Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2013/19-332
Karar No: 2013/1563
Karar Tarihi: 13.11.2013

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2013/19-332 Esas 2013/1563 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2013/19-332 E.  ,  2013/1563 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : İstanbul 27.Asliye Ticaret Mahkemesi
    TARİHİ : 05/12/2012
    NUMARASI : 2012/265  E-2012/300  K.

    Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 6.Asliye Ticaret Mahkemesince davanın reddine dair verilen 22.06.2010 gün ve 2010/194  E-2010/328 K. Sayılı kararın incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 19.09.2011 gün ve  2011/1931 E-2011/11014  K. sayılı ilamı ile;
    (...Davacı vekili, davalılar ile taşınmazları üzerinde kurulu bulunan akaryakıt  satış ve servis  istasyonunun 15 yıl süre ile kiralanması hususunda  anlaşma yapıldığını , kira bedelinin  peşin olarak ödendiğini, taraflar arasında  bayilik sözleşmesi imzalandığını ve müvekkilinin davalılara ait işyerine  çeşitli yatırımlar yaptığını ancak Rekabet Kurulunun  aldığı kararlar doğrultusunda, 18.09.2005 tarihinden önce  yapılmış ve süresi 5 yılı aşan sözleşmelerin 18.09.2010 tarihine kadar muafiyetten yararlanabileceği, bu tarihten sonra  muafiyet  koşullarının  ortadan kalkacağının düzenlendiğini, 4054 Sayılı Rekabetin Korunması Hakkında  Kanunun 56.maddesi uyarınca aynı Kanun"un 4.maddesine aykırı olduğu gerekçesiyle Rekabet Kurulu tarafından geçersiz  sayılan anlaşmalar nedeni ile tarafların birbirine  verdikleri şeyin BK"nun 63.64.maddeleri uyarınca iadesi gerektiğini belirterek  müvekkili  tarafından peşin ödemenin,  bedelsiz kalan kira  parası  ile müvekkilinin yaptığı yatırımlar ve bayiye ödenen  primlerin  denkleştirici adalet  ilkesine göre alacağının davalılardan sorumlulukları  nispetinde  tahsiline karar  verilmesini  talep ve dava etmiştir.
    Davalılar vekili, taraflar arasında akdedilen 05.04.2005 tarihli  bayilik  sözleşmesinin  feshedilmediğini, halen yürürlükte olduğunu, feshedilmeyen  bir sözleşmeye dayalı  davacının  talepte bulunamayacağını bildirerek davanın reddini istemiştir.
    Mahkemece, taraflar arasındaki kira ve bayilik sözleşmesinin henüz  ayakta  iken, sözleşmelerin geçersiz hale  geleceğinden bahisle  sebepsiz  zenginleşme hukuksal  nedenine  dayalı olarak alacak davası açılamayacağı, dava tarihi  itibariyle  ve halen  de taraflar arasındaki sözleşmesel  ilişkinin  devam ettiği, henüz  iddia edilen sebepsiz zenginleşme  olgusunun işlemeye başlamadığı dava ön koşulunun  henüz oluşmadığı  ve davanın zamansız açıldığı  gerekçesiyle reddine karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
    1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin  itirazlarının  reddi gerekmiştir.
    2-Davalı vekilinin  temyizi, lehlerine  eksik  vekalet  ücreti taktir  edilmesine ilişkindir.
    Mahkemece, taraflar  arasındaki akdin  feshedilmediği  ve geçerli  olduğu  gerekçesiyle verilen  red kararı  esasa  ilişkin  nihai karar olup, buna göre  davalı yararına  Avukatlık  Asgari Ücret Tarifesinin  üçüncü kısmına göre hesaplanacak nisbi  vekalet  ücretine  hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde maktu vekalet ücretine  hükmolunması isabetsizdir...)
    gerekçesi ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

     TEMYİZ  EDENLER  : Davalı  vekili

               HUKUK GENEL KURULU KARARI
     
    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava, sebepsiz zenginleşme hukuksal nedenine dayalı tazminat istemine ilişkindir.
    Davacı vekili, davalılar ile taşınmazları üzerinde kurulu bulunan akaryakıt  satış ve servis  istasyonunun 15 yıl süre ile kiralanması hususunda  anlaşma yapıldığını, kira bedelinin  peşin olarak ödendiğini, taraflar arasında  bayilik sözleşmesi imzalandığını ve müvekkilinin davalılara ait işyerine  çeşitli yatırımlar yaptığını ancak Rekabet Kurulunun  aldığı kararlar doğrultusunda, 18.09.2005 tarihinden önce  yapılmış ve süresi 5 yılı aşan sözleşmelerin 18.09.2010 tarihine kadar muafiyetten yararlanabileceği, bu tarihten sonra  muafiyet  koşullarının  ortadan kalkacağının düzenlendiğini, 4054 Sayılı Rekabetin Korunması Hakkında  Kanunun 56.maddesi uyarınca aynı Kanun"un 4.maddesine aykırı olduğu gerekçesiyle Rekabet Kurulu tarafından geçersiz  sayılan anlaşmalar nedeni ile tarafların birbirine  verdikleri şeyin BK"nun 63.64.maddeleri uyarınca iadesi gerektiğini belirterek  müvekkili  tarafından peşin ödemenin,  bedelsiz kalan kira  parası  ile müvekkilinin yaptığı yatırımlar ve bayiye ödenen  primlerin  denkleştirici adalet  ilkesine göre alacağının davalılardan sorumlulukları  nispetinde  tahsiline karar  verilmesini  talep ve dava etmiştir.
    Davalılar  vekili, taraflar arasında  akdedilen 05.04.2005 tarihli  bayilik  sözleşmesinin  feshedilmediğini, halen yürürlükte olduğunu, feshedilmeyen  bir sözleşmeye dayalı  davacının  talepte bulunamayacağını bildirerek davanın reddini istemiştir.
    Mahkemece davacı tarafça sözleşmenin feshedilmediği, sözleşmenin halen geçerli olduğu gerekçesiyle erken açılan davanın reddine, yargılamada kendisini vekil ile temsil ettiren davalı yararına maktu vekalet ücreti verilmesine karar verilmiş, hükmün taraf vekillerince temyizi üzerine; Özel Dairece, metni yukarıda aynen yazılı gerekçeler ile karar bozulmuştur.
    Mahkemece, davanın dava tarihi itibariyle erken açıldığı, sözleşme, intifa hakkının  süresi ve dava tarihi dikkate alınarak henüz taraflar arasındaki sözleşmenin feshedilmeyip yürürlüğünün devam ettiği, bu nedenle temerrüdün oluşmadığı, verilen hükmün esasa ilişkin nihai karar olmayıp, tekrar dava ikamesini engelleyen karar niteliğinde de olmadığı, dava şartı bulunmayan hükümlerde verilecek ücreti vekaletin maktu ücreti vekalet değerine hükmedilmesi gerektiği gerekçeleri ile önceki kararda direnilmiştir.
    Direnme kararını davalılar vekili temyize getirmektedir.
    Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davanın, esastan mı yoksa dava şartı yokluğu nedeniyle usulden mi reddine karar verildiği; burada varılacak sonuca göre davalı yararına maktu mu, nispi vekalet ücreti mi verileceği noktalarında toplanmaktadır.
    Davacının dava hakkına sahip olması, dava açabilmesi için yeterli değildir. Bundan başka, davacının dava açmakta hukuki bir yararının bulunması gerekir; yani, dava hakkı, hukuki yarar ile sınırlıdır. Dava açmakta hukuki yararı olmayan kişi, Devletin mahkemelerini gereksiz yere uğraştıramaz. Bu, hukuki korunma (himaye) ihtiyacı olarak da adlandırılmaktadır. Yani, davacının mahkemeden hukuki korunma istemesinde, korumaya değer bir yararı olmalıdır.
    Dava şartları, medeni usul hukukuna ait bir kurumdur.
    Bunun amacı, bir davanın esası hakkında incelemeye geçilebilmesi için gerekli bütün şartları ve bunların incelenmesi usulünü tespit etmek, böylece davaların daha çabuk, basit ve ekonomik bir şekilde sonuçlanmasına yardımcı olmaktır.
    Mahkemenin, davanın esası hakkında yargılama yapabilmesi (davayı esastan inceleyebilmesi) için varlığı veya yokluğu gerekli olan haller, dava (yargılama) şartları’dır. Davanın esası hakkında inceleme yapılabilmesi için varlığı gerekli hallere, olumlu dava şartları (mesela, görev, hukuki yarar gibi); yokluğu gerekli hallere ise olumsuz dava şartları denilmektedir (mesela, kesin hüküm gibi).
    Dava şartları, dava açılabilmesi için değil, mahkemenin davanın esası hakkında inceleme yapabilmesi (davanın esasına girebilmesi) için gerekli olan şartlardır.  Buna davanın dinlenebilmesi şartları da denir.
    Dava şartlarından biri olmadan açılan dava da açılmış (var) sayılır, yani derdesttir. Ancak mahkeme, dava şartlarından birinin bulunmadığını tespit edince, davanın esası hakkında inceleme yapamaz; davayı dava şartı yokluğundan (usulden)  reddetmekle yükümlüdür.
    Dava şartlarının bulunup bulunmadığı davada hakim tarafından kendiliğinden (re’sen) gözetilir; taraflar bir dava şartının noksan olduğu davanın görülmesine (esastan karara bağlanmasına) muvafakat etseler bile, hakim davayı usulden reddetmekle yükümlüdür.
    6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun 114/h maddesinde, hukuki yarar açıkça dava şartları içerisinde sayılmıştır.
    Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 7.maddesi “Görevsizlik, yetkisizlik, dava ön şartlarının yokluğu veya husumet nedeniyle davanın reddinde, davanın nakli ve açılmamış sayılmasında ücret” başlığını taşımakta; maddenin 2.fıkrasında ise “davanın dinlenebilmesi için kanunlarda öngörülen ön şartın yerine getirilmemiş olması ve  husumet nedeniyle davanın reddine karar verilmesinde, davanın görüldüğü mahkemeye göre tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde yazılı miktarları geçmemek üzere üçüncü kısımda yazılı avukatlık ücretine hükmolunur” düzenlemesi bulunmaktadır.
    Şu hale göre tarifenin açıklanan 7/2.maddesi hükmü gereğince; konusu para veya para ile değerlendirilmesi mümkün bulunan bir şey olan davanın dava şartlarından birinin bulunmaması (noksan olması) nedeniyle usulden reddine ilişkin kararda, vekalet ücreti nispi tarifeye göre takdir edilir; ancak, bu nispi vekalet ücretinin miktarı, maktu vekalet ücretini geçemez.
    Bu noktada eldeki davada işin esasına girilerek karar verilip verilmediği hususunun aydınlığa kavuşturulması önem taşımaktadır. Çünkü, mahkemece işin esasına girilip inceleme yapılarak esastan karar verildiğinin anlaşılması durumunda nispi vekalet ücreti verilmesi gerekecektir.
    Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı ile davalılar arasında 05.04.2005 tarihinde 5 yıl süreli ‘Bayilik Anlaşması’ ve aynı tarihli 15 yıl süreli kira sözleşmesi düzenlendiği, kira sözleşmesinin tapuya şerh edilip bedelinin peşin olarak ödendiği hususlarında taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır.
    Davacı, eldeki dava ile Rekabet Kurulu’nun 12.03.2009 tarihli genelge ile haksız rekabet kapsamında değerlendirdiğinden anlaşmaları 5 yıl süre ile sınırladığı gerekçesi ile fazla süreye ilişkin önceden yapılan ödemelerin iadesini talep etmiştir.
    Mahkemece, taraflar arasında düzenlenen bu sözleşmenin içeriği irdelenmiş, sözleşmenin fesih şartlarının gerçekleşmediği, tarafların fesih iradelerini bildirmedikleri, dolayısı ile henüz sözleşme ayakta ve taraflar arasında geçerli iken verilenlerin iadesinin istenemeyeceği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
    Görüldüğü üzere mahkemece yapılan bu değerlendirme işin esasına yönelik bir değerlendirme olup, doğrudan dava şartı yokluğu nedeniyle usulden verilmiş bir ret kararı niteliğinde değildir.
    Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 27.02.2013 gün ve 2012/19-721 E., 2013/290 K.sayılı kararında da aynı ilkeler benimsenmiştir.
    Bu durumda, mahkemece verilen karar esastan verilmiş bir ret kararı niteliğinde olduğundan, yargılamada kendisini vekil ile temsil ettirmiş davalı yararına hüküm tarihindeki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince nispi vekalet ücreti verilmesi gerekir.
    Yerel mahkemece hatalı değerlendirme ile dava şartı yokluğundan ret kararı verildiği gerekçesi ile davalı yararına maktu vekalet ücreti verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
    Bu itibarla; Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
    Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
    S O N U Ç : Davalıların temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı  Hukuk Muhakemeleri Kanununa eklenen “ Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşinharcının yatırana geri verilmesine, aynı kanunun 440.maddesi uyarınca  15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 13.11.2013 gününde oyçokluğu ile karar verildi. 

                       KARŞI OY

    Yüksek 19.Hukuk Dairesi ile mahkame arasındaki uyuşmazlık davanın esasdan mı yoksa dava şartı yokluğu nedeniyle usulden mi reddedildiği ve burada varılacak sonuca göre davalı lehine maktu mu nispi mi vekalet ücreti verileceği noktalarında toplanmaktadır.
    Mahkemece, 22.06.2010 tarihli karar gerekçesinde, öncelikle davanın zamansız açılmış olup olmadığının belirlenmesi gerektiği belirtilerek, Rekabet Kurulu kararı ile intifa sözleşmesi ve bayilik sözleşmesinin geçersiz hale gelmediği ve sona ermediği, dava tarihinde ilişkinin halen devam ettiği ve yeni bir anlaşma yapabilecekleri 18.09.2010 tarihinde yeni bir anlaşma yapmadıkları takdirde aralarındaki rekabet etmeme yükümlülüğünün kalkacağı ve o zaman bu davanın açılabileceği, henüz sözleşme ilişkisi devam ettiğinden, sebepsiz zenginleşmeye dayalı böyle bir davanın açılamayacağı, zamansız açılan davanın reddi gerektiği gerekçesiyle hüküm kısmında "erken açılan davanın bu nedenle  reddine" karar verilmiştir. Direnme kararında da erken açılan davanın reddine dair kararın kesinleştiği, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi"nin 7/2.maddesine göre vekalet ücretinin tayin ve takdiri gerektiği, dava tarihinde muaccel olan bir alacak bulunmadığından, dava ön koşulu olan hukuki yarar şartı da gerçekleşmediğinden verilen ret kararının esasa ilişkin bir karar olmadığı gerekçesiyle vekalet ücretine ilişkin hükümde ısrar edilmiştir. Yüksek Özel Daire, verilen ret kararının esasa ilişkin bir karar olduğundan bahisle nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği gerekçesiyle vekalet ücreti bakımından kararı bozmuştur. Oysa mahkemenin davayı ret gerekçesi, davanın esasına ilişkin değildir. Dava esastan reddedilmiş olsa, davacı aynı vakıaya dayalı aynı netice-i taleple bir dava daha açamaz, ikinci dava kesin hükümden reddedilir. Bu dava ise esastan reddedilmemiş, dava tarihinde alacağın henüz muaccel olmadığı, dava açma zamanı gelmediği, ancak belirli bir tarihten sonra bu davanın açılabileceği, hukuki yarar yokluğu nedenleriyle reddedilmiştir. Yani, davacı aynı nitelikte davayı mahkemenin belirlediği zaman geldiğinde, alacak muaccel olduğunda açabilecektir. Yargıtay 11.Hukuk Dairesi"nin 2011/7152 Esas, 2012/6038 Karar sayılı ilamında da aynı nitelikte davada vekalet ücretine ilişkin gerekçede açıklandığı gibi, hukuki yarar dava şartı niteliğinde olup, dava tarihinde alacağın muaccel olmaması halinde hukuki yararın varlığından söz edilemez ve bu nedenle davanın reddi halinde Tarife"nin 7/2.maddesine göre vekalet ücreti takdir edilir, davanın erken açıldığı, dava açma zamanı gelmediğine dair kararlar da davanın esastan değil, usulden ve dava şartı yokluğundan reddine dair kararlardır.  Davanın ilk ön şartı alacağın dava tarihinde muaccel olmasıdır. Mahkemenin, hukuki yarar, muacceliyet, dava zamanı gibi hususları değerlendirmek için işbu davada sözleşmeyi, Kurul kararını incelemesi, irdelemesi, davanın esasdan reddedildiği anlamına da gelmez. Bu nedenlerle, karar tarihindeki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 7/2.maddesine göre vekalet ücretine hükmedilen direnme kararının onanması gerektiği düşüncesiyle sayın çoğunluğun bozma kararına katılmıyorum.
                                            
                                               

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi