21. Hukuk Dairesi 2015/17247 E. , 2016/3721 K.
"İçtihat Metni"
Davacılar, murisinin iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme bozmaya uyarak ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
1-Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, temyizin kapsamına ve temyiz nedenlerine göre, davacıların tüm, davalıların aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava 26.07.2011 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu ölen sigortalının hak sahiplerinin maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece Dairemizin “ Davacıların tüm temyiz itirazları ile davalıların sair temyiz itirazları reddolunarak, yapılan işin ve işyerinin özelliğine göre hak sahiplerinin maddi tazminatlarının hesaplanması sırasında kıdem tazminatının hesaba katılmasının isabetsiz olduğuna” ilişkin bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda, davacı çocukların maddi tazminat istemlerinin kabulüne, davacı eşin maddi tazminat istemi ile davacıların manevi tazminat istemlerinin kısmen kabulüne karar verilmiş ve bu karar süresinde davacı ve davalı taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Mahkemenin manevi tazminata ilişkin takdiri isabetli olup esasen bozma dışı kalmıştır.
Maddi tazminata gelince; Mahkemece uyulmasına karar verilen bozma sonrası yapılan yargılamada, yeni verilere göre hak sahiplerinin zararları hesaplatılarak, çocukların destekten yararlandığı sürelerde artırılmak suretiyle maddi tazminatın belirlenmesi yoluna gidilmiş olup, yapılan bu uygulama ile davalılar yararına oluşan usuli kazanılmış hakkın ihlal edildiği görülmektedir.
Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına Mahkemece uyulmasına karar verildiğinde, Mahkeme için uyulan kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirdiği gibi, mahkemenin kararını bozmuş olan Yargıtay Hukuk Dairesince de, sonradan, ilk bozma kararı ile benimsemiş olduğu esaslara usuli kazanılmış hakka aykırı bir şekilde ikinci bir bozma kararı verilememektedir. (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, Hukuk Genel Kurulu’nun 12.07.2006 gün, 2006/9-508 E. 2006/521 sayılı kararı)
Mahkemenin, Yargıtay’ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur (04.02.1959 gün ve 13/5 sayılı YİBK).
Kazanılmış haklar Hukuk Devleti kavramının temelini oluşturan en önemli unsurlardandır. Kazanılmış hakları ortadan kaldırıcı nitelikte sonuçlara yol açan yorumlar Anayasanın 2.maddesinde açıklanan “Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir hukuk devletidir” hükmüne aykırılık oluşturacağı gibi toplumsal kararlılığı, hukuksal güvenceyi ortadan kaldırır, belirsizlik ortamına neden olur ve kabul edilemez.
Somut olayda, Dairemizce verilen bozma kararında, hak sahiplerinin maddi zararlarının kıdem tazminatı nazara alınmaksızın hesaplanması gerektiği dışında maddi tazminatın belirlenmesine ilişkin olarak bozma nedeni yoktur. Diğer bir deyişle maddi tazminatın belirlenmesine esas alınan diğer doneler bozma dışında kalmıştır. Hal böyle olunca, bozma öncesi düzenlenen 20.11.2013 tarihli hesap bilirkişi raporundaki diğer tüm doneler sabit kalmak üzere, yalnızca kıdem tazminatı dışlanmak suretiyle hak sahiplerinin maddi zararlarının belirlenmesi yerine, yeni verilere göre hesaplama yapılan 12.05.2015 günlü hesap bilirkişi raporu hükme esas alınmak suretiyle hak sahiplerinin maddi zararlarının belirlenmesi davalılar yararına oluşan usuli kazanılmış hakkın ihlali niteliğinde olup bozma nedenidir.
Yapılacak iş 20.11.2013 tarihli hesap bilirkişi raporundaki diğer tüm doneler sabit kalmak üzere yalnızca kıdem tazminatı dışlanmak suretiyle hak sahiplerinin maddi zararları yeniden belirlenmek, davalılar yararına oluşan usuli kazanılmış haklar dikkate alınarak sonucuna göre ve taleple bağlı biçimde maddi tazminat istemleri hakkında bir karar verilmekten ibarettir.
Mahkemece yukarıda açıklanan maddi ve hukuksal olgular ve özellikle davalılar yararına oluşan usuli kazanılmış hak dikkate alınmadan yazılı şekilde hüküm kurması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalılar vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul olunmalı ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edenlerden davalılara iadesine, aşağıda yazılı temyiz harcının temyiz edenlerden davacılara yükletilmesine,
08.03.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.