13. Hukuk Dairesi 2014/43786 E. , 2015/198 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, 16.08.2005 tarihinde şiddetli bel ve sırt ağrısı şikayetiyle davalı ...ne başvurduğunu, bel fıtığı teşhisiyle davalı doktor ... tarafından ameliyat edildiğini, 17.08.2005 tarihinde taburcu olduğunu, taburcu olduğu günün gecesi yüksek ateş ve ağrı nedeniyle tekrar davalı hastaneye başvurduğunu, ilaç tedavisine rağmen şikayetleri geçmeyince .....ne müracaat ettiğini, yapılan kontrollerde ve çekilen .... sonucunda operasyon bölgesinde hematom saptandığını, bu nedenle 20.08.2008 tarihinde ikinci kez operasyon yapıldığını ancak aynı şikayetlerin tekrar başlaması nedeniyle ...ne başvurduğunu, yapılan tahliller sonucunda sinir uçlarında operasyona bağlı enfeksiyon geliştiği sonucuna varıldığını, orada da 3. bir ameliyata alındığını, davalı hastanede doktorlar ve teknik ekip tarafından gerekli özen gösterilmediğinden enfeksiyon kaptığını, tarifi imkansız ağrılar çektiğini ve 25 gün içinde iki kez operasyon geçirdiğini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 1.000-TL maddi tazminat ve 100.000-TL manevi tazminat olmak üzere toplam 101.000-TL tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, davalı hastane ve doktorlarının davacının tedavisi için gerekli olan tüm tıbbi müdahaleleri özenle yaptıklarını, davacının başarılı bir ameliyat geçirdiğini, hastanede enfeksiyon kapmasının mümkün olmadığını, kaldı ki böyle bir bulguya da rastlanmadığını savunarak davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Davacı, davalı doktor ve hastanenin özen yükümlülüğüne aykırı davranması nedeniyle ameliyat esnasında enfeksiyon kaptığını ve bu durumun fark edilmemesi nedeniyle 3 kez operasyon geçirmek zorunda kaldığını ileri sürerek maddi ve manevi zararının tazmini istemi ile eldeki davayı açmıştır. Dava bu hali ile doktor ve özel hastanenin sorumluluğuna ilişkin olup, bir davada dayanılan olguları hukuksal açıdan nitelendirmek ve uygulanacak yasa hükümlerini arayıp bulmak hâkimin doğrudan görevidir. (1086 sayılı HUMK. 76. md.; 6100 sayılı HMK. 33. md.). Dava, davalı doktorların 2014/43786-2015/198
Vekillik sözleşmesinden kaynaklanan özen borcuna aykırılık olgusuna dayanmaktadır (B.K. 386, 390 md). Vekil, iş görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden değil de, bu sonuca ulaşmak için yaptığı uğraşların özenle görülmemesinden sorumludur. Vekilin sorumluluğu, genel olarak işçinin sorumluluğuna ilişkin kurallara bağlıdır (B.K. 390/II). Vekil, işçi gibi özenle davranmak zorunda olup, hafif kusurundan bile sorumludur (B.K. 321/1 md). O nedenle doktorun meslek alanı içinde olan bütün kusurları (hafif de olsa) sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir. Doktorlar, hastalarının zarar görmemesi için yalnız mesleki değil, genel hayat tecrübelerine göre herkese yüklenebilecek dikkat ve özeni göstermek zorundadır. Doktor, tıbbi çalışmalarda bulunurken, bazı mesleki şartları yerine getirmek, hastanın durumuna değer vermek, tıp biliminin kurallarını gözetip uygulamak, tedaviyi her türlü tedbirlerini alarak yapmak zorundadır. Doktor, ufak bir tereddüt gösteren durumlarda, bu tereddütü ortadan kaldıracak araştırmalar yapmak ve bu arada koruyucu tedbirler almakla yükümlüdür.Çeşitli tedavi yöntemleri arasında seçim yaparken, hastanın ve hastalığın özellikleri göz önünde tutulmalı, onu risk altına sokacak tutum ve davranışlardan kaçınmalı ve en emin yolu tercih etmelidir(Bkz. Tandoğan, Borçlar Hukuk Özel Borç İlişkileri, Ank.1982, Sh.236 vd). Gerçektende mesleki bir işgören doktor olan vekilden, ona güvenen müvekkil titiz bir ihtimam ve dikkat göstermesini beklemekte haklıdır. Titiz bir özen göstermeyen vekil, B.K. 394/1 uyarınca vekaleti gereği gibi ifa etmemiş sayılmalıdır.
Adli Tıp Kurumu 3.İhtisas Kurulu"ndan alınan 13.02.2009 tarihli raporda sonuç olarak; davacının 15.08.2005 tarihinde geçirdiği disk ameliyatı sonrasında gelişen spondilodiskitin seyrekte olsa görülebilen bir komplikasyon olduğu, tanı konulduktan sonra yaklaşık 4-6 hafta parenteral, kliniğe göre 3 aya kadar uzayan oral antibiyotikle tedavi edildiği, kişinin ameliyatının olduğu ilk hastaneye müracatı sonrasında üç gün süre sonunda tedavisini yarım bırakarak başka bir hastaneye kendi isteği ile gittiği, ameliyat sonrası gelişen enfeksiyon için verilen Sefazol 2*1 ve Flagyl 2*1 antibiyoterapisinde Sefazol dozunun diskit tedavisi için nispeten eksik kaldığı, ancak hastanın hastaneden ayrılması nedeni ile bu dozun eğer hastanede kalmış olsa idi arttırılıp arttırılmayacağının bilinemeyeceği mütalaa olunmuştur. Dosya kapsamında bulunan Yüksek Sağlık Şurası’nın 12851 karar sayılı kararında; ilk endikasyonda endikasyon ve yaklaşımın yerinde olduğu, semptomların nüksünün yetersiz dekompresyon ve enfeksiyona bağlı olduğu, ikinci operasyonun endike olduğu fakat L5-S1 de yetersiz dekompresyon yapıldığı; operasyon mesafesinde ortaya çıkan enfeksiyonun olabilecek komplikasyonlardan olduğu ve uygun şekilde tedavi edildiği anlaşılmakla 1. ve 2. operasyonu yapan cerrahların eyleminin eksik olduğu, ....ndeki tedavilerin ise yerinde ve uygun olduğu belirtilmiştir. Yine....’nun 14.02.2013 tarihli kararında; kişinin geçirdiği lomber disk ameliyatı sonrasında gelişen spondilodiskitin, seyrekte olsa her türlü özene rağmen görülebilen, herhangi bir kusura izafe edilemeyecek “komplikasyon” olarak nitelendirildiği, tanı konulduktan sonra yaklaşık 4-6 hafta parenteral, kliniğe göre 3 aya kadar uzayan oral antibiyotikle tedavi edildiği, kişinin ameliyatının olduğu ilk hastaneye 2014/43786-2015/198
müracaatı sonrasında üç gün süre sonunda tedavisini yarım bırakarak başka bir hastaneye kendi isteği ile gittiği, hastaya aynı hal ve şartlarda gösterilmesi gereken özenin gösterilmiş olduğu, ameliyat ve tıbbi tedavisi ile ilgili hekimlere atfı kabil kusur yada ihmal tespit edilmediği bildirilmiştir. Mahkemece, .... raporu hükme esas alınarak davanın reddine karar verilmiştir. Oysa ki, ... raporunda hastada tespit edilen spondilodiskitin hangi nedenle oluştuğu, gelişiminde davalı doktorların bir özensizliğinin bulunup bulunmadığı, ağrı ve yüksek ateş şikayetiyle davalı hastaneye başvuran davalıya yapılan tedavinin yeterli ve tıp kurallarına uygun olup olmadığı, (verilen tedavinin yetersiz olması halinde şikayetleri geçmeyen hastanın başka bir hastaneye müracaat etmesinin en doğal hakkı olduğu gözetilerek), ameliyat sonrası davalı hastanede yapılan uygulamaların tıp kurallarına uygun olup olmadığı hususlarında bir irdeleme yapılmadığı gibi, bu rapor ayrıntılı bilgi vermekten uzaktır ve soyut ifadeler içermektedir. Halbuki, ...."ndan alınan 13.02.2009 tarihli raporda ve Yüksek Sağlık Şurası’nın 12851 karar sayılı kararında uygulanan ilaç dozunun yeterli olmadığı ve 1. ve 2. ameliyatı yapan doktorların eylemlerinde eksiklik bulunduğu belirtilmiştir. Hâl böyle olunca salt ... raporuna itibar edilerek hüküm kurulamaz. Bu durumda mahkemece yapılacak iş, üniversitelerin ana bilim dallarından seçilecek uzmanlardan oluşacak bir bilirkişi kuruluna dosya tevdi edilerek, davalıların açıklanan hukuki konum ve sorumlulukları, dosyada mevcut delillerle ve raporlarla birlikte bir bütün olarak değerlendirilip, tıbbın gerek ve kurallarına göre olayda davalıların sorumluluğunu gerektirecek ihmal ve hata bulunup bulunmadığını gösteren, nedenlerini açıklayıcı, taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınmak suretiyle hasıl olacak sonuca uygun bir karar vermekten ibarettir. Mahkemece, değinilen bu yön gözardı edilerek eksik araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırıdır. Bozmayı gerektirir.
2-Bozma nedenine göre, davacının diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle hükmün davacı yararına BOZULMASINA, 2. bent gereğince davacının diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan 24,30 TL harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 13.01.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.