1. Hukuk Dairesi 2014/19324 E. , 2017/983 K.
"İçtihat Metni"
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, mirasbırakan çekişme konusu 2 parsel sayılı taşınmazda bulunan iki katlı evini ve arsasını mirasçısından mal kaçırmak amacıyla eşi olan davalıya satış suretiyle devrettiğini, temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, davalı adına olan tapu kaydının iptali ile miras payı oranında adına tescile karar verilmesini istemiştir.
Davalı, bedelini ödemek suretiyle taşınmazları satın aldıklarını, miras bırakanın tedavi giderlerini karşılamak amacıyla satış yaptığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; temlikin mal kaçırma iradesiyle değil, davalı ile evlenme karşılığı yapıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla, Tetkik Hakimi ..."in raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü
-KARAR-
Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre; davacının temyiz itirazı yerinde değildir. Reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı 6.20.-TL. bakiye onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 01.03.2017 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
-KARŞI OY-
Dava; muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil davasıdır.
./..
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Dosya içeriğine, toplanan delillere göre; mirasbırakanın 1968 doğumlu yeğeni davacıyı 1978 yılında evlat edindiği, 1960 doğumlu ikinci eşi davalı ile 15.05.1991 tarihinde evlendiği, dava konusu taşınmazın 10.01.1994 tarihinde satış suretiyle davalıya temlik edildiği anlaşılmaktadır. Temlik tarihinde davacı, yurtdışından emekli olup taşınmazı satmasını haklı gösteren ciddi, zorunlu ve makul sebebi bulunmamaktadır. Davalıda temlik tarihinde ev hanımı olup, taşınmazı satın alabilecek ekonomik gücü yoktur. Taşınmazın akit tarihindeki değeri ile gerçek değeri arasında da fark vardır. Mahkemece taşınmazın davalı ile evlenme karşılığı verildiği gerekçesiyle dava reddedilmişse de bu gerekçe dosya kapsamına uygun değildir. Zira, temlik evlilikten 3 yıl sonra yapıldığı gibi, davalı da böyle bir savunma da bulunmamıştır. Davalı tanığı Ahmet, davalının murisin çocuğu olmadığı için onunla evlendiğini, çocuğu olduğunu bilseydi evlenmeyeceğini zira çocuğu olmayan biri ile evlenmek istediğini beyan etmiş, davalı tanığının bu beyanı dahi temlikin muvazaalı olduğunu ispatlamaktadır.
Belirlenen bu olgular ve deliller karşısında murisin yaptığı temlikte gerçek amacının satış olmayıp bağış olduğu ve davacıyı miras hakkından yoksun bırakmayı amaçladığı sonucuna varılmaktadır. Hal böyle olunca, görünürdeki satış akdinin muvazaa nedeniyle gizlenen bağın akdinin de şekil noksanlığı yönünden geçersiz bulunduğu dikkate alınıp, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, davanın reddine karar verilmesi doğru değildir.
Yukarıda açıklanan gerekçelerle sayın çoğunluğun onama görüşüne katılmıyoruz.