fikri içtima" hükmü nedeniyle, aynı fiille suçun işlenmiş olması koşuluyla, mağdur birden çok olsa bile, zincirleme suç hükümlerinin uygulanması mümkündür.
Somut olayda bozmaya konu edilen herbir davada gerçekleştirildiği ileri sürülen sahtecilik suçları ayrı ayrı fiillerle gerçekleştirilmiş olduğundan, TCK"nun 43/2. maddesinin uygulanması mümkün değildir.
Yasanın 43/1. maddesinin uygulanmasının mümkün olup olmadığının belirlenmesi açısından, zincirleme suçun özellikleri olan;
- Suçun aynı kişiye karşı işlenmesi ve
- Birden çok suçun aynı suç işleme kararına bağlı olarak gerçekleştirilmesi koşullarının incelenmesi gerekmektedir.
1-765 Sayılı Türk Ceza Yasasında zincirleme suç hükmünü düzenleyen 80. maddede, zincirleme (müteselsil) suç hükmünün uygulanabilmesi için suç mağdurunun farklı kişiler olmaması gerektiğine ilişkin sınırlayıcı bir düzenleme yapılmamış iken, 5237 sayılı Türk Ceza Yasasında açıkça "değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun işlenmesi durumunda" düzenlemesine yer verilerek, zincirleme suç hükmünün uygulanma alanı daraltılmıştır. (İzzet Özgenç, Türk Ceza Kanunu, Gazi Şerhi, Genel Hükümler (2006) Sayfa 546-552)
Sahtecilik suçlarının hukuki konusu kamu güveni ise de; bu suçun ilk ve tek mağdurunun kamu idaresi olduğunu kabul etmek mümkün değildir. Suça konu olan belgenin ilgili olduğu gerçek kişiler ile tüzel kişilerinde suçun mağduru olduğunu kabul etmek zorunluluktur. Somut olayda motorlu araç trafik belgesinde muayene bölümünde sahtecilik yapılan aracın tescil maliki yakınan ..."nun fiilden zarar gördüğü ve suçun mağduru olduğu, bozma ilamında numaraları belirtilen dosyalarda ayrı ayrı motorlu araçların belgeleri ile ilgili sahtecilik fiilleri söz konusu olduğundan, suçların aynı kişiye yönelik olması (suç mağdurunun aynı olması) koşulu gerçekleşmemiştir.
Mağdurların aynı kişi olmamaları ve TCK"nun 43/1. maddesindeki açık hüküm nedeniyle .... 02/03/1987 tarih 584-98 sayılı kararının uygulanması mümkün değildir.
-Suç oluşturan fiillerin aynı suç işleme kararına dayalı olup olmadığı açısından değerlendirme yapıldığında ise;
765 Sayılı Yasanın 80. maddesinin ilk halinde, subjektif unsurla ilgili olarak "aynı kasdı cürmi" kavramına yer verilmiş iken, 4055 Sayılı Yasa ile "aynı suç işleme kararı" şeklinde düzenleme değiştirilmiş ve 5237 Sayılı Yasa ile de "bir suç işleme kararının icrası kapsamında...." düzenlemesine yer verilerek, zincirleme suçtan söz edilebilmesi için, suç oluşturan fiillerin aynı bir suç işleme kararına bağlı olması gerektiği kabul edilmiştir.
Subjektif unsur açısından 765 Sayılı Kanun ile 5237 Sayılı Kanunun düzenlemeleri benzer olduğundan öğreti ve Yargıtay kararlarında "aynı suç işleme kararı" kavramları ile amaçlananın ne olduğunu irdelemek gerekmektedir. Öğretide bu konuda;
-Suç işleme kararından, kanunun aynı hükmünü müteaddit defalar ihlal etmek hususunda önceden kurulan bir plan, genel bir niyet anlaşılır. Fail, önceden böyle bir plan veya niyeti tesbit etmiş, bunu bir defada gerçekleştirecek yerde, kısımlara bölmeyi ve o surette gerçekleştirmeyi daha uygun görmüş ve bu plana göre hareket ettiği içindir ki, müteaddit kısımlar, tek bir müteselsil suç meydana getirmiştir. (Sulhi Dönmezer-Sair Erman, Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku, Genel Kısım-Cilt I (1979) Sayfa 454)
-Suç işlemek kararındaki birliği, suç kasdı kavramından derece derece uzaklaşarak genelleştirmek mümkündür. Fakat pek genel bir birlik, genel bir saik birliğiyle sonuçlanır. Hırsızlığı kendine meslek edinmiş bir kimsenin, birden çok hırsızlık suçu işlemesinde, hayatını meşru olmayan şekilde sağlamak bakımından genel bir saik birliği mevcuttur, fakat suçlarına müteselsil suç denemez. (Faruk Erem-Ahmet Danışman-Mehmet Emin Artuk, Ceza Hukuku, Genel Hükümler (1997) S.340)
-Fail yasanın aynı hükmünü birçok kez ihlal etmek hususunda önceden yaptığı bir plan dahilinde ve genel düşünceyle hareket etmektedir. Fiili bir defada işlemek yerine kısımlara bölüp birkaç defada işlemektedir. Zincirleme suçun subjektif şartını oluşturan aynı suç işleme kararına göre, fail önceden yaptığı bir plan, verdiği karar ve niyet doğrultusunda hareket etmelidir. (Sedat Bakıcı, Genel Hükümler (2007) S.843)
-Subjektif şartın varlığı için birden çok suç işleyerek bir amaca ulaşmaya ilişkin, genel bir karar ve başlangıç programı yeterlidir. Programın genelliği, faile muhtelif durumlara uymaya açık olma imkanı verir. (Türkan Yalçın Sancar, Yeni Türk Ceza Kanununda Zincirleme Suç (1995) S.254)
-Burada, verilen kararın suçun işlenme yerini, zamanını ve işleniş şeklini ve mağdurunu içermesi gerekir ise de, bunların tamamının bir arada gerçekleşmesi gerekmez. Ancak bir suçun işleneceğine ilişkin genel bir kararda, suç işleme kararı kapsamında değerlendirilmemelidir. (Kayhan İçel, Ceza Hukuku Genel Hükümler 2. Kitap 4. Baskı (2007) S.309)
-Aynı suç işleme kararıyla değil de, çıkan fırsatlardan yararlanmak suretiyle suç işlendiğinde zincirleme suç hükümleri uygulanmayacaktır. (Osman Yaşar-Hasan Tahsin Gökcan-Mustafa Artuç, Türk Ceza Kanunu (2010) Cilt 1 S.1212) görüşleri açıklanmıştır.
Yargıtay kararlarından örnek vermek gerekirse;
-Aynı suç işleme kararından yasanın aynı hükmünü birçok kez ihlal etme hususunda önceden kurulan bir plan, genel bir niyetin anlaşılması gerekir. Bu bağlamda failin suçu işlemeden önce bir plan yapması veya bu suça niyet etmesi, fakat eylemi bir defada yapmak yerine kısımlara bölmeyi ve o suretle gerçekleştirmeyi daha uygun görmesi, hareketinin önceki hareketin devamı olması ve tüm bu hareketleri arasında subjektif bir bağlantı bulunması anlaşılmalıdır. (.... 01.06.1999 gün E.6-127 K.145), (20.03.1995 gün E.8-48 K.68), (13.10.1998 gün E.11-205, K.304)
-Umumi bir saik birliğine gitmemek şartıyla, müteselsil suçu teşkil eden hareketlerin aynı gayeye tevcih edilmeleri, suç işleme kararında birliğin kıstası olarak kabul edilebilir. (.... 02/03/1984 gün E.6-341 K.84)
-Belirli konuda çıkacak her fırsattan yararlanma konusundaki genel ve soyut karar doğrultusunda hareket ederek, birden çok ve gayrimuayyen fiilleri işlemek hususundaki iradeleri ile mağdurlara karşı ika edilen eylemler arasında müteselsil suçun, subjektif unsuru olan aynı suçu işleme kararı bulunmamaktadır. (.... 28/09/1987 gün E.6-12, K.421)
-Kesin, belirli, somut suçların maddi ve subjektif öğelerini kapsayan bir tasarlamanın mevcudiyeti halinde, suç işleme kararındaki birliğin varlığı kabul edilebilir.(... 24.11.1988 E.280 K.359)
Bu açıklamalar çerçevesinde değerlendirme yapıldığında, zincirleme suçtan söz edilebilmesi için zorunlu olan "aynı suç işleme kararı" nın varlığının kabul edilebilmesi için;
Failin, yasanın aynı hükmünü birden çok kez ihlal etmek ve işleyeceği suçları bir defada gerçekleştirecek yerde kısımlara bölerek gerçekleştirmek konusunda önceden bir plan kurmuş olması ve bu plan çerçevesinde fiillerini gerçekleştirmiş olması gerekir. Ancak genel ve soyut niyet birliğini, aynı suç işleme kararının varlığı olarak kabul etmek, genel saik birliğini (önüne çıkan her fırsatta hırsızlık yapan yada somut olayda olduğu gibi trafik işlemleri için başvuran kişilerin muayene talep etmeleri durumunda bu fırsattan yararlanarak sahte muayene işlemi yaparak sahtecilik suçunu işleyen) suç işleme kararından birlik olarak kabul ederek, normun uygulama alanını (yasa koyucunun daraltma amaçlı düzenlemesine rağmen) genişletmek olacaktır.
Bu açıklamalara göre sanığın, önüne çıkacak her fırsattan yararlanma konusunda genel ve soyut bir karar alarak hareket ettiği, aynı suç işleme kararının varlığının söz konusu olmadığı, işlenecek sahtecilik fiilleri ile ilgili olarak, mağduru, yöntemi ve işlenme biçimleri önceden tasarlanmış ve bölümlere ayrılarak gerçekleştirilmiş suçların söz konusu olmadığı, suç işleme kararında birlik olmadığı gibi suç mağdurlarının da farklı olması nedeniyle zincirleme suç hükümlerinin uygulanamayacağı açık olmakla, sanık hakkındaki 17 ayrı davanın birleştirilmesinin gerekmediği;
Yargıtay .... Ceza Dairesinin yerleşmiş kararları ile "birden fazla gerçek kişi adına düzenlenmiş sahte kimliklerin söz konusu olması durumunda, sanığın bu kimlikleri farklı zamanlarda oluşturduğuna ilişkin kanıt olmasa bile, adına kimlik oluşturulan kişi sayısınca ayrı ayrı sahtecilik suçlarının oluştuğu kabul edildiği" gibi; (.... CD 04/02/2013 tarih E.2011/4541, K.2013/1552, 25/12/2012 tarih, E.2010/12285 K.2012/22394, 26/04/2012 tarih E.2011/2183, K.2012/6869)
Aynı Dairenin 12/01/2013 tarih ve E:2010/8190, K:2013/900 sayılı kararında "Dosya kapsamı ile UYAP üzerinden yapılan incelemede motorlu araç trafik tescil belgelerinin muayene bölümünde sahtecilik yapmak suçlarından cezalandırılmaları istemi ile hakkında kamu davası açılan sanığın, benzer suçlardan bir çok dosyada daha yargılamasının bulunduğu, suça konu tescil belgelerinde araç sahipleri lehine sahte muayene işlemlerini yapmak için ilgililerle ayrı ayrı görüşüp anlaşarak gerçekleştirdiği sahtecilik eylemleri arasında, ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 12.11.2002 gün 209/379 sayılı kararında açıklandığı üzere subjektif bir bağlantı bulunmadığı gibi sanığın her defasında bir planın parçası olarak değil, aksine yenilenen kasıtla bu eylemleri gerçekleştirmesi nedeniyle bir suç işleme kararından sözedilemeyeceği cihetle, eylemlerinin birbirinden ayrı ve bağımsız suçları oluşturduğu" kabul edilmiş,
10/12/2012 tarih ve E.2010/9441, K.2012/21278 sayılı kararında, "Sanığın farklı kişiler adına kayıtlı ..., ... ve ... plaka sayılı araçlar ile ilgili değişik tarihlerde sahte muayene işlemlerini yapmak şeklinde gerçekleşen eylemlerinin ayrı sahtecilik suçlarını oluşturduğu gözetilmeden, eylemlerin teselsül eden tek resmi belgede sahtecilik suçunu oluşturduğunun kabulü ile verilen yerel mahkeme kararı eleştirilmiş"
Farklı kişiler adına kayıtlı motorlu araçların belgelerinde sahte muayene işlemi gerçekleştirmeye yönelik eylemlerinin ayrı ayrı sahtecilik suçlarını oluşturacağı kabul edilmiştir.
Bozma ilamında belirtilen dosyalarda sahtecilik fiillerine konu araçların ve araç maliklerinin, aynı olmadığının UYAP sisteminde yapılacak basit bir araştırma ile belirlenmesinin de mümkün olduğu,
Sonuç olarak yargılama konusu olan dava dosyası ve Yargıtay kararında belirtilen sanıkla ilgili diğer dosyalarda,
- Farklı kişiler adına kayıtlı ayrı ayrı motorlu araç belgelerinde sahtecilik fiillerinden zarar görenlerin araç malikleri olduğu ve suç mağdurlarının aynı olmadığı,
- Tek bir fiil ile gerçekleştirilen sahtecilik işlemlerinin söz konusu olmadığı ve tüm fiillerin aynı suç işleme kararına dayalı olduğunun da kabul edilemeyeceği,
Bu nedenlerle her bir araç ile ilgili sahtecilik fiilinin ayrı ayrı suç oluşturacağı,
Dosyaların birleştirilmesinin gerekmediği” gerekçesi ile ilk hükümde direnilmesine karar vermiştir.
Bu hükmün de sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 09.12.2013 gün ve 367522 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanıklar ... ve ... hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan kurulan beraat hükümleri temyiz edilmeksizin kesinleşmiş olup, inceleme sanık ... hakkında kurulan mahkûmiyet hükmüyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Suçun sübutuna ilişkin bir uyuşmazlık ve bu kabulde dosya içeriği itibarıyla herhangi bir isabetsizlik bulunmayan somut olayda, Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; yerel mahkeme hükmünün Özel Dairece “sanık hakkında benzer nitelikteki eylemleri nedeniyle açılan dava dosyaları getirtilip incelenerek eylemlerinin ayrı suçları mı, yoksa zincirleme tek suçu mu oluşturduğunun değerlendirilmesi açısından, bu dosyalar ile birleştirilerek, yargılamanın birlikte yürütülmesi” gerektiğinden bahisle bozulmasının isabetli olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
07.05.2007 tarihinde görevlilerce yapılan trafik kontrolünde, ..."nun ... plakalı aracının ruhsatnamesindeki muayene işleminin sahte olduğunun tespit edildiği,
İzmir Kriminal Polis Laboratuvarınca düzenlenen raporda; suç konusu motorlu araç trafik belgesinin arka yüzü ikinci sırasındaki soğuk mühür izinin ve yapışık bulunan vize hologramının orjinalleri ile uyum sağlamadığı, araç muayene işleminin sahte olup, belgenin aldatma kabiliyetinin bulunduğunun belirtildiği,
Mahkemece, motorlu araç trafik belgesi aslının duruşmada getirtilip incelendiği ve sahteliğinin ilk bakışta anlaşılmasının mümkün olmadığının belirlendiği,
UYAP ortamında yapılan araştırmada; sanığın başka şahıslara ait araçlarla ilgili olarak sahte araç muayene işlemi yaptığı gerekçesiyle Özel Dairenin bozma ilamında belirtilen dava dosyalarında da resmi belgede sahtecilik suçundan mahkûmiyetine karar verildiği,
..."nun; aracının muayenesini yaptırması için araç ve ruhsatnamesini muayene ücreti ile birlikte ..."a verdiğini, aynı gün İlhan"ın muayeneyi yaptırarak aracı kendisine iade ettiğini söylediği,
Hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan verilen beraat hükmü kesinleşen ..."ın; Arzu"nun aracının muayenesini yaptırmak üzere takipçilik yapan sanığa araç ve ruhsatnamesi ile 150 Lira verdiğini, aynı gün aracın muayenesi yapılmış şekilde sanıktan aracı ve ruhsatnameyi geri aldığını, sahte muayene işlemi yapıldığını bilmediğini beyan ettiği,
Sanığın; 2005 ve 2006 yıllarında araç ruhsatnamelerine yüze yakın sahte vize işlemi yaptığını, ..."nun ruhsatnamesindeki vize sahteciliğini de kendisinin yaptığını savunduğu,
Anlaşılmaktadır.
5271 sayılı CMK"nun "Bağlantı kavramı" başlıklı 8. maddesinde;
"(1) Bir kişi, birden fazla suçtan sanık olur veya bir suçta her ne sıfatla olursa olsun birden fazla sanık bulunursa bağlantı var sayılır.
(2) Suçun işlenmesinden sonra suçluyu kayırma, suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme fiilleri de bağlantılı suç sayılır",
"Davaların birleştirilerek açılması" başlıklı 9. maddesinde; "Bağlantılı suçlardan her biri değişik mahkemelerin görevine giriyorsa, bunlar hakkında birleştirilmek suretiyle yüksek görevli mahkemede dava açılabilir",
"Görülmekte olan davaların birleştirilmesi ve ayrılması" başlıklı 10. maddesinde;
"(1) Kovuşturma evresinin her aşamasında, bağlantılı ceza davalarının birleştirilmesine veya ayrılmasına yüksek görevli mahkemece karar verilebilir.
(2) Birleştirilen davalarda, bu davaları gören mahkemenin tâbi olduğu yargılama usulü uygulanır.
(3) İşin esasına girdikten sonra ayrılan davalara aynı mahkemede devam olunur",
"Geniş bağlantı sebebiyle birleştirme" başlıklı 11. maddesinde ise; "Mahkeme, bakmakta olduğu birden çok dava arasında bağlantı görürse, bu bağlantı 8 inci maddede gösterilen türden olmasa bile, birlikte bakmak ve hükme bağlamak üzere bu davaların birleştirilmesine karar verebilir",
Şeklinde düzenlemelere yer verilmiştir.
Buna göre, CMK"nun 8. maddesinin birinci fıkrasında; bir kişinin birden fazla suçtan sanık olması veya bir suçta birden fazla sanık bulunması şeklinde dar bağlantı tanımlanmış, maddenin ikinci fıkrasında da, suçun işlenmesinden sonra suçluyu kayırma, suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme fiillerinin de bağlantılı suç sayılacağı belirtilerek, bu halde de fiiller arasında bağlantının varlığı kabul edilmiştir. Kanunun 11. maddesinde ise geniş bağlantı tanımlanmıştır. Bu hüküm uyarınca, yapılan yargılamada mahkemece bakılmakta olan birden fazla dava arasında bağlantının saptanması halinde, bu bağlantı 8. maddede gösterilen türden olmasa dahi, yargılamanın birlikte yapılarak hükme bağlanması için davaların birleştirilmesine karar verilebilecektir. Maddede, ne tür bağlantıların bu kapsamda değerlendirileceği yönünde bir sınırlandırmaya yer verilmemiş, yalnızca mahkemenin bakmakta olduğu birden çok davada bağlantı görmesi yeterli kabul edilmiştir. Bu hükmün amacı, görülmekte olan uyuşmazlıkların birlikte yargılanmasında ve karara bağlanmasında yarar bulunmasıdır. Bu şekilde tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi suretiyle, daha adil bir kararın verilmesi ve verilecek hükümlerde muhtemel değerlendirme hatalarının engellenmesi hedeflenmiştir.
Görüldüğü gibi, ceza muhakemesinde genel kural, açılan her dava üzerine ayrı bir yargılamanın yapılmasıdır. Ancak, uyuşmazlıklar arasında bağlantı olduğu zaman, bağlantının özelliği gereği bu kuraldan ayrılınabilmektedir. Bağlantılı davalar ayrı ayrı görülebileceği gibi, birleştirilerek de görülebilecek olup, istisnai hallerden biri olan yargılamaların birleştirilmesine kararı verilebilmesi için;
1- Davalar arasında bağlantı olmalı,
2- Davaların birleştirilmesinde yarar görülmeli,
3- Birleştirme yasağı söz konusu olmamalıdır.
Kanun koyucu, açılan her dava üzerine ayrı yargılama yapılmasını kural olarak benimseyip istisnai durumlarda davaların birleştirilebileceğini hüküm altına alırken, birleştirmede fayda bulunup bulunmadığının her olayda araştırılmasını yargılamayı yürüten hâkime bırakmış, istisnaen de, yargılamaların birleştirilip birleştirilmeyeceğini kendisi tayin etmiştir. Örneğin 4483 sayılı Kanunun 10. maddesinde yer alan; “Bu kanun kapsamındaki suçların iştirak halinde işlenmesi durumunda memur olmayan, memur olanla; ast memur üst memur ile aynı mahkemede yargılanır” şeklindeki hükümle birleştirme zorunluluğu vurgulanırken, mülga 4926 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununun 30/2. maddesi uyarınca sanıkların yargılama sırasında başka suçları olduğu anlaşılsa dahi davaların birleştirilerek görülemeyeceği, benzer şekilde 2004 sayılı İcra İflas Kanunun 346/2. maddesi uyarınca İcra Tetkik Merciinin yetkisine giren ceza davalarının diğer davalarla birleştirilemeyeceği hüküm altına alınmıştır.
Birleştirme zorunluluğu ya da birleştirme yasağının söz konusu olmadığı diğer durumlarda, mahkemelerce görülmekte olan davalar arasında bağlantı olduğu tespit edildiğinde bu davalar birleştirilebilecektir. Fakat birleştirme zorunlu olmayıp tamamen mahkemenin takdirine bırakılmıştır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Sanık hakkında devam eden davayla, benzer nitelikteki eylemleri nedeniyle açılan diğer davalar arasında, fiili ve hukuki bağlantı mevcut olup, sanığın eylemlerinin ayrı ayrı sahtecilik suçlarını mı, yoksa zincirleme biçimde tek bir sahtecilik suçunu mu oluşturduğu hususunda isabetli bir değerlendirme yapılabilmesi için yargılamalarının birlikte görülerek, delillerin bir bütünlük içinde değerlendirilmesinde yarar bulunmaktadır.
Bu itibarla, Özel Daire bozma kararı isabetli bulunduğundan, yerel mahkeme direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan iki Genel Kurul Üyesi; "sanık hakkında benzer nitelikteki eylemleri nedeniyle açılan davalar ile birleştirme zorunluluğu bulunmadığı" görüşüyle karşıoy kullanmışlardır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- ... Asliye Ceza Mahkemesinin ... gün ve ...sayılı direnme hükmünün, sanık hakkında devam eden davayla, benzer nitelikteki eylemleri nedeniyle açılan diğer davalar arasında, fiili ve hukuki bağlantı mevcut olup, sanığın eylemlerinin ayrı ayrı sahtecilik suçlarını mı, yoksa zincirleme biçimde tek bir sahtecilik suçunu mu oluşturduğu konusunda isabetli bir değerlendirme yapılabilmesi için yargılamalarının birlikte görülerek, delillerin bir bütünlük içinde değerlendirilmesi gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 29.09.2015 tarihinde yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.

Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi