Esas No: 2013/21-310
Karar No: 2013/1544
Karar Tarihi: 06.11.2013
Menfi Tespit - Kurumca tahakkuk ettirilen ek prim ve gecikme cezasının iptali istemi - Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2013/21-310 Esas 2013/1544 Karar Sayılı İlamı
Hukuk Genel Kurulu 2013/21-310 E. , 2013/1544 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Diyarbakır 2.İş Mahkemesi
TARİHİ : 05/07/2012
NUMARASI : 2012/429 E-2012/529 K.
Taraflar arasındaki “menfi tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Diyarbakır 2.İş Mahkemesi’nce davanın kabulüne dair verilen 30.03.2010 gün ve 2008/77 E.-2010/345 K. sayılı kararın incelenmesi davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 21.Hukuk Dairesi’nin 07.02.2012 gün ve 2010/6030 E.-2012/1243 K. sayılı ilamı ile;
(...Dava, davacının eksik işçilik bildiriminde bulunduğu gerekçesiyle davalı Kurumca tahakkuk ettirilen ek prim ve gecikme cezasının iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece Sosyal Sigorta işlemleri Yönetmeliğinin 38.maddesi gereğince davalı Kurumun ancak ihale yoluyla yaptırılan işler ve özel bina inşaatı iş yerleri ile olmak üzere böyle bir inceleme yetkisinin bulunduğu, yetkisiz olarak yapılan işlem sonucu hazırlanan raporun hukuka aykırı olduğu, bundan dolayı tahakkuk ettirilen prim ve gecikme cezasının iptali gerektiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
04.10.2000 tarihli 616 sayılı K.H.K"nın 66.maddesi ile sigorta müfettişlerinin işyerlerinde belirtilen nitelikte inceleme ve ölçümleme yapma ve bu raporlara dayalı olarak da Kurum tarafından resen prim tahakkuk ettirme yetkilerini düzenleyen 4792 sayılı Yasa"nın 3917 sayılı Yasa ile değişik 6.maddesi yürürlükten kaldırılmış, ne var ki;616 sayılı KHK Anayasa Mahkemesi"nin 31.10.2000 tarihli kararı ile iptal edilmiş, iptal kararı 10.11.2000 günlü Resmi Gazete"de yayımlanmış ve iptal kararı yayım tarihinden bir yıl sonra 10.11.2001 tarihinde yürürlüğe girmiştir. 06.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4958 sayılı Yasa"nın 37.maddesi ile değişik 506 sayılı Yasa"nın 79.maddesinin 7.fıkrasında fiilen veya işyeri kayıtlarından tespit edilecek her türlü bilgiden ya da kamu kuruluşları tarafından düzenlenen belge veya alınan bilgilerden çalıştığı tespit edilen sigortalılara ait olup, bu Kanun uyarınca Kuruma verilmesi gereken belgelerin yapılan tebligata rağmen bir ay içinde verilmemesi halinde, bu belgenin Kurumca resen düzenleneceği ve muhteviyatı sigorta primleri Kurumca tespit edilerek işverene tebliğ edileceği, işverenin, tebliğ edilen prim borcuna karşı tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde ilgili Kurum ünitesine itiraz edebileceği, itirazın reddi halinde işverenin kararın tebliğ tarihinden itibaren bir ay içerisinde yetkili mahkemeye başvurabileceği, 06.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4958 sayılı Yasa"nın 49.maddesi ile değişik "Sigorta Müfettişlerinin Teftiş Yetkileri Başlıklı" 506 sayılı Yasa"nın 130.maddesinin 2.fıkrasında "işverenin Kuruma emsaline, yapılan işin nitelik, kapsam ve kapasitesine göre işin yürütülmesi için gerekli olan sigortalı sayısının, çalışma süresinin veya prime esas kazanç tutarının altında bildirimde bulunduğunun Kurumca saptanması halinde işin yürütülmesi için gerekli olan asgari işçilik miktarı, yapılan işin niteliği, bünyesinde kullanılan teknoloji, iş yerinin büyüklüğü, benzer işletmelerde çalıştırılan işçi sayısı, ilgili meslek veya kamu kuruluşlarının görüşü gibi unsurları dikkate alarak sigorta müfettişi tarafından tespit edileceği" bildirilmiştir. 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Yasa"nın 85/1.ve 17.04.2008 tarihli 5754 sayılı Yasa"nın 50.maddesi ile değişik 86.maddesinin 7.fıkrasında da bu mevcut düzenleme aynen yer almıştır.
Davalı Kurumun tüm işyerlerinde ölçümleme hakkının bulunduğu açıkça ortada iken mahkemece yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiş olması isabetsiz olmuştur.
Yapılacak iş; davalı Kurumun ölçümlemeye esas aldığı müfettiş raporu ile ekinde bulunan ve davacı firmaya ait Diyarbakır terminali araç sefer listesi ile eklerinin tümü dikkate alınarak çalışan uzun yol şoförlerinin seferin niteliğine göre kaç kişi oldukları bu sayılar üzerinden çalışmanın niteliğine ve ücretin kamu düzenine ilişkin olduğu da dikkate alınarak ilgili meslek odasında da çalışan şoförlerin alması gereken gerçek ücretleri sorularak bu ücretler üzerinden Kuruma bildirilmesi gereken asgari işçiliği, iş ve sosyal güvenlik konularında uzman bir aktüerya hesap uzmanı ile ilgili meslek odasından yolcu taşımacılığı işinde uzman kişilerin listesi istenerek bu kişiler arasından iki bilirkişi seçmek suretiyle oluşturulacak üç kişilik heyetten rapor alarak gerçek biçimde işçi ücretlerini ve kuruma bildirilmesi gereken prim miktarını saptamak ve sonucuna göre bir karar vermektir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin hatalı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır...)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, eksik işçilik bildirimine dayalı olarak tahakkuk ettirilen prim ve gecikme zammı borcundan dolayı borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Davacı .... Seyahat Tur. İnş. Pet. Mark. Tic. Ltd. Şti. vekili dava dilekçesinde özetle; Kurum müfettişi tarafından terminal çıkış kayıtlarından tespit edilen araç sefer listesi esas alınarak, işyerinde bazı çalışanların eksik bildirildiği tespit edilen prim ödeme gün sayıları ile sigorta primine esas kazançları üzerinden ek aylık prim ve hizmet belgelerinin düzenlenmesinin istendiğini, oysa bölgenin içinde bulunduğu koşullarda meslek odası yazısında belirtilen ücretlerin ödenmesinin sözkonusu olamayacağı gibi, bir şoförün günlük çalışmasının 8 saat olması nedeniyle uzak seferlerde otobüs için üç şoför ehliyetinin kaydı yapılmakta ise de gerçekte hastalık, yorgunluk veya ailevi sebeplerle aslında iki şoförün sefere çıktığını, bu nedenle terminal çıkış kayıtlarının ve dolayısıyla müfettiş raporunun gerçeği yansıtmadığını, asgari ücret üzerinden tüm primlerin yatırıldığını belirterek, Kurumun re"sen ek prim tahakkukundan dolayı borçlu olunmadığının tespitini talep etmiştir.
Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) vekili cevap dilekçesinde özetle; Kurumca tahsile yönelik olarak bir işlem yapılmadığından davacının bu davayı açmakta yetkisi bulunmadığını, Kurum işleminin Sosyal Sigortalar Yönetmeliği"ne uygun olarak müfettiş raporuna istinaden yapıldığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Yerel Mahkemece, “Kurum müfettişinin eksik işçilik inceleme yetkisinin inşaat işleri ve ihale yoluyla yaptırılan işlerle sınırlı olduğu, yetkisiz olarak hazırlanan rapora dayalı olarak prim tahakkukunun yasal olmadığı” gerekçesiyle davanın kabulüne dair verilen karar, davalı SGK vekilinin temyizi üzerine, Özel Daire tarafından yukarıda açıklanan gerekçelerle bozulmuş, mahkemece önceki gerekçe genişletilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme hükmü, davalı SGK vekili tarafından temyiz edilmektedir.
Uyuşmazlık, SGK müfettişlerinin tüm işyerlerinde, eksik işçilik tespiti yetkisine sahip olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Davanın yasal dayanağının belirlenmesi amacıyla öncelikle mevzuatın incelenmesi gerekmektedir.
Bilindiği üzere, sigorta müfettişlerine işyerlerinin eksik işçilik bildiriminde bulunup bulunmadığını inceleme ve buna dayalı olarak Kurum"ca re"sen ek prim tahakkuku yetkisini veren 4792 sayılı Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu’nun 3917 sayılı Kanun"la değişik 6.maddesi, 04.10.2000 tarih ve 24190 mükerrer sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 616 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin (KHK) 66.maddesi ile yürürlükten kaldırılmış, anılan Kararname Anayasa Mahkemesi"nin 31.10.2000 tarihli kararı ile iptal edilmiş, iptal edilen KHK"nin doğuracağı hukuksal boşluk kamu yararını ihlal edici nitelikte görüldüğünden, Anayasa"nın 153.maddesinin 3.fıkrasıyla 2949 sayılı Kanun’un 53.maddesinin dördüncü ve beşinci fıkraları gereğince iptal hükmünün, kararın Resmi Gazete"de yayımlanmasından başlayarak bir yıl sonra yürürlüğe girmesine karar verilmiş, iptal hükmü; 10.11.2000 tarihli Resmi Gazete"de yayımlanarak, 10.11.2001 tarihinde yürürlüğe girmiş, ancak kararda öngörülen süre içinde yasal bir düzenleme yapılmamıştır.
Anayasa Mahkemesi"nin iptal kararı sonrası düzenleme yapılmaması nedeniyle uygulamada doğan sorunlar üzerine, 06.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4958 sayılı Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu’nun “Denetim danışma ve destek birimleri” başlıklı 9.maddesinde Sigorta Teftiş Kurulu Başkanlığı"na işin yürütümü için gerekli olan asgari işçilik miktarını saptama yetkisi tanınmıştır.
Yine 4958 sayılı Kanun’un 49.maddesi ile 506 sayılı Kanun’un “Sigorta Müfettişlerinin Teftiş Yetkileri” başlıklı 130.maddesine eklenen 2.fıkrada getirilen düzenlemede “işverenin Kuruma emsaline, yapılan işin nitelik, kapsam ve kapasitesine göre işin yürütülmesi için gerekli olan sigortalı sayısının, çalışma süresinin veya prime esas kazanç tutarının altında bildirimde bulunduğunun Kurumca saptanması halinde işin yürütülmesi için gerekli olan asgari işçilik miktarı, yapılan işin niteliği, bünyesinde kullanılan teknoloji, işyerinin büyüklüğü, benzer işletmelerde çalıştırılan işçi sayısı, ilgili meslek veya kamu kuruluşlarının görüşü gibi unsurları dikkate alarak sigorta müfettişi tarafından tespit edileceği” belirtilmiş, ayrıca, bu konuya ilişkin olarak 506 sayılı Kanun’un 79. maddesine de yeni bir fıkra eklenmiştir.
506 sayılı Kanun’un 79.maddesinin 12.fıkrası;
“(Ek fıkra: 29/07/2003 - 4958 S.K./37. md.) Bu Kanunun 83"üncü maddesinde belirtilen kurum ve kuruluşlar tarafından ihale yoluyla yaptırılan her türlü işler, gerçek veya tüzel kişilerce yapılan inşaatlardan dolayı yeterli işçilik bildirmiş olup olmadığı Kurumca araştırılır. Usul ve esasları yönetmelikle belirlenecek bu araştırma sonucunda yeterli işçiliğin bildirilmemiş olduğunun anlaşılması halinde, bildirilmemiş olan işçilik tutarı üzerinden hesaplanan prim tutarı, gecikme zammı ile birlikte sigorta müfettişince inceleme yapılması istenilmeksizin işveren tarafından ödendiği takdirde, işyeri hakkında sigorta müfettişine inceleme yaptırılmayabilir.” düzenlemesini içermektedir.
506 sayılı Kanun’un 83. maddesinde belirtilen kurum ve kuruluşlar ise, “Genel ve katma bütçeli kuruluşlar, il ve belediyeler veya sermayesinin en az yarısı genel ve katma bütçeli kuruluşlar ile il ve belediyelere ait olan teşekkül ve müesseseler, kamu iktisadi kuruluşları ve bunların müessese, bağlı ortaklık ve iştirakleri, kanunla ve kanunların verdiği yetkiye dayanarak kurulan kurum ve kuruluşlar, döner sermayeli kuruluşlar…” olarak açıklanmıştır.
Anılan 79.maddeye 29.07.2003 tarih ve 4958 sayılı Kanun’un 37.maddesi ile eklenen fıkra ile de;
“Sigorta müfettişi tarafından, Kuruma bildirilmediği tespit edilen asgari işçilik tutarı üzerinden Kurumca resen tahakkuk ettirilen sigorta primleri bu Kanunun 80"inci maddesi de nazara alınarak işverene tebliğ olunur. İşveren, tebliğ edilen prim borcuna karşı tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde Kuruma itiraz edebilir. İtiraz takibi durdurur. Kurumca itirazın reddi halinde, işveren, kararın tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde yetkili iş mahkemesine başvurabilir. Mahkemeye başvurulması prim borcunun takip ve tahsilini durdurmaz.” şeklinde düzenlenme yapılmıştır.
Son olarak, 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren ve 506 sayılı Kanun’u yürürlükten kaldıran 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 85/1 ile 17.04.2008 tarihli 5754 sayılı Kanun’un 50.maddesi ile değişik 86.maddesinin 7.fıkrası ve 106.maddelerinde de 506 sayılı Kanun’da mevcut olan bu düzenlemeler aynen yer almıştır.
Nitekim, 5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu’nun 17/d bendine göre Rehberlik ve Teftiş Başkanlığı işin yürütümü açısından gerekli olan asgarî işçilik tutarını tespit etmekle görevli olup bu görevini müfettişleri eliyle yerine getirmektedir.
Yukarıda yapılan açıklamaların ışığında, Kurumun uyuşmazlık konusu tahakkuk işlemi tarihinde yürürlükte bulunan mevzuat uyarınca davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanun’un 79, 80 ve 130.maddeleridir.
Buna göre, 4447 sayılı Kanun’un 14.maddesiyle değişik 506 sayılı Kanun’un 130.maddesinin ilk fıkrası; sigorta müfettişlerinin, bu kanunun uygulanması bakımından, İş Kanunu’nda belirtilen teftiş, kontrol ve denetleme yetkisine haiz olduklarını, maddenin 4958 sayılı Kanun’un 49.maddesiyle ekli ikinci fıkrası; işverenin kuruma, emsaline, yapılan işin nitelik, kapsam ve kapasitesine göre işin yürütülmesi için gerekli olan sigortalı sayısının, çalışma süresinin veya prime esas kazanç tutarının altında bildirimde bulunulduğunun kurumca saptanması halinde, işin yürütülmesi için gerekli olan asgari işçilik miktarı, yapılan işin niteliği, bünyesinde kullanılan teknoloji, işyerinin büyüklüğü, benzer işletmelerde çalıştırılan işçi sayısı, ilgili meslek veya kamu kuruluşlarının görüşü gibi unsurları dikkate alarak sigorta müfettişi tarafından tespit edileceğini, üçüncü fıkrası ise; bu maddenin uygulanmasında teftiş, kontrol ve denetleme yetkisine sahip olanlar tarafından düzenlenen tutanakların aksi sabit oluncaya kadar muteber olacağını, yine 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanun’un 59.maddesinde de, bu Kanunun uygulanmasına ilişkin işlemlerin denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurları eliyle yürütüleceği, bu kişilerin düzenlediği tutanakların aksi sabit oluncaya kadar geçerli oldukları, aynı maddenin yedinci paragrafında da kamu idarelerinin denetim elemanlarının kendi mevzuatı gereğince yapacakları soruşturma, denetim ve incelemeler sırasında, çalıştırılanların sigortalı olup olmadığını da tespit ederek, sigortasız çalıştırılanları Kuruma bildirmek zorunda oldukları, bu Kanuna göre sigortalı sayılanların prime esas kazançlarının veya sigortalı gün sayılarının eksik bildirilmesi sonucunu doğuran tespitlerini de Kuruma bildirmeleri gerektiği, hükmünü öngörmektedir.
Kaldı ki, Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği"nin “Kuruma Yeterli İşçiliğin Bildirilmiş Olup Olmadığına İlişkin Araştırma ve Resen Yapılacak İşlemler” kenar başlıklı 38/d maddesinde;
“İşyerlerinde; fiilen veya işyeri kayıtlarından tespit edilecek her türlü bilgiden ya da kamu kuruluşları tarafından düzenlenen belge veya alınan bilgilerden çalıştığı tespit edildiği halde bu çalışmaları Kuruma bildirilmeyen veya eksik bildirilen, sigortalılar ile ilgili olarak düzenlenmesi gereken, Sigortalı İşe Giriş Bildirgesi ve Aylık Prim ve Hizmet Belgesi Ünitece yapılacak bir ay süreli tebligat ile ilgili işveren veya aracıdan istenilir. Söz konusu belgeler, yapılan tebligata rağmen verilmediği takdirde Kurum Ünitesince resen düzenlenir.” düzenlemesi bulunmaktadır.
Görüldüğü üzere, 506 sayılı Kanun’un 130.maddesinde yer alan; “İşverenin Kuruma, emsaline, yapılan işin nitelik, kapsam ve kapasitesine göre işin yürütülmesi için gerekli olan sigortalı sayısının, çalışma süresinin veya prime esas kazanç tutarının altında bildirimde bulunduğunun Kurumca saptanması halinde, işin yürütülmesi için gerekli olan asgari işçilik miktarı, yapılan işin niteliği, bünyesinde kullanılan teknoloji, iş yerinin büyüklüğü, benzer işletmelerde çalıştırılan işçi sayısı, ilgili meslek veya kamu kuruluşlarının görüşü gibi unsurları dikkate alarak sigorta müfettişi tarafından tespit edilir.” düzenlemesi; kayıt dışı çalışmadan kaynaklanan prim kaybının önüne geçilebilmesi yönünden, 506 sayılı Kanun’un 79.maddesindeki yöntem ve asgari işçilik oranlarıyla bağlı kalınmaksızın, eksik işçilik bildiriminde bulunulup bulunulmadığının tespitine olanak vermektedir.
Buna göre, 506 sayılı Kanun’un öncelikle 130 ve 79 ile 80.maddeleri ve 5502 sayılı Kanun’un 17/d bendi hükümleri birlikte değerlendirildiğinde; yeterli işçilik ile asgari işçilik kavramlarının aynı anlamı içerdiği, Kurumun asgari işçilik incelemesinin türleri olan ihaleli işler ile özel bina inşaatları dışındaki işyerlerinde de, 130.maddede düzenlenen genel denetim yetkisi kapsamında kendisine bildirilen ve bildirilmeyen işçilik yönünde, asgari işçilik incelemesi yapma yetkisi, diğer bir ifade ile Kurumun ölçümleme yapma hakkı bulunmaktadır.
Somut olayın incelenmesinde, Kurum müfettişi tarafından düzenlenen 30.07.2007 tarihli raporda, 2006 yılı kayıtları incelemeye alınarak davacı adına işlem gören otobüs işletmesi işyerinin 2006 yılı tüm yolcu taşımacılığına ilişkin kayıtları, terminal çıkış kayıtları, ulaştırma bölge müdürlüğü kayıtları dikkate alınarak, 2006 yılında her bir aya ait sefer yapılan il ve ilçe sayısının, gidiş dönüş sefer sayısı ile sefer süresinin belirlendiği, seferlerin mesafe ve süreleri dikkate alınarak uzun her bir seferin asgari üç kişi ile yapıldığının ve eksik işçilik bildirimi bulunduğunun tespit edildiği bildirilmiştir.
Mahkemece, işin yürütümü için gerekli olan asgari işçilik miktarı tespitinin müfettişlerce, ancak, “ihale yoluyla” yaptırılan işler ile gerçek ve tüzel kişiler tarafından yaptırılan “özel bina inşaatı” işleri için yapılabileceği, bu iki hal dışında kalan ve uyuşmazlık konusu olan olayda, asgari işçilik miktarı tespitine ilişkin müfettiş işleminin ve tahakkukun yerinde olmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de, yukarıda da açıklandığı üzere; davalı Kurumun tüm işyerlerinde ölçümleme hakkının bulunduğu açıkça ortada iken mahkemece yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmesi isabetsizdir.
Bu bakımdan mahkemece; Kurum müfettişlerin yetkili bulunduğu ve Kurumun re’sen prim tahakkuk hakkının mevcut olduğunun kabulü ile, davacıya ait emniyet ve terminal müdürlüğü kayıtları ile tüm defter, kayıt ve belgeler, davacı ve acentaları tarafından düzenlenen makbuz ve faturalar değerlendirilmeli, işin kapasitesi ve genel niteliği, işte kullanılan teknik yöntemler, mevsimsel olarak değişen sefer sayıları, sefer saatlerine göre çalıştırılması zorunlu sigortalı sayısı, benzer işletmelerde sefer saatlerine göre çalıştırılan işçi sayısı, kısaca işçilik bildirilmesi gereken işle ilgili tüm veriler birlikte gözetilmeli, gerekirse mahallinde inceleme yapılarak, dava konusu olayda konusunda uzman; asgari işçiliği teknik usullerle saptamasını bilen sosyal güvenlik aktüerya uzmanı ve ilgili meslek odasından seçilecek bilirkişi kurulundan yukarıda ifade edilen yöntem ve saptamalar doğrultusunda, ihtilaf konusu dönemdeki muhasebe kayıtları ve ticari evrak incelenerek, işin niteliği, bünyesinde kullanılan teknoloji, iş yerinin büyüklüğü, ilgili meslek veya kamu kuruluşlarının görüşü gibi unsurların dikkate alınması suretiyle denetime elverişli, somut verilere dayalı rapor aldıktan sonra davacının prim ve gecikme zammı borcu bulunup bulunmadığını saptamak ve sonucuna göre karar vermektir.
O halde, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, Kurum müfettişlerinin denetim yetkisi bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne ilişkin önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
S O N U Ç : Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanun"un 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 8/3.fıkrası uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 06.11.2013 gününde oybirliği ile karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.