Taraflar arasındaki “Tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Milas 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce davanın reddine dair verilen 31.03.2010 gün ve 2007/213 E – 2010/152 K sayılı kararın incelenmesi davacı tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 30.11.2011 gün, 2010/10995 E. – 2011/12812 K. sayılı ilamı ile;
‘‘…Dava, 6831 sayılı Orman Kanununa muhalefet dolayısıyla ağaçlandırma gideri istemine ilişkindir. Mahkemece; istemin reddine karar verilmiş, karar davacı vekili tarafından temyiz olunmuştur.
Davaya konu edilen olay nedeniyle davalı hakkında Milas Sulh Ceza Mahkemesinin 2006/231 E. ve 2007/185 K. sayılı dosyasında kamu davası açılarak mahkûmiyet kararı verildiği ve dosyanın Yargıtay "da temyiz aşamasında olduğu anlaşılmaktadır. Borçlar Kanunu’nun 53. maddesi düzenlemesine göre; hukuk hâkimi ceza mahkemesinin kararı ile bağlı değilse de, olgu belirlenmesi ve mahkûmiyet kararları ile bağlıdır. Somut olayın niteliği de gözetilerek yerel mahkemece, ceza davasının kesinleşmesinin beklenmesinde varılacak sonuç bakımından yarar olduğu anlaşılmaktadır. Şu halde, anılan ceza dosyasının kesinleşmesi beklenmeli ve oluşacak sonuca göre karar verilmelidir. Bu yönün gözetilmemiş olması doğru görülmemiş, bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir..."
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu"nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava; 6831 sayılı Orman Kanununa muhalefet dolayısıyla ağaçlandırma gideri istemine ilişkindir.
Davacı Milas Orman İşletme Müdürlüğü vekili, davalı E. hakkında orman alanını işgal ve faydalanma suçundan dolayı dava açıldığını, davalının eylemi nedeniyle orman yönetiminin uğradığı 6.955,65 TL ağaçlandırma giderinin olay tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; müvekkilinin ormana zarar vermediğini, babasından kalan taşınmazı tek başına kullandığını, açılan davanın haksız olduğunu bildirip davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece; dava konusu alanda kesme eyleminin bulunmadığı, diri örtü temizliği ve tahribatın olmadığı, davalı hakkında ağaçlandırma gideri tazminatına hükmedilmesinin mümkün bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı vekilinin temyizi üzerine, Özel Daire’ce yukarıda açıklanan nedenlerle karar bozulmuştur.
Yerel Mahkemece; ceza dosyasının beklenilmesinde yarar bulunmadığı belirtilerek önceki karardaki gerekçeler genişletilmek suretiyle direnme kararı verilmiş, direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; Yerel mahkemece, davaya konu somut olayın niteliği ve Mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 53. maddesi gözetilerek, davalı hakkında açılan ceza davasının kesinleşmesinin beklenilmesinde varılacak sonuç bakımından yarar bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Bilindiği üzere; olayda uygulamaya yeri bulan, mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 53. maddesinde “Hakim, kusur olup olmadığına yahut haksız fiilin faili temyiz kudretini haiz bulunup bulunmadığına karar vermek için ceza hukukunun mesuliyete dair ahkamiyle bağlı olmadığı gibi, ceza mahkemesinde verilen beraat karariyle de mukayyet değildir. Bundan başka ceza mahkemesi kararı, kusurun takdiri ve zararın miktarını tayin hususunda dahi hukuk hakimini takyit etmez.” hükmü yer almakta ve kural olarak bağımsızlık ilkesi benimsenmektedir.(Aynı ilkeler 6098 sayılı Türk Borçlar kanunu 74. maddesinde düzenlenmiştir.)
Hukuk hâkiminin kural olarak ceza mahkemesinin kararı ile bağlı olmadığı ancak aynı olay nedeniyle ceza yargılamasında hükme dayanak alınan maddi olgular ile bağlı olduğu yargısal uygulamada yerleşik biçimde kabul edilmiştir.
Buna göre bir eylemin davalı tarafından gerçekleştirildiği tespit edilmişse bunun suç teşkil edip etmemesi hukuk hâkimini bağlamayacakken, davalı tarafından gerçekleştirilmediğinin tespitine ilişkin ceza mahkemesi kararı ise maddi vakıa açısından hukuk hâkimini bağlayacaktır.
Somut olay yönünden maddi vakıanın (davalının açma mı, yoksa işgal suçunu mu işlediğinin) tespiti için ceza mahkemesi kararının varlığı önem arz etmekte ise de, uyap kayıtlarından bozmaya konu ceza mahkemesi kararında davalı eyleminin işgal ve faydalanma olarak nitelendirildiği ve eylemine uyan 6831 sayılı yasanın 93/1–2 maddesi uyarınca ertelemeli ceza verildiği, kararın bu şekilde 17.01.2013 tarihinde onanarak kesinleştiği anlaşılmaktadır. Bu durumda ceza mahkemesi kararının beklenilmesine gerek bulunmamaktadır.
Açıklanan gerekçelerle, ceza davasında verilen kararın kesinleşmiş olması nedeniyle beklenmesine gerek olmadığı, direnme kararının bu yönüyle usul ve yasaya uygun olduğundan onanması gerekmiştir.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan ilave gerekçelerle ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440/III maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 15.11.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.