23. Hukuk Dairesi 2014/4713 E. , 2015/2835 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
- K A R A R -
Davacı vekili, kooperatifin 2008 yılına kadar yönetim kurulunda olan davalının yönetimde olduğu sürece kooperatif ortaklarından toplanan aidat ve paralar ile harcanan paralar arasında açık bir orantısızlık olduğunu, yüklü miktarda aidat toplanmasına rağmen kooperatif inşaatında herhangi bir ilerleme kaydedilmediğini, toplanan paraların harcandığı yerlerin kaydına rastlanmadığını, davalının kooperatife ait defterleri düzgün tutmadığını, tutulan kayıtların da gerçeği yansıtmadığını, usulsüzlüklerin kooperatif aleyhine açılan icra takipleri ve davalar sonucu öğrenildiğini, davalı hakkında bulunulan suç duyurusu neticesinde açılan davanın devam ettiğini, bilançoların gerçeği yansıtmadığını, faturasız ve belgesiz harcamalar yaptığını, kayıtlarda bile gözükmeyen senetleri zamanında ödemeyerek faiz ve avukatlık ücretiyle ödediğini ve kooperatifin zarara uğratıldığını ileri sürerek, fazlaya ilişkin talep hakkı saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00 TL tazminatın faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, sorumluluk davasının zarar ve mesul olan kimsenin öğrenildiği tarihten itibaren iki yıl ve her halde zararı doğuran fiilin vukuu tarihinden itibaren beş yıllık zamanaşımına tabi olduğunu, 2004, 2005 ve 2006 yılları için özellikle olmak üzere zamanaşımı süresinin geçtiğini, denetçinin genel kurul karar vermedikçe dava açamayacağını, müvekkilinin tüm genel kurullarda ibra edildiğini, zimmet suçundan açılan davada takipsizlik kararı verildiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, dosya kapsamı ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; ceza zamanaşımı 15 yıl olmakla zamanaşımı def"inin yerinde görülmediği,.... Asliye Ceza Mahkemesi"nin 2008/840 E., 2010/800 K. sayılı ilamı ile sanık olan davalının davacı kooperatifin 29.04.1994 – 21.01.2008 tarihleri arasında kesintisiz olarak başkanlığını yaptığını, sanığın eyleminin, kooperatifin tutulması gereken beş ayrı ticari defterlerinin hiçbirisini tutmaması ve bu defterlerin her yıl sonu itibariyle noter onaylarının yapılması ve yeni yıl için yeni defterler düzenlenmesi gerekmesi nedeniyle zincirleme şeklinde gerçekleştiği kabul edilerek mahkumiyetine karar verildiği, kooperatifin davalının görev süresinin sona erdiği 13.01.2008 tarihi itibariyle toplam gelirinin 2.055.324,00 TL, davalının A-B-C blok inşaatlarında yapılan imalatların yapıldığı yılların fiyatları ile bedelinin 674.064,74 TL, davalının görev süresi sonuna kadar defter kayıtlarına göre yapılan harcamanın ise 2.038.410,16 TL olduğu, dolayısıyla defter ve kayıtlara göre yapılan harcama tutarı ile imalatların yapıldığı rayiç fiyatlarına göre bedeli arasındaki toplam farkın 1.364.345,42 TL olduğu, davalının icra dosyalarına konu yapılan senetlerin kooperatif .../...
S.2
kayıtlarına göre gerçek bir borca ilişkin olup olmadığı, sonucuna göre ayrıca takibe geçilmesine sebebiyet verilmesi suretiyle davacı kooperatifin bir zararının oluşup oluşmadığının belirlenmesi yönünden bilirkişiler bir görüş belirtmemişlerse de davanın kısmi olarak açılmış olması, yapılan inceleme ve alınan bilirkişi raporları ile kısmi olarak talep edilen miktarın çok üzerinde davacı zararının tespit edilmesi nedeniyle inceleme konusu yapılmayan bu hususun kararı etkileyecek nitelikte bulunmadığı, belirlenen zarar miktarına göre davanın kısmi açıldığı gerekçesiyle, davanın kabulü ile, 10.000,00 TL"nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Yargıtay 11. H.D."nin 02.10.1997 gün ve 3788 E., 6483 K; 23.11.2000 gün ve 7946 E., 9237 K; 15.2.2001 gün ve 2000/10078 E., 2001/1244 K. sayılı ilamlarında da açıklandığı üzere, hukuki ilişkinin varlığı, husumet gibi bazı hususlar bakımından kısmi davada verilen hüküm sonradan açılan ek dava için kesin hüküm oluşturulabilirse de, kısmi davada zararın bir kısmı dava edildiği için tüm zarar değil, sadece dava edilen tutar kesinleşir.
Ancak, kısmi davada mahkeme itirazları dikkate alıp gerçek zararı saptamış,Yargıtay, hükmün temyizi üzerine kısmi davada alınan raporu irdelemiş ve benimsemiş ise, bu durumda kısmi davadaki raporun ek davada tarafları ve hakimi bağlıyacağı benimsenebilir. (YHGK"nın 23.02.2000 tarih ve 1195-135 sayılı ilamı)
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle bilirkişi tarafından tespit edilen zararın tamamı işbu hüküm ile kesinleşmiş olmayıp, işbu dava konusu talep miktarı kadar belirleme yapıldığının ve geriye kalan kısma ilişkin iddia, savunma ve rapora itirazların açılacak bir ek davada tartışılıp değerlendirilmesinin mümkün, gerekli ve tabiî bulunmasına ve ileri sürülen temyiz nedenlerine göre, davalı vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenden alınmasına, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 22.04.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.