Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı ve borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :1-Borçlunun temyiz itirazlarının incelenmesinde;HMK.nun 33.maddesi gereği, hukuki tavsif, hukuki sebebin ve uygulanacak yasa maddesinin tespiti hakimin görevine giren bir konudur. (HGK 5.6.1991 tarih, 1991/12-258 E - 344 K). Borçlu vekilinin itiraz dilekçesinde bildirdiği takibe konu çeklerdeki keşideci imzasının müvekkil şirketi temsil ve ilzama yetkili kişi veya kişilere ait olmaması nedeniyle çekten dolayı sorumlu olunamayacağına dair itirazı, imzaya itiraz niteliğinde olmayıp borca itiraz niteliğindedir. Mahkemece yapılan araştırma neticesinde çekleri imzalayanın keşide tarihi itibariyle şirketi temsile yetkili olmadığı anlaşılmış ve itirazın kabulüne karar verilmiştir. İİK 169/a-6. maddesine göre, borçlunun itirazının icra mahkemesince esasa ilişkin nedenlerle kabulü halinde kötü niyeti veya ağır kusuru bulunan alacaklı, takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilir. Şirketi temsile yetkili olmayan kişi tarafından senedin imzalandığı itirazı borca itiraz olup, icra takibi de dayanak çeklerin lehdarı tarafından keşideci hakkında yapıldığına göre. İİK 169/a -6 maddesi uyarınca itirazın kabulü halinde alacaklı aleyhine takip konusu asıl alacağın %20 sinden aşağı olmamak üzere tazminata hükmetmek gerekirken, koşulları oluşmadığından tazminat taktirine yer olmadığına karar verilmesi isabetsizdir. 2- Alacaklının temyiz itirazlarının incelenmesinde;Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de;Borçlu şirketin, takip dayanağı çeklerin keşideci şirket yetkilisince imzalanmadığı, bu nedenle borçtan sorumlu olmadığına yönelik itirazı, borca itiraz niteliğinde olduğundan İİK"nun 169/a-5 maddesi gereğince, borca itirazın kabulü hakkında verilen karar ile takip duracağından, mahkemece açıklanan yasa hükmüne aykırı olarak "takibin durdurulması" yerine "takibin iptaline" karar verilmesi isabetsizdir. Öte yandan, HMK"nun 297. maddesinin (1). fıkrası gereği hükümde "gerekçeli kararın yazıldığı tarihin" yer alması zorunlu olup, kanunun bu emredici hükmüne aykırı davranılması da doğru bulunmamıştır.SONUÇ : Tarafların temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile mahkeme kararının yukarıda (1) ve (2) nolu bentte yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 06.12.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.