Esas No: 2013/21-444
Karar No: 2013/1593
Karar Tarihi: 27.11.2013
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2013/21-444 Esas 2013/1593 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Bursa 2. İş Mahkemesi
TARİHİ : 01/11/2012
NUMARASI : 2012/317-2012/596
Taraflar arasındaki “sigortalılık süresinin tespiti” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Bursa 2. İş Mahkemesi"nce davanın kabulüne dair verilen 02.06.2010 gün ve 2009/1076 E. 2010/387 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 21. Hukuk Dairesi"nin 30.04.2012 gün ve 2010/11418 E. 2012/6887 K. sayılı ilamı ile;
(…Dava; davacının vergi kaydının başladığı, 05.05.1994 tarihi itibari ile 1479 sayılı Yasa"ya tabi olarak Esnaf Bağ-Kur sigortalılığının başladığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece; davanın kabulüne karar verilmişse de bu sonuç usul ve yasaya uygun değildir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacının 05.05.1994 tarihinden beri devam eden vergi kaydı, 03.01.1996 tarihinden beri devam eden oda kaydı ve 14.07.1994 tarihinden beri devam eden sicil kaydı bulunduğu, davacının oğlunun 17.08.2009 tarihinde Bursa Yenişehir Devlet Hastanesi"ne müracaat ederek tedavi olması ve bu durumun hastanece davalı Kuruma bildirilmesi sonucu yapılan incelemede davacının vergi kaydına istinaden 01.10.2008 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere 02.12.2009 tarihinde tescilinin yapıldığı, bu tarihten önce davacının kayıt ve tescil için müracaatının bulunmadığı anlaşılmaktadır.
01.04.1972 tarihinde yürürlüğe giren 1479 sayılı Yasa"nın 24. maddesinde zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı için esnaf sicili veya kanunla kurulu meslek kuruluşu kaydı aranırken 04.05.1979 tarihinde yürürlüğe giren 2229 sayılı Yasa ile 1479 sayılı Yasa’nın 24. maddesinin öngördüğü meslek kuruluşlarına kayıtlı olma koşulu kaldırılmış sadece yasanın temel ilkesi olan kendi ad ve hesabına çalışma koşulu getirilmiş, 20.04.1982 tarihinde yürürlüğe giren 2654 sayılı Yasa ile 1479 sayılı Yasa"nın 24. maddesi değiştirilerek zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı için gelir vergisi mükellefi olması şartı getirilmiş ancak gelir vergisinden muaf olanlar için meslek kuruluşuna kayıtlı olma yeterli görülmüş, 22.03.1985 tarihinde yürürlüğe giren 3165 sayılı Yasa ile 24. madde değiştirilerek zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı için vergi kaydı veya esnaf sicil kaydı veya oda kaydının bulunması yeterli görülmüş, 02.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4956 sayılı Yasa ile 24. madde değiştirilerek zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı için gelir vergisi mükellefi olma şartı getirilmiş ancak gelir vergisinden muaf olanlar için esnaf sicil kaydı ve oda kaydının bir arada bulunması yeterli görülmüştür.
Hizmet akdi ile bir işverene bağlı olarak çalışan 506 sayılı Kanuna tabi sigortalıların primleri işverence karşılandığından söz konusu Kanunun 79. maddesinde sigortalılara işverene karşı hizmet tespiti davası açarak bildirim dışı çalışmaların tespitini sağlama imkanı tanınmıştır. 1479 sayılı Kanuna tabi Bağ-Kur sigortalılarının bir işvereni olmadığı ve kendi sigorta primlerini bizzat kendileri Kuruma yatırmakla yükümlü oldukları için 506 sayılı Kanundan farklı olarak 1479 sayılı Kanunda sigortalının hizmet tespiti davası açmasına imkan tanınmamış olmakla birlikte sigortalılığa esas vergi kaydının bulunduğu geçmiş sürelere kanun koyucu çıkardığı kanunlarla zaman zaman bir hak tanıyarak bu sürelerin sigortalılık süresi olarak değerlendirilmesi imkanını getirmiştir.
İşte bu amaçla ilk defa 14.04.1982 tarihli 20.4.1982 tarihinde yürürlüğe giren 2654 sayılı Yasa ile 1479 sayılı Yasaya eklenen Ek Geçici 13. maddede 1479 sayılı Kanun ve aynı kanunda değişiklik yapan kanunlara göre sigortalılık niteliği taşıdıkları halde bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar kayıt ve tescilini yaptırmamış olanların sigortalılık hak ve mükellefiyetlerinin bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte başlayacağı, bu kanuna göre kayıt ve tescil edilmek kaydı ile 1.10.1972-20.4.1982 tarihleri arasında vergi kaydı bulunanların bu kanunun yürürlük tarihinden itibaren bir yıl içinde yazılı olarak müracaatta bulunmak, borçlanma tutarını bu kanunun yürürlük tarihinden itibaren iki yıl içinde ödemek şartıyla bu süreleri hizmetten saydıracakları, 14.3.1985 tarihli 22.3.1985 tarihinde yürürlüğe giren 3165 sayılı Yasa ile eklenen Ek Geçici 16. maddesinde Ek Geçici 13. maddede belirtilen iki yıllık ve bir yıllık sürenin bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren yeniden başlayacağı, 24.7.2003 tarihli 2.8.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4956 sayılı Yasa ile eklenen Geçici 18. maddesinde bu kanuna göre sigortalılık niteliği taşıdıkları halde 4.10.2000 tarihine kadar kayıt ve tescil edilmeyenlerin sigortalılık hak ve mükellefiyetlerinin 4.10.2000 tarihinde başlayacağı, bu kanuna göre zorunlu sigortalı olarak tescil edilen sigortalıların bu kanunun yürürlük tarihinden itibaren altı ay içinde Kuruma yazılı olarak başvurmaları, 20.4.1982-4.10.2000 tarihleri arasında vergi kayıtlarını belgelemeleri ve prim borçlarını tebliğ tarihinden itibaren bir yıl içinde ödemeleri halinde bu sürelerin hizmetten saydırabilecekleri, 1.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Yasanın Geçici 8. maddesinde ise bu kanunun 4. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (4) numaralı alt bendi hariç diğer alt bentlerine göre sigortalılık niteliği taşıdıkları halde bu kanunun yürürlük tarihine kadar kayıt ve tescilini yaptırmayanların sigortalılık hak ve yükümlülüğünün bu kanunun yürürlük tarihi olan 1.10.2008 tarihinden başlayacağı, ancak bu kanunun 4. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1) ve (3) numaralı alt bentlerine göre sigortalı sayılanlardan bu kanunun yürürlük tarihinden itibaren sigortalılıkları başlatılanların 4.10.2000-1.10.2008 tarihleri arasında vergi kayıtları bulunması halinde bu kanunun yürürlük tarihinden itibaren 6 ay içinde talepte bulunmaları, tebliğ tarihinden itibaren 6 ay içinde borçlanma tutarının tamamını ödemeleri halinde bu süreleri hizmetten saydırabilecekleri bildirilmiştir.
Somut olayda; davacının oğlunun 17.08.2009 tarihinde Bursa Yenişehir Devlet Hastanesi"ndeki tedavisi nedeni ile hastanenin bildiriminden önceki döneme ilişkin 1479 sayılı Yasa"ya tabi Esnaf Bağ-Kur sigortalısı olmak için kayıt ve tescil talebinin, ayrıca prim ödemesinin bulunmadığı anlaşılmakla mahkemece davanın reddine karar vermek gerekirken, yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum"un bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır...)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, 1479 sayılı Kanuna tabi zorunlu sigortalılık süresinin tespiti istemine ilişkindir.
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin maliki olduğu araçla kendi adına nakliyecilik işi yapmakta olduğunu, 05.05.1994 tarihinden itibaren vergi kaydının bulunduğunu, vergi mükellefiyetinin halen devam ettiğini, ayrıca 14.07.1994 tarihinden itibaren Bursa Esnaf ve Sanatkarlar Odası üyesi, 03.01.1996 tarihinden itibaren de Y. Şoförler ve Otomobilciler Odasının faal üyesi olduğunu, bu üyeliklerinin de halen devam ettiğini beyan ederek, müvekkilinin vergi kaydının başladığı 05.05.1994 tarihinden itibaren Bağ-Kur sigortalısı sayılması gerektiğinin tespitini talep ve dava etmiştir
Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) vekili cevap dilekçesinde; davacının belirtilen kurumlarda üyelik kaydı bulunmakla birlikte çalışmasını - sigortalılığını kuruma bildirmediğinden kurum sigortalısı sayılamayacağını ayrıca, davanın kamu düzenine ilişkin olması sebebiyle resen araştırma yapılması gerektiğini, davanın açılmasına müvekkili kurumun sebebiyet vermediğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Yerel mahkemece, 1479 sayılı Kunun’un 26. maddesi ile sigortalı olmak hak ve yükümlülüğünden vazgeçilemeyeceği, ve kaçınılamayacağı, bu kanuna göre sigortalı sayılanların sigortalı sayıldıkları tarihten itibaren 3 ay içinde kuruma başvurarak kayıt ve tescillerini yaptırmak zorunda oldukları, kayıt ve tescilini yaptırmayan sigortalıların kurumca resen kayıt ve tescil edileceklerinin hüküm altına alındığını, bu Kanunla 20.04.1982 tarih ve 2654 sayılı Kanun ile eklenen Ek Geçici 13. maddede tescilleri yapılmamış ancak sigortalılık niteliği taşıyanlar yönünden Kanun’un tanıdığı hak ve mükellefiyetlerin 2654 sayılı Kanun’un yürürlük tarihi olan 20/04/1982 tarihinden başlatılacağının öngörüldüğü, bu Kanun maddeleri karşısında davacının Bağ-Kur sigortalısı sayılması için yasanın öngördüğü vergi kaydı meslek odası kaydı, ve esnaf sicil kaydı mevcut olduğundan davacının vergi kaydının başladığı 05.05.1994 tarihinden itibaren zorunlu Bağ-Kur sigortalısı sayılması gerektiği gerekçesiyle davacının, 05.05.1994 tarihinden itibaren zorunlu Bağ-Kur sigortalısı sayılması gerektiğinin tespitine dair verilen karar, davalı SGK vekilinin temyizi üzerine, Özel Daire tarafından yukarıda açıklanan gerekçelerle bozulmuş, mahkemece, davacının, Bağ-Kur sigortalısı sayılması için Kanun’un öngördüğü vergi kaydı, meslek odası kaydı ve esnaf sicil kaydının mevcut olduğu, özellikle vergi kaydının kişinin kendi adına bağımsız çalıştığının karinesi olduğu, Kurumca davacının resen kayıt ve tescilinin yapılması gerektiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme hükmü, davalı SGK vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Uyuşmazlık, davacının 01.10.2008 tarihinde önceki sürelerde 1479 sayılı Kanun’a tabi zorunlu sigortalı olarak kabulünün mümkün olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
Bilindiği üzere, sosyal güvenlik hakkı, temel insan haklarından olup, uluslararası hukuk normları ile Anayasalarda güvence altına alınmıştır. Ülkemizin ekonomik, sosyal ve kültürel değişimi sosyal güvenlik haklarına olumlu yansımakla birlikte, kimi zaman bu hakları sınırlayıcı düzenlemelere gidildiği de görülmektedir.
Öncelikle belirtilmelidir ki, dava; 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanun’unun 4/1-b bendi kapsamındaki sigortalılara ilişkindir, ancak 5510 sayılı Kanun’un geçiş hükümlerini düzenleyen Geçici 7. maddesinde yer alan “Bu Kanun’un yürürlük tarihine kadar 17/07/1964 tarihli ve 506 sayılı, 02/09/1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17/10/1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanunla mülga 17/10/1983 tarihli ve 2926 sayılı, 08/06/1949 tarihli ve 5434 sayılı Kanunlar ile 17/07/1964 tarihli ve 506 sayılı Kanunun geçici 20"nci maddesine göre sandıklara tabi sigortalılık başlangıçları ile hizmet süreleri, fiilî hizmet süresi zammı, itibarî hizmet süreleri, borçlandırılan ve ihya edilen süreler ve sigortalılık süreleri tabi oldukları kanun hükümlerine göre değerlendirilir.” hükmü uyarınca, davanın yasal dayanağının 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu olduğu belirgindir.
Uyuşmazlığın çözümü, sigortalılık niteliğini taşıdıkları halde Bağ-Kur"a kayıt ve tescil yaptırmamış olanlar hakkında 1479 sayılı Kanunda öngörülen düzenlemelerin irdelenmesini zorunlu kılmaktadır.
1479 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, zorunlu sigortalılık şemsiyesi altına en son alınan “esnaf ve sanatkarlar ve diğer bağımsız çalışanlara”, Kanunda yazılı sosyal güvenlik hükümlerini uygulama amacını taşımakta olup, 26. madde ile sigortalı olma hak ve yükümlülüğünden vazgeçilemeyeceği ve kaçınılamayacağını, bu Kanuna göre sigortalı sayılanların, sigortalı sayıldıkları tarihten itibaren üç ay içinde Kuruma başvurarak kayıt ve tescil yaptırmalarının zorunlu olduğunu, aksi durumda Kurum tarafından resen tescil işleminin yapılacağı hükme bağlanmıştır.
22.3.1985 tarihinde yürürlüğe giren 3165 sayılı Kanun ile 1479 sayılı Kanun’un 24. maddesinde yapılan değişiklikte; “gerçek ve götürü usulde gelir vergisi mükellefi olanlar, Esnaf ve Sanatkarlar Siciline kayıtlı bulunanlar veya kanunla kurulu meslek kuruluşuna usulüne uygun kayıtlı bulunanlar” dan, gelir vergisi mükellefi olanlar, mükellefiyetin başlangıç tarihinden, gelir vergisinden muaf olanlar ile vergi kaydı bulunmayanlar da Esnaf ve Sanatkarlar Siciline veya kanunla kurulu meslek kuruluşlarına kayıt oldukları tarihten itibaren kendiliğinden sigortalı sayılmışlardır.
Buna karşın, 1479 sayılı Kanunda sigortalılık hak ve mükellefiyetlerinin belirli tarihlerden başlatılmasını zorunlu kılan düzenlemelere de yer verilmiş ve 1479 sayılı Kanunda, 506 sayılı Kanun’un 79/10. maddesine paralel nitelikte bir düzenleme bulunmadığı için, kural olarak hizmet tespiti davası açılmasının mümkün olmadığını dikkate alan yasa koyucu, sigortalılık niteliğini taşıdıkları hâlde Kuruma tescil edilmemiş kişilere zaman zaman kendi ad ve hesaplarına bağımsız çalıştıkları süreleri borçlanma ve bu sürelerin sigortalılık süresi olarak değerlendirilmesi olanağını tanımıştır.
Belirtilen düzenlemelerden ilki olan ve 20.04.1982 tarih ve 2654 sayılı Kanun ile 1479 sayılı Kanun’a eklenen “Tescilini yaptırmayanlar hakkında yapılacak işlemler” başlıklı Ek Geçici 13. madde hükmünde, tescilleri yapılmamış ancak sigortalılık niteliğini taşıyanlar yönünden Kanunun tanıdığı hak ve mükellefiyetlerin 2654 sayılı Kanunun yürürlük tarihi olan 20.4.1982 tarihinden başlatılacağı öngörülmüştür.
Borçlanma imkanı sağlayan ikinci düzenleme ise, 04.10.2000 tarihinde yürürlüğe giren 619 sayılı KHK’nin Geçici 1. maddesinde:
“Bu Kanuna göre sigortalılık niteliği taşıdıkları halde bu Kanun Hükmünde Kararnamenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar kayıt ve tescilini yaptırmamış olan sigortalıların sigortalılık hak ve mükellefiyetleri bu Kanun Hükmünde Kararnamenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren başlar. Ancak, 1479 sayılı Kanuna göre zorunlu sigortalı olarak tescil edilmiş olmak kaydıyla, 20.4.1982 tarihinden bu Kanun Hükmünde Kararnamenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar vergi dairelerine kayıtlı olarak kendi nam ve hesabına bağımsız çalıştıklarını belgeleyen sigortalıların, vergiye kayıtlı bulundukları süreler, bu süreye ilişkin primleri, ödeme tarihinde bulundukları gelir basamağı prim tutarı üzerinden ödemek kaydıyla sigortalılık süresi olarak değerlendirilir.”
Şeklinde düzenlenmiş, ancak bu düzenleme Anayasa Mahkemesi’nin 08.08.2001 tarihinde yürürlüğe giren 26.10.2000 günlü kararı uyarınca tüm hükümleriyle iptal edilmiştir.
Bu iptal sonrasında benzer bir düzenleme 02.08.2003 tarihli Resmî Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 4956 sayılı Kanun’un 47. maddesi ile 1479 sayılı Kanuna eklenen Geçici 18. maddesinde:
“Bu Kanuna göre sigortalılık niteliği taşıdıkları halde 4.10.2000 tarihine kadar kayıt ve tescilini yaptırmamış olan sigortalıların sigortalılık hak ve mükellefiyetleri 4.10.2000 tarihinden itibaren başlar. Ancak, bu Kanuna göre zorunlu sigortalı olarak tescil edilmiş olanların sigortalılıkları, bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren altı ay içinde Kuruma yazılı olarak başvurmaları ve 20.4.1982-4.10.2000 tarihleri arasındaki vergi kayıtlarını belgelemek ve belgelenen bu sürelere ilişkin olarak 49 uncu ve ek 15 inci maddelere göre hesaplanacak prim borçlarının tamamını, tebliğ tarihinden itibaren bir yıl içinde, ödeme tarihinde bulundukları gelir basamağının yürürlükte olan prim tutarı üzerinden ödemek kaydıyla bu süreler sigortalılık süresi olarak değerlendirilir.” şeklinde getirilmiştir.
Yine benzer bir düzenleme 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanunun Geçici 8. maddesinde ise;
“Bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (4) numaralı alt bendi hariç diğer alt bentlerine göre sigortalılık niteliği taşıdıkları halde bu Kanunun yürürlük tarihine kadar kayıt ve tescillerini yaptırmayanların sigortalılık hak ve yükümlülüğü bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren başlar. Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (4) numaralı alt bendine göre sigortalı sayılanların hak ve yükümlülüğü ise 7 nci maddenin birinci fıkrasının (b) bendine göre başlar.
Ancak, bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1) ve (3) numaralı alt bentlerine göre sigortalı sayılanlardan bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren sigortalılıkları başlatılanların, bu Kanunun yürürlük tarihi ile 4/10/2000 tarihi arasında geçen vergi mükellefiyet süreleri bulunmak kaydıyla, sigortalının bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren 6 ay içinde talepte bulunması halinde, vergi mükellefiyet sürelerinin tamamı için 80 inci maddenin ikinci fıkrasının (a) bendine göre talep tarihindeki prime esas kazancının % 32’si üzerinden borçlanma tutarı hesaplanır ve sigortalıya tebliğ edilir. Sigortalının kendisine tebliğ edilen borçlanma tutarının tamamını tebliğ tarihinden itibaren 6 ay içinde ödemesi halinde, bu süreler sigortalılık süresi olarak değerlendirilir. Sigortalıya tebliğ edilen borç tutarının bu süre içerisinde tam olarak ödenmemesi halinde bu süreler sigortalılık süresi olarak değerlendirilmez ve ödenen tutar bu Kanunun 89 uncu maddesine göre iade edilir.” şeklindedir.
5510 sayılı Kanun’un Geçici 8. madde düzenlemesinde öngörülen başvuru süresi 02.04.2009 günü mesai bitimi itibariyle sona ermiştir.
Somut olayın incelenmesinde; davacının, 05.05.1994 tarihinden itibaren vergi, 03.01.1996 tarihinden itibaren oda kaydı mevcut olduğu, 02.12.2009 tarihli giriş bildirgesi ile kayıt ve tescil talebinde bulunduğu, bu tarihten önce Kuruma herhangi bir başvurusu veya prim ödemesi bulunmadığı, Kurumca 5510 sayılı Kanunun Geçici 8. maddesi uyarınca sigortalılığının 01.10.2008 tarihinden itibaren başlatıldığı anlaşılmaktadır.
Yukarıda yapılan açıklamaların ışığında; davacının Kuruma tescil için başvurduğu 02.12.2009 tarihinde yürürlükte bulunan düzenlemelere bakıldığında, sigortalılık hak ve yükümlülüklerinin 01.10.2008 tarihinde başlatılmasına ilişkin 5510 sayılı Kanun’un Geçici 8. Maddesine göre süre 01.10.2008 tarihinden önce Kuruma kayıt ve tescili bulunmayan sigortalıların sigortalılıkları 01.10.20008 tarihinden itibaren başlayacağından, bu kapsamda 01.10.2008 tarihinden önce Kuruma kayıt ve tescilli bulunmayan davacının sigortalılığının anılan tarihten başlatılmasına ilişkin Kurum işlemi yerindedir.
Öte yandan; davacının Geçici 8. maddenin 2. cümlesinde öngörülen ve 01.10.2008 tarihi öncesi döneme ait vergi kaydı bulunan dönemler için borçlanma imkanı sağlayan hükmünden yararlanmak için, maddede belirtilen süre içinde Kuruma müracaatı veya borçlanma iradesini ortaya koyacak şekilde herhangi bir prim ödemesi bulunmadığından, süresinde borçlanma talebinde bulunmayan davacının, geriye dönük olarak vergiye kayıtlı olduğu süreleri borçlanması ve buna dayalı olarak sigortalılığının tespitine de yasaca olanak bulunmamaktadır.
O halde, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 8/3. fıkrası uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 27.11.2013 gününde oybirliği ile karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.