Taraflar arsındaki tazminat davasının yapılan incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 4. Hukuk Dairesince;
“DAVA: Dava dilekçesinde, davacılardan D. P."in İşçi Partisi Genel Başkanı, F.E.in ise genel başkan yardımcısı ve Ulusal Kanal Genel Yayın Yönetmeni oldukları; diğer davacıların ise, adı geçenlerin eş ve çocukları oldukları; davacılardan D. P. ile F.İ.in ev telefonlarının terör örgütlerinin eylemlerinin tespiti için dinlenilmesine karar verildiği; sonrasında, adı geçen davacıların tutuklandıkları; buna rağmen, dinleme kararlarının uzatıldığı; dinleme kararı veren hakimin, asıl dava dosyasında tutukluluk halinin devamı kararı da verdiği; tutuklu kişilerin ev telefonlarının dinlenilmesinin izahının mümkün olmadığı; soruşturma kapsamında bulunmayan eş ve çocukların ise dinleme kararı ile özel yaşamlarının ihlal edildiği ileri sürülerek, her bir davacı yararına 20.000,00-TL manevi tazminata hükmolunması talep ve dava olunmuştur.
CEVAP: Cevap dilekçesinde işlemlerin yasaya uygun olduğu ve sorumluluk koşullarının oluşmadığı savunulmuştur.
GEREKÇE : Dava, hakimin hukuki sorumluluğuna dayalı olarak manevi tazminat istemine ilişkindir.
"Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair" 6110 sayılı Yasa 14/02/2011 tarihli Resmi Gazete"de yayımlanmak suretiyle yürürlüğe girmiştir. 6110 sayılı Yasa"nın 12. maddesi ile 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu"na 93/A maddesi eklenmiştir. Maddedeki düzenlemeye göre:
Hakim ve savcıların bir soruşturma, kovuşturma veya davayla ilgili olarak yaptıkları işlem, yürüttükleri faaliyet veya verdikleri her türlü kararlar nedeniyle:
a)Ancak Devlet aleyhine tazminat davası açılabilir.
b)Kişisel kusur, haksız fiil veya diğer sorumluluk sebeplerine dayanılarak da olsa hakim veya savcı aleyhine tazminat davası açılamaz.
Devlet aleyhine açılacak tazminat davası ancak dava konusu işlem, faaliyet veya kararın dayanağı olan;
a)Soruşturma sonucunda verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın veya kamu davası açılmış ise kovuşturma sonucunda verilen hükmün,
b)Dava sonunda verilen hükmün, kesinleştiği tarihten itibaren bir yıl içinde açılabilir.
Kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın veya hükmün kesinleşmesinden önce, hakim veya savcının söz konusu işlem, faaliyet veya kararıyla ilgili olarak görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle görevini kötüye kullanmaktan mahkumiyeti halinde ise tazminat davası bu hükmün kesinleşmesinden itibaren bir yıl içinde açılabilir.
Yine yargılama aşamasında yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 46. maddesinde; hakimlerin yargılama faaliyetinden dolayı Devlet aleyhine tazminat davası açılabileceği biçiminde düzenleme yapılmıştır.
Dava konusu, ceza soruşturması sırasında yapılan işlemlere ilişkindir. Açılan ceza davası ise,İstanbul 13.Ağır Ceza Mahkemesi"nin 2008/209 esas sayılı dosyasında derdest bulunmaktadır. 6110 sayılı Yasa ile değişik 2802 sayılı Yasa"nın 93/A maddesi uyarınca; ancak, asıl dava sonucunda verilen hükmün kesinleşmesinden sonra tazminat davası açılabilir. Şu durumda, davacıların istemi dinlenilebilir bulunmamakta olup; dava dilekçelerinin reddine karar verilmelidir.
Diğer yandan, bu durum dava açıldıktan sonra yapılan Yasa değişikliğinden kaynaklanmış olup; dava açmasında, davacılar kusurlu sayılamaz. Şu halde, kesin hüküm oluşturmaması bakımından dava dilekçesinin reddine karar verilmeli; aynı gerekçelerle, yargılama harç ve giderleri ile davacı sorumlu tutulmamalıdır.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
1-Dava ön şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine,
2-Davanın reddi nedeniyle alınması gereken 24,30-TL maktu karar ve ilam harcının peşin alınan 2.376,00-TL"den düşümü ile kalan 2.351,70-TL"nin istek halinde davacıya iadesine,
3-Yargılama giderlerinin tarafların üzerinde bırakılmasına,,”
Dair oybirliği ile verilen 11.06.2013 gün ve 2013/36-45 sayılı kararın davacılar tarafından temyiz edilmesi üzerine kararın süresinde temyiz edildiğinin anlaşılmasından ve dosyadaki tüm kâğıtların okunmasından sonra gereği düşünüldü:
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Davacılar vekili, müvekillerinin İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi 2008/209 esas sırasında kayıtlı dosyanın soruşturma aşaması kapsamında F. İ.ve D.P.’e ait ev telefonlarının "terör örgütlerinin legal veya illegal alanda faaliyet gösterdikleri""" iddiasıyla dinlemesine ve hazırlanan iddianame kabul edilerek müvekkillerinin tutukluluklarının devamına karar verildiğini, kovuşturma evresine geçilmiş iken, davaya bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi"nin üyesi H.H. Ö.’nin 29.07.2008 günü, tutuklu olarak cezaevinde bulunan müvekkiller D. P.ve F.İ.’in evlerindeki sabit telefonların dinlenmesinin 3 ay süre ile ikinci kez uzatılmasına karar verildiğini, D.P. ve F.İ. o tarihte cezaevinde olduklarına göre, evlerindeki telefonların dinlenmesi, doğal olarak orada ikamet etmekte olan diğer müvekkillerinin telefon görüşmelerinin aylar boyunca yasaya aykırı biçimde dinlenmesi anlamına geldiğini, evde bulunan diğer müvekkillerinin soruşturmayla, atılı suçlamayla hiçbir ilgileri bulunmadığı gibi haklarında başlatılmış bir soruşturmanın da bulunmadığını, davalının kasti davranışıyla ortaya çıkan bu durumun müvekkillerinin özel yaşamlarına, haberleşme özgürlüklerine, kişilik haklarına ağır ve açık bir müdahale olduğunu iddia ederek manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Maliye Hazinesi vekili ise HMK"nun 46. maddesindeki koşullar oluşmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece yukarıda başlık bölümüne alınan gerekçe ile davanın reddine karar verilmiştir.
Dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bilgi ve belgelere, daire kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, usul ve yasaya uygun olduğu tespit edilen Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın onanması gerekir.
SONUÇ: Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile 4. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, gerekli temyiz ilamı harcı peşin alındığından başka harç alınmasına mahal olmadığına, 6110 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 12. Maddesi ile 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu’na eklenen 93/A-5 maddesi ve 6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 13.11.2013 gününde yapılan görüşmede oybirliği ile karar verildi.