8. Hukuk Dairesi 2015/13391 E. , 2015/18436 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İstanbul 15. İcra Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 17/12/2013
NUMARASI : 2013/395-2013/1155
Yukarıda tarih ve numarası yazılı Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki temyiz eden tarafından duruşmalı olarak istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden Daire"ye gönderilmiş olup, duruşma istemi değerden reddedilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
K A R A R
Davacı 3. kişi vekili, 12.04.2013 ve 22.04.2013 tarihinde yapılan hacizlere konu menkullerin müvekkili şirkete ait olduğunu, borçlunun yönetim kurulu üyesi olduğunu, ancak şahsi borcu nedeni ile şirket malvarlığının haczedilemeyeceğini, muhafazanın önlenmesi için mahcuzların değeri kadar teminatı İcra Müdürlüğü dosyasına yatırmak zorunda kaldıklarını, teminat olarak yatan paranın alacaklıya ödenmemesi gerektiğini, mahcuzların faturalarının sunulduğunu, davacının şahıs şirketi olmadığını belirterek istihkak iddiasının kabulü ile haczin kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
Davalı alacaklı vekili, davacı A.. P.."nun kendisi adına istihkak iddiasında bulunmadığını, bu nedenle davacı şirket için istihkak iddiasında bulunma süresinin haczi öğrenme tarihinden itibaren başlatılması gerektiğini, kendisi adına dava açmakta hukuki yararının bulunmadığını, İİK"nun 97/a maddesindeki mülkiyet karinesinin borçlu, dolayısıyla alacaklı yararına olduğunu, ispat yükü altında olan üçüncü kişinin sunduğu belge ve faturaların karinenin aksini kanıtlamaya elverişli olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, tüm dosya kapsamına göre; dava konusu haczin icra emrinin tebliğ edildiği yerde yapılmadığı, haciz sırasında borçlunun hazır bulunmadığı, ayrıca borçlunun davacı şirketin ortağı ya da yetkilisi olmadığı, mülkiyet karinesinin davacılar tarafından kanıtlandığı, kaldı ki ortağın şahsi borcu nedeni ile şirket malvarlığına gidilemeyeceği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hüküm, davalı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, üçüncü kişinin İİK"nun 96. vd. maddeleri uyarınca açtığı istihkak davası niteliğindedir.
Her dava, açıldığı tarihteki koşullara tabi olup, açıldığı tarihteki hukuki durum gözetilerek sonuçlandırılır.
İstihkak davalarında geçerli bir haczin bulunması dava şartı olup, hüküm kesinleşinceye kadar yargılamanın her aşamasında re"sen gözetilmesi gerekir. Buna göre, bir takipte haciz aşamasına geçilebilmesinin ve haczin geçerli olmasının ön koşulu da ödeme emrinin kesinleşmiş olmasıdır.
Borçlu aleyhine başlatılan takipte, 23.08.2010 tarihli ödeme emrinin borçluya tebliğ edilemediği, buna rağmen dava konusu 12.04.2013 tarihli haczin yapıldığı, borçluya yeniden ödeme emrinin ise Dairemizin 2014/3559 Esas, 2015/9483 Karar sayılı 27.04.2015 tarihli geri çevirme kararı sonrası 28.05.2015 tarihinde çıkarıldığı, tebligat parçasının da henüz takip dosyasına dönmediği görülmektedir.
Bu bilgiler ışığında; davanın açıldığı tarih itibariyle ödeme emri borçluya tebliğ edilmemiş ve takip kesinleşmemiştir. Bu sebeple geçerli bir haczin varlığından da bahsedilemez.
Bu sebeplerle, takip dosyasında geçerli bir haczin bulunmaması sebebiyle davanın ön koşul yokluğundan reddi gerekirken davanın esasına girilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ; Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle yerel Mahkeme hükmünün İİK"nun 366 ve HUMK"nun 428.maddeleri gereğince BOZULMASINA, taraflarca HUMK"nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve İİK"nun 366/3. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 1.161,31 TL peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 15.10.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.