Taraflar arasındaki “alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İzmir 10. İş Mahkemesi’nce davanın kabulüne dair verilen 01.12.2009 gün ve 2009/345 E., 2009/553 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 22. Hukuk Dairesi’nin 26.12.2012 gün ve 2012/10090 E., 2012/14565 K. sayılı ilamıyla;
(...Davacı işçi iş sözleşmesinin haksız feshi nedeniyle işe iade davası açtığını, kararın kesinleştiğini ve süresi içerisinde işverene başvurduğunu, davalı işveren tarafından işe davet edildiğini, ancak daha önce ödenen kıdem ve ihbar tazminatlarının ödenmesi şartına bağlaması üzerine işbaşı yapmaktan vazgeçtiği belirterek boşta geçen süre ücreti talebinde bulunmuştur.
Davalı işveren, vekili davacının, işe iadesine ilişkin kesinleşmiş mahkeme kararı üzerine 21.08.2009 tarihli işe başlatma ihtarnamesi gönderdiğini ve başvurusu kabul edildiği halde işe başlamadığını, buna göre boşta geçen süre ücretine hak kazanmasının mümkün olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece davacı işe iade davası sonucu yasal süre içinde işe başlamak için başvuruda bulunduğu halde işveren, işe başlatılması halinde önceden ödenen ihbar ve kıdem tazminatlarının ödenmesi gerektiğinin bildirilmesi üzerine işbaşı yapmadığı, davacının yasal süre içerisinde başvurmakla davacı 4857 sayılı Kanun"un 21. maddesine göre boşta geçen süreye ait ücret ve diğer haklara hak kazandığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
İşe iade davası sonunda işçinin başvurusu, işverenin işe başlatmaması ve buna bağlı olarak boşta geçen süreye ait ücret konularında taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
4857 sayılı Kanun"un 21. maddesinin 5. fıkrasına göre, işçi kesinleşen mahkeme kararının kendisine tebliğinden itibaren 10 iş günü içinde işe başlamak için işverene başvuruda bulunmak zorundadır. Aksi halde işverence yapılan fesih geçeri bir feshin sonuçlarını doğurur. Aynı maddenin 1. fıkrasına göre de işveren işe iade için başvuran işçiyi 1 ay içinde işe başlatmak zorundadır. Aksi halde en az 4, en çok 8 aylık ücret tutarında belirlenen iş güvencesi tazminatı ile boşta geçen süreye ait en çok 4 aya kadar ücret ve diğer hakları ödenmelidir.
İşçinin işe iade yönündeki başvurusu samimi olmalıdır. İşçinin gerçekte işe başlamak niyeti olmadığı halde, işe iade davasının sonuçlarından yararlanmak için yapmış olduğu başvuru geçerli bir işe iade başvurusu olarak değerlendirilemez. Başka bir anlatımla, işçinin süresi içinde işe iade yönünde başvurusunun ardından, işverenin daveti üzerine işe başlamamış olması halinde, işçinin gerçek amacının işe başlamak olmadığı kabul edilmelidir. Bu durumda işverence yapılan fesih, 4857 sayılı Kanun"un 21/5. maddesine göre geçerli bir feshin sonuçlarını doğurur. Bunun sonucu olarak da, işe iade davasında karara bağlanan işe başlatmama tazminatı ile boşta geçen süreye ait ücret ve diğer hakların talebi mümkün olmaz. Ancak, geçerli sayılan feshe bağlı olarak işçiye ihbar ve koşulları oluşmuşsa kıdem tazminatı ödenmelidir
İşverenin işe davete dair beyanının da ciddi olması gerekir. İşverenin işe başlatma amacı olmadığı halde işe başlatmama tazminatı ödememek için yapmış olduğu çağrı, gerçek bir işe başlatma daveti olarak değerlendirilemez.
Somut olayda mahkemece verilen işe iade kararı 16.06.2008 tarihinde kesinleşmiştir. Davacı işçi 21.08.2008 tarihinde işe başlatılması için davalı işverene başvurmuştur. Davalı işveren 05.09.2008 tarihinde davacı işçiyi 08.09.2008 tarihinde işe başlaması için davette bulunmuştur. Davalı işverenin işe davet ihtarında işe başlamasının önceden ödenen kıdem ve ihbar tazminatının iadesi şartına bağlanmadığı halde davacı haklı bir neden olmadan işe başlamamıştır. Davacının işe davete icabet etmemesi, iş ilişkisinin devamı ile ilgili talebinde samimi olmadığını, nihai hedefinin boşta geçen süre ücreti olduğunu göstermektedir. Mahkemece davacı işçinin iş sözleşmesinin feshi tarihi ile işe başlamayacağını açıkladığı tarih arasındaki boşta geçen süre ücretine hükmetmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir...)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davalı vekilleri
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu"nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava; ödenmeyen 4 ay boşta geçen sürelere yönelik ücret alacağının tahsili istemine ilişkindir.
Davacı vekili, davacının, davalıya ait işyerinde 07.09.2004-28.02.2006 tarihleri arasında çalışmakta iken hizmet akdinin geçerli ve haklı bir neden olmaksızın davalı tarafından feshedildiğini, akdin feshinden sonra feshin iptali ile işe iadesi talepli açılan davanın İzmir 7.İş Mahkemesinin 23.07.2007 tarih ve 2006/623 Esas, 2007/342 Karar sayılı ilamı ile kabul edildiğini, kararın Yargıtay 9.Hukuk Dairesi"nin 16.06.2007 tarih ve 2007/37141 Esas, 2008/15712 Karar sayılı ilamı ile onanarak kesinleştiğini, davacının kararın tebliğinden sonra 02.09.2008 tarihinde işe başlatılması için başvuruda bulunduğunu, davalının işbaşı yapma başvurusunu, daha önce ödenen ihbar ve kıdem tazminatlarının iadesi koşuluna bağlaması üzerine müvekkilinin işbaşı yapmaktan vazgeçtiğini, işe başlatmanın önceden ödenen ihbar ve kıdem tazminatının iadesi koşuluna bağlanmasının hukuka aykırı olduğunu belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla işe iade kararından sonra süresi içinde işe başlama başvurusu yapan işçiye ödemesi gereken yargılamada geçen 4 aylık ücret ve diğer hakların işçinin işe başlamak için işverene başvurduğu tarih olan 21.08.2008 tarihinden itibaren en yüksek mevduat faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir
Davalı vekili, davacının, işe iadesine ilişkin kesinleşmiş mahkeme kararı üzerine 21.08.2009 tarihli işe başlatma ihtarnamesi gönderdiğini ve başvurusu kabul edildiği halde işe başlamadığını, buna göre boşta geçen süre ücretine hak kazanmasının mümkün olmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, davacı işe iade davası sonucu yasal süre içinde işe başlamak için başvuruda bulunduğu, işe başlatılması halinde önceden ödenen ihbar ve kıdem tazminatlarının ödenmesi gerektiğinin bildirilmesi üzerine işbaşı yapmadığını, yasal süre içerisinde başvurmakla davacı 4857 sayılı Kanun’un 21. maddesine göre boşta geçen süreye ait ücret ve diğer haklara hak kazanmış bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davalı vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece, yukarıda açıklanan nedenlerle karar bozulmuştur.
Yerel mahkemece, önceki gerekçelerle, davanın kabulüne ilişkin hükümde direnilmiştir.
Direnme kararını davalı vekili, temyize getirmektedir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; işverenin işe davetinin şarta bağlı olup olmadığı ile davacının işe iade davetine icabet etmemesinin haklı nedene dayalı olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
4857 sayılı İş Kanununun 21. maddesinin 5. fıkrasına göre işçi, kesinleşen mahkeme kararının kendisine tebliğinden itibaren 10 iş günü içinde işe başlamak için işverene başvuruda bulunmalıdır. Aksi halde işverence yapılan fesih geçerli bir feshin sonuçlarını doğurur. Aynı maddenin 1 fıkrasına göre de işveren, işe iade için başvuran işçiyi 1 ay içinde işe başlatmak zorundadır.
İşçinin işe iade yönündeki başvurusu samimi olmalıdır. İşçinin gerçekte işe başlamak niyeti olmadığı halde, işe iade davasının sonuçlarından yararlanmak için yapmış olduğu başvuru geçerli bir işe iade başvurusu olarak değerlendirilemez. Başka bir anlatımla, işçinin süresi içinde işe iade yönünde başvurusunun ardından, işverenin daveti üzerine işe başlamamış olması halinde, işçinin gerçek amacının işe başlamak olmadığı kabul edilmelidir. Bu durumda işverence yapılan fesih, 4857 sayılı İş Kanununun 21/5. maddesine göre geçerli bir feshin sonuçlarını doğurur. Bunun sonucu olarak da, işe iade davasında karara bağlanan işe başlatmama tazminatı ile boşta geçen süreye ait ücret ve diğer hakların talebi mümkün olmaz. Ancak, geçerli sayılan feshe bağlı olarak işçiye ihbar ve koşulları oluşmuşsa kıdem tazminatı ödenmesi gerekir.
İşverenin işe davete dair beyanının da ciddi olması gerekir, işverenin işe başlatma niyeti olmadığı halde işe başlatmama tazminatı ödememek için yapmış olduğu çağrı, gerçek bir işe başlatma daveti olarak değerlendirilemez.
İşçinin işverene başvurmasıyla birlikte fesih geçersiz olduğuna ve bu itibarla sözleşme feshedilmemişçesine devam ettiğine göre, işçinin işe başlamaması şeklindeki davranışının hukuki ifadesi de “istifa” olmalıdır. Bu durumda işçi on iş günü içinde işverene başvurmakla en çok dört aya kadar boşta geçen süre ücretine, başvuruyla muaccel olacağı için, hak kazanacak ancak işverenin davetine rağmen işe başlamadığı için iş güvencesi tazminatı hakkı doğmayacaktır (Süzek, Sarper, İş Hukuku, 4. Bası, Ankara 2011 s. 934)
Bu açıklamalar doğrultusunda somut olay değerlendirildiğinde, davacının feshin geçersiz olduğu iddiasıyla açmış olduğu işe iade davasının kabulüne ilişkin kararın kesinleşmesi sonucunda, yasal sürede işe başlama isteğini işverene bildirmesi üzerine işverence bir aylık yasal süre içerisinde kendisine işe başlama daveti gönderildiği anlaşılmaktadır. Her ne kadar işverence gönderilen işe başlama davetinde, “… mahkeme kararı gereğince tarafınıza ödenecek miktarla ilgili mahsup işlemi yapılarak 4857 sayılı İş Kanununun 21. Maddesi uyarınca iş sözleşmesinin feshinde tarafınıza peşin olarak ödenen 958,75 YTL kıdem tazminatı, 512,22 YTL; ihbar tazminatı olmak üzere 1.470,97 YTL iade edeceğinizi tarafınıza ihtar ederiz” denilmiş ise de burada, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 21/4 maddesinde yer alan yasal hak hatırlatıldığından davacının işe başlatılması için, önceden ödenen ihbar ve kıdem tazminatlarının ödenmesi gerektiği koşulundan söz edilmez. Bu nedenle, davalı işverenin işe davet ihtarında işe başlama, önceden ödenen kıdem ve ihbar tazminatının iadesi şartına bağlanmadığı halde, davacı haklı bir neden olmadan işe başlamadığı, iş ilişkisinin devamı ile ilgili talebinde samimi olmadığı, nihai hedefinin boşta geçen süre ücreti olduğuna işaret eden ve Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Görüşmeler sırasında bir kısım üyeler, işe iade davası kabul edilen işçinin kararın kesinleşmesinden itibaren 10 gün içinde başvuruda bulunması ile birlikte 4 aylık boşta geçen süreye ilişkin ücret alacağını hak ettiği, bu nedenle ayrıca fiilen işe başlamasına gerek olmadığı için mahkeme kararının sonucu itibariyle doğru olduğu görüşü ileri sürmüş iseler de bu görüş çoğunluk tarafından kabul edilmemiştir.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince belirtilen gerekçeyle BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu"nun 8/son maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 04.12.2013 gününde oyçokluğuyla karar verildi.