Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2020/1030
Karar No: 2021/2376
Karar Tarihi: 19.04.2021

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2020/1030 Esas 2021/2376 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2020/1030 E.  ,  2021/2376 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : ...BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
    DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

    Taraflar arasında görülen tapu iptal ve tescil davasında, ilk derece mahkemesince, davanın kabulüne ilişkin verilen kararın davalı ... vekili tarafından istinafı üzerine ... Bölge Adliyesi 1. Hukuk Dairesi tarafından davalı ... vekilinin istinaf başvurusunun, 6100 Sayılı HMK"nın 353/1-b-2 maddesi uyarınca kabulü ile Tarsus 4. Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 02/04/2019 tarih ve 2017/147 Esas, 2019/111 Karar sayılı kararının kaldırılmasına, yerine davalı ... yönünden açılan davanın esastan reddine, davalı ... ve ... yönünden açılan davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine dair verilen karar. davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ..."ın düzenlemiş olduğu rapor okundu; gereği görüşülüp düşünüldü;

    -KARAR-

    Dava, inançlı işlem hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
    Davacı, davalı ... ile dava dışı ... Otobüs İşl. San. Tic. Ltd. Şti"nin ortağı olduklarını, şirket borçları nedeniyle davalı ..."ın kredi çekebilmesi için dava konusu 3358 ada 4 parsel 29 nolu bağımsız bölümü davalı ..."a devrettiğini, davalı ..."ın Şekerbank Tarsus Şubesinden 50.000 TL"lik kredi kullandığını, ancak şirket borçlarının giderek artması nedeniyle sahibi oldukları şirkette sigortalı çalışan davalı ..."ye taşınmazı devrederek onun da kredi kullandığını, kredi ödemelerini davalı ... ile beraber yaptıklarını, davalı ..."ın davalı ..."e Tarsus 1. İcra Dairesi"nin 2015/552 E dosyasındaki borcu nedeni ile davalı ..."nin muvazaalı olarak dava konusu taşınmazı davalı ..."e devrettiğini, son devrin izin ve onayı olmaksızın yapıldığıı, satış bedelinin gerçek bedelden düşük olduğunu ileri sürerek taşınmazın tapusunun iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
    Davalı ..., temlikin gerçek olduğunu, davalı ... yaptığı satışın gerçek olduğunu, diğer temlik ile ilgili bilgisinin olmadığını belirterek davanın reddini savunmuş, aşamada taşınmazı kredi kullanabilmek için devraldığını, davalı ..."ye de kredi kullanabilmek için devrettiğini bildirmiş, davalı ..., temliklerin gerçek olduğunu belerterek davanın reddini savunmuş, aşamada dava konusu taşınmaz adına devredilerek kredi kullanıldığını, kredinin bir kısmının şirket tarafından ödendiğini, ödemelerin aksamasıyla diğer davalıya devir yaptığını bildirmiş, davalı ... vekili iyiniyetli üçüncü kişi olduğunu belirterek davanı reddini savunmuştur. .
    Mahkemece, inançlı işlem olgusunun ispatlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne ilişkin verilen kararın davalı ... vekili tarafından istinafı üzerine Adana Bölge Adliyesi 1. Hukuk Dairesi tarafından temliklerin davacının bilgisi dahilinde yapıldığı gerekçesiyle davalı ... vekilinin istinaf başvurusunun, 6100 Sayılı HMK"nın 353/1-b-2 maddesi uyarınca kabulü ile Tarsus 4. Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 02/04/2019 tarih ve 2017/147 Esas, 2019/111 Karar sayılı kararının kaldırılarak davalı ... yönünden açılan davanın esastan reddine, davalı ... ve ... yönünden açılan davanın ise pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.
    Dosya içeriği ve toplanan delillerden; dava konusu 3358 ada 4 parsel 29 nolu bağımsız bölümün davacı adına kayıtlı iken davacı tarafından 20.06.2005 tarihinde davalı ..."a 5.000 TL bedelle satıldığı, davalı ..."ın da 18.01.2011 tarihinde 39.000 TL bedelle davalı ..."ye sattığı, aynı akitte taşınmaz üzerine Anadolubank AŞ. lehine 129.000 TL bedelli 1. Dereceden ipotek konulduğu, davalı ..."nin taşınmazı üzerinde ipotek varken 02.03.2016 tarihinde 57.600 TL bedelle davalı ..."e sattığı, davalı ...ile Halil İbrahim"in teyze çocukları oldukları, davacının %40, davalı ..."ın %30 pay ile dava dışı ... Otobüs İşl. San. Tic. Ltd. Şti"nin ortağı oldukları ve davalı ..."nin Şirket çalışanı olduğu, davalı ..."nin dava konusu taşınmazı ipotek koydurarak kullandığı kredinin ödemesini, davacı, davalılar Ercan, Halil İbrahim ile ... Otobüs İşl. San. Tic. Ltd. Şirketi çalışanı olduğu SGK kayıtları ile sabit olan Ali Lek"in yaptığı ödemelere ilişkin bilirkişi raporu alındığı anlaşılmaktadır.
    Bilindiği üzere; inanç sözleşmesi, inananla inanılan arasında yapılan, onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı muamelenin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın, inanılan tarafından inanana geri verme (iade) şartlarını içeren borçlandırıcı bir muameledir. Bu sözleşme, taraflarının hak ve borçlarını kapsayan bağımsız bir akit olup, alacak ve mülkiyetin naklinin hukuki sebebini teşkil eder.
    Taraflar böyle bir sözleşme ve buna bağlı işlemle genellikle, teminat teşkil etmek ve iade edilmek üzere, mal varlığına dahil bir şey veya hakkı, aynı amacı güden olağan hukuki muamelelerden daha güçlü bir hukuki durum yaratarak, inanılana inançlı olarak kazandırmak için başvururlar.
    Diğer bir anlatımla, bu işlemle borçlu, alacaklısına malını rehin edecek, yani yalnızca sınırlı ayni bir hak tanıyacak yerde, malının mülkiyetini geçirerek rehin hakkından daha güçlü, daha ileri giden bir hak tanır.
    Sözleşmenin ve buna bağlı temlikin, değinilen bu özellikleri nedeniyle, taşınmazı inanç sözleşmesi ile satan kimsenin artık sadece, ödünç almış olduğu parayı geri vererek taşınmazını kendisine temlik edilmesini istemek yolunda bir alacak hakkı; taşınmazı, inanç sözleşmesi ile alan kimsenin de borcun ödenmesi gününe kadar taşınmazı başkasına satmamak ve borç ödenince de geri vermek yolunda yalnızca bir borcu kalmıştır.
    Uygulamada mesele, 5.2.1947 tarih 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı ile ilişkilendirilip, bu karar dayanak yapılmak suretiyle çözüme gidilmektedir.
    Belirtilen İçtihadı Birleştirme Kararında da değinildiği üzere; inanç sözleşmeleri bir yandan mülkiyeti nakil borcu doğurması bakımından tarafları bağlayıcı, diğer yandan, mülkiyetin naklinin sebebini teşkil etmesi açısından tasarruf işlemlerini bünyesinde barındıran sözleşmelerdir. Bu durumda koşulların oluşması halinde taşınmaz mülkiyetini nakil özelliğini taşıdığı kabul edilmelidir.
    05.02.1947 tarihli 20/6 sayılı İnançları Birleştirme kararı uyarınca, inançlı işleme dayalı iddianın, şekle bağlı olmayan yazılı delille kanıtlanması gerekeceği kuşkusuzdur. Şayet, ispat külfeti kendisinde olan tarafın yazılı bir belgesi yok ise ancak taraflar arasında gerçekleştirilen mektup, banka dekontu, yazışmalar gibi birtakım belgeler var ise bunların yazılı delil başlangıcı sayılacağı ve iddianın her türlü delille kanıtlanmasının olanaklı hale geleceği sabittir. Şayet, yazılı delil başlangıcı sayılacak böylesi bir olgu da bulunmuyor ise iddia sahibinin son başvuracağı delilin karşı tarafa yemin teklif etme hakkı olduğu da şüphesizdir.
    Hemen belirtilmelidir ki; hukukumuzda, diğer çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi kişilerin huzur ve güven içerisinde alışverişte bulunmaları, satın aldıkları şeylerin ilerde kendilerinden alınabileceği endişelerini taşımamaları, dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle, alan kişinin iyi niyetinin korunması ilkesi kabul edilmiştir. Bu amaçla 4721 s. Türk Medeni Kanununun (TMK) 2.maddesinin genel hükmü yanında menkul mallarda 988 ve 989., tapulu taşınmazların el değiştirmesinde ise 1023. maddesinin özel hükümleri getirilmiştir.
    Öte yandan, bir devleti oluşturan unsurlardan biri insan unsuru ise bunun kadar önemli olan ötekisi topraktır. İşte bu nedenle Devlet, nüfus sicilleri gibi tapu sicillerinin de tutulmasını üstlenmiş, bunların aleniliğini (herkese açık olmasını) sağlamış, iyi ve doğru tutulmamasından doğan sorumluluğu kabul etmiş, değinilen tüm bu sebeplerin doğal sonucu olarak da tapuya itimat edip, taşınmaz mal edinen kişinin iyi niyetini korumak zorunluluğunu duymuştur. Belirtilen ilke TMK"nin 1023. maddesinde aynen "tapu kütüğündeki sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur" şeklinde yer almış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024.maddenin 1. fıkrasına göre "Bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi bu tescile dayanamaz" biçiminde öngörülmüştür.
    Ne var ki; tapulu taşınmazların intikallerinde, huzur ve güveni koruma, toplum düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin, iyi niyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır. Gerçekten bir yanda tapu sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse diğer yanda ise kendisi için maddi, hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalan önceki malik bulunmaktadır.
    Bu nedenle, yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı, kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta, şeklen iyi niyetli gözükeni değil, gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima göz önünde tutulması, bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir.
    Nitekim bu görüşten hareketle, "kötü niyet iddiasının def"i değil itiraz olduğu, iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğinden (resen) nazara alınacağı” ilkeleri 8.11.1991 tarih l990/4 esas l99l/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında kabul edilmiş, bilimsel görüşler de aynı doğrultuda gelişmiştir.
    Somut olaya gelince; ilk el davalı ..."ın taşınmazı şirket borçlarının ödenmesi için kredi temin etmek amacıyla devraldığını bildirerek inançlı işlem olgusunu kabul ettiği, ikinci el davalı ..."nin ise şirket çalışanı olması ve taşımazın üzerine devri sağlanarak kredi kullanıldığını beyan etmesi, taşınmazı devralırken çektiği kredinin bir kısım taksitlerinin davacı, davalı ... ile üçüncü el olan kayıt maliki davalı ... tarafından ödenmesi, davalı ..."in taşınmazı ipotekli olarak satın alması ve ilk el davalı ... ile teyze çocuğu olmaları olguları gözetildiğinde davalılar Fahri ve Halil İbrahim"in inançlı işlemi bilen ya da bilmesi gereken kişi konumunda oldukları, bu kapsamda TMK"nun 1023. maddesi koruyuculuğundan yararlanamayacakları sonucuna varılmaktadır.
    Hal böyle olunca, inançlı işlem iddiasının sabit olduğu gözetilerek, davalı ..."nin Anadolubank AŞ."den kullandığı kredi taksitlerinin kim tarafından yatırıldığının açıklığa kavuşturulması, davacı ...’ın ödemediği kısım var ise, Türk Borçlar Kanununun (TBK) 97. maddesi uyarınca bu bedelin mahkeme veznesine depo edilmesi için süre verilmesi, yatırıldığı takdirde davanın kabul edilmesi, davacının ödemekle yükümlü olduğu taksitin bulunmadığı saptanır ise depo kararı verilmeksizin davanın kabul edilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru değildir.
    Davacı vekilinin değinilen yön itibariyle yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK"nun 371/1-a maddesi gereğince Adana Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararının BOZULMASINA, HMK"nun 373/2. maddesi gereğince dosyanın kararı veren Adana Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 19.04.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.










    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi