Taraflar arasındaki “itirazın iptali” isteminden dolayı yapılan yargılama sonunda; Antalya 6. Sulh Hukuk Mahkemesi"nce davanın kabulüne dair verilen 03.10.2011 gün ve 2011/646 E., 2011/1385 K. sayılı kararın incelenmesinin davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi"nin 12.04.2012 gün ve 2011/16130 E., 2012/6266 K. sayılı ilamı ile;
“...Davacı vekili, dava konusu 7 adet çekin karşılığı bulunmadığından karşılıksız kaşesi vurdurulduğunu, talebe rağmen davalı bankanın ödemekle yükümlü olduğu çek yaprağı güvence bedellerini ödemediğini, alacağın tahsili için girişilen icra takibine de haksız olarak itiraz edildiğini iddia ederek itirazın iptaline ve icra inkar tazminatına hükmolunmasını, talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, itiraz dilekçesindeki beyanlarını tekrar ettiğini, çekin eski çek olup, takas odasına ibraz edildiğini, bu nedenle istenen karşılıkların ödenmesinin mümkün olmadığını ayrıca fazla talepte bulunulduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece muhatap bankanın kendisine yazılı bir başvuru yapılması ve çek asıllarının ibrazı halinde sorumlu olduğu bedeli ödemek zorunda olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava tarihinde yürürlükte bulunan 3167 Sayılı Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkındaki Kanun’un 6/son maddesi “Takas odaları aracılığıyla ibraz edilmiş çekler için 10.madde de belirtilen sorumluluk miktarı dahil kısmi ödeme yapılamaz” hükmünü içermektedir. Davaya konu çeklerin takasa ibraz edildiği dosya içerisindeki çek örneklerinden anlaşılmaktadır. Takasa ibraz edilen çekler yönünden davalı bankanın kısmi ödeme yapma yükümlülüğü bulunmamaktadır. Mahkemece anılan yasa hükmü dikkate alınmadan yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir...”
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu"nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, alacağın tahsili amacıyla yapılan takibe itirazın iptali istemine ilişkindir.
Yerel Mahkemece, davanın kabulüne dair verilen karar, davalı vekilinin temyizi üzerine, Özel Dairece, yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuştur. Yerel Mahkemece, dava tarihinde 3167 sayılı Kanun’un yürürlükte olmadığı, 5941 sayılı Çek Kanunu’nun 20.12.2009 tarihinde yürürlüğe girdiği, çeklerin 2010 ve 2011 yıllarında 5941 sayılı Kanun’un yürürlükte olduğu tarihte ibraz edildiği, bu nedenle 3167 sayılı Kanun’un bu çekler açısından uygulanmasının mümkün olmadığı gerekçesi ile önceki kararda direnilmiştir.
Direnme hükmünü, davalı vekili temyiz etmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davalı bankanın, karşılıksız çıkan dava konusu çek yaprakları için, mülga 3167 sayılı Kanunun 10. maddesinde düzenlenen sorumluluk miktarını ödemekle yükümlü olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Uyuşmazlığın çözümü için ilgili yasal düzenlemelerin değerlendirilmesinde yarar vardır.
20.12.2009 tarihli Resmi Gazete"de yayınlanarak yürürlüğe giren 5941 sayılı Çek Kanunu’nun Geçici 1/3. maddesi;
“(3) Bankaların müşterilerine verdikleri eski çek defterleriyle ilgili olarak, 3167 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanmasına devam olunur. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 7 nci maddesi hükmü saklıdır.” hükmünü içermekte olup, bu hüküm ile bankaların müşterilerine verdikleri eski çek defterleriyle ilgili olarak 3167 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağı düzenlenmiş bulunmaktadır.
Bu aşamada, “takas odası” kavramı üzerinde kısaca durulmasında yarar bulunmaktadır.
3167 Sayılı Kanun’un 6. maddesi gereğince, çeklerin banka şubeleri arasında hesaben tesviyesini sağlamak üzere, Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası"nın gözetimi altında, merkezi Ankara"da bulunan ve faaliyetleri özel hukuk hükümlerine tabi “Bankalararası Takas Odaları Merkezi” adıyla bir tüzel kişilik kurulmuştur.
Takas odası aracılığı ile bankalar, nakit para kullanılmadan muhasebe işlemleriyle karşılıklı olarak hesapların tasfiye edilmesini sağlamaktadırlar.
Mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu(eTTK) esas itibariyle çeklerin muhatap bankalara veya takas odalarına ibrazını öngörmektedir. eTTK m. 708/1 e göre “Bir çek, keşide edildiği yerde ödenecekse on gün; keşide edildiği yerden başka bir yerde ödenecekse bir ay içinde muhataba ibraz edilmelidir.” eTTK m. 710 a göre ise “Çekin bir takas odasına ibrazı, ödeme için ibraz yerine geçer.” 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı yeni Türk Ticaret Kanunu’nda da benzer düzenlemelere yer verilmiştir.
Bu durumda çekler ya muhatap bankaya ya da takas odasına fiziken ibraz edilecek ve takas odasına ibraz da ödeme için ibraz yerine geçecektir. Diğer bir deyişle, takas odası muhatap bankanın yerine geçecek; örneğin çekin ibraz tarihi, karşılığının bulunup bunmadığı, karşılığı bulunsa da ödenmesinin kısıtlanıp kısıtlanmadığı çekin arkasına yazıldıktan sonra ilgili takas odası kaşesi altında yetkilileri tarafından imzalanacaktır.
Takasa ibraz edilen çeklerde muhatap bankanın çek yaprağı için yasal ödeme yükümlülüğü 3167 sayılı Kanun’un 6/4. maddesinde düzenlenmiş olup anılan madde;
“(Ek fıkra: 26/02/2003 - 4814 S.K./5. md.) Takas odaları aracılığıyla ibraz edilmiş çekler için, 10 uncu maddede belirlenen sorumluluk miktarı dahil kısmi ödeme yapılmaz. Ancak, takas odaları aracılığıyla ibraz edilen çekin, hesapta yeterli karşılığının olmadığının belirlenmesi halinde muhatap banka tarafından, hesapta bulunan kısmi karşılık tutarı, çeki ibraz eden hamil lehine onbeş gün süreyle bloke edilir.”
Şeklindedir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; dava konusu çek yaprakları mülga 3167 sayılı Kanun döneminde verilmiş; takas odasına ise 5941 sayılı Kanun’un yürürlükte olduğu 2010 ve 2011 tarihlerinde ibraz edilmiştir. Dava ise 5941 sayılı Kanun’un yürürlükte olduğu dönemde açılmış bulunmaktadır. Bu nedenle Özel Daire’nin dava tarihinde 3167 sayılı Kanun’un yürürlükte olduğu yönündeki bozması yerinde değildir.
Öte yandan, 5941 sayılı Çek Kanunu’nun Geçici 1/3. maddesi gereğinde dava konusu çeklere mülga 3167 sayılı Kanun’un uygulanması gerekmektedir. Mülga 3167 sayılı Kanun’un 6/4 maddesinde ise takas odaları aracılığı ile ibraz edilen çekler için 10 uncu maddede belirlenen sorumluluk miktarı dahil kısmi ödeme yapılamayacağı düzenlenmiş bunmaktadır.
Bu durumda davalı bankanın, karşılıksız çıkan dava konusu çek yaprakları için mülga 3167 sayılı Kanun’un 10. maddesinde düzenlenen sorumluluk miktarını ödeme yükümlülüğü bulunmadığından, yerel mahkemenin direnme kararı yerinde değildir.
Hukuk Genel Kurulu"ndaki görüşmeler sırasında bir kısım üyelerce; uyuşmazlığın çözümünde 5941 sayılı yeni Çek Kanunu’nun uygulanması gerektiği, 5941 sayılı Kanun’un 8/4 maddesi gereğince muhatap bankanın sorumluluk tutarını ödemekle yükümlü olduğu, uyuşmazlığa mülga 3167 sayılı Kanun’un uygulanacağı düşünülse bile, takasa ibraz edilen çek ile muhatap bankaya ibraz edilen çek arasında sorumluluk tutarının ödenmesi bakımından bir fark bulunmadığı, 3167 sayılı Kanun’un 6/son maddesinin, başlığından da anlaşılacağı üzere, bankalar tarafından takasa sunulan ve karşılığı hiç veya tam olarak bulunmadığı saptanan çekler bakımından teknik zorunluluk nedeniyle Kanuna eklenmiş bir hüküm niteliğinde olduğu, münhasıran bankalar arası hesaben tesviye işlemlerine ilişkin bulunduğu, bu nedenle direnmenin yerinde olduğu ve dosyanın Daireye gönderilmesi gerektiği ileri sürülmüşse de bu görüş Hukuk Genel Kurulu"nun çoğunluğunca yukarıda açıklanan nedenlerle yerinde görülmemiştir.
Hal böyle olunca Hukuk Genel Kurulu’nca da yukarıdaki ilave gerekçelerle benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
S O N U Ç : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda gösterilen ilave gerekçe ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, aynı Kanun"un 440. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 06.11.2013 gününde yapılan ikinci görüşmede oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Özel Daire ile Mahkeme arasındaki uyuşmazlık, davalı bankanın sorumluluğu açısından 3167 sayılı Yasa"nın 6. maddesi mi, 5941 sayılı Yasa"nın mı uygulanacağı, 3167 sayılı Yasa uygulandığında da davalının sorumlu olup olmayacağı noktasında toplanmaktadır.
5941 sayılı Çek Kanunu 20/12/2009 tarihinde Resmi Gazate"de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Yüksek Özel Daire"nin, dava tarihinde 3167 sayılı Yasa"nın yürürlükte olduğu gerekçesiyle 3167 sayılı Yasa"nın 6/son maddesine göre kararı bozması yerinde olmamıştır. Dava tarihi 19.04.2011 olup, dava tarihinde 5941 sayılı Çek Yasası yürürlüktedir.
Davaya konu çekler 3167 sayılı Yasa"nın yürürlükte olduğu zamanki eski çek defterlerinden keşide edilmiş ise de çeklerin keşide ve bankaya ibrazı 5941 sayılı Çek Kanunu yürürlükte iken olduğundan bankanın kısmi ödeme yükümlülüğünün 5941 sayılı Yasa"ya göre belirlenmesi gerekir. Eski çek defterinden keşide edilen çek olması nedeniyle 3167 sayılı Yasa"nın uygulanacağına dair davalı bankanın savunması ve Yüksek Özel Daire"nin bozması yerinde değildir. 5941 sayılı Çek Kanunu geçici 1. maddesinde, bankanın müşterilerine verdiği eski çek defterlerinin geçerli olduğu, bu defterlerle ilgili olarak 3167 sayılı Yasa"nın uygulanmasına devam olunacağı hükmü yer almakta olup, 3167 sayılı Yasa"nın uygulanması çek defterleriyle ilgili hükümler yönündendir. Yoksa, eski çek defterlerinden 5941 sayılı Çek Kanunu yürürlüğe girdikten sonra keşide ve ibraz edilen çekin tüm işlemlerine 5941 sayılı Çek Kanunu hükümleri uygulanacaktır. 5941 sayılı Çek Kanunu 8/4. maddesinde takasa ibraz edilen çekler yönünden muhatap bankanın sorumluluk tutarını ödeme yükümlülüğünün ortadan kalkmadığı belirtilmiştir. Bu nedenle davalı banka, çeklerin sorumluluk tutarını ödemekle yükümlüdür.
Dava konusu çeklerin 3167 sayılı Yasa dönemindeki çek defterinden keşide edildiğinden 3167 sayılı Yasa hükmü uygulanır diye düşünüldüğünde dahi 3167 sayılı Yasa hükümlerine göre, yine muhatap bankanın sorumluluğu sözkonusudur. 3167 sayılı Yasa"nın 6. maddesi başlığına bakıldığında, çeklerin banka şubeleri arasında hesaben tasfiyesini düzenlediği görülmektedir. Bu maddenin son fıkrası da takasa ibraz sırasındaki bankanın ödeme yükümlülüğü olmadığını belirtmektedir. Takasa ibrazda genelde çekler fiziki olarak ibraz edilmeksizin sadece elektronik ortamda muhatap bankaya gönderildiğinden bu şekilde ibrazda zorunlu ödeme tutarını ödeme yükümlülüğü yoktur. 3167 sayılı Yasa"nın 6/son maddesi teknik zorunluluk nedeniyle yasaya eklenmiş bir hüküm niteliğindedir. Takasa ibraz da muhatatap bankaya ibraz yerine geçmektedir. Takasda ödenmeyen kısmi karşılık ve varsa bankanın yasal yükümlülüğü, hamilin, muhatap bankaya karşı bir alacağını oluşturmaktadır. 6762 sayılı TTK 710. maddesine göre takas odasına ibraz, ödeme için ibraz yerine geçer. Takasa ibraz edilen çek ile muhatap bankaya ibraz edilen çek arasında kanun koyucunun muhatap bankanın Yasa"nın 10. maddesinde belirtilen zorunlu ödeme sorumluluğu bakımından bir ayrım oluşturmak istemediği açıktır. Nitekim kanun koyucu 5941 sayılı Yasa"nın 8/4. maddesi ile 3167 sayılı Yasa"nın 6.maddesindeki anılan tereddüdü ortadan kaldırmak amacıyla muhatap bankanın sorumluluğunun ortadan kalkmadığı hükmünü koymuştur. Bu cümlenin önündeki cümle eski Kanun 6/son maddesinin tekrarı olup, o cümlenin takasdaki işlemlerle ilgili olduğu, yeni Kanun"da ilave edilen açıklama ile de anlaşılmaktadır. Doktrinde bu konuda genel olarak ittifak edilmiştir. (Bakınız: Prof. Dr. Seza Reisoğlu Çek Hukuku-2011, sayfa 233) Dairemiz uygulaması da bu şekildedir. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi"nin 18.06.2010 gün 2010/7091-7068 E-K sayılı, 11.04.2011 gün 2009/11885 E- 2011/4111 K, 04.07.2012 gün 2011/5830 E 2013/11968 K sayılı kararları)
Bu gerekçelerle direnme kararının uygun olduğunu ve diğer hususlar incelenmek üzere dosyanın, Özel Daire"ye gönderilmesi gerektiğini düşünüyor ve sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.