20. Hukuk Dairesi 2019/4867 E. , 2020/590 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava dilekçesinde, Konutkent II Sitesi, 634 sayılı Kanunda yapılan düzenlemeden sonra hazırlanan yeni yönetim planının tapu siciline tescili ile site mahiyeti kazanmış olup, blok temsilciler kurulu ve yönetim kurulu tarafından yönetildiğini, site içerisinde kamunun yararlanmasına ayrılmış olan yol ve parkların yanı sıra bağımsız bölümlerin blok bazında kullanımına ayrılmış parsel sınırları içerisinde kalan o blokların ortak alanı niteliğinde küçük arsa parçacıklarının bulunduğunu, bu arsa parçacıklarının bağımsız parseller olmayıp binaların yapı yaklaşım sınırının hemen bitişiğinde olup blok maliklerince otopark olarak kullanıldığını, siteye çok araç girişi nedeniyle bu alanların girişinin elektronik bariyerlerle kapatılmak suretiyle araç girişinin önlenmeye çalışıldığını, dava B/3 bloğa ait onaylı projede otopark olarak gösterildiğini, binanın üzerine oturduğu arzın bir parçası olarak blok kat maliklerinin ortak mülkiyetinde olduğunu, Ankara 10. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2012/964 E. - 2013/1047 K. sayılı kararı ile "... Otoparkların bloklara tahsis edilmediği, sitenin ortak alanı olduğu..." yönünde verilen karara dayanılarak açık otoparklarda bulunan bariyerlerin kaldırılmasına ilişkin davalı toplu yapı yönetimi yazısı üzerine bloklara ait ortak alanlara müdahale edilerek açılır/kapanır bariyerlerin kaldırıldığını, temyiz edilmeyerek kesinleşen Ankara 10. Sulh Hukuk Mahkemesi kararının yeni bir hukuki durum yaratmayan ve kesin hüküm niteliğinde olmayan bir tespit kararı olduğunu, inşai bir hüküm olmadığından davalı yönetimin bloklara ait otoparklara müdahalesinin hukuka uygun düşmediğini, davaya konu edilen B/3 bloğa ait otopark toplu yapıyı oluşturan tüm blokların kullanımına tahsis edilmediğini, otopark olarak kullanılan yerin B/3 blok bölüm maliklerinin ortak yeri niteliğinde arsa parçaları olan bir taşınmaz olduğunu, tapuda ve yönetim planında bu otoparkların toplu yapının ortak kullanılmasına tahsis edildiğine ilişkin bir kayıtın bulunmadığını, kat maliklerinin bu yönde iradesinin ve alınmış bir kararının da mevcut olmadığını, ortak yer kavramı içerisinde tahsis iradesine yer verildiğini, davacı bloğun paylı mülkiyetinde bulunan arsa parçasına ilişkin herhangi bir tahsis iradesi mevcut olmadığından bu bloğa ait otoparkın yalnızca bu blok maliklerinin ortak yeri niteliğinde olduğu, kamuya açık ve diğer yapı maliklerince kullanılmasının söz konusu olmadığından otoparkın toplu yapı kapsamındaki tüm bağımsız bölüm maliklerinin ortak kullanımına tahsisli olduğu şeklinde yaratılan çekişmenin giderilmesine ve davalı yönetimin bu yere yapılan müdahalenin önlenmesi istenilmiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; mahkemenin 2014/432 - 1380 E.K. sayılı kararı ile davanın reddine karar verilmiş, kararın temyizi üzerine Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin 09/05/2016 tarih ve 2016/2090 - 7492 E.K. sayılı kararı ile "Dava konusu sitenin birden fazla
parsel üzerinde kurulduğu ve Kat Mülkiyeti Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin 5711 sayılı Kanunun 22. maddesi ile Kat Mülkiyeti Kanunu"nun 66. ve devamı maddelerinde düzenlenen Toplu Yapılara İlişkin Özel Hükümler uyarınca, sitede henüz toplu yapı yönetimine geçilmediği anlaşıldığından, uyuşmazlığın Kat Mülkiyeti Kanununa göre değil, genel hükümler çerçevesinde çözümlenmesi görev hususunun da buna göre tespiti gerekir. Hukuki uyuşmazlıklarda asliye hukuk mahkemelerinin görevi asıl, sulh hukuk mahkemesinin görevi ise istisna olup, özel bir kanun hükmü ile açıkça sulh hukuk mahkemesinde bakılacağı bildirilmeyen bütün dava ve işler, asliye hukuk mahkemesinde görüleceğinden; mahkemece, genel hükümlere göre asıl görevli mahkeme olan asliye hukuk mahkemesinde bakılmak üzere dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilmesi gerekirken, işin esası hakkında karar verilmesi doğru görülmemiştir." gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde mahkemenin görevsizliğine, görevli mahkemenin Ankara Asliye Hukuk Mahkemesi olduğuna karar verilmiş, hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 2018/1169 E. - 2019/1640 K. ile "Yargılama sırasında yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK"nın 27. maddesi uyarınca davanın tarafları, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup bu hak yargılama ile ilgili bilgi sahibi olunmasını da içerir. Bu kapsamda kural olarak, duruşma yapılması zorunlu olan çekişmeli yargıda hakim, kanunun gösterdiği istisnalar dışında tarafları dinlemeden veya iddia ve savunmalarını bildirmeleri için kanuna uygun biçimde davet etmeden hükmünü veremez. Bu çerçevede, öncelikle tarafların gerek yargı organlarınca gerekse karşı tarafça yapılan işlemler konusunda bilgilendirilmeleri zorunludur, kişinin kendisinden habersiz yargılama yapılarak karar verilmesi, kural olarak mümkün değildir. Savunma hakkını güvence altına alan T.C Anayasasının 36. maddesinde de buna paralel düzenleme bulunmaktadır. Tüm bu nedenlerle mahkemece Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin 2016/2090 - 2016/7492 E.K. sayılı bozma kararından sonra mahkemece taraflara çıkarılacak çağrı üzerine yeniden oturum açılmadan, bozma kararına karşı tarafların diyecekleri sorulup bozmadan sonra mahkemece uyulup uyulmayacağı kararlaştırılmadan dosya üzerinden görevsizlik kararı verilmesi doğru görülmediğinden" hükmün bozulmasına karar vermiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde mahkememizin görevsizliğine, görevli ve yetkili mahkemenin Ankara Asliye Hukuk Mahkemesi olduğuna karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava hakimin müdahalesi istemine ilişkindir.
Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına ve gereği yerine getirilerek, yazılı olduğu şekilde mahkemenin görevsizliğine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddi ile usule ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine 10/02/2020 günü oy birliğiyle karar verildi.