Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 12. Hukuk Dairesince;
“Dava, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 46. maddesi uyarınca hâkimin kararından dolayı hazine aleyhine açılan tazminat istemine ilişkindir.
1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununu ek ve değişiklikleri ile birlikte tümüyle yürürlükten kaldıran, 12.01.2011 tarih ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, 01 Ekim 2011 tarihinde yürürlüğe girmiş ve “Hâkimin Hukuki Sorumluluğu” başlığı altında yer verilen düzenlemeyle, 46 ilâ 49. maddelerinde sorumluluk sebepleri, yargılamada görevli mercii, dava dilekçesine dair özel yöntem ve davanın reddi halinde verilecek cezaya dair özel hükümler getirmiş, hâkimlerin hukukî sorumluluğuna ilişkin yeni bir sistem benimsemiştir.
Ayrıca 6110 sayılı Kanunun 12.maddesiyle 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununa 93/A maddesi eklenmiştir. Bu maddede: “Hâkim ve savcıların bir soruşturma, kovuşturma veya davayla ilgili olarak yaptıkları işlem, yürüttükleri faaliyet veya verdikleri her türlü kararlar nedeniyle; ancak Devlet aleyhine tazminat davası açılabileceği, kişisel kusur, haksız fiil veya diğer sorumluluk sebeplerine dayanılarak da olsa hâkim veya savcı aleyhine tazminat davası açılamayacağı, Devlet aleyhine açılacak tazminat davasının, ancak dava konusu işlem, faaliyet veya kararın dayanağı olan soruşturma sonucunda verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın veya kamu davası açılmış ise kovuşturma sonucunda verilen hükmün ya da dava sonunda verilen hükmün kesinleştiği tarihten itibaren bir yıl içinde açılabileceği” düzenlemesine yer verilmiştir.
GÖREV: İcra hukuk mahkemesi hâkiminin fiil ve kararlarından dolayı tazminat davası açıldığından ve bu mahkemenin temyiz mercii de dairemiz olduğundan, davaya bakmaya ilk derece mahkemesi sıfatıyla dairemiz görevli bulunmaktadır.
HUSUMET: 2802 sayılı Kanunun 93/A maddesinde; “Hâkim ve savcıların bir soruşturma, kovuşturma veya davayla ilgili olarak yaptıkları işlem, yürüttükleri faaliyet veya verdikleri her türlü kararlar nedeniyle ancak Devlet aleyhine tazminat davası açılabilir” denilmekte, 6100 sayılı HMK’nun 46. maddesinin 1. fıkrasında da; “Hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı aşağıdaki sebeplere dayanılarak Devlet aleyhine tazminat davasıaçılabilir” hükmü yer almaktadır. Bu hükümlere göre hâkimlerin yargısal faaliyetlerinden kaynaklanan zararlardan dolayı ancak Devlet aleyhine tazminat davası açılabilecektir. Davacı davasını Adalet Bakanlığı aleyhine açmış ise de; HMK.nun 124/3 maddesi uyarınca davalının Maliye Hazinesi olduğu kabul edilmiştir.
İHBAR: 6100 sayılı Kanunun 48. maddesinin 2. fıkrasının; “Mahkeme, açılan tazminat davasını, ilgili hâkime resen ihbar eder” emredici hükmü gereği, dava, kararı veren hâkim Ülkü Sevinç’e resen ihbar edilmiştir.
HARÇ VE GİDER AVANSI: HMK’nun 120. maddesinin 1. fıkrasında “Davacı, yargılama harçları ile her yıl Adalet Bakanlığınca çıkarılacak gider avansı tarifesinde belirlenecek olan tutarı, dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorundadır.” Hükmü yer almaktadır. Davacı HMK’nun 120. maddesi gereği dava açarken yatırması gereken harç ve gider avansını yatırmıştır.
ÖN İNCELEME: Dava dilekçesi ihbar olunan ile davalıya, davalı vekilinin cevap dilekçesi davacı vekiline tebliğ edilmiş, ihbar olunan cevap dilekçesi vermiş, davacı vekili ise cevaba cevap dilekçesi sunmuştur.
VEKALET: HMK.nun 74. maddesi uyarınca, vekilin işbu tazminat davasını açabilmesi için, vekâletnamesinde açık yetki bulunması gerektiği halde davacı vekilince sunulan vekâletnamede özel yetki bulunmadığından, davacı vekiline “hâkimin fiili sebebiyle Devlet aleyhine tazminat davası açma” yetkisini içeren vekâletname sunması hususunda tensip tutanağının tebliği tarihinden itibaren iki hafta kesin süre verilmiş, verilen sürede özel yetki içeren vekaletname sunulmuştur.
SÜRE : 2802 sayılı Kanunun 93/A maddesinin 2. fıkrasında; “Devlet aleyhine açılacak tazminat davası, ancak dava konusu işlem, faaliyet veya kararın dayanağı olan… hükmün kesinleştiği tarihten itibaren bir yıl içinde açılabilir” düzenlemesi yer almaktadır. Burada öngörülen bir yıllık süre, “hak düşürücü” nitelikte olup, mahkemece re’sen nazara alınması gerekmektedir.
Somut olayda davacının zararına dayanak olarak gösterilen Tokat İcra Hukuk Mahkemesinin 2008/304 Esas, 2010/30 Karar sayılı kararı Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 2010/10269 Esas, 23102 Karar sayılı ilamı ile onanmış, taraflar karar düzeltme yoluna başvurmadığından 23.11.2010 tarihinde kesinleşmiştir. İş bu dava ise 1 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra 26.11.2012 tarihinde açılmıştır. Bu nedenle ön inceleme duruşması yapmadan, dosya üzerinden davanın usulden reddine karar verilmiştir. Dava usulden reddedildiğinden ve HMK’nun 49. maddesinde usulden red halinde disiplin para cezası öngörülmediğinden disiplin para cezasına hükmedilmemiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlere, kararın dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, dosyadaki kanıtlara ve heyetin takdirine göre;
1.Dava, 2802 Sayılı Kanunun 93/A maddesinde belirlenen 1 yılık hak düşürücü süre içinde açılmadığından usulden reddine,
2.HMK.nun 49. maddesi uyarınca dava usulden reddedildiğinden, disiplin para cezasına hükmedilmesine yer olmadığına,
3.492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 32,40 TL başvurma harcı yerine 21,15 TL alınmış olduğundan eksik kalan 11,25 TL başvurma harcı ile 32,40 TL maktu karar ve ilam harcı, peşin alınan 1.559,25 TL harçtan düşülerek, arta kalan 1.515,60 TL harcın karar kesinleştiğinde ve istek halinde ödeyene iadesine,
4.Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
5.HMK’nun 333. maddesi gereği, hükmün kesinleşmesinden sonra, davacı tarafından yatırılan gider avansından kullanılmayan kısım kalması halinde, iadesine karar verilerek, tebliğ gideri avanstan karşılanmak suretiyle iade kararının davacıya tebliğine,
6.Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 7. maddesinin 2. fıkrasına göre davalı yararına hesaplanan 2.640,00 TL maktu vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine…”
Dair oybirliği ile verilen 08.03.2013, gün ve 2012/6-2013/4 sayılı kararın davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine kararın süresinde temyiz edildiğinin anlaşılmasından ve dosyadaki tüm kâğıtların okunmasından sonra gereği düşünüldü:
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Davacı 6100 sayılı HMK 46. maddesine dayanarak yargısal faaliyetten dolayı devlet aleyhine tazminat davası açmıştır.
Mahkemece, yukarıda başlık bölümüne alınan gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu’nda yapılan görüşmeler sırasında işin esasına geçilmeden önce, 6100 sayılı HMK’nun 137- 142. maddeleri dikkate alındığında, ön inceleme ve ön inceleme duruşması yapılmadan, davada hak düşürücü sürenin incelenerek karara bağlanmasının(HMK. m. 142) usulü bozma nedeni yapılıp yapılmayacağı hususu önsorun olarak tartışılmıştır.
İlk derece mahkemesi sıfatıyla 12.Hukuk Dairesi’nce yapılan işlemlere bakıldığında; Mahkeme’nin tensip tutanağı uyarınca, dava dilekçesi ve ekleri ihbar olunanlara tebliğ edilmiş; davalı vekilinin ve ihbar olunanın cevap dilekçesi davacıya, davacının cevaba cevap dilekçesi de ihbar olunana tebliğ edilmiş ve dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda hak düşürücü sürenin geçtiğinden bahisle davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Önsorunun aşılması için, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Medeni Yargılama hukukumuza getirilen yeni bir müessese olan “ön inceleme” üzerinde durmak gerekmektedir.
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, ilk derece yargılamasını aşamalara ayırmıştır. Bu aşamalar:
a) Dilekçelerin karşılıklı verilmesi,
b) Ön inceleme,
c) Tahkikat,
d) Sözlü yargılama,
e) Hüküm
olmak üzere beş aşamadan oluşmaktadır.
Hukuk Muhakemeleri Kanunun “Dördüncü Bölüm”ünde düzenlenen ön incelme aşamasının amacı, tahkikat aşamasına geçmeden önce gerekli hazırlıkların yapılması, yargılamanın gereksiz yere uzamasını engellemek, tarafların yargılamada gerekli hazırlığı davanın başında yapmasını sağlamak olduğu kabul edilmektedir. (Pekcanıtez, H./ Atalay O./Özekes M.: Medeni Usul Hukuku, 14. Bası, Yetkin Yayınları, Ankara 2013, s.564,565,578). Gerçekten konuyla ilgili düzenlemelere göz atıldığında, 6100 sayılı HMK’nun 137. maddesinde, ön incelemenin kapsamı; 138. maddesinde ön inceleme aşamasında dosya üzerinden dava şartları ve ilk itirazlar hakkında verilecek kararlar; 139. maddesinde ön inceleme duruşmasına davet ve 140. maddesinde yapılması zorunlu olan ön inceleme duruşması düzenlenmiştir.
6100 sayılı HMK ön incelemenin kapsamı başlıklı 137. maddesinde; dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra ön inceleme yapılacağı, 138. madde dikkate alınarak, öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar verileceği, dava şartları ve ilk itirazlar hakkında gerektiği takdirde mahkeme kararını vermeden önce, bu konuda tarafları ön inceleme duruşmasında dinleyebileceği, ön inceleme duruşmasında tarafların iddia ve savunmaları kapsamında, uyuşmazlık konularını tam olarak belirleyebileceği, hazırlık işlemleri ile tarafların delillerini sunmaları ve delillerin toplanması için gereken işlemleri yapacağı, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği davalarda, onları sulhe veya arabuluculuğa teşvik edeceği ve bu hususların tutanağa geçirileceği belirtilmiştir. Ön inceleme duruşmasında dava şartları ve ilk itirazlar ile sınırlı olmak üzere tanık dinleme, belge inceleme, bilirkişi görüşü alma, keşif yapma ve yemin teklif etme gibi işlemlerin yapılması öngörülmektedir.
HMK m. 137/2’de “ön inceleme tamamlanmadan ve gerekli kararlar alınmadan tahkikata geçilemeyeceği ve tahkikat için duruşma günü verilemeyeceği” düzenlenmiştir. Bu düzenleme emredici nitelikte bir düzenlemedir. Gereksiz duruşmalara ilişkin uygulamadaki eski alışkanlıkların devam etmesinin kesin olarak önüne geçilmesi amacıyla Kanun koyucu, ön inceleme aşaması tamamlanmadan ve bu aşamada alınması gereken kararlar alınmadan tahkikat aşamasına geçilmesini ve tahkikat için duruşma günü belirlenmesini kesin bir ifade ile yasaklamıştır (Pekcanıtez/ Atalay/Özekes age, s.574).
6100 sayılı HMK’nun 142.maddesinde ne süreler hakkında verilecek karar düzenlemiştir.
Söz konusu maddede ön inceleme duruşması tamamlandıktan sonra, hâkim tahkikata başlamadan önce, hak düşürücü süreler ile zamanaşımı hakkındaki itiraz ve def"ileri inceleyerek karara bağlayacağı düzenlenmiştir.
Madde metni dikkate alındığında süreler hakkındaki kararın ön inceleme duruşması tamamlandıktan sonra ancak tahkikata başlamadan önce hak düşürücü süreler ile zamanaşımı hakkındaki itiraz ve def’ileri inceleyerek nazara bağlayacağı düzenleme altına alınmıştır.
Bu açıklamalar nazara alındığında; dilekçelerin karşılıklı verilmesi aşaması tamamlandıktan sonra, öncelikle dosya üzerinden dava şartları ve ilk itirazların incelenerek bu konularda olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi; dosya üzerinden karar verilemeyen dava şartları ile ilk itirazlar hakkında karar verilmek ve diğer ön inceleme işlemlerini yapmak üzere tarafların ön inceleme duruşmasına davet edilmesi, 6100 sayılı HMK 137 ve 140 maddelerine göre ön inceleme duruşmasında gerekli usul işlemleri yapıldıktan ve öninceleme duruşmasının tamamlanmasından sonra, yine aynı Kanun’un 142. maddesi uyarınca, tahkikata başlanmadan önce, hak düşürücü süreler ile zamanaşımı hakkındaki itiraz ve def’ilerin incelenerek karara bağlanması gerekir. Somut olayda Kanun’un bu emredici düzenlemesine rağmen ön inceleme ve ön inceleme duruşması yapılmadan dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu davanın hak düşürücü süre içinde açılmadığından davanın usulden reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygun bulunmamış, bu nedenle hükmün bozulması gerekmiştir.
S O N U Ç : Davacının temyiz itirazlarının kabulü ile Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın, yukarıda açıklanan nedenle 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz istemlerinin şimdilik incelemesine yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 6110 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 12. Maddesi ile 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu’na eklenen 93/A-5 fıkrası ve 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440.maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 27.11.2013 gününde oybirliği ile karar verildi.