Abaküs Yazılım
10. Hukuk Dairesi
Esas No: 2017/2607
Karar No: 2019/7817

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2017/2607 Esas 2019/7817 Karar Sayılı İlamı

10. Hukuk Dairesi         2017/2607 E.  ,  2019/7817 K.

    "İçtihat Metni"

    Bölge Adliye
    Mahkemesi : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi
    No : 2017/144-2017/160
    İlk Derece
    Mahkemesi : Ankara 25. İş Mahkemesi
    No : 2016/158-2016/443

    Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
    İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalılardan Kurum vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
    Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesince verilen kararın, davalılardan Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
    I-İSTEM
    Davacı, 15.05.2004 - 18.07.2011 tarihleri arasında ... Apartmanında apartman görevlisi olarak kısmi zamanlı (ayda 15 gün) geçen çalışma sürelerinin tespitini istemiştir.
    II-CEVAP
    Davalı Kurum vekili ; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı apartman vekili; davacının kötüniyetli olduğunu, kendi isteği ile işten ayrıldığını, davacının İş Kanunu anlamında çalışan olmadığını, işe alma zamanının 01/06/2003 değil 15/05/2004 tarihi olduğunu, bu tarihten önce çalışan apartman görevlilerinin hep sigortalı olarak çalıştıklarını, apartmanın doğalgaza geçmesi ile sigortalı daimi bir çalışana ihtiyaç kalmadığını, dışarıdan iş yapacak bir kişi arandığını, davacının işi dışarıdan yaptığını, davacının sabah ekmek gazete dağıttığını, akşamları çöp topladığını, 15 günde bir apartman temizliği yaptığını, görevlerinin sınırlı olduğunu, aynı çevrede 4-5 binaya daha baktığını, çalıştığı bir apartmanda ikamet ettiğini, oturduğu apartmanda sigortalı olması gerektiğini, apartmanın 3 katlı 12 daireli olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
    III-MAHKEME KARARI
    A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
    İlk derece mahkemesi, Davanın kabulüne, davacının 15/05/2004 - 18/07/2011 tarihleri arasında part time olarak günde 2,5 (iki buçuk ) saat çalıştığı davacının 15/05/2004 - 18/07/2011 tarihleri arasında toplam 861 günlük sosyal güvenlik kurumuna bildirilmeyen çalışmasının bulunduğunun tespitine, davacının prime esas kazancının 24/06/2016 tarihli bilirkişi raporunda bulunan tabloda belirtilen kazançların esas alınması gerektiğinin tespitine, karar vermiştir.
    B-BAM KARARI
    Ankara Bölge Adliye Mahkemesince, davalı Kurum vekilinin başvurusunun 6100 sayılı HMK"nın 353/1-b.1 bendi uyarınca esastan reddine karar vermiştir.
    IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
    Davalı Kurum vekili usul ve yasaya aykırı kararın bozulmasını talep etmiştir.
    V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
    5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun geçici 7. maddesi uyarınca, 01.10.2008 tarihi öncesi isteme ilişkin davanın yasal dayanağı mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 79/10. ve 01.10.2008 tarihi sonrası isteme ilişkin davanın yasal dayanağı 5510 sayılı Kanunun 86/9. maddeleridir. 506 sayılı Kanunun 6. maddesinde ifade edildiği üzere, “sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılamaz ve vazgeçilemez.” Anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin davaların, kamu düzenine ilişkin olması nedeni ile özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde re"sen araştırma yapılarak kanıt toplanması gerektiği özellikle göz önünde bulundurulmalıdır.
    Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 26. maddesi uyarınca; "Hakim tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir. Aynı Kanun"un 294-301 maddelerinde ise mahkeme kararlarının nasıl olması gerektiği belirlenmiştir. Bu düzenlemelere göre Mahkeme, usule veya esasa ilişkin bir nihai kararla davayı sona erdirir. Yargılama sonunda uyuşmazlığın esası hakkında verilen nihai karar, hükümdür. Yine aynı Kanun"un 297. maddesinin (2). fıkrasında “hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir”, hükümleri öngörülmüş olup, hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait her hangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların mümkünse sıra numarası altında birer birer açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması, zorunludur.
    Somut davada; davacı 15.05.2004 - 18.07.2011 tarihleri arasında ... Apartmanında apartman görevlisi olarak kısmi zamanlı (ayda 15 gün süre ile) geçen çalışma sürelerinin tespitini istemiş olup, Mahkemece davanın kısmen kabul edilmesine ve davacının 15.05.2004 - 18.07.2011 tarihleri arasında kısmi zamanlı (ayda 10 gün süre ile) geçen çalışma sürelerinin tespitine karar verilmesine rağmen, davanın kabulüne dair hüküm kurulması nedeniyle hükmün kendi içinde çelişki oluşturulmuştur.
    Yukarada yapılan açıklamalar ışığında; davacının talebine ve İlk Derece Mahkemesinin kabulüne göre, hükmün kendi içinde çelişki oluşturulmuş olup bozma nedenidir.
    O hâlde, davalılardan Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararının kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
    SONUÇ: Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi kararının HMK"nın 373/1 maddesi gereğince kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, Başkan ..."in muhalefetine karşı, Üyeler ..., ..., ... ve ..."ün oyları ve oy çokluğuyla, 23/10/2019 gününde karar verildi.

    KARŞI OY

    Daire çoğunluğu ile aramızdaki uyuşmazlık, mahkeme hükmünün kendi içinde çelişkili olup olmadığı ve bun nedenle usul bozması yapılıp yapılamayacağı noktasındadır.
    Mahkeme kararı kanunda açıkça belirtilmiş unsurları ihtiva etmeli ve belli bir şekle uygun olarak yazılmalıdır. Kararda bulunması gereken hususlar HMK 297. maddede ayrıntılı olarak tek tek sayılarak gösterilmiştir. Bunun sebebi, kararın açık ve gerekçeli olması, infazı kabil olması ve hukuki dinlenilme hakkının yerine getirilmesidir. 298. maddeye göre de gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacaktır.
    Kararda yazılması gereken en önemli unsurlardan birisi de hüküm sonucudur. Zira hüküm sonucu, davacının somut talepleri hakkında infaz edilebilecek ve kesin hükme konu olabilecek şekilde kaleme alınmalıdır. Madde 297/2 “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir”
    10.04.1992 tarih, 1991/7 E. - 1992/4 karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının konusu, kısa karar ile gerekçeli kararın aynı olması gerektiği hususundadır. Sonradan yazılan gerekçeli kararın kısa karara uygun olması gerekir. İçtihadı birleştirme kararı, HMK m. 298/2"de, “gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz” şeklinde kanun maddesi haline gelmiştir. Tefhim edilen kısa karardan farklı olarak gerekçeli karar yazılamaz ise de somut olayda bu içtihadı birleştirme kararının uygulanma yeri yoktur.
    Usul bozması mutlaka usul kanununda bir hükme istinaden yapılmalıdır. Mahkemece kurulan hüküm HMK 294 vd. maddelere uygun olarak verildikten sonra gerekçenin çelişkiler içermesi veya hüküm fıkrasının kendi içinde çelişkili olması nedeniyle usul bozması kanunda öngörülmemiştir.
    Hüküm yeterince açık değilse veya icrasında tereddüt uyandırıyor yahut birbirine aykırı fıkralar içeriyorsa, icrası tamamlanıncaya kadar taraflardan her biri hükmün açıklanmasını veya tereddüt ya da aykırılığın giderilmesini isteyebilir (HMK 305/1).
    Bir hüküm, davada veya karşılık davada ileri sürülen taleplerden, sadece hükme bağlanmış olanlar hakkında kesin hüküm teşkil eder (HMK 303/2). Taraflarca talep edilen ancak mahkemece hükme bağlanmayan hususlar kesin hüküm oluşturmayacaktır.
    Kısa karar ile gerekçeli karar aynı ancak mevcut hüküm ile bunun gerekçesi arasında çelişki bulunması, başka deyişle, hâkim tarafından temyiz olunan karara uygun gerekçe oluşturulmaması halinde izlenecek yol ne olmalıdır? Bu hususu ikiye ayırarak incelemek gerekir.
    Birinci durum, temyiz olunan hüküm esas yönünden kanuna uygun olup da bu kararı yeterince açıklayan gerekçe oluşturulmaması veya hükümle gerekçenin birbiri ile çelişmesi halidir. Bu konu HMK m. 370/2 maddesinde açıklığa kavuşturulmuştur. “Temyiz olunan kararın, esas yönünden kanuna uygun olup da kanunun olaya uygulanmasında hata edilmiş olmasından dolayı bozulması gerektiği ve kanuna uymayan husus hakkında yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde Yargıtay, kararı düzelterek onayabilir. Esas yönünden kanuna uygun olmayan kararlar ile hâkimin takdir yetkisi kapsamında karara bağladığı edalar hakkında bu fıkra hükmü uygulanmaz.” Madde hükmüne göre mahkemece verilen karar doğru ancak gerekçede yanlışlıklar varsa Yargıtayca bu kararın gerekçesi düzeltilerek yani doğru gerekçe belirtilerek onanabilir. Kararın usulden bozulmasına gerek yoktur.
    İkinci durum, temyiz olunan karar esas yönünden kanuna aykırı olduğu gibi buna oluşturulan gerekçe ile de arasında çelişki olması halidir. Bu durumda, madde 370/2 hükmünden, esas yönünden kanuna uygun olmayan kararlar hakkında düzelterek onama kararı verilemeyeceği, bozma kararı verilmesi gerektiği sonucu çıkmaktadır. Bu hüküm dışında kanunlarda meseleye ışık tutan başka hüküm olmadığı gibi yukarıda sözü edilen içtihadı birleştirme kararı ise bu hali kapsamamaktadır.
    Temyiz olunan hüküm kanuna aykırı olduğu gibi buna uygun gerekçe oluşturulmamışsa, yani sonuç olarak Yargıtayca bozulması gereken hüküm ile de çelişen bir gerekçe oluşturulmuş ise bunların tamamı bozma kapsamı içinde değerlendirilecektir. Kanuna aykırı olarak verilen bir hükme, kanuna uygun bir gerekçe yazılamayacağı gibi bozma kararı hem hükmün hem de gerekçenin yanlışlığına ilişkin olabilir. Aksi halde yerel mahkeme kanuna aykırı hükmüne uygun bir gerekçe oluşturmaya zorlandıktan sonra bu sefer hükmün kanuna aykırı olması nedeniyle bozulması gerekecektir. Yani karar önce usulden bozulup sonra esas yönünden bozulacaktır.
    Hükmün kendi içinde birbirine aykırı fıkralar içermesi hali üzerinde de durmak gerekir. Hüküm fıkraları birbiri ile çelişkili ise, örneğin davanın kabulü denildikten sonra kısmen kabul şeklinde kabul kararı verilmesi halindeki durum, HMK 305. madde kapsamında değerlendirilmelidir. Taraflardan her biri hükmün açıklanmasını ya da aykırılığın giderilmesini mahkemeden isteyebilir.
    Somut olayımızda, davacı sigortalılık süresinin tespiti ve prime esas kazançlarının da tespitini talep etmiş, Bölge Adliye mahkemece davanın kabulüne denilerek sigortalılık süresinin kabulüne karar verilmiş ancak prime esas kazanç yönünden davacının ve işverenin istinaf talebi olmaması nedeniyle karar verilmemiştir. Prime esas kazanç yönünden hüküm kurulmaması HMK 303/2 maddesi uyarınca kesin hüküm teşkil etmeyeceği gibi kararı temyiz eden fer’i müdahil Kurum lehine de yargılama gideri oluşturulamayacaktır.
    Usul mevzuatımızda, hükmün kendi içerisinde çelişkili olması durumunda sırf bu nedenle usul bozması yapılması gerektiği yönünde düzenleme olmadığı, davanın esasına girilerek hüküm yanlış ise esas yönünden bozma kararı verilebileceği düşüncesinde olduğumdan sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi