Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2014/17765
Karar No: 2017/952
Karar Tarihi: 28.02.2017

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2014/17765 Esas 2017/952 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2014/17765 E.  ,  2017/952 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL



    Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vasisi vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 28.02.2017 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı ... ve vekili Avukat ... geldiler, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davacı ... vekili Avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

    -KARAR-

    Dava, ehliyetsizlik hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
    Davacı, kayden paydaşı olduğu 131 ada 13 parsel sayılı taşınmazdaki 2/5 payını 10.03.2006 tarihinde satış suretiyle davalıya temlik ettiğini, işlem tarihinde davalının ehliyetsiz olduğunu ileri sürerek, tapu iptali ve tescile karar verilmesini istemiştir.
    Davalı vasisi vekili, anılan işlemin davalı kısıtlı lehine sonuç doğuran kazandırıcı bir işlem olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, temlik tarihinde davalının ehliyetsiz olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 131 ada 13 parsel sayılı taşınmazın 4/5 payı davacı adına kayıtlı iken 2/5 payını 19.02.2006 tarihinde 12.000-TL bedelle satış suretiyle davalıya temlik ettiği, davalı ...’in ... Sulh Hukuk Mahkemesi"nin 05.03.2010 tarih, 2010/20-61 E-K sayılı kararıyla 4721 sayılı TMK"nun 405. maddesi uyarınca kısıtlandığı, ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/121 E sayılı dosyasına ibraz edilen 29.06.2012 tarihli Adli Tıp raporunda davalının 09.06.2006 tarihinde akıl hastalığı nedeniyle fiil ehliyetine haiz olmadığının belirtildiği, aynı raporda 1998, 2001 ve 2005 tarihlerinde de davalının akıl sağlığının yerinde olmadığına dair görüş bildirildiği anlaşılmaktadır.

    ./..




    Bilindiği üzere, 9.3.1955 tarih ve 22/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında özetle, “…hukuki muamelenin hükümsüzlüğü iddiası objektif hüsnüniyet kaidelerine aykırı olduğu takdirde dinlenmez, zira bir hakkın suistimali durumuna girer ve kanuni himayeden mahrum olur.” denmektedir.
    Türk Medeni Kanununun 2.maddesi hukuk sistemimiz bakımından çok önemli iki prensibi açıklar. Bunlardan birincisi, her somut olayda hakların kullanılmasının kapsam ve içeriğini sınırlayan “objektif iyi niyet” ikincisi ise, hakların kötü kullanılmasının sonucunu gösteren ve bunun hukuk tarafından korunmayacağını bildiren “hakkın kötüye kullanımı yasağı” dır.
    Hakkın kötüye kullanıldığı savunma olarak ileriye sürülmüş olmasa dahi bu husus def’i değil itiraz olarak kabul edildiğinden, dava dosyasından anlaşılan böyle bir durumu hakim resen göz önüne almak zorundadır(Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun .4/11/1964 gün 1964/2-953 Esas ve 1964/640 K. sayılı ilamı ile 14.2.1951 tarih ve 1949/17 E, 1951/1 K. sayılı; 8/11/1991 tarih 1990/4 Esas, 1991/13 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararları)
    Objektif iyiniyet olarak da tanımlanan ve dürüstlük kuralını düzenleyen TMK.’nun 2.maddesi, bütün hakların kullanılmasında dürüstlük kuralı çerçevesinde hareket edileceğini ve bir kimsenin başkasını zararlandırmak ya da güç duruma sokmak amacıyla haklarını kötüye kullanmasını yasanın korumayacağını belirtmiştir. Aynı maddenin ikinci fıkrasın da düzenlenen, hakkın kötüye kullanılması yasağı kuralının amacı, hakime özel ve istisnai hallerde (adalete uygun düşecek şekilde) hüküm verme olanağını sağlamaktadır.
    Bir hakkın kullanılmasının açıkça adaletsizlik oluşturduğu, gerçek hakkın tanınması ve bireyin korunması için tüm hukuki yolların kapalı bulunduğu zorunluluk hallerinde, TMK.nun 2. maddesi uygulama alanı bulur ve olağanüstü bir imkan sağlar; haksızlığı düzeltici, yasadaki kuralları tamamlayıcı fonksiyonunu yerine getirir (25.1.1984 T. 1983/3 E., 1984/1 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı).
    Dürüstlük kuralı, bir kimseden dürüst bir insan olarak beklenen davranışı ifade eder. Bir davranışın bu nitelikte olup olmadığı, toplumda geçerli ahlak ölçülerine gelenek ve göreneklere, karşılıklı uygulana gelen teamüllere ve hakları sağlayan ilişkilerin amacına göre tayin edilir.
    Diğer yandan, hakkın kötüye kullanılıp kullanılmadığı belirlenirken; o kişinin hakkın kullanılmasında geçerli ve haklı bir yararının varlığı, hakkın kullanılmasının sağlayacağı yarar ile başkalarına vereceği zarar arasında aşırı oransızlığın olmaması, bir kimsenin kendi ahlaka aykırı davranışına dayanmaması ve uyandırılan güvene aykırı davranışta bulunmaması gibi ölçütler hakkın kötüye kullanılıp kullanılmadığını belirler.
    Bir hakkın, objektif iyi niyet kurallarına aykırı olarak kullanılması suretiyle başkasına bir zarar vermesi, hakkın kötüye kullanımını oluşturur. Bu durum da hak sahibinin başkasını zarar verme amacıyla hareket etmiş olup olmadığını araştırmaya gerek yoktur. Önemli olan, başkasına zarar verme kastı değil, fakat hakkın objektif iyi niyet kurallarına aykırı olarak kullanılması sonucunda başkasının zarar görmüş olmasıdır.
    Hakkın kötüye kullanımının genel yaptırımı, hukuk düzeninin her hangi bir hakkın objektif iyiniyet kurallarına aykırı olarak kullanılmasını korumamasıdır. Bu, bir kimsenin hakkını objektif iyi niyet kurallarına aykırı olarak kullanmakla gerçekleşmesini arzuladığı amacın ya da hukuki sonucun elde edilmesini sağlayacak imkanlardan yoksun bırakılması demektir.
    Diğer taraftan, kullanılan hak soyut değil somut olaylara dayanmalıdır.
    Hak sahibinin hakkını kullanmada iyi ya da kötü niyetli olduğunu saptamak kullananın iç dünyası ile ilgili olduğundan bunu belirlemek oldukça güçtür. Ancak bunun belirlenmesi her somut olaydaki durum gözetilerek dışa yansıyan olgulara göre belirlenmelidir.

    ../...




    Somut olayda; davacı, her ne kadar işlem tarihinde davalının hukuki ehliyete haiz olmadığını iddia ederek eldeki davayı açmış ise de, 19.03.2006 tarihli resmi akitte davaya konu taşınmazın 2/5 payın satış değerinin 12.000-TL olarak gösterildiği, 23.04.2014 tarihinde yapılan keşif sonrası dosyaya ibraz olunan 26.05.2014 tarihli inşaat bilirkişi raporunda, çekişmeli taşınmaz üzerinde üç katlı betonarme binanın bulunduğu, taşınmazın tamamının bina ve zemin değerinin toplamda 50.651,17 TL olduğu belirtilmiştir.
    Bu durumda; yukarıda ayrıntılı olarak açıklanan hukuki ve maddi olgular bir bütün olarak değerlendirildiğinde, davalının işlem tarihinde hukuki ehliyete haiz olsaydı dahi taşınmazın 2/5 payının resmi akitte gösterilen değere yakın bir değerde satışa konu edileceği dikkate alındığında, davacının dava açma hakkının davalıyı zararlandırma amacıyla kötüye kullanması sonucu davalı zarar göreceğinden bu aşamada objektif iyiniyet kurallarına uygun olmayan bu hakkın kullanılmasını yasa korumayacağından davanın kabulü usul ve yasaya uygun değildir.
    Hal böyle olunca, davacının kendi kötü niyetli tutumundan yararlanarak bir hak elde etmesi ve bu hakka dayanması da olanaklı bulunmadığından 4721 sayılı TMK.nun 2 ve 3. maddeleri dikkate alınarak davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.
    Davalı vasisi ..."ın temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 02.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 1.480.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 28.02.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.














    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi