Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2013/2-1043
Karar No: 2013/1539
Karar Tarihi: 06.11.2013

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2013/2-1043 Esas 2013/1539 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2013/2-1043 E.  ,  2013/1539 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : Denizli 2. Aile Mahkemesi
    TARİHİ : 15/02/2013
    NUMARASI : 2012/985-2013/135

     Taraflar arasındaki “boşanma” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Denizli 2.Aile Mahkemesi’nce davanın reddine dair verilen 16.09.2011 gün ve 2011/261 E., 2011/801 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 28.06.2012 gün ve 2011/21393 E., 2012/17963 K. sayılı ilamı ile;
    (…Toplanan delillerden davacı kocanın başka bir kadınla ilişki yaşadığı, davalı kadının da eşine tepkiyi aşacak şekilde hakaret ettiği anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Davacı dava açmakta haklı olup davalının itirazı hakkın kötüye  kullanılması niteliğindedir. Türk Medeni Kanununun 166/2. maddesi koşulları oluştuğu halde davanın reddine karar verilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir…)
    gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

    TEMYİZ EDEN : Davacı vekili

    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava, evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuki nedenine dayalı boşanma istemine ilişkindir.
    Davacı, davalı ile 1988 yılında evlendiklerini, daha sonra N... Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 1995/5 Esas 1995/7 Karar sayılı ilamıyla boşandıklarını, boşanma kararının 07.10.2008 tarihinde kesinleştiğini, aralarındaki sorunları çözebileceklerini düşünerek 23.01.2009 tarihinde yeniden evlendiklerini, ancak sorunları çözemediklerini, geçimsizliğin giderek arttığını, yaklaşık 3 yıldır ayrı yaşadıklarını belirterek boşanmalarına karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı vekili, tarafların hiç uzun süre ayrı kalmadıklarını ve müşterek hayatı sürdürdüklerini, 1995 ila 2008 yılları arasında davacı eşin ağır hasta olduğunu, müvekkilinin sürekli bakım yapmak suretiyle davacının hastalığını atlatmasına yardımcı olduğunu, tarafların ayrı yaşamasının sebebinin davacıdan kaynaklandığını belirterek, davanın reddini talep etmiştir.
    Yerel mahkemece, taraflar arasında evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında tüm kusurun sadakat yükümünü yerine getirmeyen kocada olduğu, davalı kadının davacıya karşı sözlerinin tepki olarak söylendiği, bu nedenle davalının kusursuz olduğu gerekçesi ile davanın reddine dair verilen karar, davacı vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece yukarıda belirtilen nedenlerle bozulmuş, yerel mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
    Direnme kararı, davacı vekili tarafından temyiz edilmektedir.
    Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, mahkemece toplanan deliller dikkate alındığında, davalı kadının kusurlu kabul edilmesinin mümkün olup olmadığı, burada varılacak sonuca göre; mahkemece, tarafların boşanmasına hükmedilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır. 
    Uyuşmazlığın çözümü için ilgili yasal düzenlemelerin değerlendirilmesinde yarar vardır.
    4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK)’nun “Evlilik birliğinin sarsılması” başlıklı 166/I-II. maddesi;
    “Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.
    Yukarıdaki fıkrada belirtilen hallerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir.”
    Hükmünü içermektedir.
    Anılan madde gereğince evlilik birliğinin sarsılması nedeniyle boşanmaya karar verilebilmesi için; biri objektif, diğeri sübjektif olmak üzere başlıca iki şartın gerçekleşmiş olması gerekmektedir. Objektif şart; evlilik birliğinin temelinden sarsılmış olması, sübjektif şart ise; ortak hayatın çekilmez hale gelmiş bulunmasıdır.
    Söz konusu hüküm uyarınca, evlilik birliği, eşler arasında ortak hayatı çekilmez duruma sokacak derecede temelinden sarsılmış olduğu takdirde, eşlerden her biri kusurlu olsa dahi boşanma davası açabilir. Yani dava açabilme hakkı, eşlerden birinin kusursuz olması şartına bağlanmış değildir. Başka bir deyişle, boşanma davası açabilmek için, geçimsizlikten dolayı evlilik birliğinin temelinden sarsılmış olmasının mutlaka eşlerden birinin kusurundan ileri gelmiş olması gerekmediği gibi, davacı eşin de bunda kusurunun bulunmaması şart değildir. Eşlerden her ikisi de kusurlu olsa veya her ikisinin de kusuru bulunmasa bile, yine de boşanma davası açılabilir. Çünkü evlilik birliğinin sarsılması, kusura dayanan bir boşanma sebebi değildir (Akıntürk, Turgut/Ateş Karaman, Derya; Türk Medeni Hukuku İkinci Cilt Aile Hukuku, 14. Baskı, İstanbul 2012, s:261 vd.).
    Evlilik birliğinin ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenemeyecek derecede temelinden sarsılmış olması durumunda, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı bulunmaktadır (m.l66/II). Bu durumda, davacının davalıdan daha fazla kusurlu olduğu itiraz yoluyla ispat edilirse, davanın reddedilmesi gerekir. Bu sonuç, bir kimsenin kendi kusuruna dayanarak hak kazanamaması ilkesinden doğan bir sonuçtur(Akıntürk/Ateş Karaman; age., s:267).
    Bu düzenlemeyle davalıya bu yolda bir itiraz hakkı tanınmış olmakla birlikte, bu hakkın kötüye kullanılmasının yaptırımı da aynı hükümde belirtilmiştir.
    Gerçekten, TMK.m.l66/II son cümleye göre; itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir.
    Davalı eş, boşanmayı ciddi ve samimi olarak arzulamakla birlikte, bunu bir pazarlık aracı yaparak davacı eşten daha fazla imkan sağlamak amacıyla itirazda bulunuyorsa, burada hakkını kötüye kullandığına hükmetmek mümkündür. Bunun gibi, boşanmayı ve yeni bir hayat kurmayı arzuladığını yakın çevresine samimi olarak duyuran bir eşin, salt davacıya güçlük çıkarmak amacıyla itirazda bulunması halinde de aynı sonuca varılabilir.
    Öte yandan, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 254.maddesi uyarınca aksine ciddi ve inandırıcı delil ve olaylar bulunmadıkça asıl olan tanıkların gerçeği söylemiş olmalarıdır. Akrabalık veya diğer bir yakınlık başlı başına tanık beyanını değerden düşürücü bir sebep sayılamaz (HGK’nun 13.04.2011 gün ve 2010/2-751 E., 2011/96 K. sayılı ilamı). Dosyada yerel mahkemece dinlenen tanıkların beyanlarının aksi ispatlanmış değildir.
    Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; tarafların 08.10.1987 tarihinde evlendikleri, daha sonra Nazımiye Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 1995/5 E., 1995/7 K. sayılı ilamıyla boşandıkları, boşanma kararının 07.10.2008 tarihinde kesinleştiği, daha sonra 23.01.2009 tarihinde yeniden evlendikleri anlaşılmaktadır.
    Toplanan deliller ve özellikle tanık beyanlarından davacının başka bir kadın ile evlilik dışı ilişkisinin bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu durum TMK’nun 185. maddesinde düzenlemesini bulan sadakat yükümüne aykırı davranış teşkil etmekte olup, bu nedenle davalı koca boşanmaya neden olan olaylarda ağır kusurludur.
    Öte yandan, davacı kocanın sadakat yükümüne aykırı davranışı karşısında davalı kadının davacıya karşı sözlerinin tepki olarak söylendiğinin kabulü olanaklı olmadığı gibi, sarf ettiği sözler nedeniyle az da olsa kusuru bulunmaktadır.
    Her ne kadar TMK. 166/II gereğince davalı eşin, daha az kusurlu olması nedeniyle açılan davaya itiraz hakkı bulunsa da tanık beyanlarından davalının da boşanmayı istediği, ancak davacı eşten daha fazla imkan sağlamak amacıyla itirazda bulunduğu anlaşıldığından, itiraz hakkını kötüye kullandığı ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmaktadır.
    Bu durumda, somut olayda Türk Medeni Kanunu’nun 166/2. maddesindeki koşullar oluştuğu halde yerel mahkemece, davanın reddine karar verilmesi doğru değildir.
    Hal böyle olunca; aynı hususa işaret eden ve Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
    Açıklanan nedenlerle direnme kararı bozulmalıdır.
    S O N U Ç :  Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının bozma ilamında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, aynı Kanun"un 440. maddesi uyarınca, tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 06.11.2013 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
     


     
     
     

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi