Abaküs Yazılım
5. Ceza Dairesi
Esas No: 2014/273
Karar No: 2014/5934
Karar Tarihi: 29.05.2014

Mühür bozma - Yargıtay 5. Ceza Dairesi 2014/273 Esas 2014/5934 Karar Sayılı İlamı

5. Ceza Dairesi         2014/273 E.  ,  2014/5934 K.

    "İçtihat Metni"

    Tebliğname No : 11 - 2013/11228
    MAHKEMESİ : Ankara 1. Asliye Ceza Mahkemesi
    TARİHİ : 28/11/2012
    NUMARASI : 2012/1641 Esas, 2012/1971 Karar
    SUÇ : Mühür bozma

    Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü:
    Elektrik dağıtım ve satışının kamu kurum ya da kuruluşları tarafından gerçekleştirildiği dönemde, anılan idarelerin mühürleme ve buna bağlı olarak işlemleri yerine getirme konusundaki yetki ve görevlerinin bulunduğu hususu izahtan varestedir.
    Belirtilen dağıtım ve satışın özelleştirilme kapsamına alınması sonrasındaki durumun değerlendirilmesinde ise;
    4628 sayılı 03/03/2001 tarih 24335 Mükerrer sayılı Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren Enerji Piyasası Kanununun amaç, kapsam ve tanımlar başlıklı 1. maddesinin 3. fıkrasının 45. alt bendine göre; Müşteri Hizmetleri Yönetmeliği, dağıtım ve perakende satış faaliyeti gösteren tüzel kişilerin görüşleri alınmak suretiyle TEDAŞ tarafından hazırlanarak dağıtım ve perakende satış lisansları hükümleri uyarınca dağıtım şirketleri, perakende şirketleri ile söz konusu şirketlerden hizmet alan tüm taraflara uygulanacak standart, usul ve esasları belirleyen kuralları ifade eder.
    Aynı Kanunun 2. maddesinin 2. fıkrasına göre piyasada faaliyet gösterecek tüzel kişilerin faaliyetlerinde uymaları gereken usul ve esaslar bu kanun ve ilgili yönetmeliklerle düzenlenir.
    Belirtilen Kanunun 3/b-5. maddesinde, lisans sözleşmelerinde, yönetmelik uyarınca hizmet maliyetlerinin yansıtılmasına dair kurallar ile kayıp ve kaçakları asgariye indirecek önlemlerin uygulanmasına dair esasları içeren hükümlerin de bulunması öngörülmüştür.
    Bu Kanunun 4. maddesinin 3. fıkrasında Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunun görev ve yetkileri arasında, Kurul kararıyla bu kanun hükümleri uyarınca çıkaracağı yönetmelikleri piyasada faaliyet gösteren tüzel kişilerin ve ilgili kurum ve kuruluşların görüşlerini alarak hazırlamak da sayılmıştır.
    Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu ise bu kanun hükümlerini uygulamak, tüketicilere güvenilir kaliteli, kesintisiz ve düşük maliyetli elektrik enerjisi hizmeti verilmesini teminen gerekli düzenlemeleri yapmak ile Kanunun 5. maddesinde görevlendirilmiştir.
    Yukarıda yasal dayanakları ve kapsamı ifade edilen Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliğinin suç tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 13. maddesinin 3. fıkrasına göre “Dağıtım lisansı sahibi tüzel kişi, kaçak elektrik enerjisi tükettiği tespit edilen gerçek veya tüzel kişilerin elektriğini keserek Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunur.”
    Aynı Yönetmelik hükmü "Dağıtım lisansı sahibi tüzel kişi, kaçak tespit süreci sonunda kaçak elektrik enerjisi tüketimi tespit edilen gerçek veya tüzel kişilerin elektrik enerjisini keserek mühür altına alır, Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunur." şeklinde 13/07/2011 tarihinde değişikliğe uğramıştır.
    Enerji Piyasası Düzenleme Kurulunun yasal yetkisi dahilinde almış olduğu 29/12/2005 tarihli ve 622 sayılı karar ile "kaçak ve usulsüz elektrik enerjisi kullanılması durumunda yapılacak işlemlere ilişkin usul ve esaslar" belirlenmiş, bu kapsamda kaçak ve usulsüz elektriğin tespiti ile mühürlemenin usulü düzenlenmiştir. Bu düzenleme bir suç ihdası yani idari bir eylemle bir suç oluşturulması olmayıp TCK"nın 203. maddesinde düzenlenen mühür bozma suçunun mühürlemeyle ilgili işlemlerinin idari olarak nasıl gerçekleşeceğinin kayıt altına alınmasından ibarettir. Burada Enerji Piyasası Denetleme Kurulunun TCK"nın 203. maddesinde belirtilen yetkili amir konumunda olduğu yukarıdaki mevzuat hükümlerinden kolaylıkla anlaşılacaktır. Yani yetkili amir durumunda olan Enerji Piyasası Düzenleme Kurulunun, kanunun kendisine verdiği hak ve yükümlülüğe bağlı olarak aldığı karar ve çıkardığı yönetmelik hükümlerine göre yapılacak mühürleme işlemi yetkili amirin emriyle yapılan bir mühürlemedir. Bu mühürlemenin mutlaka TCK"nın 6. maddesi kapsamında kalan kamu görevlileri eliyle gerçekleştirilmesi şeklinde bir husus, 765 sayılı TCK"nın aksine, 5237 sayılı TCK"da ne doğrudan ne de dolaylı olarak yer almamıştır. Yasada açıkça düzenlenmeyen bir hususun yorum ile ortaya konulması da yasama organının yetkisine müdahale anlamını taşıyacaktır. Nitekim, Müşteri Hizmetleri Yönetmeliğinin 4. maddesinde fiilen mühürleme işleminin kim tarafından, nasıl yapılacağı açıkça ifade edilmiştir.
    Her ne kadar Müşteri Hizmetleri Yönetmeliğinin değişiklik öncesi yürürlükte olduğu dönemde mühürleme yapılacağına dair bir hüküm bulunmadığı akla gelebilirse de, 622 sayılı Kurul kararı bu tereddüdü tamamen ortadan kaldıracak nitelikte bir içeriğe sahip olup, karar ekindeki tutanakların kapsamı da bu kabulü doğrular niteliktedir.
    Yukarıda izahı yapılan mevzuat hükümlerine göre, Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliğinde yapılan değişikliğin Enerji Piyasası Düzenleme Kurulunun 29/12/2005 tarihli karar içeriği ile birlikte değerlendirilmesinin gerektiği, bu değişikliğin gerek özelleştirme kapsamına alınan şirketlere gerekse özelleştirme sonrası dağıtım lisansı sahibi tüzel kişilere yeni bir yetki verilmesinden ziyade, mevcut yetkinin açıklanmasından ibaret bulunduğu, somut olayda özelleştirme kapsamına alınan kurumun bu işlemler sırasında ve özelleştirme sonrasında da dağıtım lisansı sahibi olan
    tüzel kişinin kaçak elektriği kesme ve buna bağlı olarak mühürleme yetkisinin varlığının kabulünün zorunluluk arz ettiği ortadadır.
    5237 sayılı TCK"nın 203. maddesinde yer alan "... veya yetkili makamların emri uyarınca ..." ibaresinin Anayasanın 2 ve 38. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptali istemiyle itiraz yoluna başvurulması üzerine Anayasa Mahkemesinin 26/07/2013 tarihli Resmi Gazete"de yayımlanan 2012/77 E. 2013/66 K. sayılı kararı ile "Mühür, kanun veya yetkili makamların emri uyarınca bir şeyin saklanmasını veya varlığının aynen korunmasını sağlamak için konulmaktadır. Mühürleme, kanun ya da yetkili makamların emri uyarınca yapılmaktadır. Kanunlarda, "bir şeyin saklanmasını veya varlığının aynen korunmasını sağlamak için" mühür konulması şeklinde bir düzenlemeye yer verilmesi durumunda, kanunun emriyle konulan mühür söz konusu olmaktadır. Bunun yanında idari organlar kanunlarla, bir iş veya işlemin yerine getirilmesi konusunda yetkili kılınabilirler. Kanunla verilen bu yetkiyi kullanan organlar, "bir şeyin saklanmasını veya varlığının aynen korunmasını sağlamak için" mühür konulması emrini verebilirler. Burada mühürleme emrini verme yetkisi dayanağını yine kanundan almaktadır.
    İtiraz konusu kuralda yer alan yetkili makamlar, kendilerine kanunlarla verilmiş yetkiye dayanarak mühür koymaktadırlar. Bir başka ifadeyle, bir şeyin saklanmasını veya varlığının aynen korunmasını sağlamak için kanunla yetkili kılınan makam, bu yetkisini "mühürleme" yapmak suretiyle kullanmaktadır. Dolayısıyla, mühürleme yetkisinin hangi makamlar tarafından kullanılacağı, kapsamı ve sınırları kanunlarla önceden belirlenmiş olmaktadır. Bu durumda, yetkili makamların emri ile mühür konulması, çerçevesi sınırsız, belirsiz, geniş bir alanın idarenin düzenlemesine bırakıldığı anlamına gelmez.
    Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasanın 2 ve 38. maddelerine aykırı değildir." gerekçesiyle iptal istemi reddedilmiştir.
    Yukarıda belirtilen ilkeler nazara alındığında; Tebliğnamede yer alan suç tarihinde özelleştirme sürecinin kesinleşip kesinleşmediği ve elektrik dağıtım satışının katılan kuruma hangi tarihte devredildiği hususların araştırılması yönünde bozma isteyen 1 nolu, mükerrir olan sanık hakkında hapis cezasına hükmedildikten sonra kazanılmış hak nazara alınarak para cezasına hükmedildiğinin anlaşılması karşısında 2 nolu bozma isteyen düşüncelere iştirak edilmemiştir.
    Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,
    Ancak;
    Ceza miktarı bakımından kazanılmış hak saklı tutulurken 5320 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 8/1. maddesi uyarınca halen yürürlükte olan 1412 sayılı CMUK"nın 326/son maddesi yerine, 5271 sayılı CMK"nın 307/son maddesine yer verilmesi,
    Kanuna aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi de gözetilmek suretiyle
    CMUK"nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak bu hususun yeniden yargılama yapılmaksızın düzeltilmesi mümkün bulunduğundan aynı Yasanın 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak hüküm fıkrasındaki "CMK"nın 307/son maddesi uyarınca 6750 TL. adli para cezası ile cezalandırılmasına" ibaresinin "21/11/2007 tarihli hükmün aleyhe temyizi ve bozulmasının söz konusu olmaması karşısında sanığın kazanılmış hakkı saklı tutularak 1412 sayılı CMUK"nın 326/son maddesi uyarınca infazı gereken sonuç cezasının 6750 TL adli para cezası olarak belirlenmesine" şeklinde değiştirilmesi suretiyle sair yönleri usul ve yasaya uygun olan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 29/05/2014 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
    K A R Ş I O Y
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tebliğnamesinde hem, genel (teorik) olarak mühür bozma suçunun TCK"da "Kamu güvenine karşı suçlar" bölümünde düzenlenmesi, suçun konusunun mühür ve suçla korunan değerin kamu idaresi dolayısıyla devlet otoritesi olması, fiil ögesi bağlamında hukuka aykırılık unsurunun oluşması için mühürleme yetkisinin kanuni dayanağının bulunmasının zorunlu olması (Anayasa m. 38, TCK m. 2 "Suçta ve Cezada Kanunilik İlkesi" ) ü z e r i n d e d u r u l m u ş, hem de özelleştirme sonrasında lisans sahibi özel şirketlere mühürleme yetkisi verildiğine veya özelleştirme öncesinde yapılan mühürlerin özelleştirme sonrasında bozulması halinde TCK"nın 203. maddesinin uygulanacağına ilişkin kanunlarda ( 24/11/1994 t. 4046 s. Özelleştirme Uygulamaları Hk. Kanun, 20.2.2001 t. 4628 s. Elektrik Enerjisi Düzenleme Kurulu ..Hk. Kanun, 25.09.2002 t. Elektrik Piy. Müşteri Hiz.Yönetmeliği, 14.3.2013 t. 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ) açık bir hüküm bulunmaması karşısında, özelleştirme öncesinde konulmakla birlikte özelleştirmeden sonra mührün bozulması veya özelleştirmeden sonra şirket yetkilileri tarafından konulan mührün bozulması eylemlerinin, elektrik dağıtım şirketinin özel hukuk hükümlerine tabi olması nedeniyle suç teşkil etmeyeceği v u r g u l a n m ı ş, buna bağlı olarak da Ankara"da 31/03/2006 tarihinde gerçekleşen suça konu somut olayda, elektriği kesme özelleştirme uygulamaları neticesi elektrik dağıtım ve satışının bu bölgede faaliyet gösteren katılan Başkent Elektrik Dağıtım A.Ş."ne hangi tarihte devredildiği hususu araştırılmadan hüküm kurulması eksik inceleme kabul edilerek yerel mahkeme kararının bozulması istemine gerekçe yapılmıştı
    Yüksek Dairece özet ve sonuç olarak, özelleştirme kapsamına alınan kurumun bu işlemler sırasında ve özelleştirme sonrasında da dağıtım lisansı sahibi olan tüzel kişinin kaçak elektriği kesme ve buna bağlı olarak mühürleme yetkisinin varlığının kabulünün zorunluluk arz ettiği ve tebliğnamedeki özelleştirme uygulamaları neticesi elektirik dağıtım satışının Başkent EDAŞ"a hangi tarihte devredildiği araştırılarak sanığın hukuki durumunun belirlenmesi hususunda bozma isteyen düşünceye iştirak edilmediği belirtilmiştir.
    ANKARA - Bartın - Çankırı - Karabük - Kastamonu - Kırıkkale ve Zonguldak illerini kapsayan bölgede faaliyet gösteren BAŞKENT (EDAŞ) Elektrik Dağıtım A.Ş.’nin hisselerinin %100’ünün blok satış yöntemiyle özelleştirilmesi için yapılan ihale sonucu ENERJİSA tarafından 1 Temmuz 2008 tarihinde devralınmıştır. ( KAYNAK : www.tedas.gov.tr, T.C. Sayıştay Başkanlığı Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş. (TEDAŞ) 2011 Yılı Raporu, Türkiye Elektrik Dağıtım Sektörü Özelleştirmesi - Tanıtım Dökümanı (2010), Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (EPDK) - Elektrik Piyasası Raporu..2010). Bu durum, yukarıda belirtilen kaynak bilgilerden anlaşılabilmekte olduğundan, tebliğnamedeki bozma istemine gerekçe yapılan “..elektrik dağıtım satışının Başkent EDAŞ"a hangi tarihte devredildiğinin araştırılması..” hususuna gerek kalmadığı düşüncesindeyim.
    Ancak, Sayın Çoğunluğun, “...özelleştirme kapsamına alınan kurumun bu işlemler sırasında ve özelleştirme sonrasında da dağıtım lisansı sahibi olan tüzel kişinin kaçak elektriği kesme ve buna bağlı olarak mühürleme yetkisinin varlığının kabulünün zorunluluk arz ettiğine..” ilişkin görüşüne de katılmıyorum.
    Bu görüşte, “..tüzel kişinin kaçak elektriği kesme yetkisi ve buna bağlı olarak da mühürleme yetkisinin varlığı..” biçiminde genellemeye dayalı bir kabul sözkonusudur. Adeta, elektriğin kesilebilmesi halinde otomatik olarak mühürleme yetkisi de olduğu varsayımına dayanılmaktadır. Özelleştirme kapsamına alınan kurumun bu işlemler sırasında ve özelleştirme sonrasında da dağıtım lisansı sahibi olan tüzel kişinin kaçak elektriği kesme yetkisinin varlığında bir ihtilaf, zaten bulunmamaktadır. 25/09/2002 tarihli ve 24887 S.R.G."de yayımlanan, geçici 3, 5 inci maddeleri yayımı tarihinde, diğer maddeleri 1 Mart 2003 tarihinde yürürlüğe giren Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri YÖNETMELİĞİNin 13. maddesinin gerek ilk halinde, gerek bu yönetmelikte değişiklik yapılmasına dair yönetmeliklerden 30/12/2005 tarihli 26039 sayılı R.G.’de yayımlanarak 01/01/2006 tarihinde yürürlüğe giren halinde, gerekse 13/07/2011 tarih ve 27993 s.lı R.G.’de yayımlanmakla yürürlüğe giren son halinde, “...hangi fiillerin kaçak elektrik enerjisi tüketimi kabul edileceği, ...kaçak tespiti halinde elektriğin KESİLECEĞİ ve ...suç duyurusunda bulunulacağı..” açıkça belirtilmiştir. Madde metnindeki anlatım şekline göre, burada bahsedilen suç duyurusundan kastedilenin, kaçak kullanım suretiyle elektrik enerjisi hakkında hırsızlık suçuna ilişikin suç ihbarı olduğu çok açıktır.
    Elektriğin kesilmesi konusunu müteakiben "mühürleme yetkisi"ni ele alacak olursak;
    a) Öncelikle belirtmek gerekir ki, 4628 sayılı Kanun"da, 14/03/2013 tarih ve 6446 sayılı Kanunun 30. maddesi ile bazı değişiklikler yapılmış; bozma ilamımızın 3, 4 ve 5 .inci paragraflarında belirtilen 1. maddesi değişmiş ( iki fıkralı hale gelmiş, 3. fıkranın 45. alt bendi kalmamıştır), 2/2 ve 3/b-5 maddeleri ise tamamen yürürlükten kaldırılmıştır.
    b) İkinci olarak, bozma ilamımızın 8 ve 9 uncu paragraflarında Sayın Çoğunluk tarafından da vurgulandığı üzere; Müşteri Hizmetleri Yönetmeliği"nin önceden kaçak tespit süreci sonunda kaçak tespiti halinde müşteri elektriğinin sadece kesilmesini öngören 13. maddesinin 3. fıkrası metni; 13/07/2013 tarih ve 27993 s.lı R.G.’de yayımlanmakla yürürlüğe giren Yönetmelik ile bu sefer kaçak tespit süreci sonunda kaçak elektrik enerjisi tüketimi tespit edilen müşterinin elektriğinin kesilerek hem de mühür altına alınmasını
    öngörür biçimde değiştirilmiştir.
    c) İlamın 11 inci paragrafında, “..Her ne kadar Müşteri Hizmetleri Yönetmeliği"nin değişiklik öncesi yürürlükte olduğu dönemde mühürleme yapılacağına dair bir hüküm bulunmadığı..” hususu Sayın Çoğunluk tarafından kabul edilmek zorunda kalınmakla birlikte, akabinde “..içeriğinin bu tereddüdü tamamen ortadan kaldıracak niteliğe sahip olduğu, kaçak ve usulsüz elektriğin tespiti ile mühürlemenin usulü düzenlendiği, ekindeki tutanakların kapsamının da bu kabulü doğrular nitelikte bulunduğu..” biçimindeki, yine ilamın 10 uncu paragrafında; “..Yönetmelikte mühürleme konusundan ilk defa bahsedildiği 13. m. değişikliğinin, Enerji Piyasası Düzenleme Kurulunun 29/12/2005 tarihli 622 sayılı karar içeriği ile birlikte değerlendirilmesi gerektiği, bu değişikliğin gerek özelleştirme kapsamına alınan şirketlere gerekse özelleştirme sonrası dağıtım lisansı sahibi tüzel kişilere yeni bir yetki verilmesinden ziyade, mevcut yetkinin açıklanmasından ibaret bulunduğu, ..özelleştirme kapsamına alınan dağıtım lisansı sahibi tüzel kişinin bu işlemler sırasında ve özelleştirme sonrasında da kaçak elektriği kesme ve buna bağlı olarak mühürleme yetkisinin varlığının kabulünün zorunluluk arz ettiği..” biçimindeki ifadelerde sözü geçen Enerji Piyasası Düzenleme KURULU"nun 29/12/2005 tarihli 622 sayılı kararı ve ekleri incelendiğinde, mühürleme konusunda alınmış bir karar bulunmadığı görülmektedir. Zira, burada sadece ‘kaçak veya usulsüz elektrik enerjisi kullanımına ilişkin usul ve esaslar’a ilişkin düzenleme söz konusudur. Eki tablolar bölümünde, kaçak kullanımının tespiti halinde elektrik enerjisinin kesilmesi işleminde düzenlenecek olan ‘kaçak/usulsüz elektrik tespiti tutanağı’ başlıklı ve kaçak tespitine yönelik tutanak örneği (formu) gösterilmesinden ibarettir.
    ç) İlamımızın 10 uncu paragrafı sonunda “..mühürlemenin usulü düzenlendiği, ..nitekim, ..fiilen mühürleme işleminin kimin tarafından yapılacağı açıkça ifade edildiği..” biçiminde ifade edilen Müşteri Hizmetleri Yönetmeliği"nin 4. maddesine bakılacak olursa; yukarıda belirtildiği üzere bu Yönetmeliğin sadece elektriğin kesilmesini öngören 13. maddesinin 3. fıkrası metninin, 13/07/2013 tarih ve 27993 s.lı R.G.’de yayımlanmakla yürürlüğe giren Yönetmelik ile bu sefer kaçak tespit süreci sonunda kaçak elektrik enerjisi tüketimi tespit edilen müşterinin elektriğinin kesilerek hem de mühür altına alınmasını öngörür biçimde değiştirilmesi (fıkra sıralamada bu sefer 4. fıkra numarasını almıştır) ile birlikte, ayrıca "Tanımlar ve kısaltmalar" başlıklı 4. maddesinin birinci fıkrasına, “36. MÜHÜRLEME (Ek tanım: 13/07/2011 - 27993 S.R.G. Yön./1. md.): Sayaç ve ölçü devresi elemanlarına dışarıdan yapılacak müdahaleyi önlemek amacıyla lisans sahibi tüzel kişiler tarafından ilk enerji verme, sayaç ve ölçü devresi elemanlarını kontrol ve durumunu tespit etme, enerji kesme ve açma gibi işlemler yapıldıktan sonra kurşun veya seri numaralı plastik mühür ile ölçü düzeneğini muhafaza altına alma ya da aldırma yöntemini.” tanımının ilk defa eklenmiş olduğu görülmektedir.
    13/07/2013 yürürlük tarihine kadar dağıtım lisansı sahibi olan tüzel kişinin/ Elektrik Dağıtım Şirketlerinin mühürleme yetkisi" olduğuna dair ne ilgili kanunlar da ve ne de yönetmelikte hiç bir hüküm bulunmamaktadır.
    d) İlamın 10 uncu paragrafı içeriğinde “..Bu mühürlemenin mutlaka TCK"nın 6. maddesi kapsamında kalan kamu görevlileri eliyle gerçekleştirilmesi, hususu 765 sayılı TCK"nın aksine, 5237 sayılı TCK"da ne doğrudan, ne de dolaylı olarak düzenlenmemiştir. Düzenlenmeyen bir hususun yorum ile ortaya konulması da yasama organının yetkisine müdahale anlamını taşıyacaktır..” denilmekte ise de; “mühür bozma” suçunun düzenlendiği 5237 sayılı TCK"nın 203. maddesi, "Kamu Güvenine Karşı Suçlar" bölümünde düzenlenmiştir. Konusu, kanun veya yetkili makamların emri uyarınca bir şeyin olduğu gibi korunması veya üzerinde değişiklik yapılmaması için konulan
    -7-
    mühürdür. Suçla korunan değer, Kamu İdaresinin/ dolayısıyla Devletin otoritesi olup, Devletin kamu otoritesinin muhafazası ve zaafa uğratılmamasının temini amaçlanmaktadır. Bu süreçte, hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan ve kanunlardan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz. Mühür, ancak kanun emri gereği veya mevzuatta belirtilen yetkiye dayanılarak yetkili makamın emri gereğince konulabilir. Mühürlemenin hukuka uygun olabilmesi için, yetki"nin kanuni dayanağının bulunması zorunludur. Ancak böyle olursa, sanığın mührü bozma fiil öğesi açısından hukuka aykırılık unsuru oluşabilecektir. Yetkili Makam, kanunda/ mevzuatta belirtilen yetkiye dayanılarak yetkilendirilmiş idare organı yani kamu idaresidir. Mühür koyma yetkisi bulunmayan veya o konuda karar almaya yetkisiz makam veya kişinin koyduğu mühür de suç oluşturmaz. Mühür koyan görevlinin, yetkisiz mercinin emrine uyması neticesinde konulan mühür, bu suça dayanak olamaz. Bunun yanısıra, mühür koyma iradesini açıklayan merci mühürlemeye yetkili olduğu halde, mühürleme işlemini icra eden görevli bu konuda yetkisizse, yine suçun hukuka aykırılık unsuru oluşmayacaktır. Herhangi bir kamu görevlisinin koyduğu mühür, bu suçu oluşturmaz. Kararı uygulayacak, mahallinde mühürlemeyi yapacak olan görevlinin de bu hususta yetkili olması gerekir. Mühür koyma lüzumu doğrudan kanundan kaynaklansa dahi, mühür koyma iradesinde bulunan kişinin de, fiilen mühür koyanın da mühürlemeye yetkili bulunması zorunludur (Osman Yaşar/Hasan Tahsin /Mustafa TCK, C. IV s. 5553, 5559).
    TCK’nın 1. maddesinde, "Ceza Kanununun amacı" açıklanırken ilk sayılan husus, kişi hak ve özgürlüklerinin korunmasıdır. Madde gerekçesinde; “..Demokratik hukuk devletleri ...ceza kanunlarının kötüye kullanılmasını önlemek için, bu kanunların temel ilkelerine anayasalarında yer vermektedirler. Yine insanların adaletsiz ve haksız biçimde cezalara ..maruz kılınmaması amacıyla başta İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi olmak üzere bir çok uluslararası sözleşme ve belgede bireyi ceza kanunlarının keyfi uygulanmalarına karşı güvence altına alan hükümlere yer verilmiştir. ...”,
    24/11/1994 tarih ve 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanunun 37. maddesinin 27/04/1995 tarih ve 4105 sayılı Yasayla değişik (a) bendinde, “Bu Kanun hükümleri gereğince özelleştirme programına alınan kuruluşlar özel hukuk hükümlerine tabi olup, bunlar hakkında varsa kendi kuruluş kanunları ile diğer kanunlarda yer alan bu kanuna aykırı hükümler ve 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname hükümleri uygulanmaz.”,
    Yine, TCK 6/1-c. madde gerekçesinde; “..kişinin KAMU GÖREVLİSİ sayılması için aranacak yegane ölçüt, gördüğü işin bir kamusal faaliyet olmasıdır. ..Bilindiği üzere, KAMUSAL FAALİYET, Anayasa ve kanunlarda belirlenmiş olan usullere göre verilmiş olan bir siyasal kararla, bir hizmetin kamu adına yürütülmesidir. Bu faaliyetin yürütülmesine katılan kişilerin maaş, ücret veya sair bir maddî karşılık alıp almamalarının, bu işi sürekli, süreli veya geçici olarak yapmalarının bir önemi bulunmamaktadır. ..Buna karşılık, kamusal bir faaliyetin yürütülmesinin ihaleye dayalı olarak özel hukuk kişilerince üstlenilmesi durumunda, bu kişilerin kamu görevlisi sayılmayacağı açıktır.”,
    denilmektedir.
    Mevzuatımızda yasalarda düzenlenen hukuka uygunluk nedenleri dışında, devlet işlerinde keyfiliğe izin veren hiç bir hüküm bulunmamaktadır.
    Ceza hukuku, kamu düzen ve güvenliğini koruma işlevini yerine getirirken, bir yandan da kişilerin temel haklarını gözeterek hukuk devletini güvenceye almalıdır. Bu, Anayasada temel haklar alanına ilişkin yer alan emredici normlar uyarınca kişi hak ve
    özgürlüklerine sağlanan anayasal garantiler ve ceza kanunu düzenlemeleriyle teminat altına alınmış olmanın bir gereği ve bireye güvence sağlama işlevinin ifadesidir.
    Anayasanın 6/3. maddesindeki “Hiç bir kimse veya Organ kaynağını anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz” hükmü karşısında; yargılama mercileri/ Mahkemeler, önüne gelen bir ceza davasında, cezalandırılabilirlik bağlamında bir hukuka aykırılık olup olmamadığı üzerinde duracaktır. Yargı, hukuka aykırılığı tespit yeridir. aynı şekilde, cezalandırılabilirliğe engel herhangi bir hukuka uygunluk hali varsa, bunu da tespit ve vurgulamakla yetinecektir. Kendi görev ve yetkisi dışına çıkıp başkaca fonksiyonlar üstlenemez. Anayasanın 7. maddesinde Yasama yetkisinin Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olduğu ve devredilemeyeceği, yine TCK"nın 2. maddesinde İDARENİN DÜZENLEYİCİ İŞLEMLERİYLE SUÇ ve CEZA KONULAMAYACAĞI öngörülmüştür. Aksi uygulamalara yönelmenin, hukuk devleti kuralları içinde savunulur yeri yoktur. Suç ve ceza içeren kanun hükümlerinin kıyas yoluyla veya kıyasa yol açacak biçimde geniş yorumlamayla uygulanması mahiyetindedir. Bu ise, Anayasamızın 90/son maddesi-fıkrasına 07/05/2004 tarih ve 5170 sayılı Yasa ile eklenen hüküm uyarınca bir iç hukuk kuralı haline gelen İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesinde(İHAS) ve yargı yetkisini kabul ettiğimiz Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararları ile özellikle, kıyas yasağı getiren ve yine kıyasa yol açacak biçimde geniş yorumlanamayacağını düzenleyen Anayasamızın 38/3. madde-fıkrası karşısında; Anayasada temel hak ve özgürlükler alanına ilişkin yer verilen emredici normlar uyarınca kişi hak ve özgürlüklerine sağlanan anayasal garantilere, ceza kanunlarının bireye güvence sağlama işlevine de aykırıdır.
    Bu açıklamalar ışığında;
    Konuya ilişkin “...mühürleme yetkisinin de, bu hizmetin Devletin verdiği yetki ile özelleştirme kapsamında dağıtım ve perakende satış lisansı sahibi ve özel hukuk hükümlerine tabi şirketlere devri ile birlikte piyasada faaliyet gösteren bu tüzel kişilere devredildiği..” biçimindeki bazı görüşlerin hiçbir hukuki dayanağı bulunmamaktadır.
    “..Hiçbir kimse veya organın kaynağını Anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamayacağına(Anayasa m.6/3)”, “..Yasama yetkisinin Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olduğuna ve devredilemeyeceğine(Anys.m.7)”, “..Anayasa hükümlerinin yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kuralları olduğuna, kanunların Anayasaya aykırı olamayacağına (Anys.md.11)”, “..evrensel nitelikteki ‘kanunsuz suç ve ceza olmaz’ ilkesinin gereği olarak suçların tanımlanması ve ceza hukuku yaptırımları koyma yetkisine sadece Türkiye Büyük Millet Meclisinin sahip olduğuna, Anayasamıza göre yasama görevinin devredilmesi mümkün olmayan bir yetki olduğuna, bireyin maddî ve manevî varlığı üzerinde derin etkiler doğuran suç ve cezaların ancak ulusal iradeyi temsil eden organ tarafından yapılacak kanunla düzenlenebilmesinin kişi hak ve özgürlüklerine sağlanan en önemli anayasal garantilerden birini oluşturmakta bulunduğuna (TCK.2.m. Gerekçesi)”, “..Hiç kimsenin işlendiği zaman milli veya milletlerarası hukuka göre bir suç teşkil etmeyen bir fiilden dolayı mahkum edilemeyeceğine(AİHS.m.7/1)”, “..kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemeyeceğine, idarenin düzenleyici işlemleriyle suç ve ceza konulamayacağına, kanunların suç ve ceza içeren hükümlerinin uygulanmasında kıyas yapılamayacağı suç ve ceza içeren hükümlerin kıyasa yol açacak
    biçimde geniş yorumlanamayacağına(TCK.m.2)”, “..kamusal bir faaliyetin yürütülmesinin ihaleye dayalı olarak özel hukuk kişilerince üstlenilmesi durumunda bu kişilerin kamu görevlisi sayılmayacağına..(‘kamu görevlisi’ kavramı..TCK. 6/1-c. m.Gerekçesi)” dair; AİHS, Anayasa ve Ceza Kanunu hükümleri ile Evrensel Hukuk Kaideleri"ne aykırı ve hiçbir hukuki dayanağı bulunmayan bu düşüncelere katılmak mümkün değildir.
    c.1) Bu noktaya ilişkin, Sayın Çoğunluk tarafından bozma ilamımızın 13 üncü paragrafında vurgulanan, TCK"nın 203. maddesindeki “..veya yetkili makamların emri uyarınca..” ibaresinin Anayasa"nın 2. ve 38. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptali istemiyle itiraz yoluna başvurulması üzerine verilen Anayasa Mahkemesi"nin 26/07/2013 tarihli R.G."de yayımlanan 2012/77 E. 2013/66 K. sayılı kararının; “..Mühür, kanun veya yetkili makamların emri uyarınca bir şeyin saklanmasını veya varlığının aynen korunmasını sağlamak için konulmaktadır. Mühürleme, kanun ya da yetkili makamların emri uyarınca yapılmaktadır. Kanunlarda, ..bir düzenlemeye yer verilmesi durumunda, kanunun emriyle konulan mühür söz konusu olmakta.. Bunun yanında idari organlar kanunlarla, bir iş veya işlemin yerine getirilmesi konusunda yetkili kılınabilirler. Kanunla verilen bu yetkiyi kullanan organlar, ...mühür konulması emrini verebilirler. Burada mühürleme emrini verme yetkisi dayanağını yine kanundan almaktadır. İtiraz konusu kuralda yer alan yetkili makamlar, kendilerine kanunlarla verilmiş yetkiye dayanarak mühür koymaktadırlar. ...Dolayısıyla, mühürleme yetkisinin hangi makamlar tarafından kullanılacağı, kapsamı ve sınırları kanunlarla önceden belirlenmiş olmaktadır. Bu durumda, yetkili makamların emri ile mühür konulması, çerçevesi sınırsız, belirsiz, geniş bir alanın idarenin düzenlemesine bırakıldığı anlamına gelmez..” biçimindeki içeriği, esasen bir üst paragrafta mühür bozma suçuna ilişkin belirttiğimiz genel (teorik) açıklamalarla aynı doğrultudadır. Zira, "kanun emri" bulunması halinin yanısıra öngörülen "yetkili makamların emri" halinde dahi, öngörülenlerin idari organlar (kamu idaresi/ Devlet) olduğu ve bunların bir iş veya işlemin yerine getirilmesi konusunda ancak kanunlarla yetkili kılınabileceği, burada mühürleme emrini verme yetkisinin dayanağını yine kanundan almakta olduğu, mühür konulması emrini de ancak kanunla verilen bu yetkiyi kullanan organların verebileceği açıkça vurgulanmaktadır ki, bütün bu kabuller Sayın Çoğunluk görüşünü dekteklemekten çok uzaktır.
    c.2) Başsavcılık tebliğnamesinde, ikinci olarak üzerinde durulan husus da; Anayasa 38. ve TCK"nın 2. maddelerinde öngörülen "Suçta ve Cezada Kanunilik İlkesi" gereği olarak, "kamu güvenine karşı suçlar" bölümünde düzenlenen, konusu mühür ve suçla korunan değeri de kamu idaresi/ dolayısıyla devlet otoritesi olan “mühür bozma” suçunun ‘fiil ögesi’ bağlamında ‘hukuka aykırılık unsuru’nun oluşması için mutlaka ‘mühürleme yetkisinin kanuni dayanağı’ bulunması gereğidir.
    03/03/2001 tarih 24335 mükerrer sayılı Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 4628 sayılı Kanun, mühürlemeye ilişkin hiç bir düzenleme içermemektedir.
    1 Mart 2003 tarihinde yürürlüğe giren ilgili Yönetmelikte de başlangıçta mühürlemeye ilişkin hiç bir düzenleme yoktu. Yönetmeliğin şu anki halinde mühürlemeden bahsedilen 13. madde iki kez değişikliğe uğramış; 30/12/2005 tarihli ilk değişiklikte, hangi fiillerin kaçak elektrik enerjisi tüketimi kabul edileceği düzenlenen birinci fıkrası değiştirilerek bendler halinde daha ayrıntılı hale getirilmiş, ayrıca aynı maddeye müstakilen KAÇAK TESPİT SÜRECİni düzenleyen ikinci fıkra eklenmiş, diğer fıkralar buna göre teselsül ettirilmiş, buna göre tespit süreci sonunda kaçak tespiti halinde sadece müşteri elektriğinin kesilerek suç duyurusunda bulunalacağı belirtilen 3. fıkra sıralamada bu sefer 4. fıkra numarasını almış; ancak burada fıkra sırası değişikliğinden
    başkaca bir değişiklik yapılmamış, sonuç olarak bu değişiklikte de mühürlemeöngörülmemişti. Maddedeki ikinci ve son değişiklik ise 2011 yılında yapılmış, 13. maddesinin 4. fıkrası metni, 13/07/2011 tarihli 27993 s. R.G."de yayınlanan Yönetmelik Değişikliğinin 2. maddesi ile değişikliğe uğrayarak “...kaçak tespit süreci sonunda kaçak elektrik enerjisi tüketimi tespit edilen gerçek veya tüzel kişilerin elektrik enerjisini keserek mühür altına alır, Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunur” biçimini almıştır. Görüldüğü üzere, Yönetmeliğin 13. maddesinde, yürürlüğe girdiği 1 Mart 2003 tarihinden 13/07/2011 tarihinde yapılan ikinci ve son değişikliğe kadar, mühürleme yetkisi içeren ne bir kanun, ne de bir yönetmelik hükmü sözkonusu değildir. Bu açıklamalar ışığında; somut olaydaki 31/03/2006 suç tarihini de kapsayan bu aradaki dönemde, ilgili kanunlar ve yönetmelikte (24/11/1994 t. 4046 s. Özelleştirme Uygulamaları Hk. Kanun, 20.2.2001 kabul/03/03/2001 yürürlük t. 4628 s. Elektrik Enerjisi Düzenleme Kurulu ..Hk. Kanun, 25.09.2002 kabul/ 1 Mart 2003 yürürlük t. Elektrik Piy. Müşteri Hiz.Yönetmeliği, 14.3.2013 t. 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu) açık/ daha doğrusu hiç bir hüküm/ düzenleme bulunmamakta idi. Bu nedenle, Makam/ İdari organ, kanun ve mevzuatla yetkilendirilmiş değilse, mühürlemeyi yapan görevlinin yetkisiz merciin emrine uyması neticesinde konulan mühür bu suça dayanak olamayacak, bunun yanısıra mühür koyma iradesini açıklayan makam mühürlemeye yetkili olduğu halde mühürleme işlemini icra eden görevli bu konuda yetkisiz ise; mühür koyma yetkisi bulunmayan veya o konuda karar almaya yetkisiz makam veya kişinin koyduğu mühürde, bulunması zorunlu görülen ‘mühürleme yetkisinin kanuni dayanağı’ olan kanunla/ mevzuatla yetkilendirilmiş bir makam ve onun da bir emri (alınmış bir karar) bulunması şartı, dolayısıyla “mühür bozma” suçunun ‘fiil ögesi’ bağlamında ‘hukuka aykırılık unsuru’ oluşmayacaktır (Osman Yaşar/Hasan Tahsin Gökcan/Mustafa Artuç, Türk Ceza Kanunu, C. IV s. 5553, 5559).

    c.3) Benzer mühür bozma suçu incelemesinde aynı konuya ilişkin olarak Yüksek Dairemizin 16/10/2012 tarih ve 2011/13422 Esas - 10321 Karar sayılı ilamında, verdiğim (çok ayrıntılı olup uzun tekrarlar olmaması için atıfta bulunduğumu belirtmekle yetindiğim) muhalefet beyanlarım burada da geçerlidir.
    Sözü edilen karşı oy şerhinin B (esasa ilişkin olarak) bölümünde, mühür bozma suçuna ilişkin "Genel (teorik) AÇIKLAMALAR" başlığı altında ; ( a.//– Suçun faili, b.//– ‘Mühür Bozma’ suçunun maddi konusu, c.//– Suçun hareket unsuru, ç.//– Mühürlemede fiil öğesi (hukuka akyırılık) bağlamında yetki unsuru, Bu unsur bağlamında; ç.1//– Mührün konuluş amacı, ç.2//– Suçla korunan yarar, ç.3//– İşlemin, yasaya uygun yöntemince yapılması (irade oluşumu + karar alınması), ç.4//– Suçun fiil öğesinin YÖNTEM şartı bağlamında mührün konulması (mühürlemenin fiilen -eylemli olarak yapılmış olması + mührün konulduğunu içeriği itibarıyla şekli olarak da ispatlayan bir tutanak düzenlenmiş olması ), ..3 – Devlet daha önce, elektrik ve doğalgaz"ın dağıtım ve satışını Kamu İktisadi Teşebbüsleri (KİT"ler) ile bunlara bağlı müessese ve ortaklıklar eliyle gerçekleştirirken, özelleştirme uygulamaları sonucunda dağıtım ve perakende satış lisansı sahibi özel şirketlere devredilmesinden sonra artık sadece özel hukuk ilişkisinin taraflarından biri haline gelen özel şirket yetkililerinin mühürleme yetkisi bulunup bulunmadığı, özel şirket yetkililerince yapılan mühürleme işlemi ve buna aykırı davranışların ceza hukuku açısından değerlendirilmesi hususu, d.//– Genel olarak suçun manevi unsuru, d.1//– Bu noktada, 5237 sayılı TCK’nun 20/1.m.sinde açıklanan ‘KAST’
    ile onu etkileyen hallerden ‘HATA’ hali (m. 30/4), d.2//– Kast ve Hata"ya ilişkin genel açıklamalar ışığında "mühür bozma" suçunun manevi unsuru (bilerek ve isteyerek işlenmiş olması - bunun için mühürlemeden haberdar edilmesi + tebligat), evrensel nitelikteki ‘kanunsuz suç ve ceza olmaz’ ilkesi, konuya ilişkin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararları, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi (İHAS), Anayasa hükümleri ve Ceza Kanunu maddeleri ile madde gerekçeleri,
    Tüm detaylarıyla belirtilmiştir.
    Tüm bu açıklamalar birbiriyle bağdaştırılıp tarihlere/ dönemlere ayrılarak değerlendirilecek olursa,
    Elektrik Dağıtım Şirketlerinin "mühürleme yetkisi" olduğu hususunda, ilgili kanunlardan, 24/11/1994 t. 4046 s. Özelleştirme Uygulamaları Hk. Kanun ve 14.3.2013 t. 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu"nda da hiç bir düzenleme bulunmamakta olduğu gözönüne alındığında;
    1 - Baştan itibaren ve halen mühürlemeye ilişkin hiç bir düzenleme içermemekte olan 4628 sayılı Kanunun 24335 mükerrer s. R.G."de yayımlanarak yürürlüğe girdiği 03/03/2001 tarihinden,
    Ve,
    - 25/09/2002 tarihli ve 24887 s. R.G."de yayımlanan, geçici 3, 5 inci maddeleri yayımı tarihinde yürürlüğe giren Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliğinin diğer maddelerinin yürürlüğe girdiği 1 Mart 2003 tarihinden,
    İtibaren,
    Bu yönetmeliğin sadece elektriğin kesilmesini öngören 13. maddesinin 3. fıkrası metninin, 13/07/2013 tarih ve 27993 s.lı R.G.’de yayımlanmakla yürürlüğe giren Yönetmelik ile bu sefer kaçak tespit süreci sonunda kaçak elektrik enerjisi tüketimi tespit edilen müşterinin elektriğinin kesilerek hem de mühür altına alınmasını öngörür biçimde değiştirilmesi (fıkra sıralamada bu sefer 4. fıkra numarasını almıştır) ile birlikte, ayrıca "Tanımlar ve kısaltmalar" başlıklı 4. maddesinin birinci fıkrasına, “36. MÜHÜRLEME (Ek tanım: 13/07/2011 - 27993 S.R.G. Yön./1. md.) tanımının ilk defa eklenmiş olduğu 13/07/2013 tarihine kadar,
    Olan dönemde,
    a) Dağıtım lisansı sahibi olan tüzel kişinin/ Elektrik Dağıtım Şirketlerinin mühürleme yetkisi" olduğuna dair ilgili kanunlar ve yönetmelikte hiç bir yasal düzenleme bulunmamakta olduğundan, teoride ve uygulamada bulunması zorunlu görülen "mühürleme yetkisi"nin ‘kanuni dayanağı’ olan kanunla/ mevzuatla yetkilendirilmiş bir makam ve onun da bir emri (alınmış bir karar) bulunması şartı, dolayısıyla “mühür bozma” suçunun ‘fiil ögesi’ bağlamında ‘hukuka aykırılık unsuru’ oluşmayacaktır.
    Bu dönemde içerisinde, ayrıca;
    aa) Her somut olayda, özelleştirme kapsamına alınan ilgili Dağıtım lisansı sahibi tüzel kişi/ Elektrik Dağıtım Şirketi"nin bu işlemler sırasında hisselerinin tamamının devri tarihine kadar;
    24/11/1994 tarih ve 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanunun 37. maddesinin 27/04/1995 tarih ve 4105 sayılı Yasayla değişik (a) bendinin, “Bu Kanun hükümleri gereğince özelleştirme programına alınan kuruluşlar özel hukuk hükümlerine tabi olup, bunlar hakkında varsa kendi kuruluş kanunları ile diğer kanunlarda yer alan bu kanuna aykırı hükümler ve 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname hükümleri uygulanmayacağı..”
    hükmü de birlikte gözönünde bulundurulmalı,
    bb) Ayrıca, ilgili Elektrik Dağıtım Şirketi özelleştirilmiş ise, hisselerinin tamamının devri ile işlemlerin tamanlandığı tarihten itibaren de;
    “..kamusal bir faaliyetin yürütülmesinin ihaleye dayalı olarak özel hukuk kişilerince üstlenilmesi durumunda bu kişilerin kamu görevlisi sayılmayacağına..(‘kamu görevlisi’ kavramı..TCK. 6/1-c. m.gerekçesi)”, “..hiçbir kimse veya organın kaynağını Anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamayacağına(Anayasa m.6/3)”, “..Anayasa hükümlerinin yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kuralları olduğuna, ..Kanunların Anayasaya aykırı olamayacağına(Anys.m.11)”, “..evrensel nitelikteki ‘kanunsuz suç ve ceza olmaz’ ilkesinin gereği olarak suçların tanımlanması ve ceza hukuku yaptırımları koyma yetkisine sadece Türkiye Büyük Millet Meclisinin sahip olduğuna, Anayasamıza göre yasama görevinin devredilmesi mümkün olmayan bir yetki olduğuna (TCK. 2.m.Gerekçesi)”, “..hiç kimsenin işlendiği zaman milli veya milletlerarası hukuka göre bir suç teşkil etmeyen bir fiilden dolayı mahkum edilemeyeceğine(AİHS.m.7/1)”, “..kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemeyeceğine, kanunların suç ve ceza içeren hükümlerinin uygulanmasında kıyas yapılamayacağı suç ve ceza içeren hükümlerin kıyasa yol açacak biçimde geniş yorumlanamayacağına(TCK.m.2)”,
    Dair buyurucu hükümler karşısında,
    Her iki halde de, herhalükarda “mühür bozma” suçunun ‘fiil ögesi’ bağlamında ‘hukuka aykırılık unsuru’ oluşmayacaktır.
    2 - Mühürleme yetkisinin, kanunda hiç bir hüküm olmaksızın sadece Yönetmelik düzenlemesi ile ilk defa getirildiği 13/07/2011 tarihi ve sonrasında konulan mühürleme işlemlerine karşı işlenen bozma eylemlerinde ise;
    Öncelikle,
    “..İdarenin düzenleyici işlemleriyle suç ve ceza konulamayacağına, kanunların suç ve ceza içeren hükümlerinin uygulanmasında kıyas yapılamayacağı suç ve ceza içeren hükümlerin kıyasa yol açacak biçimde geniş yorumlanamayacağına (TCK.m.2)”, “..hiçbir kimse veya organın kaynağını Anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamayacağına(Anayasa m.6/3)”, “..Yasama yetkisinin Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olduğuna ve devredilemeyeceğine(Anys.m.7)”, “..Anayasa hükümlerinin yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kuralları olduğuna, ..Kanunların Anayasaya aykırı olamayacağına(Anys.m.11)”, “..evrensel nitelikteki ‘kanunsuz suç ve ceza olmaz’ ilkesinin gereği olarak suçların tanımlanması ve ceza hukuku yaptırımları koyma yetkisine sadece Türkiye Büyük Millet Meclisinin sahip olduğuna, Anayasamıza göre yasama görevinin devredilmesi mümkün olmayan bir yetki olduğuna (TCK. 2.m.Gerekçesi)”, “..hiç kimsenin işlendiği zaman milli veya milletlerarası hukuka göre bir suç teşkil etmeyen bir fiilden dolayı mahkum edilemeyeceğine(AİHS.m.7/1)”,
    Dair buyurucu hükümler karşısında,
    “Mühür bozma” suçunun ‘fiil ögesi’ bağlamında ‘hukuka aykırılık unsuru’ oluşmayacağı gözönünde bulundurulmalı,
    Eğer gözardı edilerek "yetki unsuru" bulunduğu varsayılacak olursa ise;
    Bu sefer YÖNTEMe uygunluğun varlığı, mühürleme işleminin yasaya uygun olarak yöntemince yapılması, bunun için mühürleme konusunda bir iradenin oluşması (İrade, doğal olarak bu yönde alınacak bir kararı da ifade etmekte; örneğin, belediyelerin
    görevine giren İmar Kanunu uygulaması kapsamında ruhsatsız veya ruhsata aykırı inşaata ilişkin olarak önce yetkili makam olan belediye encümeni olarak "yapı tatil-inşaatın durdurulması-mühürleme ve yıkım kararı" alınmakta, yine ruhsatsız ya da ruhsata aykırı işyeri faaliyetlerinde önce yetkili makam olan belediye encümeni olarak "işyerinin kapatılarak mühürlenmek suretiyle ticaret ve sanattan men kararı" alınmakta
    olup, bilahare bu kararların uygulanması söz konusu olmakta) ve oluşan irade doğrultusunda alınan kararın varlığının yanısıra bu kararın da yöntemine uygun icra edilmiş olması aranmalı, bu konuya ilişkin olarak mühür bozma suçuna ilişkin genel açıklamaların "kast" ve "hata" konularına, fiil öğesi bağlamında hukuka aykırılık unsurunun oluşması için "yöntem" yönünden şartlar konusuna, Enerji Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliğinin "kaçak elektrik enerjisi tüketimi" başlıklı 13. maddesinin 30/12/2005-26039 s.r.g.yön/3.m. ile değişik 1. fıkrasında kaçak elektrik enerjisi tüketimi kabul edileceği belirtilen fiillerde, 30/12/2005-26039 s.r.g.yön/3.m. ile eklenen 2. fıkrasında; yapılan kontrollerde kaçak elektrik enerjisi tüketildiği şüphesine sebep olacak bir bulguya rastlanması halinde, 15 inci madde uyarınca belirlenen yöntemler (a.tespit, b.süre, c.tüketim miktarı hesaplama, d.tahakkuk, e.ödeme) çerçevesinde başlatılacağı belirtilen kaçak tespit sürecinin yürütülmesi, ancak bu sürecin sonunda kaçak elektrik kullanımı tespit edilirse kaçak işleminin başlatılması, 3. fıkrasında belirtilen kaçak tüketimin tespit edilmesinde ilgili tüzel kişinin tespitini doğru bulgu ve belgelere dayandırması ve tüketici haklarının ihlal edilmemesi esaslarına uyulması, 13/07/2011-27993 s.r.g.yön/2.m. ile değişik 4. fıkrasında belirtildiği üzere kaçak tespit süreci sonucunda kaçak tüketim tespit edilmesi halinde dağıtım lisansı sahibi tüzel kişi (dağıtım şirketi) tarafından ilgilinin elektriğinin kesilmesi ile mühür altına alınması şeklindeki usul esas ve yönteme hassasiyetle uyulmuş olması (yetki bölümü) gerektiği,
    gözetilmelidir.
    Tüm bu nedenlerle;
    Kaçak/ veya borcundan dolayı abone elektriğinin kesilip sayacın mühürlenmesini müteakiben mührün bozulması haline ilişkin somut olayda,
    Sayın Çoğunluğun;
    1 - Gerek 4628 sayılı ENERJİ PİYASASI KANUNU"nun yürürlüğe girdiği 03/03/2001 ile yine Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliği"nin yürürlüge girdiği 1 Mart 2003 tarihleri sonrasındaki dönemde dağıtım lisansı sahibi olan tüzel kişinin tartışmasız olarak mühürleme yetkisine sahip olduğuna dair görüşüne,
    2 - Gerekse, mühürlemenin özelleştirme sonrasında yapılmış olması hallerinde dahi, dağıtım lisansı sahibi olan özel hukuk tüzel kişisinin mühürleme yetkisine sahip olduğunu kabule zorunluluk bulunduğuna dair görüşüne,
    Katılmıyorum.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi