14. Hukuk Dairesi 2015/18289 E. , 2017/5641 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 29.04.2013 gününde verilen dilekçe ile suya elatmanın önlenmesi talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 23.12.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, 151 ada 1 parsel sayılı taşınmazın maliki olduğunu, kadimden beri kullandıkları genel su kaynağına ... Köy Tüzel Kişiliğinin haksız müdahalesi nedeniyle dava dışı komşu taşınmaz maliki ... ile birlikte ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1990/237 E. sayılı dosyası üzerinden suya elatmanın önlenmesi davası açtıklarını, mahkemenin 1990/445 K. sayılı ilamı ile bilirkişi raporu doğrultusunda suyun yarı yarıya kullanımına karar verildiğini ve kararın derecattan geçerek 03.07.1992 tarihinde kesinleştiğini, ilama dayalı olarak taraflar arasında yapılan 15.06.1997 tarihli paylaşma sözleşmesi ile ard arda dörder gün boyunca suyun kullanımı hususunda anlaştıklarını, ancak ..."in taşınmazını 3. kişiye devretmesi ve davalının suyu tek başına kullanmak istemiyle müdahalede bulunması üzerine ilamın yerine getirilmesi için ...İcra Müdürlüğünün 2011/2295 E. sayılı dosyası üzerinden davalı aleyhine başlattığı takipte icra müdürlüğü tarafından "tek başına takip yapamayacağı" gerekçesi ile infaz talebinin reddine karar verildiğini, icra müdürlüğünün bu kararının kaldırılması için ... İcra Hukuk Mahkemesinin 2012/73 E. sayılı dosyası üzerinden açtığı davanın da mahkemenin 2012/69 K. sayılı kararı ile reddedilip derecattan geçerek kesinleştiğini, davalının genel suya boru takmak suretiyle haksız müdahalesini sürdürdüğünü ileri sürerek davalının suya müdahalesinin önlenmesini, ....2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1990/237 E. sayılı dava dosyasında belirlendiği şekilde taraflar arasında su rejimi kurulmasını talep etmiştir.
Davalı ... Belediyesi vekili, taraflar arasında aynı konuya ilişkin olarak verilmiş kesin bir hüküm bulunduğunu, davacının iddialarının doğru olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile fen bilirkişisi raporunda B harfiyle gösterilen borunun sökülmesi suretiyle davalının genel suya vaki müdahalesinin önlenmesine, su toplama havuzundaki su kaynağının 10 günlük sulama periyodu oluşturularak 1"er gün süreyle davacının ve dava dışı ..."in, 8 gün süre ile davalının kullanımına bırakılmak suretiyle su rejimi kurulmasına karar verilmiştir.
Hükmü, davalı ... vekili temyiz etmiştir.
Türk Medeni Kanununun 756. maddesine göre; Kaynaklar, arazinin bütünleyici parçası olup bunların mülkiyetinin ancak kaynadıkları arazinin mülkiyeti ile birlikte kazanılabileceği belirtilmiştir.
Gerçek kaynağın suyu bir akiferden gelir. Su çıkışı bir noktadan veya bir alandan olabilir. Bu alana kaynak alanı denir. Kaynak, yeraltı suyunun doğal olarak yeryüzüne çıkması halidir.
Kaynak suyu kendiliğinden kaynadığı arazinin hudutlarını aşacak debide ise ya da malikinin ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra fazlası varsa genel su kabul edilir ve komşular yararlanabilir.
Uygulamada kaynak; “yeraltı suyunun üst düzeyinin yer yüzeyini kestiği yer” olarak tanımlanmaktadır. Yeraltı suyu doğal yoldan yeryüzüne çıkmamış, drenaj vs. yollarla çıkarılmış ise, kaynak olarak değil, drenaj veya kuyu vs. isimlerle anılır. Bu şekilde insan eliyle çıkarılan sular, yeraltı suyu olarak kabul edilir.
Yeraltı suları, kamu yararına ait sulardandır. Arza malik olmak, onun altındaki yeraltı sularına da malik olmak sonucunu doğurmaz (TMK.md.756/2).
Arazisinde faydalı ihtiyaçları için yeter miktarda su bulunmayan veya bu suyu elde etmesi fahiş masrafı icabettiren bir kimsenin, komşu arazideki yeraltı suyundan istifade şartları 20 nci maddede sözü geçen tüzükte belirtilir (167 Sayılı Yeraltı Suları Kanunu 1-6. madde).
Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında somut olaya gelince; dava konusu suyun, mevcut debisi ve öteden beri kullanım şekli itibariyle genel nitelikte yeraltı kaynak suyu olduğu anlaşılmaktadır. Genel sulardan kadim ve öncelik hakkı nazara alınmak koşulu ile herkes ihtiyacı oranında yararlanabilir. Ancak mahkemece, davacının delil olarak dayandığı ...2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1990/237 Esas 1990/445 Karar sayılı dosyasındaki dava konusu su ile bu dava konusunun aynı olup olmadığı araştırılmadığı gibi tarafların suya olan ihtiyaçları da ayrıntılı olarak tespit edilmemiştir.
Bu durumda mahkemece, taraflar arasında daha önce cereyan eden dava dosyası da dikkate alınmak suretiyle suların en az olduğu dönemde jeoloji, hidrolog ve ziraat mühendisinin bulunduğu bilirkişi heyetiyle mahallinde keşif icra edilerek önceki dosyadaki dava konusu ile bu dava konusunun aynı olup olmadığı araştırılmalı, davacının ve davalının suya ihtiyaç durumu ziraat bilirkişisine bilimsel verilere uygun olarak tespit ettirilmeli ve davalının suya elatması nedeniyle su kaynağının etkilenip etkilenmediği de araştırılarak tarafların bu sudan yararlanma şekil ve şartları belirlenmek suretiyle taraflar arasında su rejimi oluşturulmalıdır.
Mahkemece, değinilen bu yönler gözetilmeksizin, eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Öte yandan, davada taraf olmayan ... hakkında hüküm kurulması da doğru görülmemiş, bu nedenlerle kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 04.07.2017 gününde oybirliği ile karar verildi.