Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2013/19-78
Karar No: 2013/1624
Karar Tarihi: 04.12.2013

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2013/19-78 Esas 2013/1624 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2013/19-78 E.  ,  2013/1624 K.

    "İçtihat Metni"

     

    ESAS NO : 2013/19-78
    KARAR NO : 2013/1624 
    MAHKEMESİ : Manavgat 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
    TARİHİ : 08/03/2012
    NUMARASI:2012/13E 17K.

    Taraflar arasındaki “ayıplı mal nedeniyle tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Manavgat 1.Asliye Hukuk Mahkemesi’nce davanın  kabulüne dair verilen 08.12.2009 gün ve 2006/754 E., 2009/811 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi"nin 10.02.2011 gün ve 2010/7911-2011/1566 sayılı ilamı ile;
    (... Davacı vekili, davalı tarafından kendisine teslim edilen domates fidelerinin hastalıklı olmasından dolayı meydana gelen zararının tahsilini talep ve dava etmiştir.
    Davalı vekili, davacıya verilen fidelerin hastalıklı olmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, taraflar arasındaki sözleşmeye göre davacının davalıya teslim ettiği tohumların fide haline getirildikten sonra davacıya tesliminin kararlaştırıldığı, davalının davacıya teslim ettiği domates fidelerinde hastalık olduğu, bilirkişi raporları ve bu raporlara yönelik itirazlar nedeniyle en son Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi öğretim üyelerinden seçilen üç kişilik akademisyen bilirkişiden alınan heyet raporuna göre davacının üretim sonrasında meydana gelen hastalığın davalının teslim ettiği domates fidelerinden kaynaklandığı, oluşan zararın davalı tarafından karşılanması gerektiği belirtilerek, 75.840.-TL’nin davalıdan tahsili suretiyle davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
    2-Davacı vekili, 30.11.2006 tarihli dava dilekçesi ile fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 11.110.-TL zararın tazminini istemiş olup, bu dava açısından ayıp ve zamanaşımı süreleri geçmemiştir. Davacı vekili 20.11.2009 tarihli ıslah dilekçesi ile talep sonucunu ıslah ederek istemini 75.840.-TL"ye yükseltmiş, davalı vekili ise zamanaşımı def"inde bulunmuştur.
    Kısmi dava açılması halinde, sadece dava açılan kısım yönünden zamanaşımının kesilmesi mümkün olup, dava açılmayan alacak miktarı yönünden zamanaşımı süresi işlemeye devam eder. Bu durumda, tarafların tacir olduğu dikkate alınarak TTK"nun 25/4 hükmüne göre, ıslah yoluyla talep edilen miktarın zamanaşımına uğradığı gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır...)
    gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

     TEMYİZ EDEN : Davalı vekili

    HUKUK GENEL KURULU KARARI
     
    Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava, ayıplı mal teslimi nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemine ilişkindir.
    Mahkemece, davanın kabulüne dair verilen karar davalı vekilinin temyizi üzerine, Özel Daire"ce yukarıya metni aynen alınan gerekçe ile bozulmuş, mahkemece “taraflar arasındaki sözleşmenin “eser” niteliğinde olduğu, BK. m.126/b.4 göre, zamanaşımı süresinin 5 yıl olması nedeniyle ıslaha konu alacak miktarının zamanaşımına uğramadığı” gerekçesiyle önceki kararda direnilmiştir.
    Direnme kararını, davalı vekili temyize getirmiştir.
    Kısmi davada, süresi içerisinde ayıp ihbarında bulunulup, dava açılması nedeniyle bu kısma yönelik temyiz itirazları Özel Daire tarafından reddedildiğinden, uyuşmazlık dışıdır.
    Uyuşmazlık;taraflar arasındaki ilişkinin “satım sözleşmesi ” mi yoksa “eser sözleşmesi” mi olduğu; varılacak sonuca göre, ıslaha konu alacağın dava zamanaşımı süresinin dolup dolmadığı, noktasında toplanmaktadır.
    Öncelikle uyuşmazlığa ilişkin hukuki kavramların irdelenmesinde yarar vardır:
    Uyuşmazlığın çıktığı tarihte yürürlükte olan ve uygulanması gereken mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu (BK)"nun 355. maddesinde eser sözleşmesi, istisna akdi olarak adlandırılmış olup, "istisna bir akittir ki onunla bir taraf (mütahhit) diğer tarafın (iş sahibi) vermeyi taahhüt ettiği bir semen mukabilinde bir şey imalini iltizam eder" şeklinde ifade edilmiş; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK)"nun 470. maddesinde de, "Eser sözleşmesi, yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, iş sahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmedir." şeklinde tanımlanmıştır.
    Satım akdi ise, 818 sayılı BK"nun 182/1.maddesinde "satım bir akittir ki onunla satıcı, satılan malı alıcının iltizam ettiği semen mukabilinde alıcıya teslim ve mülkiyetini ona nakleylemek borcunu tahammül eder" şeklinde ifade edilmiş;  6098 sayılı TBK"nun 207/1. maddesinde de "...satıcının, satılanın zilyetlik ve mülkiyetini alıcıya devretme, alıcının ise buna karşılık bir bedel ödeme borcunu üstlendiği sözleşmedir." şeklinde tanımlanmıştır.
    Eser sözleşmesinin unsurları 818 sayılı Borçlar Kanunu"na göre bir şey imali; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"na göre bir eser meydana getirme, eser ve iş bedelidir. Satım akdinin unsurları da satılan mal, satış bedeli ve tarafların anlaşmasıdır.
    Eser sözleşmesinde yüklenici faaliyette bulunmak suretiyle bir sonucu gerçekleştirmektedir. Meydana getirme (imal) unsuru eser sözleşmesi ile satış sözleşmesi arasındaki en önemli farktır. Satış sözleşmesinde satıcı sözleşmenin yapıldığı sırada hazır olan bir şeyi, eser sözleşmesinde ise yüklenici iş sahibinin siparişi üzerine kendisinin meydana getirdiği şeyi bir bedel karşılığında teslim etmeyi üstlenmektedir.
    Nitekim, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu"nun 24.04.1978 gün ve E:3, K:4 sayılı ilâmının gerekçesinde, sözleşmede emek unsurunun değil de nesne teslimi üstün ise eser sözleşmesi değil, satış sözleşmesinin söz konusu olacağı belirtilmek suretiyle, ayırt edici unsurun imal (meydana getirme) olgusu olduğu vurgulanmıştır.
    Öğretide de satımı, eser sözleşmesinden ayırmada farklı ölçütler kullanılmakla birlikte ağırlıklı bir görüşe göre, malzeme unsuru ön planda ise satım sözleşmesi, emek unsuru ön planda ise eser sözleşmesi bulunduğu kabul edilmektedir (Mustafa Alper Gümüş:Borçlar Hukuku, Özel Hükümler, 2.Bası, Vedat Kitapçılık, İstanbul 2012, Sahife:8-9; Aydın Zevkliler/K.Emre Gökyayla:Borçlar Hukuku, Özel Borç İlişkileri, 13.Bası, Turhan Kitabevi, Ankara 2013, Sahife:475 vd.; Murat Aydoğdu/Nalan Kahveci:Türk Borçlar Hukuku, Özel Borç İlişkileri, 1.Baskı, İleri, İzmir 2013, Sahife:659; Kenan Tunçomağ:Borçlar Hukuku, Özel Borç İlişkileri, Cilt II, Fakülteler Matbaası, İstanbul 1974, Sahife:505 vd.; Haluk Tandoğan:Borçlar Hukuku, Özel Borç İlişkileri, Cilt:II, Vedat Kitapçılık, İstanbul 2010, Sahife:42 vd.).
    Somut olayda; taraflar arasında 10.07.2006 tarihli “sebze fidesi yetiştirme sözleşmesi” imzalanmıştır. Bu sözleşme ile davalı, davacının verdiği tohumları kendi seralarında ekip, dikilme aşamasına kadar fide haline getirip, fideleri teslim etmeyi, bir bedel karşılığında üstlenmiştir. Sözleşmede davalı satıcı, davacı alıcı olarak gösterilmiş ise de; bu hal sözleşmenin satım akdi olarak kabulü için yeterli değildir.
    Zira, 1086 sayılı HUMK"nın 76, 6100 sayılı HMK"nın 33. maddesine göre Hakim Türk Kanunları ve Hukukunu re"sen uygulayacağından maddi vakıaları ileri sürüp ispatlamak taraflara, hukuki vasıflandırma hakime aittir. Bu durumda davalı belirli bir bedel karşılığında emek ve becerisini kullanarak davacının verdiği tohumları ekip, sulamak, budamak, ilaçlamak gibi faaliyetlerde bulunarak fide haline getirip teslim etmeyi üstlendiğinden, taraflar arasındaki ilişki satım değil eser sözleşmesi olduğunun kabulü gerekir.
    Bu durum karşısında, eser sözleşmesinde ayıplı ifadan doğan hakların tabi olduğu zamanaşımı süresinin ne olduğuna da değinmek gerekir.
    BK"nun 363.maddesinin 1.fıkrasında; yapılan şeyin kusurlu olmasından dolayı iş sahibinin haiz olduğu hakların, alıcının haklarının tabi olduğu zamanaşımına bağlı olduğu açıklanmış; aynı maddenin 2. fıkrasında ise, gayrimenkul inşaatına ait kusurlardan dolayı iş sahibinin yükleniciye ve inşaata iştirak eden mimar ve mühendise karşı açacağı davanın, teslim tarihinden itibaren beş (5) yıllık zamanaşımına tabi olduğu hükme bağlanmıştır. Bu madde, eser sözleşmelerinde, yapılan şeyin kusurlu, diğer bir ifade ile ayıplı olması halinde dolayı iş sahibinin yükleniciye karşı açacağı davaların zamanaşımı süresini göstermektedir. Maddenin 2.fıkrası taşınmaz inşaatı ile ilgili olduğundan, 1.fıkranın taşınır mallarla ilgili olduğu anlaşılmaktadır. Birinci fıkranın gönderme yaptığı BK"nun 207/1.maddesinde taşınır malların satımında ayıba karşı tekeffülden dolayı açılacak her türlü davanın, teslim tarihinden itibaren bir (1) yıl geçmekle zamanaşımına uğrayacağı hükmü yer almaktadır. Aynı maddenin son fıkrasında, satıcı alıcıyı iğfal etmiş ise bir (1) yıllık zamanaşımından yararlanamayacağı açıklanmıştır. Mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu (eTTK)"nun 25/4. maddesinde de, BK"nun 207.maddesindeki zamanaşımı süresinin tacirler arasındaki ticari satışlarda altı (6) ay olduğu hükmüne yer verilmiştir.
    BK"nun 126.maddesine 4.fıkra eklenmeden önce, eser sözleşmelerinde, yapılan şeyin kusurlu olmasından dolayı iş sahibinin yükleniciye karşı açacağı davaların zamanaşımı hakkında BK"nun yukarıda açıklanan 363.maddesi ve dolayısıyla BK"nun 207.maddesi ile eTTK.nun 25/4. maddesi hükümleri; eser sözleşmelerinden dolayı açılacak diğer davaların zamanaşımı süresi hakkında da, BK"nun 125.maddesi hükmü uygulanmakta idi.
    1.1.1957 tarihinde yürürlüğe giren 29.6.1956 günlü ve 6763 sayılı "Türk Ticaret Kanununun Mer"iyet ve Tatbik Şekli Hakkında Kanun"un 41.maddesi ile BK"nun 126.maddesine eklenen 4.fıkrada ise; "...müteahhidin kasıt veya ağır kusuru ile akdi hiç veya gereği gibi yerine getirmemiş ve bilhassa ayıplı malzeme kullanmış veya ayıplı bir iş meydana getirmiş olması sebebiyle açılacak davalar hariç olmak üzere, istisna aktinden doğan bütün davalar" beş (5) yıllık zamanaşımı süresine bağlanmıştır. Bu fıkrada (istisna akdinden doğan bütün davalar) denildiği için, artık eBK"nun 363.maddesinin uygulanma olanağı kalmamıştır. Müteahhidin kasıt veya ağır kusuru ile akdi hiç veya gereği gibi yerine getirmemiş ve bilhassa ayıplı malzeme kullanmış yahut ayıplı bir iş meydana getirmiş olması sebebiyle açılacak davalar bu fıkra hükmünden hariç tutulmakla, bu gibi, davaların BK"nun 125.maddesindeki on (10) yıllık zamanaşımına tabi tutulması istenmiştir. Böylece eser sözleşmelerinden dolayı açılacak davalar, yüklenicinin kasıt veya ağır kusuru bulunması halinde on (10) yıl, diğer hallerde beş (5) yıllık zamanaşımına tabi tutulmuştur. BK"nun 126/4. maddesi, ayıplı işlerden dolayı açılacak davaları da kapsamına aldığından, 1.1.1957 tarihinden itibaren BK"nun 363 ve dolayısıyla BK"nun 207 ve eTTK"nun 25/4.maddelerinin uygulanması mümkün değildir. Kanun metninin, yorumu gerektirmeyecek bir şekilde açık olması halinde, yasama çalışmalarında geçen sözlere bakılarak, kanun metnine aykırı düşecek bir yoruma başvurulamaz. BK"nun 126.maddesine 4.fıkra eklenmesi TBMM. Adliye Encümeni"nde kabul edilmiştir. Adliye Encümeni raporunda; şirket, vekalet, komisyon, acentalık, tellallık ve eser sözleşmelerinden doğan davaların on yıllık uzun bir zamanaşımına tabi olmasının doğru olmadığı belirtilerek, bu gibi davaların beş yıllık zamanaşımına tabi tutulmasının doğru olacağı benimsenmiştir. TBMM. Genel Kurulu"nda da, bu madde, üzerinde müzakere açılmadan kabul edilmiştir. Adliye Encümeni raporundaki sözlere bakılarak, eser sözleşmelerindeki on yıllık zamanaşımı süresinin beş yıla indirildiği, BK"nun 363.maddesindeki bir ve beş yıllık zamanaşımı sürelerinin uygulanmasına devam edilmesi gerektiği yolundaki bir görüş, BK"nun 126/4. maddesindeki "istisna aktinden doğan bütün davalar" şeklindeki açık kanun hükmüne aykırı olduğu gibi, bu fıkradan hariç tutulan kasıt veya ağır kusurla ayıplı eser meydana getirilmesi halinde on yıllık zamanaşımı süresinin uygulanmasını öngören hüküm ile de bağdaşmaz.
    Nitekim, aynı ilke Hukuk Genel Kurulu"nun 03.04.1963 gün ve E:T-47, K:11; 06.01.1968 gün ve E:1966/T-1728, K:6; 31.10.1984 gün ve E:1982/15-1053, K:1984/891; 22.03.1995 gün ve E:1995/15-31, K:1995/196 sayılı ilamlarında da benimsenmiştir (Öğretideki tartışmalar ve aksi yöndeki görüşler için bakınız. Mustafa Alper Gümüş:Borçlar Hukuku, Özel Hükümler, 1.Bası, Vedat Kitapçılık, İstanbul 2010, Sahife:139 vd.;Haluk Tandoğan:Borçlar Hukuku, Özel Borç İlişkileri, Cilt:II, Vedat Kitapçılık, İstanbul 2010, Sahife:222 vd.;Kenan Tunçomağ:Borçlar Hukuku, Özel Borç İlişkileri, Cilt II, Fakülteler Matbaası, İstanbul 1974, Sahife:536 vd.;Cevdet Yavuz:Türk Borçlar Hukuku, Özel Hükümler, 4.Bası, Beta, İstanbul 1996, Sahife:481 vd.).
    Eldeki davada hukuki ilişki eser sözleşmesi niteliğinde olduğundan, uygulanması gereken zamanaşımı süresi de, 818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 126/b.4 maddesine göre, beş (5) yıldır. Olayda teslim ile ayıbın tespit edilip alacağın muaccel olduğu 24.08.2006 gününden 20.11.2009 ıslah tarihine kadar beş (5) yıllık zamanaşımı süresi geçmediğinden, yerel mahkemenin zamanaşımı süresine ilişkin direnme kararı yerindedir.
    Ne varki, yerel mahkemece hükmedilen tazminat miktarına yönelik temyiz itirazları bozma nedenine göre Özel Daire tarafından incelenmediğinden, bu yöne ilişkin inceleme yapılmak üzere dosya Özel Daire"ye gönderilmelidir.
    SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle direnme uygun bulunduğundan, davalı vekilinin yerel mahkemece hükmedilen tazminat miktarına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 19. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440/1 maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 04.12.2013 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

     

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi