Abaküs Yazılım
16. Ceza Dairesi
Esas No: 2018/997
Karar No: 2018/1574
Karar Tarihi: 12.06.2018

Silahlı terör örgütü üyesi olma - Yargıtay 16. Ceza Dairesi 2018/997 Esas 2018/1574 Karar Sayılı İlamı

16. Ceza Dairesi         2018/997 E.  ,  2018/1574 K.

    "İçtihat Metni"

    İtirazla İlgili Mahkeme Kararı : Ağır Ceza Mahkemesinin
    Suç : Silahlı terör örgütü üyesi olma

    TALEP:
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 14.02.2018 tarih ve 2018/8078 sayılı itiraz yazısıyla;
    Silahlı örgüt üyesi olma, patlayıcı medde bulundurma ve genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması suçlarından yargılanan sanıklar ..., ... ve ..."un bu suçlarda mahkumiyetlerine ilişkin İstanbul (Kapatılan) 11. Ağır Ceza Mahkemesinin (CMK 250. madde ile görevli) 11.04.2007 tarih ve 2011/99 esas, 2007/187 karar sayılı hükmü Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 01.06.2009 gün ve 2007/10476 esas, 2009/6507 karar sayılı ilamı ile onanarak kesinleşmiştir.
    Bu karara aşağıdaki nedenlerle itiraz etmek gerekmiştir.
    1-Sanıklar Hizbullah terör örgüt üyesi olduklarına dair mahkumiyetlerine yeterli kesin ve inandırıcı delil bulunmamaktadır. Sanıklarda ... ve ..."nın bu örgütün mensupları olduklarına ilişkin ne iddianamede ne de gerekçeli kararda bir delile yer verilmemiştir. Dosya kapsamında da bu hususta belge ve beyan bulunmamaktadır.
    Sanık ..."un 1998 yılında ele geçen örgütsel dokümanda isminin geçtiği gerekçesi ile Hizbullah terör örgütü üyeliğinden dava açılmış ise de; bu dava beraat ile sonuçlanarak hüküm kesinleşmiştir.
    Dolayısıyla her 3 sanığın silahlı terör örgütü üyeliği suçlarından beraatlerine karar verilmesi gerekirken mahkumiyetlerine karar verilmesi;
    2-Somut olayda genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması suçunun unsurlarının oluşmadığı, zira patlayıcı madde içeren düzeneğin patlama tehlikesi oluşturup oluşturmadığı bilirkişiye tespit edilmeden mahkumiyet hükmünün kurulması yasaya aykırı olduğu,
    3-Usul hukuku açısından;
    a-Sanıkların emniyetteki ifadelerinin baskı ve işkenceye dayalı olduğunu ileri sürmeleri, yer gösterme sırasında Cumhuriyet savcısının bulunduğundan haberdar olmamaları, ifade alan kolluk görevlilerinin ad veya sicil numaralarının tutanakta yer verilmemesi, müdafi tayini gibi yasal haklarının hatırlatılmaması, yasaya aykırı olup ikrarın hükme esas alınamayacağının gözetilmemesi,
    b-Yer gösterme tutanağında sanıkların haklarının hatırlatılmaması ve müdafii bulundurulmaksızın ifade alınmış olması, iki ayrı yer gösterme tutanağının saatlerinin kesişmesi gibi çelişkili durumların aydınlatılmaması, sanıkların savunmalarının doğrulanması bakımından tutanak tanıkların dinlenmemesi,
    c-Sanıklardan ..."in gözaltına alınmadan 6 gün önce..."in 16 gün önce yasaya aykırı şekilde gözaltı kararı olmaksızın yakalanıp bir yerde hapsedilmek suretiyle işkence ve baskı gördüklerini, ikinci kez yakalanmalarına ilişkin ihbarın mizansen olduğu sanık ..."in babası tarafından oğlunun 24.01.2011 tarihinde kayıp olduğuna ilişkin 29.01.2011 tarihinde başvuruda bulunduğunun dosya kapsamında sabit olmasına göre, bu savunmaların araştırılmadan eksik incelemeyle karar verilmesi,
    d-Rusya Fedarasyonu İstanbul Başkonsolosluğuna bomba konulması eyleminde, olay yerinde bulunan materyallerde tespit edilen teşhise elverişli 3 adet parmak izinin sanıklara ait olmadığının belirlenmesine, 1 adet izinin bomba inceleme ekibindeki polis memuruna ait olmasına rağmen bu ekipte yer almayan ... isimli polis memurunun parmak izinin bulunmasına ilişkin nedenin araştırılmaması,
    e-Sanık ..."in ifadesinde geçen ... isimli kişinin kimliğinin araştırılıp beyana başvurulmaması,
    f-Bomba koyma eyleminin terör örgütünün faaliyetinin işlediği sabit olmadığı halde TCK 174/1 maddesi gereğince tayin edilen cezanın aynı maddenin 2. fıkrası doğrultusunda 1/2 oranında artırılarak fazla ceza tayini;
    Usul ve yasaya aykırı görüldüğünden; Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 01.06.2009 gün 2007/10476 esas, 2009/6550 sayılı kararı ile İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesinin 11.04.2007 tarih 2011/99 esas, 2007/187 karar sayılı kararının bozulması yerine, onanmasına karar verilmesi isabetsiz olduğundan itiraz yasa yoluna başvurulmuştur.
    İtiraz evrakı ile dosya incelendi,
    GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
    OLAY:
    1-15.11.1999 günü İstanbul ili Beyoğlu ilçesi İstiklal caddesi üzerinde bulunan Rusya Fedarasyonu İstanbul Başkonsolosluğu binasının arka bahçesine boru tipi el yapımı bombanın konulduğu, söz konusu bomba patlamaksızın bomba imha ekipleri tarafından etkisiz hale getirildiği, bombanın taşındığı anlaşılan poşet üzerinde teşhise elverişli 3 adet parmak izinin tespit edildiği, bu parmak izlerinin sanıklara ait olmadığı belirlenmiştir.
    2-08.12.1999 tarihinde İstanbul ili ... sayılı yerde faaliyet gösteren, Rus hava yolları bilet satış bürosu önüne aynı şekilde boru tipi bomba konulmuş olup, imha ekiplerince etkisiz hale getirilmiştir.
    3-30.01.2001 günü saat 23.00 sıralarında İstanbul Emniyet Müdürlüğünü ait 0212 636 1215 numaralı telefonunu arayan ve kimliğini açıklamayan bir erkek şahsın, Hizbullah örgütüne mensup üst düzey iki kişinin saat 24.00-01.00 sıralarında Vatan caddesi üzerindeki lunaparkta buluşup eylem yapacaklarını ihbar edip eşkal bilgilerini vermesi üzerine, yapılan operasyon sonucu ihbara konu mevkide lunaparkta oturmakta olan sanıklar ... ve ..."ün üzerinde sahte kimlikle yakalandıkları, başkaca suç unsuru bulunmadığı, sanıkların beyanları üzerine diğer sanık ..."in iş yerinde yapılan aramada iki adet ruhsatsız tabancanın ele geçirildiği anlaşılmıştır.
    4-Sanık ... 03.02.2011 tarihli İstanbul Emniyet Müdürlüğü TEM Şube Müdürlüğündeki müdafii olmaksızın alınan ifadesinde özet olarak; Rusya Konsolosluğuna diğer sanıkların yardımıyla, hava yolları bürosuna ise yalnız başına bombayı koyduğunu ikrar emiştir. Diğer sanıklar da bu ikrarı doğrulamışlardır.
    Kolluk görevlileri tarafından 05.02.2001 tarih saat 22.30 sıralarında yaptırılan yer gösterme tutanağında her üç sanık önceki beyanlarını tekrarlamışlardır. Aynı gün saat 23.00 sıralarında sanık ... Rusya Hava yollarına bürosuna ilişkin bomba koyma eylemine ait yer gösterme işlemi yapmıştır.
    Yer gösterme sırasında Cumhuriyet savcısının hazır bulunduğu tutanağa şerh verilmiştir. Yer gösterme sırasında sanıkların hakları hatırlatılmamış olup, müdafi de bulunmamaktadır.
    5-Sanıklar suçlamayla ilgili Cumhuriyet savcısında, Sulh Ceza Hakimliğinde ve Mahkemedeki savunmalarında; kolluktaki ifade ve yer gösterme sırasında ki beyanlarını kabul etmediklerini, kendilerinin yakalanması ve gözaltına alınmalarının yasaya aykırı olarak gerçekleştirildiği, ilk önceki yakalanma işleminin kayda alınmadığı, bilmedikleri yerlerde tutulup çeşitli şekilde fiziki işkenceye maruz kaldıklarını, suçu kabul etmeleri için tehdit edildikleri, serbest kalmaları için başka şanslarının olmadığının söylendiği, ifadeyi imzalamayı kabul edince serbest bırakıldıkları gece, ikinci kez yakalandıkları, yer göstermenin de aynı tehdit etkisiyle gerçekleştiği, yer gösterme sırasında Cumhuriyet savcısının varlığından haberdar olmadıklarını, bu nedenle suçlamayı kabul etmediklerini ısrarla tekrarlamışlardır.
    6-Sanıklar hakkında İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığınca 02.03.2001 tarih 2001/289 sayılı iddianame ile yasa dışı silahlı Hizbullah terör örgütüne üye olmak patlayıcı yapmak ve meskun mahale koymak, 6136 sayılı Yasaya muhalefet, Hüviyet cüzdanında ve pasaportta sahtecilik suçlarında kamu davası açılmıştır.
    Yapılan yargılama sonucunda İstanbul 11 nolu Ağır Ceza Mahkemesinin (CMK 250 madde ile görevli) 11.04.2007 tarih 2001/99 esas, 2007/187 sayılı kararı ile atılı suçlardan mahkumiyetlerine karar verilmiştir. Sanıklar müdafilerinin kararı temyizi üzerine Yargıtay 9. Ceza Dairesi 01.06.2009 gün 2007/10476 esas, 2009/6507 sayılı kararı ile onanarak, hüküm kesinleşmiştir.
    İstanbul 11 nolu Ağır Ceza Mahkemesi sanıkların kolluktaki ifadeleri ve Cumhuriyet savcısının da katıldığı yer gösterme tutanağındaki delillere dayalı mahkumiyet hükmü kurmuştur. Eylemlerin zamanı ve suçların yoğunluğu değerlendirilerek sanıkları Hizbullah terör örgütü üyesi olarak kabul etmiştir.
    HUKUKİ NİTELENDİRME:
    Suç tarihinde ve sanıkların savunmalarının alındığı tarihte 1412 sayılı Ceza Muhakemesi Usul Kanunu yürürlüktedir.
    İfade ve sorgunun şekline ilişkin 135. maddesinde;
    Zabıta amir ve memurları ile Cumhuriyet savcısı tarafından ifade almada ve hakim tarafından sorguya çekilmede aşağıdaki hususlara uyulur,
    1. İfade verenin veya sorguya çekilenin kimliği tespit edilir. İfade veren veya sorguya çekilen kimliğe ilişkin soruları doğru olarak cevaplandırmak zorundadır.
    2. Kendisine isnat edilen suç anlatılır.
    3. Müdafi tayin hakkının bulunduğu, müdafi tayin edebilecek durumda değilse baro tarafından tayin edilecek bir müdafi talep edebileceği ve onun hukuki yardımından yararlanabileceği, isterse müdafinin soruşturmayı geciktirmemek kaydı ile ve vekaletname aranmaksızın ifade veya sorguda hazır bulunacağı bildirilir; yakınlarından istediğine yakalandığını duyurabileceği söylenir.
    4. İsnat edilen suç hakkında açıklamada bulunmamasının kanuni hakkı olduğu söylenir.
    5. Şüpheden kurtulması için somut delillerinin toplanmasını talep edebileceği hatırlatılır ve kendisi aleyhine var olan şüphe sebeplerini ortadan kaldırmak ve lehine olan hususları ileri sürmek imkanı verilir.
    6. İfade verenin veya sorguya çekilenin şahsi halleri hakkında bilgi alınır.
    7. İfade veya sorgu bir tutanakla tespit edilir. Bu tutanakta;
    a) İfade verme veya sorguya çekme işleminin yapıldığı yer ve tarih,
    b) İfade verme veya sorguya çekme sırasında hazır bulunan kişilerin isim ve sıfatları ile ifade veren veya sorguya çekilen kişinin açık kimliği,
    c) İfade vermenin veya sorgunun yapılmasında yukarıdaki işlemlerin yerine getirilip getirilmediği, bu işlemler yerine getirilmemiş ise sebepleri,
    d) Tutanak içeriğinin ifede veren veya sorguya çekilen ile hazır olan müdafi tarafından okunduğu ve imzalarının alındığı,
    e) İmzadan imtina halinde bunun nedenleri yer alır.
    Yasak sorgu yöntemleri
    Madde 135/a – (Ek: 18.11.1992 - 3842/13 md.) İfade verenin ve sanığın beyanı özgür iradesine dayanmalıdır. Bunu engelleyici nitelikte kötü davranma, işkence, zorla ilaç verme, yorma, aldatma, bedensel cebir ve şiddette bulunma, bazı araçlar uygulama gibi iradeyi bozan bedeni veya ruhi müdahaleler yapılamaz.
    Kanuna aykırı bir menfaat vaat edilemez.
    Yukarıdaki fıkralarda belirtilen yasak yöntemlerle elde edilen ifadeler rıza olsa dahi delil olarak değerlendirilemez.
    Görüldüğü üzere, yukarıda yer verilen maddelerde soruşturma sırasında, zabıta amir ve memurları ile Cumhuriyet savcısı tarafından ifade almada ve hakim tarafından sorguya çekilmede uyulması gereken kurallara ayrıntılı olarak yer verilmiştir. Sanığın önemli haklarından biri de müdafi tayin hakkıdır, müdafi tayin etme imkanından yoksun ise baro tarafından tayin edilecek müdafinin hukuki yardımından yaralandırılması adil yargılanma ilkesi kapsamındadır.
    1412 sayılı Yasada "yer gösterme" işlemine ilişkin açık bir düzenleme yoktur. Bu işlem ifade alma çerçevesinde değerlendirilebilecek delil tespitine yönelik soruşturma faaliyetidir. Dolayısıyla CMUK 135. maddedeki koşullara tabidir.
    Sanıkların üzerlerine atılı eylemler silahlı terör örgütü üyeliği ve örgüt faaliyeti kapsamında işlenen meri mevzuata göre 2845 sayılı DGM’leri Kanunun 9. madde kapsamında soruşturulup kovuşturulması gereken suçlardandır.
    1412 sayılı CMUK’nın 18.11.1992 tarih ve 3842 sayılı Yasanın 31. maddesi ile ekli (4229 s.k. ile değişik) geçici 3. maddesi uyarınca "Bu Kanunun... 135, 136, 138, 142, 143 ve146"nci madde hükümleri "Devlet Güvenlik Mahkemelerinin görev alanına giren suçlarda uygulanmaz. Bunlar hakkında 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun bu değişiklikten önce yürürlükte olan eski hükümleri değiştirilmeden önceki halleriyle uygulanır." Hükmü gereğince bu yasa kapsamında kalan suçlar yönünden CMUK’nın ifade ve sorguya ilişkin 135 ve müdafi tayinine dair maddeler uygulanamayacaktır. Ancak 16.6.2004 günlü, 5190 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununda Değişiklik Yapılması ve Devlet Güvenlik Mahkemelerinin Kaldırılmasına Dair Kanun’un 1. maddesiyle, 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’na 394. maddeden sonra gelmek üzere “Bazı suçlara ilişkin muhakeme usulü” başlıklı üçüncü fasıl başlığı altında eklenen 394/a ve devam eden maddelerle özel yetkili mahkemelere ilişkin düzenleme yapılmıştır. Bu yasanın gecici 5. maddesiyle 2845 sayılı Yasaya yapılan atıfın bu maddeler yönünden geçerli olduğu kabul edilmiştir.
    Bazı suçlar yönünden yapılan bu ayrım 04.12.2004 günlü, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu, 17.12.2004 günlü Resmi Gazete’de yayımlanmış, 1 Nisan 2005 günü yürürlüğe gireceği belirtilmiş olmasına karşın, 31.03.2005 günlü, 5328 sayılı Yasa’nın geçici 1. maddesinin (e) bendi gereğince 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe girmiştir. 23.03.2005 günlü, 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun ise, 31.03.2005 günlü, 25772 mükerrer sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmış, 19. maddesinde, Yasa’nın “Zamanaşımı” başlıklı 15. maddesinin ikinci fıkrasının yayımı tarihinde, diğer hükümlerinin ise 1 Nisan 2005 tarihinde yürürlüğe gireceği belirtilmiş olmasına karşın, 31.03.2005 günlü, 5328 sayılı Yasa’nın geçici 1. maddesinin (j) bendi gereğince 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe girmiştir. 5320 sayılı Yasa’nın 18. maddesinin (a) bendi ile 1412 sayılı CMUK, bütün ek ve değişiklikleriyle 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlükten kaldırılmıştır. Bu nedenle 2845 sayılı Yasa kapsamında kalan suçlar nedeniyle, ifade ve sorgunun tarzı ve müdafi bulundurmadaki kısıtlamalar yürürlükte değildir.
    Dava derdest iken 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5271 sayılı CMK"nunda, ifade ve sorgunun tarzına ve yasak sorgu yöntemlerine 147 ve 148. maddelerde yer verilmiştir.
    İfade ve sorgunun tarzı
    Madde 147 – (1) Şüphelinin veya sanığın ifadesinin alınmasında veya sorguya çekilmesinde aşağıdaki hususlara uyulur:
    a) Şüpheli veya sanığın kimliği saptanır. Şüpheli veya sanık, kimliğine ilişkin soruları doğru olarak cevaplandırmakla yükümlüdür.
    b) Kendisine yüklenen suç anlatılır.
    c)Müdafi seçme hakkının bulunduğu ve onun hukukî yardımından yararlanabileceği, müdafinin ifade veya sorgusunda hazır bulunabileceği, kendisine bildirilir. Müdafi seçecek durumda olmadığı ve bir müdafi yardımından faydalanmak istediği takdirde, kendisine baro tarafından bir müdafi görevlendirilir.
    d) 95"inci madde hükmü saklı kalmak üzere, yakalanan kişinin yakınlarından istediğine yakalandığı derhâl bildirilir.
    e) Yüklenen suç hakkında açıklamada bulunmamasının kanunî hakkı olduğu söylenir.
    f) Şüpheden kurtulması için somut delillerin toplanmasını isteyebileceği hatırlatılır ve kendisi aleyhine var olan şüphe nedenlerini ortadan kaldırmak ve lehine olan hususları ileri sürmek olanağı tanınır.
    g) İfade verenin veya sorguya çekilenin kişisel ve ekonomik durumu hakkında bilgi alınır.
    h) İfade ve sorgu işlemlerinin kaydında, teknik imkânlardan yararlanılır.
    i) İfade veya sorgu bir tutanağa bağlanır. Bu tutanakta aşağıda belirtilen hususlar yer alır:
    1. İfade alma veya sorguya çekme işleminin yapıldığı yer ve tarih.
    2. İfade alma veya sorguya çekme sırasında hazır bulunan kişilerin isim ve sıfatları ile ifade veren veya sorguya çekilen kişinin açık kimliği.
    3. İfade almanın veya sorgunun yapılmasında yukarıdaki işlemlerin yerine getirilip getirilmediği, bu işlemler yerine getirilmemiş ise nedenleri.
    4. Tutanak içeriğinin ifade veren veya sorguya çekilen ile hazır olan müdafi tarafından okunduğu ve imzalarının alındığı.
    5. İmzadan çekinme hâlinde bunun nedenleri.
    İfade alma ve sorguda yasak usuller
    Madde 148 – (1) Şüphelinin ve sanığın beyanı özgür iradesine dayanmalıdır. Bunu engelleyici nitelikte kötü davranma, işkence, ilâç verme, yorma, aldatma, cebir veya tehditte bulunma, bazı araçları kullanma gibi bedensel veya ruhsal müdahaleler yapılamaz.
    (2) Kanuna aykırı bir yarar vaat edilemez.
    (3) Yasak usullerle elde edilen ifadeler rıza ile verilmiş olsa da delil olarak değerlendirilemez.
    (4) Müdafi hazır bulunmaksızın kollukça alınan ifade, hâkim veya mahkeme huzurunda şüpheli veya sanık tarafından doğrulanmadıkça hükme esas alınamaz.
    (5) Şüphelinin aynı olayla ilgili olarak yeniden ifadesinin alınması ihtiyacı ortaya çıktığında, bu işlem ancak Cumhuriyet savcısı tarafından yapılabilir.
    Bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere, Yeni yasada, 1412 sayılı CMUK"nın 135 maddesine paralel hükümlere yer verilmiş olmakla birlikte, savunma hakkı ve ispat hukuku bakımından daha yüksek standart benimsenmiştir.
    Nitekim CMK 148. maddenin 3. bendinde; Yasak usullerle elde edilen ifadeler rıza ile verilmiş olsa da delil olarak değerlendirilemez.
    4. bendinde "Müdafi hazır bulunmaksızın kollukça alınan ifade, hâkim veya mahkeme huzurunda şüpheli veya sanık tarafından doğrulanmadıkça hükme esas alınamaz" biçiminde yapılan düzenlemeler, beyan delilinin hukuka uygunluğunun kabulü için, yeni kritere örnektir.
    Usul hükümlerinde derhal uygulama prensibinin geçerli olmasının sonucu olarak, kanunun yürürlükte olduğu dönemdeki usulü işlemleri varlıklarını muhafaza ederler, ancak soruşturma ya da kovuşturma aşamasında yürürlüğe giren usul hükümlerinde delillerin değerlendirilmesi ve hukuka uygunluk nedenlerinde standardı yükselten bir değişiklik yapılmışsa, derdest davalarda uygulanması zorunludur. Nitekim ifade ve yer gösterme sırasında bu suçların türü yönünden 1412 sayılı CMUK"nın CMUK 135. maddesinin uygulama olanağı yok ise de, 5271 sayılı CMK"nın 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe girmesiyle, Yasanın 148/4 fıkrası uygulanma olanağına kavuşmuştur. Delilin hukuka uygun şekilde elde edilip edilmediğini mahkeme res"en nazara almalıdır. Zira yüklenen suç, hukuka uygun şekilde elde edilmiş delile ispat edilebilir (CMK 217/2). Bir hukuk kuralının uygulanmaması veya yanlış uygulanması hukuka aykırılıktır (CMK 288/2).
    Somut olayda; a)Sanıkların, yasa dışı şekilde gözaltına alındıklarına, gözaltı tarihine, ifade öncesi işkenceye maruz kaldıklarına ilişkin savunmaları bu konuda gösterdikleri delilerin yeterince ve etkin biçimde değerlendirilmemesi,
    b)Kolluk aşamasındaki ikrarların maddi delillerle doğrulandığında hükme esas alınabileceği ilkesi doğrultusunda, beyanda geçen olay ve olguların araştırılıp ilgili kişilerin kimliklerin tespit edildiği taktirde tanık sıfatıyla dinlenmeyerek savunma hakkının kısıtlanması,
    c)Sanıklarla, Hizbullah terör örgütü arasındaki hiyerarşik ilişkinin hangi delillere dayalı olarak ne şekilde kurulduğunun karar yerinde tartışmasız bırakılması,
    d)CMK 147. maddesinin 3-4 bentlerin somut olayda uygulanma olanağının tartışmasız bırakılması,
    Tüm bu nedenlerden dolayı hükmün hukuka aykırı şekilde elde edilmiş delillere dayandırılması, savunmanın ileri sürüldüğü delillerin araştırılmayarak eksik soruşturma ile hüküm kurulması, sanıklarla Hizbullah terör örgütü arasındaki hiyerarşik bağın oluştuğuna dair yeterli delil ve gerekçe gösterilmeksizin karar verilmiş olması, hükmün bozulmasını gerektirdiğinden Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına sanıklar lehine yapmış olduğu itirazının kabulüne karar vermek gerekmiştir.
    HÜKÜM:
    1-Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 14.02.2018 tarih, 2018/8078 sayılı itirazının KABULÜNE,
    2-Sanıklar ..., ... ve ... hakkında Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 01.06.2009 gün ve 2007/10476 Esas, 2009/6507 Karar sayılı ilamı ile mahkumiyet hükümlerinin onanmasına ilişkin kararın CMK"nın 308. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
    3-İstanbul (Kapatılan) 11. Ağır Ceza Mahkemesinin (CMK 250. madde ile görevli) 11.04.2007 tarih ve 2011/99 Esas, 2007/187 Karar sayılı ile sanıklar ..., ... ve ... haklarında kurulan hükümler yönünden yapılan inceleme sonucunda;
    a)Sanıkların kolluk anlatımlarının müdafi olmaksızın alınması karşısında; duruşmada okunarak CMK 213 ve 148/4 madde hükmüne aykırı olarak kolluktaki ifadelerinin mahkeme ve hakim önünde tekrar edilmediği gözetilmeksizin hükme esas alınarak CMK 217/2. maddesine muhalefet edilmesi,
    b)Sanıkların aşamalarda tutarlı bulunan ve dosya kapsamıyla kısmen doğrulanan savunmaları ve delilleri değerlendirilmeksizin savunma haklarının kısıtlanarak eksik soruşturmayla hüküm kurulması,
    c) Bomba üzerindeki parmak izlerinin aidiyetinin yeterince araştırılmaması,
    d)Sanık ...’un Hizbullah terör örgütü mensubu olmak suçundan beraat etmesi karşısında, bu karar sonrası gerçekleşen örgütsel faaliyetinin bulunup bulunmadığının araştırılmaması, diğer sanıklar yönünden Hizbullah silahlı terör örgütü arasındaki hiyerarşik ilişkinin bulunduğunu kabule götüren delillere karar gerekçesinde yer verilmemesi,
    Kanuna aykırı olup, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı BOZULMASINA,
    Bozma nedenine göre sanıklar hakkındaki infazın 5275 sayılı Yasanın 98 ve müteakip maddeleri gereğince DURDURULMASINA, başka suçtan tutuklu ya da hükümlü değillerse SALIVERİLMELERİ için ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına müzekkere yazılmasına, 12.06.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.








    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi