21. Hukuk Dairesi 2015/10192 E. , 2016/3741 K.
"İçtihat Metni"
Davacılar murisinin iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalılar vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre, davalılar vekillerinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava 02.03.2012 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu ölen sigortalının hak sahiplerinin maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece; olay tarihinde sigortalının ücretinin 1.600,00-TL olduğuna ilişkin davacı taraf beyanı esas alınmak suretiyle tazminatın hesaplandığı 24.11.2014 günlü hesap bilirkişi raporu hükme esas alınmak suretiyle, davacı eş ile çocuklardan bakımından maddi tazminat isteminin kabulüne, sigorta tahsisleri zararı karşıladığından, davacı çocuk bakımından maddi tazminat isteminin reddine, davacıların manevi tazminat istemlerinin ise kısmen kabulüne karar verilmiş ve bu karar süresinde davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Manevi tazminatın takdirine ilişkin yerel mahkeme kararı isabetlidir. Maddi tazminatın belirlenmesinde ise hataya düşüldüğü görülmektedir.
Kusurun aidiyeti ve oranı ile sürekli iş göremezlik oranı uyuşmazlık konusu değildir. Uyuşmazlık, tazminatın belirlenmesi noktasında toplanmaktadır. Tazminatın saptanmasında ise; zarar ve tazminata doğrudan etkili olan işçinin net geliri, bakiye ömrü, hak sahipleri bakımından destek süre ve oranları ile karşılık kusur oranları, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından hak sahiplerine bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değeri gibi tüm verilerin hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde öncelikle belirlenmesi gerektiği tartışmasızdır.
Gerçekten, Yerel Mahkemenin hükmüne esas aldığı 24.11.2014 günlü hesap bilirkişi raporunda, sigortalının ücretinin asgari ücretin 2,28 katı düzeyinde olduğunun kabulü ile hak sahiplerinin maddi tazminatın belirlendiği anlaşılmaktadır.
.../...
İş kazası sonucu ölüm nedeniyle hak sahiplerinin maddi tazminatının hesaplanmasında, gerçek ücretin esas alınması koşuldur. Öte yandan, gerçek ücretin ise; işçinin kıdemi ve yaptığı işin özelliği ve niteliğine göre işçiye ödenmesi gereken ücret olduğu, işyeri veya sigorta kayıtlarına geçmiş ücret olmadığı Yargıtay’ın yerleşmiş görüşlerindendir.
İş kazası sonucu ölen sigortalının vasıflı işçi olduğu dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden belli olmaktadır. İş yeri kayıtlarındaki ücreti ise asgari ücrettir. Öte yandan vasıflı işçinin asgari ücretle ya da bu civarda bir ücretle çalışmasının hayatın olağan akışına ve yaşam deneyimlerine uygun düşmeyeceği açıktır. Bu nedenle yerel mahkemece, davacın asgari ücretin üzerinde bir ücret ile çalışacağının kabulü ile olay tarihinde davacının emsali işçilerin ücretinin araştırılmasına gidilmesi isabetlidir. Ancak davacının emsali işçinin, olay tarihindeki ücretine ilişkin olarak, aylık ücretin 1.600,00-TL olduğuna ilişkin davacı beyanına değer verilerek ve bu ücretin gerçek ücret kabulü ile tazminatın hesaplanması isabetli olmamıştır. Sendikanın bildiriminin TİS uygulaması olan işyerleri ve sendikalı işçiler bakımından emsal teşkil edeceği açıktır. Hal böyle olunca emsal ücretin gerçek ücret olduğunun kabulü ile hak sahiplerinin tazminatlarının hesaplanması gerekirken, somut verilere dayanmayan davacı beyanına itibar edilerek asgari ücretin 2,28 katı ile tazminatın hesaplanması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Yapılacak iş, davacı işçinin, tecrübeli bir oto tamir ustası olarak asgari ücretle çalışmayacağı, ücretin gerçek ücret olduğu kabul edilerek, hak sahiplerinin tazminatını yeniden hesaplatmak, hesaplanan bu zarardan Kurumca bağlanan gelirlerin ilk peşin değerinin rücu edilebilecek kısmını indirmek, usuli kazanılmış haklar gözetilerek sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
O halde, davalılar vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul olunmalı ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılara iadesine, 08.03.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.