23. Hukuk Dairesi 2014/7445 E. , 2015/2732 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
Davacı vekili, müvekkili kooperatifin eski yöneticilerinin davalıyı haksız olarak üyeliğe kabul ettiklerini ve kendisine iki adet konut tahsis ettiklerini, onun da, üçüncü kişilere devrettiğini, davalının konut bedelleri olan 160.000 TL"yi kooperatife ödemediğini ileri sürerek, iki adet dairenin davalıya (tapuda) devrine, daire bedelleri olan 160.000 TL"nin devir tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; davada talep edilen alacağın gerçekliğinin belirlenebilmesi için kooperatif kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesinin yapılması gerektiği, bu nedenle davacı vekiline bilirkişi ücret avansını yatırması için kesin süre verildiği, verilen kesin süre içerisinde davacı vekilinin avansı yatırmaması nedeniyle inceleme yaptırılamadığı, dosya kapsamına göre davacının davasını ispat edemediği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, tapu iptali, tescil ve alacak istemine ilişkindir. Mahkemece, davacı tarafın verilen kesin süre içerisinde bilirkişi ücretini yatırmadığından bahisle davanın reddine karar verilmiştir. Ne var ki, dosyadaki belgelerden dava açılırken bilirkişi gideri için de avans alındığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, alınan bu bedel nazara alınmaksızın bilirkişi kurulu için ücret belirlenmesi doğru olmamıştır.
Bunun yanında, 6100 sayılı HMK"nın 267. maddesinde ifade olunduğu üzere mahkemece, kural olarak yalnızca bir bilirkişi görevlendirilebilir. Ancak gerekçesi açıkça gösterilmek suretiyle tek sayıda birden fazla kişiden oluşacak bir kurulun bilirkişi olarak görevlendirilmesi de mümkündür. Oysa, bilirkişi incelemesi yapılmasına dair verilen ara kararında HMK"nın 267. maddesine uygun bir gerekçe açıklanmadan bilirkişi kurulu marifetiyle incleme yapılmasına karar verilmesi de açıkça yasaya aykırı olmuştur.
Açıklanan nedenlerle, işin esasına girilerek bir karar verilmesi gerekirken hatalı şekilde yazılı gerekçe ile red kararı verilmesi doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davacı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20.04.2015 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
Mahkemece davacı vekiline bilirkişi incelemesi için gerekli giderlerin yatırılması hususunda 09.07.2013 tarihli oturumda verilen kesin süre, 6100 sayılı HMK"nın 90-94 ve 324. maddelerine uygun olup; iki haftalık kesin süre verlmesine rağmen, duruşma 07.11.2013 gününe bırakılmış, bu arada davacı vekilince de celse arasında ara kararı gereğince kooperatif defter ve kayıtlarının bulunduğu yer konusunda açıklayıcı beyan dilekçesi sunulmasına rağmen, dört ay sonraki oturuma kadar gerekli ücretin yatırılmadığı anlaşılmış, davacı vekilince yatırılmış olması gerektiği yolundaki beyan sonrasında, buna ilişkin belge ve makbuzun sunulması için tekrar iki haftalık kesin süre verilerek duruşma 19.12.2013 gününe ertelenmiş, ancak bu oturumda da davacı vekilince ücretin yatırıldığına dair belge sunulmadığı gibi süresinden çok sonra bilirkişi seçimi ve sayısına, belirlenen ücrete yönelik itirazlar öne sürülmüş, talep doğrultusunda esasa ilişkin beyan için kendisine yeniden süre verilmiş, bu kez sunulan beyan dilekçesinde aynı yöndeki itirazların yanısıra, 900.00 TL ücretin de 20.12.2013 tarihinde yatırıldığı bildirilerek, keşif talebinde bulunulmuş ise de, davalı vekilince bu talep ve itirazlara karşı çıkılarak, davanın reddi istenmiş, mahkemece de kesin süreye riayetsizlik nedeniyle isbatlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.
Bilindiği üzere 6100 sayılı HMK"daki süreler, davaların mümkün olabildiğince en kısa sürede sonuçlandırılabilmesi için konulmuş süreler olup,bunlara uyulmamasının müeyyidesi de HMK"nın 324/2 md. de gösterilmiş, mahkemece de buna uygun karar verilmiştir.
Dava açılırken gider avansı adı altında belirli bir ücret yatırtılmakta ise de, bunun yeterli olmaması durumunda, mahkemece yargılama sırasında gerekli ancak eksik gördüğü keşif ya da bilirkişi incelemesi için gerekli ek giderlerin yatırılması o delile dayanan taraftan istenir.Artan bir miktar olursa da nihai kararla birlikte ilgili tarafa iadesine karar verilir.Somut olayımızda başlangıçta yatırılan avansın yeterli olmadığı görülmüş, ancak verilen kesin süre içersinde de yatırılmadığı ve bu durumun yargılamanın uzamasına yol açtığı anlaşılmıştır.(HMK. 120. mad.)
Yine HMK"nın 267. maddesi gereğince mahkemece bilirkişi tek kişi seçilebileceği gibi, gerekçesi gösterilerek üç ya da beş kişi olarak da seçilebilmekte, ancak uygulamada bunun için ayrıca açık bir gerekçe aranmamakta ve bu husus genellikle davanın ve talebin nitelik ve karmaşıklığı gözönünde bulundurularak hakimin takdirine bırakılmaktadır.
Tüm bu açıklanan nedenlerle, davacı vekilince mahkemece usulüne uygun olarak verilen kesin süreye uyulmadığı ve HMK"nın 324. maddesindeki koşullar da oluşmuş olmakla, kesin süreye riayetsizlik nedeniyle mevcut deliller doğrultusunda isbatlanamayan davanın reddine ilişkin verilen karar usul ve yasaya uygun olup onanması gerekirken; aksi düşüncelerle kararın bozulması yönündeki sayın çoğunluk görüşüne katılamıyoruz. 19.04.2015