11. Hukuk Dairesi 2015/12377 E. , 2017/322 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada ... 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 15/07/2015 tarih ve 2015/61-2015/260 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili; müvekkilinin ... HUKUK BÜROSU"nun sahibi olduğunu, uzun yıllardan buyana birçok kişi ve kuruluşa hukuki danışmanlık hizmeti sunduğunu, davalının "...." ibareli 42. sınıftaki "Hukuki Hizmetler: Hukuki araştırma hizmetleri, telif hakları yönetim hizmetleri, sınai mülkiyet hakları konusunda danışma hizmetleri" için tescilli 16.08.2000/17219 ve "..." ibareli 44.sınıftaki "Hukuki Hizmetler (sınai ve fikri mülkiyet hakları konusunda danışmanlık hizmetleri dahil)" için tescilli 23.03.2007/14922 sayılı markalarının sahibi olduğunu, ancak markaları ciddi biçimde kullanmadığını belirterek anılan markaların kullanmama nedeniyle belirtilen hizmetler için hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine karar verilmesini talep etmişir.
Davalı vekili; davanın süresinde açılmadığını, davacının işbu davayı açmakta hukuki menfaatinin olmadığını, müvekkilinin markalarının tanınmış olduğunu, başka bir kişi adına zaten tescil edilemeyeceğini, davacının avukatlık hizmetinin marka tesciline konu edilemeyeceğini, müvekkilinin uzun yıllardır ..., Hakimlik ve Savcılık Sınavlarına Hazırlık Kursları açıp ders verdiğini, bu bağlamda hukuki hizmet sunduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, kullanmama nedenine dayalı hükümsüzlük davası açabilmek için hak düşürücü bir sürenin bulunmadığı, dava tarihinden geriye doğru tescil anına kadar beş yıllık sürenin dolmuş bulunmasının yeterli olduğundan davanın süresinde olduğu, davacı da aynı alanda ticari faaliyette bulunduğundan veya ticari faaliyette bulunacağından davayı açmakta hukuki yararı bulunduğu, tanınmış bir markanın kural olarak farklı tür mal ve hizmetler için başkası adına tescili mümkün olup sonraki tescil başvurusu, önceki markanın tanınmışlığından haksız yarar sağlayacak veya onun itibar ve ayırt edici karakterine zarar verecekse reddedileceği, bunun ise yapılacak bir başvuru üzerine tartışma konusu yapılabileceğinden davalı tarafın bu yöndeki savunmalarının reddedilmesi gerektiği, davacının gerçekleştirdiği avukatlık hizmetinin marka tesciline konu edilip edilememesinin işbu davanın konusu olmadığı, bunun da yapılması muhtemel bir başvurunun konusu olup ancak anılan süreçte tartışma konusu olabileceği, ..., hakimlik kursunun eğitim hizmeti olduğu, davalının bu faaliyetlerinin hukuki hizmetlere ilişkin olmadığı, olumsuz vakıaların
ispatının davacıya düşmemesine ilişkin genel hukuk ilkesi uyarınca, yargılama konusu markayı anılan emtialar için kullandığını ispat yükünün davalı tarafta olduğu ve davalı tarafın bu durumu ispat edemediği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
1- Dava, kullanmama nedenine dayalı markanın iptali istemine ilişkin olup, mahkemece yazılı şekilde 556 sayılı KHK’nın 14. maddesi gereğince markanın kullanmama nedeniyle iptaline karar verilmiştir. Ancak, karar tarihinden sonra 06.01.2017 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesi’nin 14.12.2016 tarihli 2016/148 esas ve 2016/189 karar sayılı kararı ile 556 sayılı KHK’nın 14. maddesinin iptaline karar verilmiştir. Bu durumda, Anayasa Mahkemesinin anılan kararı değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiğinden kararın bozulması gerekmiştir.
2- Bozma sebep ve şekline göre, davalı vekilinin temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle hükmün resen BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına; ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 17/01/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.