20. Hukuk Dairesi 2016/7470 E. , 2017/2928 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı ... tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili 17/12/2010 havale tarihli dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin yatırım amacı ile 1994 yılında ... mahallesinde bulunan 538 ada 12 ve 13 parsel sayılı taşınmazları tapuda yapılan resmi işlemle satın aldığı bu arsaları satın aldıktan sonra Kadastro Mahkemesinin 1993/43 Esas (bozma ilamı sonrası 2007/5 Esas) sayılı dosyasında üçüncü kişiler arasında görülen davaya dahili davalı olarak katıldığını, sözkonusu davadan o güne kadar haberi olmayan davacının tapu idaresince düzenlenen resmi tapu senedi ile satın aldığı taşınmazın mülkiyetinin bu dava ile sorgulandığını öğrendiği, kadastro mahkemesinin kararı ile davacının satın aldığı taşınmazlardan 538 ada 12 parselin davacı adına kayıtlı tapunun tamamı ile iptaline, 538 ada 13 parsel açısından davacının 45800/87200 hissesi üzerinde bırakıldığı, kalan kısmın iptaline karar verildiğini sonuç olarak 538 ada 12 parselin tamamı olan 328 m2 ile 538 ada 13 parselin 207 m2"lik kısmının (davacının iptal edilen hissesine karşılık gelen miktar) iptal edildiği, bu olaylarda davacının bir kusurunun olmadığı tüm hatanın aynı yere çifte tapu oluşturan ve hatalı tapu senedi düzenleyen tapu sicil müdürlüğünün olduğunu belirterek fazlaya ilişkin bölüm üzerindeki dava ve talep hakları saklı tutularak şimdilik 10.000,00.-TL"lik bölümünün davalıdan alınarak müvekillerine ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece davanın husumet yönünden reddine ilişkin verilen kararın davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 20/12/2012 tarih 4330-9727 E.-K. sayılı ilamı ile hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Hükmüne uyulan bozma ilamında özetle; “Davada husumet gerçek ya da tüzel kişilere yöneltilebilir. Davacı dava dilekçesiyle husumeti Tapu Kadostro Genel Müdürlüğü"ne yöneltmiş ise de ..."nün tüzel kişiliği bulunmadığından dava dilekçesinin ..."ne tebliğiyle yargılamanın sürdürülmesi mümkün değildir. O halde, dava dilekçesindeki ... şeklindeki husumet tevcihi temsilcide yanılma olarak kabul edilip dava dilekçesinin gerçek hasım olan Maliye Hazinesine tebliği ve bundan sonra bu davalının savunması alınarak ve delilleri toplanarak işin esası hakkında karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde, usule aykırı olarak karar verilmiştir” denilmiştir.
Bozma ilamı sonrası yapılan yargılama sırasında; davacı 30/06/2014 tarihli dilekçesi ile dava değerini 80.517,50.-TL’ye yükseltmiş, belirlenecek tazminatın dava tarihinden işleyecek faizi ile birlikte tahsilini talep etmiş ancak ıslah harcını da yatırmamıştır.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucu; açılan davanın kabulüne, 80.517,50.-TL"nin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, davacı vekilinin dava dilekçesinde faiz talebi bulunmadığı ve buna ilişkin ve faize ilişkin ıslah dilekçesi sunulmadığından davacının 30.06.2014 havale tarihli dilekçesindeki faiz talebinin reddine, karar verilmiş, hüküm davalı ... tarafından temyiz edilmiştir.
Yörede yapılan kadastro sırasında 168 ada 1 parsel sayılı taşınmaz, 08/11/1982 tarih 10 sıra numaralı tapu kaydına istinaden ... adına 1982 yılında tespit edilmiş, tutanağın kesinleşmesinden önce tapu kaydında yapılan satışa istinaden 02/09/1983 tarih 5 sıra nolu tapu kaydı ile
... adına tespit yapılmış, bilahare 23/02/1984 tarihli komisyon kararı ile ... oğlu ... adına tesciline karar verilmiş, 02/10/1985 tarih 1 sıra nolu tapu kaydına istinaden, 18799 m2 yüzölçümü ve tarla vasfı ile 4 hisse olarak ... ... , ... , ... ve ... adına devredilmiş adı geçenlerin yaptırdığı ve ... belediye encümeninin 12/12/1985 tarih 778 sayılı kararı ile onanan parselizasyon planına göre davalı taşınmazın 22 ada 253 parsele ifraz gördüğü ve 27/01/1986 tarih 30-291 sıra numaralı tapulara intikal ettiği komisyonun 14/04/1986 tarih 370 sayılı kararı ile 23/02/1984 tarihli komisyon kararının iptaline, miktarın 220819 m2 olarak cinsinin arsa olarak tashihine, 92566 m2 kısmın yol, yeşilalan ve otopark olarak terkinine kalan kısmın 168 ada muhafaza edilmek sureti ile 22 adada 253 parsel ayrılmasına, taşınmaz asliye hukuk mahkemesinde davalı olduğundan davanın neticelenmesine kadar tescil edilmemesine karar verilerek kadastro beyannamelerinin malikleri tespit edilmek üzere kadastro mahkemesine devredilmiştir.
... kadastro mahkemesinin 2005/4 - 2007/2 E.-K. sayılı dosyasında yapılan incelemede; davacıları ... ... ve müşterekleri tarafından asliye hukuk mahkemesinde davalılar tahsin dolgun ve arkadaşlarına karşı açtıkları davada 29/08/1972 tarih, sıra no 116 ve 125’de kayıtlı taşınmazlarının tapu ile kendi adlarına kayıtlı olmasına ve bu tapu kayıtlarının ... ve kuzey hududunun davalıların (davalılar ... ve arkadaşları olup, bir kısmı tazminat davası açan kişilerdir) arazisini okumasına rağmen taşınmazlarının davalılara ait 08/11/1982 tarih 10 sayılı tapu kapsamında kaldığını belirterek davalıların müdahalesinin menini, yapılan kadastro tespitin iptalini talep etmişler, asliye hukuk mahkemesince dava konusu taşınmaz için 168 ada 1 parsel sayısı altında kadastro tutanağı düzenlendiği gerekçesi ile görevsizlik kararı verilmiş, kadastro mahkemesinde yapılan yargılama sırasında tazminat istemine dayanak yapılan ve 168 ada 1 parselin ifrazı ile oluşan 538 ada 12 ve 13 parseller hakkında ihtilaf olmadığı gerekçesi ile bu parseller hakkında önce tefrik kararı verilerek tapuya tescilleri sağlanmış ise de; yargalamnın devamı sırasında bu taşınmazların birleşen dosyalarda dava konusu olduğunun anlaşılması üzerine taşınmazlara ilişkin tapu kayıtları dosya arasına alınmış davalı olduklarına ilişkin şerh tapuya 2002 yılında işlenmiş, taşınmazları satın alan kişiler de davaya dahil edilmiştir.
Ancak tazminat isteyen davacılar 538 ada 12 ve 13 parsellerin 1990 yılında hükmen ... ve arkadaşları adına tapuya tescil edilmesinden sonra 26/05/1994 tarihinde dava konusu taşınmazları satın almışlardır. Davacıların taşınmazları satın aldıkları tarihte, tapu kaydında taşınmazların davalı olduğuna ilişkin bir belirtme bulunmamaktadır.
Kadastro mahkemesinde yapılan yargılama sonucu 538 ada 12 parselin tamamı davacının elinden çıkarken 538 ada 13 parselin ise 45800/87200 hissenin davacı adına tesciline karar verilmiştir.
Kadastro mahkemesinin kararı temyiz ve karar düzeltme aşamalarından geçerek 29.12.2011 tarihinde kesinleşmiş, davacılar ise eldeki davayı 17/12/2010 tarihinde açmışlardır.
Mahkemece kurulan hüküm usul ve yasaya aykırıdır. Şöyle ki; bozmadan sonra ıslah yapılıp, yapılamayacağı hususunda Yargıtay Hukuk Daireleri arasındaki içtihat uyuşmazlığının giderilmesi amacı ile içtihatların birleştirilmesi gündeme gelmiş, konu Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulunda değerlendirilmiş ve Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulunun 06/05/2016 tarih ve 2015/1 Esas - 2016/1 sayılı kararı ile “Her ne sebeple verilirse verilsin bozmadan sonra ıslah yapılamayacağına dair 04.02.1948 tarih ve 1944/10 E. 1948/3 K. sayılı YİBK’nın değiştirilmesine gerek olmadığına” karar verilmiştir.
Buna göre, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararları gereğince bozmadan sonra ıslah yapılması mümkün değildir. Somut olayda davacı dava dilekçesi ile, 10.000.-TL tazminat talep etmiş, ıslah dilekçesi ile talep miktarını 80517,50.-TL’ye artırmış ise de; ıslah tarihinden evvel verilen hüküm Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 20/12/2012 tarih, 2012/4330-9727 E-K sayılı kararı ile bozulmuştur. Bu nedenle, davacının dava dilekçesinde talep ettiği tazminat miktarı dikkate alınarak hüküm kurulması gerekirken, mahkemece yanlış değerlendirme ile Yargıtay bozma ilamından sonra yaptığı ıslah talebi dikkate alınarak yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
Dava dilekçesinde talep edilen miktar açısından ise; davacının tapu kaydına güvenerek satın aldığı taşınmazların daha sonra mahkeme kararı ile elinden çıkmasından dolayı davacının TMK’nın 1007. maddesine dayalı davalı Hazinenin davacının zararından sorumlu olduğuna karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davacı ... mahkemesinin kararının kesinleşmesinden evvel bu davayı açmış olmakla dava tarihinin değerlendirme tarihi olarak belirlenmesinde sakınca yok ise de; arsa niteliğinde olan taşınmazların değeri belirlenirken emsal metodu kullanılmalı ve somut emsal olarak alınan taşınmazların değerlendirme tarihinden evvel özel amacı olmayan satışlar olması gerekmektedir.
Nevar ki; hükme dayanak yapılan bilirkişi kurulu tarafından düzenlenen raporda; emsal alınan taşınmazların satış tarihi değerlendirme tarihinden daha sonradır.
Bu nedenle, mahkemece, arsa niteliğinde bulunan taşınmazlara yönelik olarak, taraflara, dava konusu taşınmazlar ile aynı bölgeden bulunamaması halinde yakın bölgelerden ve değerlendirme tarihinden önce ve yakın zaman içinde satışı yapılan benzer nitelikli ve yüzölçümlü satışları bildirmeleri için olanak tanınması, gerekli görülürse re"sen emsal getirtme yoluna gidilmesi ve bu emsallere göre değer biçilmesi için konunun uzmanı bilirkişilerden oluşturulacak bilirkişi kurulu vasıtasıyla keşif yapılarak, denetlemeye olanak veren bilimsel verileri içeren rapor alınması, emsal alınan taşınmazlara ilişkin resmi satış akit tablolarının tapu müdürlüğünden getirtilmesi, emsal taşınmazlar ile çekişmeli taşınmaza ait Arsa Metrekare Rayiç Bedeli Takdir Komisyonu tarafından belirlenen emlak vergisine esas olan m² değerleri, ilgili belediye başkanlığı emlak vergi dairesinden istenip, dava konusu taşınmazın, emsal taşınmazlara göre üstünlük oranı yönünden bilirkişi kurulu raporununda denetlenmesi, dava konusu taşınmazların ve emsal alınan taşınmazların değerlendirme tarihi itibariyle imar düzenlemesi sonucu oluşmuş imar parselleri olup olmadıkları, imar parseli iseler düzenleme ortaklık payının düşülüp düşülmediğinin, düşülmüş ise oranının belediye başkanlığı imar ve tapu müdürlüklerinden sorulup, emsalin İmar Kanunu uyarınca imar parseli, dava konusu taşınmazların ise imar uygulaması yapılmamış arsa parseli olduğunun belirlenmesi halinde çekişmeli taşınmazın emsalle karşılaştırma sonucu bulunan değerinden düzenleme ortaklık payına karşılık gelecek oranda indirim yapılması gerektiğinin gözetilmesi, oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.
Kabule göre de; Yargıtay bozma ilamından sonra dava ...’ye yöneltildiği halde gerekçeli karar başlığında davalının ... olarak gösterilmesi de doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı ... temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, Harçlar Kanununun değişik 13/j maddesi gereğince ... harç alınmasına yer olmadığına 06/04/2017 günü oy birliği ile karar verildi.