1. Hukuk Dairesi 2014/19611 E. , 2017/905 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ-TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."in raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, 550 parselde bulunan paylı mülkiyete konu taşınmaz üzerinde kat karşılığı inşaat sözleşmesi ile inşaat ve ifraz işlemi yapması için farklı tarihlerde kardeşi olan dava dışı ..."ye vekaletname verdiğini, ancak kardeşinin yetkisi olmadığı halde ve rızası hilafına mülkiyet hakkını ortadan kaldıracak şekilde rızai taksim yaparak 550 parselin ifrazı ile oluşan parsellerdeki payının ortadan kaldırıldığını ileri sürerek, ifrazla oluşan 1159 parselde bulunan taşınmazın tapu kaydının tashihi ile hissesi oranında adına tescilini, bu mümkün görülmediği takdirde M.K.1007 maddesi uyarınca yolsuz tescil nedeniyle sorumluluğu bulunan tapu müdürlüğünden uğramış olduğu maddi zarara karşılık 50.000,00 TL"nin tahsilini istemiştir.
Davalı ..., davacının kendisi aleyhine aynı parseller için ...Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/213 Esas ve 2012/416 Esas sayılı dosyalarıyla açtığı tapu iptali davalarının reddedilerek kesinleştiğini ileri sürerek kesin hüküm nedeniyle davanın reddini savunmuştur.
Davalı ..., davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece dava şartlarından olan kesin hükmün varlığı nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.
Hemen belirtmek gerekir ki; maddi anlamda kesin hüküm, yargısal (kazai) kararlara tanınan yasal gerçeklik (hakikat) vasfıdır. Bu vasıf yargısal (kazai) kararların gerçeğe (hakikata) uygun olarak verildiğinin kabul edilmesini zorunlu kılar. Kesin hüküm kuralı, haklı ve adil kararların korunması yanında, kişiler arasındaki çekişmelerin sonsuza dek davam etmesini önlemek, toplumun istikrar ve düzenini sağlamak, hukukun ve yargının güvenirliğini korumak amacıyla da kabul edilmiştir. Bütün yasal yollar kapandıktan ve verilen hüküm kesinleştikten sonra, aynı davanın tekrar yargı önüne getirilmesi, toplumda sonu gelmeyen çekişmelere, huzursuzluklara, istikrarsızlıklara, kazanılmış hakların her zaman ortadan kaldırılabileceği endişesine neden olur. Çelişkili kararların çıkmasına sebebiyet verir. Bu itibarla, tarafları, konusu ve sebebi aynı olan Devletin iştiraki, hakimin tarafsız araştırması ve iradesi ile kurulan, tüm yasal yollardan geçmek suretiyle; diğer bir anlatımla şekli yönüyle de kesinleşen önceki hükmün korunmasında kamunun büyük yararı bulunmaktadır.
./..
Hukukumuzda kamu düzeninden sayılan ve 6100 s. Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 303. maddesinde düzenlenen kesin hüküm tarafların anlaşmaları ile ortadan kaldırılamadığı gibi, mahkemece kendiliğinden (resen) göz önünde tutulur. Düzenlediği hak ve çıkar ilişkileri yönünden yasal gerçeklik (hakikat) sayıldığından taraflarını bağlar.
Bilindiği ve 6100 sayılı HMK"nin 303. maddesinde düzenlendiği üzere maddi anlamda kesin hükümden söz edilebilmesi; diğer bir anlatımla yeni açılan bir davaya karşı o davanın daha önce kesin hükme bağlanmış olduğunun söylenebilmesi için, birinci dava ile ikinci davanın konusunun, taraflarının ve dava sebeplerinin aynı olması gerekir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; kesin hükme konu edilen ...Asliye Hukuk Mahkemesinin 04.06.2012 tarih, 2011/213 Esas, 2012/390 Karar sayılı dosyasında, davacıların ..., davalıların ... ve ... olduğu, davada vekaletin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayanılarak ifraz öncesi 550 parsele geri döndürme talep edildiği, mahkemece parsellerin encümen kararıyla ifraz edildiği ve bu idari kararın hukuki varlığını koruduğu sürece tapu iptal tescil davasının dinlenebilme olanağının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği ve anılan kararın temyiz incelemesinden geçmeden 14.11.2012 tarihinde kesinleştiği, ...Asliye Hukuk Mahkemesinin 19.12.2012 tarih, 2012/416 Esas ve 2012/536 Karar sayılı dosyasında da, davacının ..., davalısının ... olduğu, davada muvazaa ve hile hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve önalım hakkının kullanılmasının talep edildiği, mahkemece dava dilekçesinde hangi taşınmazlara yönelik talepte bulunulduğu açıkça belirtilmediğinden dava şartı yokluğu nedeniyle davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği ve anılan kararın derecattan geçmek suretiyle 09.09.2013 tarihinde kesinleştiği görülmektedir.
Görüldüğü üzere kesin hüküm olduğu kabul edilen her iki dava ile eldeki dava konusunun birbirinden farklı olduğu ve eldeki davada kesin hükümden söz edilmesinin mümkün olmadığı anlaşılmaktadır.
Hâl böyle olunca; işin esasının incelenmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle kesin hükmün varlığından söz edilerek yazılı olduğu üzere davanın reddine karar verilmiş olması doğru değildir.
Kabule göre de; tapu müdürlüğü aleyhine açılan tazminat talepli dava bakımından olumlu veya olumsuz bir karar verilmemiş olması da isabetsizdir.
Davacının temyiz itirazı açıklanan nedenlerle yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 27.02.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.