22. Hukuk Dairesi 2017/44005 E. , 2018/15132 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, süresi içinde temyizen incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmiş, davacı vekili tarafından duruşma talep edilmesi üzerine, dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 29.05.2018 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davacı adına vekili Avukat ... geldi, karşı taraf adına kimse gelmedi. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatın sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor sunuldu, dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili, müvekkili işçinin usta öğretici olarak çalıştığını, iş sözleşmesinin haklı bir sebep olmadan işverence feshedildiğini, davacının ders saati ücretinin eksik belirlendiğini, çalışma karşılığı olmayan hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil ücretlerinin ödenmediğini, yıllık izinlerinin kullandırılmadığını, ilave tediye alacaklarının ödenmediğini ileri sürerek kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık izin, eksik ödenen ücret ve ilave tediye alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
Davalı vekili, müvekkili ile davacı arasında İş Kanunu kapsamında bir ilişki bulunmadığını, görevli yargı yerinin idari yargı olduğunu, davacının iddia ve taleplerinde haksız olduğunu ileri sürerek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davanın kısmen kabulüne dair verilen karar, tarafların temyizi üzerine Dairemizin 19/04/2016 tarihli ilamıyla bozulmuştur. Bozma ilamına uyma kararı verilerek devam edilen yargılama neticesinde, yazılı gerekçeyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararı, taraflar vekilleri temyiz etmiştir.
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, tarafların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Somut uyuşmazlıkta, Mahkemece, davacı işçinin iş sözleşmesini haklı bir sebep bulunmadan feshettiği gerekçesiyle kıdem ve ihbar tazminatı taleplerinin reddine karar verilmiştir.
Dava dilekçesinde, iş sözleşmesinin işveren tarafından haksız feshedildiği iddia edilmiştir. Cevap dilekçesinde ise, davacının işten çıkartılmasının ya da iş sözleşmesinin feshinin söz konusu olmadığı, sözleşmenin askıda olduğu savunulmuştur. Hizmet döküm cetvelinde, işten çıkış tarihi olarak 23/02/2012 tarihi kayıtlıdır. Dosya içeriğinde, iş sözleşmenin işçi tarafından feshedildiğine dair bir delil bulunmadığı gibi, iş sözleşmesinin askıya alınması konusunda tarafların anlaştıklarını gösterir bir delil de yoktur. Yargılamada, sadece davacı taraf tanık dinletmiş olup, tanıklar beyanlarında iş sözleşmesinin işveren tarafından feshedildiğini duyduklarını ifade etmiştir.
İş sözleşmesinin kıdem ve ihbar tazminatı ödenmesini gerektirmeyecek şekilde sona erdiğinin ispatı yükü işveren üzerindedir. Davalı taraf, iş sözleşmesinin askıda olduğunu savunmuş ise de, sözleşmenin askıya alınması konusunda tarafların anlaştıklarını gösterir bir delil sunulmamıştır. Mahkemece, iş sözleşmesinin işçi tarafından haksız feshedildiği kabul edilmiş ise de, sözleşmenin işçi tarafından feshedildiğine dair bir delil de yoktur. Dosya kapsamına göre, iş sözleşmesinin kıdem ve ihbar tazminatı ödenmesini gerektirmeyecek şekilde sona erdiği hususu işverence kanıtlanmadığından, davacının kıdem ve ihbar tazminatı alacaklarına hak kazandığının kabul edilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle kıdem ve ihbar tazminatı taleplerinin reddine karar verilmesi hatalıdır.
3-Mahkemece uyulmasına karar verilen Dairemizin 19/04/2016 tarihli bozma ilamında;
“...davacının, aylık maktu ücretle değil, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu"nun 176. maddesi ve dosya içeriğinde yer alan taahhütnamelere göre, ders saati ücreti ile çalıştığı anlaşılmaktadır.
Dairemizce, usta öğreticiler bakımından uygulanan kriterlere göre; öncelikle davacının bir ayda çalıştığı toplam ders saati süresi, o ayda fiilen çalıştığı toplam gün sayısına bölünerek, günlük ortalama çalışma saat süresi bulunmalıdır. Bulunan günlük ortalama çalışma saat süresinin, ders saati ücreti ile çarpılması neticesinde ulaşılan miktar nazara alınarak, çalışma karşılığı olmayan hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil günleri ücretleri hesaplanmalıdır. Bu hesaplama, her ay için ayrı ayrı yapılmalıdır. Örnek vererek açıklamak gerekirse; ilgili ayda, toplam yüzkırk ders saati fiilen çalışan bir usta öğreticinin, o ay için aylık fiilen çalıştığı gün sayısının yirmi gün olduğu ve ders saati ücretinin ise 10,00 TL olduğu kabul edilirse; bu ayda çalışılan toplam ders saatinin (140 saat), fiilen çalıştığı toplam gün sayısına (20 gün) bölünmesi neticesinde, günlük ortalama çalışma saat süresinin yedi saat olduğu sonucuna ulaşılacaktır. Söz konusu günlük ortalama çalışma saat süresinin (7 saat), ders saati ücreti (10,00 TL) ile çarpımı neticesinde ulaşılan, 70,00 TL miktarı, çalışma karşılığı olmayan bir günlük hafta tatili veya ulusal bayram ve genel tatili ücretidir.
Şu husus da belirtilmelidir ki, somut olayda, taraflar arasında, akti tatile ilişkin bir anlaşma olmadığından, usta öğretici olan davacının, 4857 sayılı Kanun hükümlerine göre, çalışma karşılığı olmadan ücreti ödenmesi gerekli hafta tatili gününün, haftada sadece bir gün olduğu kabul edilmelidir.
Aylık ücret miktarının belirlenmesine gelince; usta öğreticiye ilgili ay için, o ayda fiilen çalıştığı ders saati ile ders saat ücretinin çarpımı neticesinde bulunacak tutara, o ayda çalışma karşılığı olmayan hafta tatili günleri için hesaplanan ücret tutarı eklenmeli ve ulaşılan sonuç aylık ücret miktarı olarak esas alınmalıdır. Örneğin, ilgili ayda, toplam yüzkırk ders saati fiilen çalışan ve ders saati ücreti 10,00 TL olan bir usta öğreticinin, fiili çalışması karşılığı hak kazandığı tutar, 140 X 10,00 TL =1.400,00 TL"dir. Yukarıdaki paragraftaki hesaplamaya göre, çalışma karşılığı olmayan hafta tatili gününün ücretinin 70,00 TL olduğu ve ilgili ay için çalışma karşılığı olmadan toplam dört günlük hafta tatili ücretinin bulunduğu kabul edilirse, bu ay için ödenmesi gerekecek toplam çalışma karşılığı olmayan hafta tatili günü ücreti 70,00 TL X 4 = 280,00 TL olacaktır. 1.400,00 TL ile 280,00 TL"nin toplamı neticesinde ulaşılan 1.680,00 TL miktarı, aylık ücret miktarı olarak tespit edilmelidir. ” şeklinde bozma sebebine yer verilmiştir.
Mahkemece, bozmadan sonraki hükme esas alınan 24/02/2017 tarihli bilirkişi raporunda, çalışma karşılığı olmayan hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil günü ücretinin belirlenmesinde bozma ilamına uygun davranılmıştır. Sair alacaklar bakımından aylık ücret miktarının belirlenmesinde ise, bozma ilamında belirtilen hesaplama usulünün izlenilmeyerek, farklı bir yöntem uygulanması hatalıdır. Anılan sebeple, yukarıda açıklanan bozma sebebindeki usul dahilinde aylık ücret belirlenmelidir.
Bu noktada, şu husus da gözden kaçırılmamalıdır ki; kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ve yıllık izin ücreti gibi feshe bağlı hakların son ücret üzerinden hesaplanması gerektiği kuraldır. Ancak, eldeki uyuşmazlıkta, davacı aylık maktu ücretle değil, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu"nun 176. maddesi ve dosya içeriğinde yer alan taahhütnamelere göre, ders saati ücreti ile çalışmıştır. Dolayısıyla, yukarıdaki hesaplama yöntemine göre davacının aylık ücretinin aydan aya değişebilmesi durumu söz konusudur. Bu halde, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ve yıllık izin ücreti gibi feshe bağlı haklarda, son bir yıllık aylık ücret ortalamasının esas alınması gereklidir.
4-Bozmadan sonraki hükme esas alınan 24/02/2017 tarihli bilirkişi raporundaki, ilave tediye alacağı hesaplanmasında uygulanan hesap yönteminin de hatalı olduğu görülmektedir.
İlave tediye alacağının hesaplanmasında, Dairemizin 19/04/2016 tarihli bozma ilamında yer alan, çalışma karşılığı olmayan hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil günü için belirlenen günlük ücret hesap yöntemi esas alınarak, Bakanlar Kurulunca tespit edilen ilave tediye ödeme tarihindeki işçinin bir günlük ücreti, ilave tediye alacağının hesaplanmasında dikkate alınmalıdır.
5-Taraflar arasındaki çözümlenmesi gereken bir diğer uyuşmazlık davacının kıdem süresinin belirlenmesi noktasındadır.
Dairemizin 19/04/2016 tarihli bozma ilamında; “İşçilik alacaklarının hesaplanmasında esas alınması gereken çalışma süresinin nasıl belirlenmesi gerektiği meselesine gelince; fiilen çalışılan gün sayısı ile çalışma karşılığı olmadan ücrete hak kazanılan hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil gün sayısı toplanmalı ve ulaşılan süre, toplam çalışma süresi olarak esas alınmalıdır.” denilmiştir. Ne var ki, konunun etraflıca yeniden değerlendirilmesi neticesinde, fiilen çalışılan gün sayısı ile çalışma karşılığı olmadan ücrete hak kazanılan hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil gün sayısı toplamının kıdeme esas süre olarak kabul edilmesine yönelik bozma sebebinin maddi hataya dayalı olduğu anlaşılmaktadır. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 04/02/1959 tarihli ve 1957/13 esas, 1959/5 karar ile 09/05/1960 tarihli ve 1960/21 esas, 1960/9 karar sayılı kararlarında belirtildiği üzere, Yargıtayca maddi hata sonucu verilen bir karara mahkemece uyulmasına karar verilmesi halinde dahi usulü kazanılmış hak oluşmaz ve Yargıtay’ın hatalı bozma kararından dönülmesi mümkündür. Anılan sebeple, davacının dava konusu dönemde, işe giriş tarihleri ve çıkış tarihleri arasındaki süre, kıdeme esas çalışma süresi olarak kabul edilmelidir.
6-Dava tarihinin 20/05/2013 olmasına rağmen, gerekçeli karar başlığında 02/08/2016 tarihinin yazılması hatalıdır.
7-Mahkemece, faiz başlangıç tarihi noktasında, temerrüdün 23/02/2012 tarihinde gerçekleştiği kabul edilmiştir. Öncelikle, davacı vekilinin talebi, temerrüdün 25/05/2013 tarihinde gerçekleştiğine ilişkin olup, talebin aşılması hatalı olmuştur. Diğer taraftan, dosyaya sunulan temerrüt ihtarnamesinin tebliğ belgesinde, temerrüt ihtarının tebliğ edildiğine dair imza var ise de, ne zaman tebliğ edildiği yazılı değildir. Bu halde, barkod bilgisi üzerinden tebliğ tarihi sorgulanmalı, talep de aşılmadan temerrüt tarihi belirlenmelidir.
Yukarıda yazılı sebeplerden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, davacı yararına takdir edilen 1.630,00 TL duruşma vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgililere iadesine, 19/06/2018 tarihinde oybirliğiyle karar