14. Hukuk Dairesi 2016/17061 E. , 2017/5701 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 03.07.2008 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil talebi üzerine Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; davanın ve birleştirilen davanın reddine dair verilen 15.12.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı-birleştirilen davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Asıl ve birleştirilen dava, kadastral mülkiyet durumunun ihyasına yönelik tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı Hazine vekili, dava konusu ... Köyü 1048 (76) parsel sayılı taşınmazın Hazine adına kayıtlı iken önce Seyhan Belediyesi, sonra da Adana Büyükşehir Belediyesi"nce yapılan imar uygulamasına tabi tutularak çok sayıda imar parselinin oluşturulduğunu, 1048 sayılı kadastral parselin kadastro sınırları içerisine ...Köyü 4963 ada 2 sayılı imar parselinin tescil edildiğini; ancak, gerek Seyhan Belediyesince yapılan 37 nolu imar düzenlemesinin ve gerekse aynı bölgede Adana Büyükşehir Belediyesince yapılan imar uygulamasının idari yargı yerinde iptal edildiklerini ileri sürerek; 4963 ada 2 sayılı imar parselinin 1048 parsele isabet eden 3.343 m2"lik kısmının tapu kaydının iptali ile düzenleme öncesi kadastral kök parsele dönüştürülerek Hazine adına tescili suretiyle eski hale iadesinin sağlanmasını, olmadığı takdirde Hazine zararının tazmini amacıyla taşınmazın değeri olan 117.005,00 TL tazminatın davalı belediyelerden yasal faizi ile müştereken ve müteselsilen tahsilini istemiş, birleştirilen davasında da, kadastral parselin ihyası ve tescil talep etmiştir.
Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, “davacının davalı ... aleyhine açtığı davada yasal zorunluluk nedeni ile taraf sıfatı kalmayan davalı ... hakkında karar verilmesine yer olmadığına; diğer davalılar yönüyle davanın kısmen kabulü ile Adana Çukurova ... Köyü 4963 ada 2 nolu
parsellerde bilirkişinin 06.04.2010 tarihli krokili raporunda sarı kalemle taralı (1048-A) ile gösterilen kısımla ilgili imarla oluşan sicil kaydının iptaline ve bu kısım üzerinde imar öncesi kadastro hak durumuna dönülerek ...Köyü 1048 parsel sayılı Kadastro parselin ihyasına; terditli olarak açılan tazminat davasında karar verilmesine yer olmadığına” dair verilen ilk karar, Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin 30.12.2013 tarihli ve 2013/14422 Esas, 2013/13706 Karar sayılı ilamı ile “…Mahkemece, sicil kaydının illetini teşkil eden idari işlemin idari yargı yerinde iptal edilerek kaydın dayanaksız hale geldiği ve yolsuz tescil durumuna düştüğü belirlenmek ve benimsenmek suretiyle hüküm kurulmuş olmasında kural olarak bir isabetsizlik yoktur. Ancak; yapılan uygulama sonucu bilirkişi heyeti tarafından 1048 sayılı ihdas parseli sınırları üzerinde dava konusu yapılan 4963 ada 2 sayılı imar parselinin 944 metrekarelik kısmının kaldığının bildirilmesi yanında, ihdas parseli sınırları kapsamında kalan park ve yol alanları miktarı toplam olarak belirtilmiş, hangi kısmın yolda hangisinin parkta kaldığı açıklanmamıştır. Hemen belirtilmelidir ki, kadastral parselin ihyası park ve yolda kalan alanları da kapsayacak şekilde mümkündür. Farklı bir ifadeyle kısmi ihya kararı verilemez. Oysa, anılan bu bölümler bakımından usulüne uygun olarak açılmış bir dava yoktur. Öyleyse, öncelikle ihyası istenilen kök parselin imar uygulamaları sonucu üzerinde oluşturulan park ve yolda kalan kısımları bakımından da kadastral parselin ihyasına yönelik dava açması için davacıya usulüne uygun olarak süre verilmesi, açıldığı takdirde eldeki dava ile birleştirilmesi ve ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Kabule göre de; kadastral parselin ihyası yanında Hazine adına tescile hükmedilmemesi; yine Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verildiği halde, gerekçede neyin kabul neyin reddedildiğinin açıklanmaması ve harç, vekalet ücreti ile yargılama giderlerinin dava tamamen kabul edilmiş gibi hüküm altına alınmış olması doğru olmadığı gibi, taraflar arasında mülkiyet ihtilafı bulunmayıp, davadaki istek kamusal tasarruftan kaynaklanan sicil kaydının düzeltilmesine ilişkin bulunduğuna göre, hüküm altına alınması gereken karar ilam harcı ile vekalet ücretinin maktu olması gerektiğinin düşünülmemesi de isabetsizdir..." şeklindeki gerekçeyle bozulmuştur.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yeniden yapılan yargılama sonunda; 1048 parsel sayılı taşınmazın 13.01.1999 tarihinde Hazine adına tescil edildiği ve bu tarihte 775 sayılı Kanun"un 3/2. maddesinin yürürlükte olduğundan taşınmazın ilgili belediyeye devri gereken yerlerden olduğu gerekçesiyle, "davalı ... Belediyesi hakkında karar verilmesine yer olmadığına, diğer davalılar hakkındaki davaların reddine" karar verilmiştir.
Hükmü, davacı Hazine vekili temyiz etmiştir.
Bilindiği üzere, mahkemenin bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış bir hak doğar. Yani; bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için, o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yapmak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar
gereğince karar vermek yükümlülüğü oluştuğundan, bu mahkemenin sonraki hükmünün bozmada gösterilen esaslara aykırı olması usule uygun sayılmaz. Mahkemenin bozma kararına uyması ile oluşan, bozma uyarınca işlem yapma ve hüküm verme durumu, yanlardan birisi lehine, diğeri aleyhine hüküm kurma sonucunu doğuracak bir durumdur ve buna usuli kazanılmış hak denilmektedir. Bu kurum usul yasasının dayandığı ana esaslardan olduğu gibi, kamu düzeni ile ilgili bulunması nedeniyle de re"sen gözetilmesi gerekir.
Somut olaya gelince; dava konusu ihyası talep edilen 1048 parsel sayılı taşınmazın ihdasen Hazine adına kaydedilerek farklı bir ifadeyle mülkiyeti kayden Hazine"ye ait iken imar uygulamasına tabi tutulduğu tartışmasızdır. Davadaki istek de anılan ihdas parselinin ihyasına yöneliktir.
O halde, dava konusu 1048 parsel sayılı taşınmazla davacı Hazine"nin mülkiyet ilişkisi açık olup, somut olayda 775 sayılı Yasanın mülga 3. maddesinin uygulama yeri yoktur.
Hal böyle olunca mahkemece, bozma ilamı doğrultusunda inceleme ve araştırma yapılmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 05.07.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.