Esas No: 2021/2388
Karar No: 2022/3479
Karar Tarihi: 17.05.2022
Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 2021/2388 Esas 2022/3479 Karar Sayılı İlamı
7. Hukuk Dairesi 2021/2388 E. , 2022/3479 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 15/12/2014 gününde verilen dilekçe ile ölünceye kadar bakma sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil talebi üzerine Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 17/12/2020 günlü hükmün Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 17/05/2022 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Av. ... ile karşı taraftan davalılar vekili Av. ... geldiler. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelenlerin sözlü açıklamaları dinlenildi. Açık duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içeriğindeki tüm kağıtlar incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili, müvekkiliyle davalılar murisi ... arasında 14.06.2011 tarihli ve 09227 yevmiye numaralı ölünceye kadar bakma sözleşmesi düzenlediğini, bu sözleşmeyle davalılar murisi ...’in Bolu İlinde bulunan tüm taşınmazlarını ölünceye kadar bakması karşılığında müvekkiline temlik ettiğini, dava konusu 898 parsel sayılı taşınmazın murisin mirasçıları davalılara intikal ettiğini belirterek, dava konusu taşınmazda davalılar adına kayıtlı payların tapu kayıtlarının iptaliyle müvekkili adına tesciline karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalılar vekili, ölünceye kadar bakma sözleşmesinin mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak yapıldığını, davacının bakım borcunu yerine getirmediğini ve ölünceye kadar bakma sözleşmesinin geçersiz olduğunu ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
III.İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Bolu 2. Asliye Hukuk Mahkemesi 16.03.2016 tarih, 2014/599 Esas-2016/49 sayılı Kararıyla; davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV.BOZMA KARARI VE SONRASINDAKİ YARGILAMA SÜRECİ
1.Bozma
Mahkemece verilen ilk kararın davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 12.03.2019 tarih, 2016/16132 Esas-2019/2228 Karar sayılı ilamıyla; davalılar vekilinin ölünceye kadar bakma sözleşmesinin muvazaalı olarak düzenlendiğine yönelik iddiasının araştırılması gerektiği gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.
2.İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Bolu 2. Asliye Hukuk Mahkemesi 17.12.2020 tarih, 2019/395 Esas-2020/471 sayılı Kararıyla; bozma ilamına uyularak, murisin davalı kardeşleri ile küs olduğu, bakım borçlusu davacının bakım borcunu yerine getirmediği, murisin dava konusu taşınmaz dışında malvarlığının bulunmadığı, murisin bakım borcunun yerine getirilmemesi nedeniyle sözleşmeden dönmek yerine bakıma muhtaç durumda iken bakım borçlusundan ayrı bir yerde ikamet ettiği, murisin yaptığı temlikte bağış amacını üstün tuttuğu ve yapılan temlikin muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
V.TEMYİZ:
1.Temyiz Yoluna Başvuran:
Hükmü, davacı vekili yasal süresi içerisinde duruşma istemiyle temyiz etmiştir.
2.Temyiz Sebepleri:
Davacı vekili, müvekkilinin murisin ölümüne kadar 5 yılı aşkın süre bir arada yaşadıklarını, murisin bakımının müvekkili ve müvekkilinin annesi tarafından karşılandığını, tanık beyanları ile bu hususun ispatlandığını, murisin sağlığında sözleşmenin iptali istemiyle dava açmadığını, ölünceye kadar bakma sözleşmesinin gerçek iradeyi yansıttığını, ölünceye kadar bakma sözleşmesinin düzenlenmesi için özel bir bakım ihtiyacı içerisinde bulunulmasının zorunlu olmadığını, davalılardan mal kaçırmayı gerektirecek bir durum olmadığını, murisin yılın 6 ayını yaylada geçirmediğini, sadece davalı tanıklarının beyanlarının hükme esas alındığını beyan ederek ve re’sen gözetilecek sebeplerle kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
3.Gerekçe
3.1.Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme:
Taraflar arasındaki uyuşmazlık; ölünceye kadar bakma sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
3.2.İlgili Hukuk:
Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bilindiği üzere, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 611. maddesine göre ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir akittir (818 sayılı Borçlar Kanununun (BK) m. 511). Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusu da bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer. (TBK m. 614 (BK) m. 514)).
Kural olarak, bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikin de muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, asıl olan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır. (TBK m. 19 (BK m. 18)). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 01.04.1974 tarihli ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur.
3.3.Değerlendirme:
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; ölünceye kadar bakma sözleşmesinin düzenlendiği 14.06.2011 tarihinde murisin 72 yaşında ve sağlık durumunun iyi olduğu, ölümünden yaklaşık 1 ay önce hastalandığı, davacının murisin ölümüne kadar yaklaşık 4 yıl murisin yaşadığı evin üst katında oturduğu, murisin yılın bir kısmında yaylada kaldığı, davalılar ile küs olduğu, sağlığında sözleşmeye aykırılık nedeniyle, başka bir ifadeyle bakılmadığı iddiasıyla dava açmadığı, tanık beyanlarına göre de davacının esasen murisin bakımı ile ilgilendiği anlaşılmaktadır.
Somut olay ve yukarıda açıklanan ilkeler birlikte değerlendirildiğinde; bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz.
Diğer taraftan; kural olarak, tüm mal varlığının veya buna yakınının temlikinde muvazaadan söz edilebilir ise de, bakım alacaklısının kendisiyle ilgilenilmesi, ihtiyaçlarının kısmen ya da tamamen karşılanmasını teminen verilebileceği taşınmazları ve davaya konu, üzerinde iki katlı bina bulunan ve birlikte kullanılan taşınmaz dışındaki malvarlığı gözetildiğinde, davaya konu taşınmazı devretmesindeki amacının; bakılmak değil, muvazaa olduğu şeklindeki görüş, gerçekten tek taşınmazı olan veya taşınmazları arasında devre uygun bulunan taşınmazın diğer taşınmazlarından değerli olan kişilerin ölünceye kadar bakım akdi yapamayacakları sonucunu doğurur ki, bunun yasanın teminatı altındaki akit yapma serbestisi ile bağdaşabileceği söylenemez. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, Tarih: 03.07.2013, Esas 2013/1-77, Karar 2013/1007 )
Bunlarla birlikte; somut olayda murisin davalılardan mal kaçırmasını gerektiren bir olgunun ve sebebin varlığı kanıtlanamamış olup, murisin davalı kardeşleri ile küs olması ve yılın bir kısmında yaylada yaşıyor olması muvazaa iddiasının ispatı için yeterli değildir.
Tüm bu nedenlerle; murisin davacıya yapmış olduğu temlikin bakım karşılığı olduğu, davalı mirasçılarından mal kaçırma amaçlı, dolayısı ile muvazaalı olmadığı, başka bir ifadeyle işlemin gerçek iradeyi yansıttığı gözetilerek, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru görülmediğinden hükmün bozulması gerekmiştir.
VI.SONUÇ:
Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazların kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, 3.815,00 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 17.05.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.