Taraflar arasındaki “genel kurul kararının iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 27.Asliye Ticaret Mahkemesince davanın reddine dair verilen 20.12.2011 gün ve 2011/371 E.- 2011/129 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 23.Hukuk Dairesinin 09.05.2012 gün ve 2012/1575 E-2012/3407 K. sayılı ilamı ile;
(...Davacı asıl davada, ortağı olduğu davalı kooperatifin 29.06.2008 tarihli genel kurulun 10., 28.06.2009 tarihli genel kumlun 12. ve 27.06.2010 tarihli genel kumlun 9.maddelerinde belirlenen huzur hakkının fahiş olduğunu, kooperatif mevzuatındaki kooperatif ortaklarına ucuz ve eşit konut teslim etme anlayışına aykırı olduğunu, anasözleşmenin 49.maddesi gereğince huzur hakkının aylık belirlenmesi gerektiğini, kooperatif ortaklarının çoğunun IMKB çalışan kişiler olması ve kooperatif yönetim ve denetim kurullarının personel ataması ve sözleşmenin yenilenmesinde etkili konumlarda olması sebebiyle alınan kararı desteklediğini, IMKB Personel Yönetmeliği"nin 20.maddesine göre IMKB personelinin yapı kooperatiflerinde ücretli çalışamayacağını, huzur hakkı konusunda anılan alman genel kurul kararlarının iyiniyete aykırı olduğunu, 27.06.2010 tarihli genel kumlun 9.maddesinde belirlenen kooperatiften pay almaya yönelik değerlerin 10.maddedeki değerlerden çok düşük olduğunu ve 9.maddede görüşülmeyen bazı hususların tutanağa eklendiğini ileri sürerek, iptallerine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı birleşen davada, ortağı olduğu davalı kooperatifin 26.06.2011 tarihli genel kumlun 8.maddesinde belirlenen huzur hakkının fahiş ve gabin niteliğinde olduğunu, yönetim kumlunun, belirlenen huzur hakkını hak edecek faaliyetlerde bulunmadığını, kooperatif ortaklarının çoğunun IMKB çalışan kişiler olması ve kooperatif yönetim ve denetim kurullarının personel ataması ve sözleşmenin yenilenmesinde etkili konumlarda olması sebebiyle alınan kararı desteklediğini ileri sürerek, 26.06.2011 tarihli genel kumlun 8.maddesinin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili asıl davada, 1 aylık hak düşürücü süreden sonra davanın kötüniyetle açıldığını, 263 ortaktan sadece 17"sinin İMKB de çalıştığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı vekili birleşen davada, gabinin subjektif şartının olmadığını, anasözleşmenin 49.maddesiyle huzur hakkının belirlenmesinde genel kurula bu alanda serbestlik tanındığını savunarak;; davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve dosya kapsamına göre, 29.06.2008 ve 28.06.2009 tarihli genel kurul kararlarının iptalleri isteminin 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu"nun 53.maddesinde öngörülen 1 aylık hak düşürücü süreden sonra yapıldığı, 27.06.2010 ve 26.06.2011 tarihli genel kurullarda iptali istediği maddelere ilişkin red oyu kullanarak maddelere karşı çıktığı ve tutanağın altını imzaladığı, ancak muhalefet gerekçesini tutanağa yazdırmadığı ve muhalefetine ilişkin ayrı bir dilekçe vermediği, usulüne uygun bir muhalefet şerhi olmadığı, huzur ücretine ilişkin kararların kanun, anasözleşme ve iyiniyet kurallarına aykırılık teşkil etmediği gerekçesiyle asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
Karan, davacı vekili temyiz etmiştir.
1)Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde değildir.
2)Dava, genel kurul kararlarının iptali istemine ilişkindir. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu"nun 53"ncü maddesi uyarınca, genel kurulda alınan kararların, yasaya, anasözleşmeye ve iyiniyet kurallarına aykırı olması durumunda, toplantıda bulunan ortaklar alınan kararlara muhalif kalarak, keyfiyeti tutanağa geçirdikten sonra kararın iptali için dava açabilir. Ancak,emredici kurallara aykırılık halinde genel kurul kararları mutlak butlanla batıl olacağından bu halde iptalleri için açılacak davalarda muhalefet şerhi aranmaz. Somut olayda, 27.06.2010 ve 26.06.2011 tarihli genel kurul kararlarında usulüne uygun olarak kararlara muhalif kalınarak, keyfiyetin tutanağa geçirildiği anlaşılmaktadır. Mahkemece, kooperatif konusunda uzman seçilecek bir bilirkişi heyetinden, kooperatifin defter ve kayıtlan incelenerek, genel kurullarda kararlaştırılan dönem için belirlenen huzur hakkının, kooperatifin anılan dönemdeki durumu, yapılan ve yapılacak işler, uzmanlık gerektirebilecek muhasebeci ve benzeri istihdamın yapılıp yapılmadığı, huzur hakkı alacak kişilerin belirlenen zamanda yapacakları iş ve altına girdikleri sorumluluğun karşılığı ve süregelen uygulamalarda dikkate alınarak, fahiş olup olmadığı, kanuna, anasözleşmeye ve iyiniyet kurallarına aykırılık teşkil edip etmediği üzerinde durulmadan, muhalefet gerekçesinin tutanağa yazdırılmadığından ve muhalefete ilişkin ayn bir dilekçe verilmediğinden bahisle usulüne uygun bir muhalefet şerhi olmadığının kabulüyle, eksik incelemeye dayalı yanılgılı gerekçeyle yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamıştır...)
gerekçesi ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, Kooperatif Genel Kurul Kararının iptali istemine ilişkindir.
Davacı asıl ve birleşen davada, ortağı olduğu davalı kooperatifin 29.06.2008 tarihli, genel kurulun 10.maddesi, 28.06.2009 tarihli genel kurulun 12.maddesi, 27.06.2010 tarihli genel kurulun 9.maddesi ve 26.06.2011 tarihli genel kurulun 8.maddesinde kooperatif yönetim ve denetim kurulu üyeleri için kararlaştırılan huzur hakkının fahiş ve gabin niteliğinde olduğunu, kooperatif ortaklarının çoğunun İMKB çalışan kişiler olması, yönetim ve denetim kurullarının personel ataması ve sözleşmenin yenilenmesinde etkili konumlarda olması sebebiyle alınan kararı desteklediğini ileri sürerek, anılan kararların iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, davanın 1 aylık hak düşürücü süreden sonra açıldığını, 263 ortaktan sadece 17"sinin İMKB de çalıştığını, gabinin subjektif şartının olmadığını, anasözleşmenin 49.maddesiyle huzur hakkının belirlenmesinde genel kurula serbestlik tanındığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, 29.06.2008 ve 28.06.2009 tarihli genel kurul kararının iptali için açılan davaların, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 53.maddesinde öngörülen 1 aylık hak düşürücü süresi içinde açılmadığından, davanın süre aşımı nedeniyle; 27.06.2010 ve 26.06.2011 tarihli genel kurula davacıyı temsilen katılan eşi İ.. B..’ın huzur hakkına ilişkin gündem maddesine karşı oy kullanmış ise de; muhalefet gerekçesini tutanağa yazdırmamış ve muhalefetini ayrı bir dilekçe ile bildirmediğinden, davacının alınan bu kararlara usulüne uygun bir muhalefetinin bulunmadığı gerekçeleri ile açılan davanın reddine dair karar, davacı vekilinin temyizi üzerine; Özel Dairece, metni yukarıda aynen yazılı gerekçeler ile karar bozulmuştur.
Mahkemece, önceki gerekçeler tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararını davacı vekili temyize getirmektedir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; iptali istenen 27.06.2010 ve 26.06.2011 tarihli Kooperatif Genel Kurul kararlarına karşı davacının Kooperatifler Kanunu hükümlerine uygun olarak muhalif kalıp kalmadığı, burada varılacak sonuca göre davacının bu kararların iptali istemi ile dava açıp açamayacağı noktalarında toplanmaktadır.
1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun “Kararların Bozulması ve Şartlar” başlıklı 53.maddesinde, “Aşağıda yazılı kimseler kanuna, anasözleşme hükümlerine ve iyi niyet esaslarına aykırı olduğu iddiası ile Genel Kurul kararları aleyhine, toplantıyı kovalıyan günden başlamak üzere bir ay içinde, kooperatif merkezinin bulunduğu yerdeki mahkemeye başvurabilirler.” denilmiş, anılan maddenin devamında ise, “1.Toplantıda hazır bulunup da kararlara aykırı kalarak keyfiyeti tutanağa geçirten veya oyunu kullanmasına haksız olarak müsaade edilmiyen yahut toplantıya çağrının usulü dairesinde yapılmadığını veyahut gündemin gereği gibi ilan veya tebliğ edilmediğini yahut da Genel Kurul toplantısına katılmaya yetkili olmıyan kimselerin karara katılmış bulunduklarını iddia eden pay sahipleri;
2.Yönetim Kurulu;
3.Kararların yerine getirilmesi Yönetim Kurulu üyeleri ile denetçilerin şahsi sorumluluklarını mucip olduğu takdirde bunların her biri;
Bozma davasının açıldığı ve duruşmanın yapılacağı gün, Yönetim Kurulu tarafından usulen ilan olunur.
Birinci fıkrada yazılı bir aylık hak düşüren sürenin sona ermesinden önce duruşmaya başlanılamaz. Birden fazla bozma davası açıldığı takdirde, davalar birleştirilerek görülür.
Mahkeme, kooperatifin isteği üzerine muhtemel zararlarına karşı davacıların teminat göstermesine karar verebilir. Teminatın mahiyet ve miktarını belirtmek mahkemeye aittir.
Bir kararın bozulması bütün ortaklar için hüküm ifade eder.” denilmek suretiyle iptal istemiyle kimlerin hangi usul ile dava açacaklarını düzenlenmiştir.
Bu madde metninden de açıkça anlaşılacağı üzere, kooperatif genel kurul kararlarına karşı dava açabilecek pay sahipleri ve diğer kişilerin muhalefet ettikleri kararlara karşı muhalefet ettiklerini tutanağa geçirtmeleri yeterli olup, ayrıca birde muhalefet gerekçelerini yazdırmaları veya ayrı bir muhalefet şerhi içeren dilekçe vermeleri gibi bir zorunluluk aranmamaktadır. Kaldı ki, böyle bir şartın aranması hak arama özgürlüğünü zorlaştıracağında kuşku bulunmamaktadır.
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacıyı temsilen davacının eşi İ.. B..’ın 27.06.2010 ve 26.06.2011 tarihli genel kurullara katıldığı ve yönetim kurulu ve denetim kurulu üyelerinin huzur hakkını düzenleyen ve iptali istenilen maddelere muhalif kaldığı ve keyfiyet tutanağa geçirildiğinden davacının eldeki davayı açmasında 1163 sayılı Yasa’nın 53.maddesine bir aykırılık bulunmamaktadır.
Bu durumda, mahkemece işin esasının incelenerek taraf delilleri toplanmalı ve oluşacak sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile davacının iptalini istediği genel kurul kararlarına karşı usulüne uygun bir muhalefetinin bulunmadığından bahisle ret kararı verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
S O N U Ç : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununa eklenen “ Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, aynı kanunun 440.maddesi uyarınca hükmün tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 20.12.2013 gününde oybirliği ile karar verildi.