18. Hukuk Dairesi 2014/19989 E. , 2015/8380 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Dava dilekçesinde, Kamulaştırma Yasasının 4650 Sayılı Yasayla değişik hükümleri uyarınca, ... sayılı taşınmazın kamulaştırma bedelinin tespiti ve idare adına tescili istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasal gerektirici nedenlere ve özellikle kanıtların takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre sair temyiz itirazları yerinde değildir.
Ancak;
1-Yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre, genellikle her ürün çeşidinin bir kez münavebeye alınması gerektiği ve aynı kamulaştırma kapsamında Daireye intikal eden ve temyiz incelemesi yapılan 2014/4285 Esas 2014/9757 Karar, 2014/4267 Esas 2014/9754 Karar, 2014/4262 Esas 2014/9753 Karar (Hadim Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/294 Esas 2013/1071 Karar, 2012/309 Esas 2013/1080 Karar, 2012/319 Esas 2013/1109 Karar) sayılı dosyalarda; dava konusu taşınmazların değerlendirilmesinde buğday, taze fasulye, patates, buğday münavebesi uygulanmak suretiyle değerlendirme yapıldığı, Dairece buğdayın iki kez münavebeye alınmasının doğru olmadığı, buğday, taze fasulye, patates münavebesi uygulanması gerektiğinden bahisle bozma yapıldığı dikkate alınarak, eldeki dosyada da belirtilen şekilde değerlendirme yapılması gerekirken, buğday, domates, buğday münavebesi uygulayan ve buğdayı iki kez değerlendirmeye alan rapora göre karar verilmesi,
2-2942 sayılı Kanunun 4650 sayılı Kanun ile değişik 11. maddesinin 1.fıkrasının (f) bendi uyarınca, bilirkişi kurulu arazi niteliğindeki taşınmazın kamulaştırma (dava) tarihindeki mevki ve şartlarına göre ve olduğu gibi kullanılması halinde getireceği net gelirini esas tutarak bedelin tespitinde etkili olacak bütün nitelik ve unsurları ve her unsurun ayrı ayrı değerini belirtmek suretiyle ve ilgililerin de beyanını dikkate alarak gerekçeli bir değerlendirme raporuna dayalı olarak değerini tespit etmelidir.
Yargıtayın yerleşmiş uygulamalarında ise özel ve dikkate alınması gereken haklı bir neden bulunmadıkça tarım arazilerinin olduğu gibi kullanılması halinde getireceği net gelir üzerinden bilimsel yöntemle yapılacak değerlendirmede münavebeye alınacak ürünler, kapama meyve bahçesi değerlendirmesinde ise kapamaya dahil edilen meyveler için ayrı ayrı dekar başına elde edilecek ortalama verimine, üretim giderine ve toptan satış fiyatına ilişkin olarak ciddi istatistiki bilgilere dayalı olduğu bilinen o yerdeki gıda, tarım ve hayvancılık müdürlüğü verilerinin esas alınması aranmaktadır. Buna göre; gıda, tarım ve hayvancılık ilçe müdürlüğünden dosyaya getirtilen veriler dikkate alındığında, dekar başına ortalama verim miktarı kiraz için 875 kg, erik için 700 kg ve elma için 1095 kg olduğu halde bilirkişi raporunda bu verilere uyulmadan ve verilerden ayrılmayı gerektiren nedenler varsa bunlarda açıklanmadan değerlendirme yapılması ve ayrıca sulu şartlarda erik, armut ve elmanın dekar başına ortalama üretim giderleri (gider kalemleri ayrı ayrı gösterilmek suretiyle) dosyaya getirtilerek bu yönden de rapordaki verilerin uygunluğunun denetlenmemesi,
3-Kamulaştırılan taşınmazda bulunan enkazın alınması mal sahibinden istenemez, başka bir ifade ile taşınmaz maliki enkazı almaya zorlanamaz.Takdir komisyonu enkazın mal sahibine ait olduğunu belirtmiş, mal sahibi de buna itiraz etmemiş ve dava konusu yapmamış ise enkaz değeri tespit edilerek kamulaştırma bedelinden düşülmesi gerekir. Böyle bir durum yoksa enkaz, belirlenen bedelden düşülemez. Mahkemece enkazın akıbetinin araştırılması, kim tarafından alındığının saptanması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, bu konuda hiçbir inceleme yapılmadan enkaz bedelini düşen bilirkişi raporunun hükme esas alınması,
4-Anayasa Mahkemesi 1. Bölümünün 19.12.2013 tarih ve 2013/817 sayılı kararında; kamulaştırma bedelinin tespiti için açılan davada uzun süren bir yargılama sonunda, dava tarihi itibarıyla belirlenen bedele hükmedilmesinin Anayasanın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiği kabul edilerek mal sahibine tazminat ödenmesi gerektiği belirtilmiş, Kanun koyucu da; bu hak ihlalini dikkate alarak, 6459 sayılı Kanunun 6. maddesiyle 2942 sayılı Kanunun 10. maddesine eklenen fıkrada (yürürlük tarihi 30.04.2013) kamulaştırma bedelinin tesbiti için açılan davanın dört ay içinde sonuçlandırılmaması halinde, tespit edilen bedele bu sürenin bitiminden itibaren faiz uygulanmasına ilişkin düzenleme getirmiştir.
Her ne kadar, getirilen bu faiz hükmü maddi hukuka ilişkin olup, aynı yasanın 29. maddesi gereğince yayımı tarihinden sonra açılacak davalara uygulanması gerekir ise de; 30.04.2013 tarihinden sonra açılacak davalar için yapılan bu düzenleme ile Anayasa Mahkemesinin makul süreyi aşan yargılamanın hak ihlali oluşturduğuna ilişkin kararı birlikte değerlendirildiğinde, 30.04.2013 tarihinden önce açılmış ve henüz kesinleşmemiş kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescili davalarında öngörülen dört aylık yargılama süresinin makul süre kabul edilerek, hakkaniyet gereğince taşınmaz malikinin zararının giderilmesi amacıyla Kamulaştırma Kanununun 27. maddesi uyarınca tespit edilen ve davalılara ödenen bedel düşüldükten sonra davalılar adına bankaya yatırılan kamulaştırma bedelinin hükümle birlikte davalılara ödenmesine karar verildiği gözetilerek bu fark bedele dava tarihinden itibaren dört aylık sürenin bitiminden karar tarihine kadar faiz uygulanması gerekirken, 30.04.2013 tarihinden itibaren faize hükmedilmesi ve faizin karar tarihine kadar devam edeceğinin kararda gösterilmemesi,
Doğru görülmemiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 14.05.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.