Abaküs Yazılım
16. Ceza Dairesi
Esas No: 2021/646
Karar No: 2021/2599
Karar Tarihi: 08.04.2021

Yargıtay 16. Ceza Dairesi 2021/646 Esas 2021/2599 Karar Sayılı İlamı

16. Ceza Dairesi         2021/646 E.  ,  2021/2599 K.

    "İçtihat Metni"



    I- TALEP:
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 28.01.2021 tarih ve 2021/5115 sayılı yazısı ile; Silahlı terör örgütüne (FETÖ/PDY) üye olma suçundan sanık ..."ün, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 314/2, 62 ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu"nun 5. maddeleri gereğince 7 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına dair Bilecik Ağır Ceza Mahkemesinin 26/03/2018 tarihli ve 2017/111 esas, 2018/112 sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.
    5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 150. maddesinin 2 ve 3. fıkralarında yer alan, “(2) Müdafii bulunmayan şüpheli veya sanık; çocuk, kendisini savunamayacak derecede malul veya sağır ve dilsiz ise, istemi aranmaksızın bir müdafi görevlendirilir. (3) Alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı yapılan soruşturma ve kovuşturmada ikinci fıkra hükmü uygulanır.” şeklindeki düzenleme ile,
    Benzer bir olay sebebiyle Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 06/07/2020 tarihli ve 2019/9578 esas, 2020/3338 karar sayılı ilamında yer alan, "5237 sayılı TCK"nın 314/2. maddesinde düzenlenen ve 3713 sayılı TMK"nın 3. maddesinde tadat olunan mutlak terör suçlarından olması nedeniyle aynı Kanunun 5. maddesinin zorunlu olarak uygulanmasını gerektiren silahlı terör örgütü üyesi olmak suçu-(ları)nda cezanın alt sınırının beş yıldan fazla (7 yıl 6 ay hapis cezası) olduğu görülmektedir. Bu nedenlerle sanık hakkında, “silahlı terör örgütü üyesi olmak” suçundan yapılan yargılama sırasında, CMK"nın 150/3 maddesi gereğince isteğine bağlı olmaksızın hatta açıkça müdafi istemediğini beyan etse bile müdafi görevlendirme zorunluluğu bulunmaktadır." şeklindeki açıklamalar nazara alındığında, sanığın 06/07/2017 tarihli celsede "haklarımı anladım, müdafii istemiyorum, savunma için süre de istemiyorum" şeklinde beyanı üzerine sanığın müdafii bulunmaksızın savunmasının alınması karşısında; atılı silahlı terör örgütüne üye olma suçunun cezasının alt sınırı itibariyle zorunlu müdafii tayinini gerektirdiği gözetilmeden, yargılamaya devam edilerek yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmemiştir.
    5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü ifadeli 04/01/2021 gün ve 94660652-105-11-16376-2020-Kyb sayılı istemlerine müsteniden ihbar ve mevcut evrak Dairemize gönderilmiştir.



    II-OLAY;
    Bilecik Cumhuriyet Başsavcılığının, FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile iltisakı tespit edilerek 667 sayılı KHK ile kapatılan ... Eğitim Öğretim Basın Yayın Dağıtım ve Ticaret Anonim Şirketi ve Özel Başarı Eğitim Öğretim Gazetecilik Matbaacılık Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi bünyesindeki şirketlerde çalışan kişilere yönelik olarak, silahlı terör örgütü kurma, yönetme veya üye olma suçlarından yürütülen 2017/1143 sayılı soruşturma dosyası kapsamında; bylock kullanıcısı olduğu, Bank Asya"da hesabının bulunduğu, çocuklarını örgütle iltisaklı okullarda okuttuğu, iltisaklı sendikaya üye olduğu ve eğitim kurumlarında çalışmasının bulunduğu tespit edilen, 31.03.2017 tarihinde Bilecik Sulh Ceza Hakimliğinin 2017/416 değişik iş sayılı kararına istinaden, ikametinde yapılan aramada gözaltına alınmasına müteakip, 03.04.2017 tarihinde şüpheli sıfatı ile müdafii eşliğinde kollukta alınan ifadesinde, etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanmak istemediğini ve atılı suçlamaları kabul etmediğini beyan eden, Bilecik Kurtulmuş Mescidi İmam Hatibi olan sanık ..."ün, Bilecik Cumhuriyet Başsavcılığının, diğer şüpheliler ...,... ve ... hakkında da tanzim edilen 06.04.2017 tarih ve 2017/70 numaralı iddianamesi ile silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması istenilmiştir.
    Soruşturma sürecinde sanık hakkında Bilecik Valiliği İl Müftülüğünce yapılan idari soruşturma neticesinde de suç duyurusunda bulunulduğu, bu kapsamda başlatılan soruşturma evraklarının, Cumhuriyet Başsavcılığının 31.10.2016 tarihli birleştirme kararı ile birleştirilerek, 2016/3591 soruşturma numaralı evrak üzerinden soruşturmaya devam olunmasına karar verildiği, 31.03.2017 tarihli tefrik kararı ile de dosyanın, aynı suçtan hakkında 2017/1443 sayılı soruşturmanın yürütülmesi nedeni ile tefrik edilerek, 2017/1451 soruşturma numarasına kayıt edilmesine, 31.03.2017 tarihli birleştirme kararı ile de bu kez dosyanın, 2017/1443 sayılı soruşturma evrakı ile birleştirilerek, bu evrak üzerinden soruşturmaya devam olunmasına karar verildiği görülmüştür.
    Bilecik Valiliği İl Müftülüğünün, suç duyurusuna konu birleşen soruşturma evrakında, sanıkla ilgili olarak yapılan idari soruşturmada tanıklar ..., ...,...,...,...,... ve ..."in, sanığın örgütle irtibat ve iltisakına dair beyanlarına başvurulduğu, 17.08.2016 ve 20.10.2016 tarihlerinde sanığın savunmasının alındığı görülmüştür.
    Bilecik Cumhuriyet Başsavcılığında 04.04.2017 tarihinde müdafii eşliğinde ifadesi alınan sanık, aynı tarihte Cumhuriyet Başsavcılığınca silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan mevcutlu olarak tutuklanma istemi ile Bilecik Sulh Ceza Hakimliğine sevk edilmiştir. Bilecik Sulh Ceza Hakimliğinin, 04.04.2017 tarih, 2017/48 sorgu sayılı kararı ile müdafii eşliğinde sorgusu yapılan sanığın, silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmasına karar verilmiştir.
    Süreçte soruşturma aşamasında görev alan sanık müdafiince, tutuklamaya yönelik olarak verilen kararlara itirazda bulunulduğu görülmüştür.



    Açık kimlik ve adres bilgileri ile soruşturma aşamasında görev alan müdafiinin ad ve soyadının belirtildiği de görülen, silahlı terör örgütüne üye olma suçundan, 5237 sayılı TCK"nın 314/2, 3713 sayılı TMK"nun 5, TCK"nın 53, 58/9 ve 63 maddelerince cezalandırılması istemi ile tanzim olunan iddianamenin, sanıkla ilgili anlatımın yapıldığı kısmı belirtildiği şekli ile özetle;
    "Şüphelinin Bilecik ilinde imam-hatip olarak görev yapmakta iken FETÖ/PDY terör örgütüne aidiyeti, iltisakı veya irtibatı nedeniyle 672 sayılı KHK ile meslekten çıkarıldığı, 2014-2015 yıllarında Bilecik ilinde bulunan ve FETÖ/PDY irtibatı nedeniyle KHK ile kapatılan... Ortaokulunda ders verdiği, Bilecik İl Emniyet Müdürlüğünün tespitlerine göre şüphelinin adına kayıtlı ...numaralı hat üzerinden... İMEİ numarası ile ByLock programı kullanıcısı olduğu, ByLock kullanımına ilişkin ilk tespit tarihinin 11.08.2014 tarihi olduğu, banka kayıtlarına göre şüphelinin 2009 yılında açılmış Bank Asya hesabının bulunduğu, şüphelinin örgütün talimatına uygun olarak bu hesaba 22.01.2014 tarihinde 30.000 TL para yatırdığı ve katılım hesabı açtığı, devam eden günlerde de para yatırmak suretiyle mevduatını artırdığı, şüphelinin çocuğunun 2015-2016 eğitim yılında KHK ile kapatılan... i Okulunda öğrenim gördüğü, disiplin soruşturmasında beyanları alınan tanıklar ...ve ... beyanlarına göre şüphelinin hizmet içi eğitim kursu sırasında "elhamdülillah paralelciyim, samimi olmayanlar ayıklandı, biz samimi olanlar kaldık" dediği, tanık ... beyanına göre örgütün güdümünde faaliyet gösteren Fem Dersanesine gelip gittiği, tanıklar ...,... ve ... beyanlarına göre şüphelinin hizmet içi eğitim kursu sırasında FETÖ/PDY yapılanmasına mensup olduğunu beyan ettiği, tüm bu hususlar dikkate alındığında şüphelinin FETÖ/PDY terör örgütünün hiyerarşisi içerisinde hareket ettiğinin ve örgüte üye olduğunun değerlendirildiği,.."
    Şeklindedir.
    Bilecik Ağır Ceza Mahkemesinin, 13.04.2017 tarih ve 2017/79 iddianame değerlendirme numaralı kararı ile iddianamenin kabulüne karar verilmesine müteakip, mahkemenin 2017/111 esasına kayden yürütülen kovuşturmada, 13.04.2017 tarihli tensiple tutukluluk inceleme günleri verilerek, duruşmanın 06.07.2017 tarihine bırakılmasına karar verilmiş, tutuklu sanığa müdafii atanmamıştır. Bu süreçte tutukluluk halinin devamına dair verilen kararları tebliğ aldığı ve yakınlarına da bildirildiği görülen sanık tarafından, müdafii atanmasına yönelik bir istemde bulunulmamıştır. Sevki yapılan Bolu Ceza İnfaz Kurumu aracılığı ile Bilecik Ağır Ceza Mahkemesine gönderdiği 05.07.2017 tarihli dilekçesi ile sanık, 06.07.2017 tarihinde yapılacak olan duruşmada savunmasını huzurda yapmak istediğini bildirmiş, bahse konu dilekçe İnfaz Kurumunun 07.07.2017 tarihli yazısı ile Bolu Cumhuriyet Başsavcılığına, 10.07.2017 tarihli Cumhuriyet Başsavcılığının müzekkeresi ile de mahkemeye gönderilmiştir.
    06.07.2017 tarihinde yapılan 1. duruşmada, tutuklu diğer sanıklar... ve ...n müdafii ile diğer tutuklu sanık ..."ın müdafii duruşmaya katılmıştır. Segbis sisteminden hazır edilen sanığın ve diğer tutuklu sanıkların

    bulunduğu duruşmada, iddianamenin kabulü kararı ile gelen belgelerin okunmasından sonra kimlik tespiti yapılan ve iddianame okunarak atılı suçlamalar anlatılan sanığa, CMK"nun 147 ve 191/3-c maddelerinde yer alan müdafii şeçme hakkının bulunduğu ve müdafiin hukuki yardımından yararlanabileceği, müdafiin ifade ve sorgularında hazır bulunabileceği, müdafii seçecek durumda olmadığı ve bir müdafii yardımından faydalanmak istediği takdirde kendisine Baro Başkanlığı tarafından müdafii tayin edileceğine dair hakların hatırlatıldığı, sanığın ise haklarını anladığını, müdafii ve savunma için süre istemediğini, savunmasını yapacağını beyanla, segbis çözümleme tutanağı ile çözümlemesi yapılan savunmasını yaptığı ancak iddia makamının sanığın ve diğer sanıkların tutukluluk hallerinin devamına karar verilmesine yönelik mütalaasını sunmasına müteakip, duruşma zaptında belirtildiği şekli ile sanığın "Mütalaayı kabul etmiyorum. Baro Başkanlığından tarafıma avukat atanması için yazı yazılmasını talep ediyorum." şeklinde beyanda bulunduğu, duruşmada diğer tutuklu sanığın müdafiliğini yapan avukatın söz alarak "..."ün müdafiiliğini yapacağız. Müdafii olarak duruşmaya kabulümüze karar verilmesini talep ederiz." dediği, sanığın ise "Av. ...... "ı müdafii olarak kabul ediyorum. Müdafiim olarak dava ve duruşmalara kabulüne karar verilmesini talep ederim" şeklinde talep ve beyanda bulunulması üzerine, Avukat ..."ın sanık müdafii olarak dava ve duruşmalara kabulüne oy birliği ile karar verilerek açık yargılamaya devam edildiği, müdafince tahliyesine karar verilmesine dair istemde bulunulduğu görülmüştür.
    06.07.2017 tarihli dilekçesi ile müdafii, sanık ve diğer sanık ... hakkında, 06.07.2017 tarihinde verilen tutukluluk halinin devamına dair karara itirazda bulunmuştur. Ayrıca süreçte 16.08.2017 ve 11.10.2017 tarihli dilekçeleri ile sanığın adli kontrol tedbiri uygulanarak tahliyesine karar verilmesi hususunda tahliye talebinde bulunmuştur. 27.07.2017 ve 18.08.2017 tarihli kararlar ile mahkemesince yapılan tahliye istemleri reddedilmiştir.
    12.10.2017 tarihinde yapılan 2. duruşmada, segbis sistemi ile tutuklu sanığın hazır edildiği ve aynı zamanda diğer tutuklu sanığında müdafii olan müdafiinin duruşmada hazır bulunduğu, heyet değişikliği nedeni ile önceki zabıtların ve gelen belgelerin okunmasına müteakip, dinlenilmesine karar verilen ve tanık yoklamasında hazır oldukları belirtilen, süreçte idari soruşturmada sanık hakkında beyanda bulunan tanıklar Mehmet Çatallar, ..., İbrahim Çelik, Hasan Kara, Halil Bucak ve Hasan Cesur"un tanık beyanlarının alındığı, segbis çözümleme tutanağından anlaşılacağı üzere tanık beyanlarına, gelen belgelere, bylock değerlendirme tespit tutanağı içeriğinde geçen Necip ile yapılan mesajlaşma hususunda ve tutukluluğun devamına dair verilen mütalaaya yönelik sanığın önceki beyanlarını tekrarla beyan ve savunmalarda bulunduğu, müdafiince tutukluluk halinin değerlendirilmesine yönelik sanığın tahliyesine karar verilmesine dair istemde bulunulduğu görülmüştür.
    05.01.2018 tarihli 3. duruşmada, SEGBİS ile hazır edilen tutuklu sanığın ve müdafiinin duruşmada hazır olduğu, gelen belgeler ve bilirkişi raporu ile beyanların okunduğu, iddia makamının tutukluluk halinin devamına karşı mütalaasına, gelen

    belge ve beyanlara yönelik sanık ve müdafiinin beyanda bulunarak, tahliye talebinde bulundukları görülmüştür.
    Süreçte ilk duruşmaya yönelik çözümlerde de geçen savunma dilekçesini ibraz eden sanık ayrıca 05.02.2018 ve 19.02.2018 tarihli dilekçeleri ile iddialara ve tanık beyanlarına yönelik beyanlarda bulunarak, kovuşturmanın genişletilmesine dair taleplerini mahkemeye bildirmiştir. Ayrıca müdafii tarafından sunulan 11.01.2018, 25.01.2018 ve 13.02.2018 tarihli dilekçeler ile de tahliye talebinde bulunulmuştur. 11.01.2018 tarihli sanık müdafiinin dilekçesine istinaden 05.01.2018 tarihli duruşmada verilen tutukluluk halinin devamına dair karara yönelik itiraz merciine gönderilen dosya kapsamında sanık hakkında, Eskişehir 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 02.02.2018 tarih 2018/39 değişik iş sayılı kararı ile itirazın reddi ile tutukluluk halinin devamına karar verilmiştir. Tahliye istemleri ise mahkemesince verilen kararlar ile reddedilmiştir.
    23.02.2018 tarihinde yapılan 4. duruşmada segbis ile hazır edilen tutuklu sanığın ve müdafiinin duruşmada hazır olduğu, gelen belge ve beyanların okunduğu, tanıklar Samet Yeşil, Ramazan Erkan ve Resul Güç"ın dinlenildiği, 23.02.2018 tarihli duruşmanın segbis çözümleme tutanağında, SEGBİS ile hazır edilen sanığın dinlenen tanık beyanlarına karşı beyanda bulunduğu, sanık müdafiinin tanıklara soru sorduğu ayrıca gelen belgelere, dinlenen tanık beyanlarına, mütalaaya ve tutukluluk durumuna karşı sanık yönünden beyanda bulunduğu görülmüştür.
    09.03.2018 tarihli 5. duruşmada, segbis ile hazır edilen tutuklu sanığın ve müdafiinin duruşmada hazır olduğu, iddia makamınca sanığın TCK"nın 314/2, TMK"nın 5/1, TCK"nın 53, 54, 58, 63 maddelerince cezalandırılmasına ve tutukluluk halinin devamına yönelik mütalaada bulunulduğu, sanık ve müdafiinin mütalaaya karşı beyanda bulunmak üzere süre isteyerek, tahliye talebinde bulundukları görülmüştür.
    23.03.2018 tarihli 6. duruşmada, SEGBİS ile hazır edilen tutuklu sanığın ve müdafiinin hazır olduğu, sanık müdafiinin 19.03.2018 tarihli dilekçesinin okunup dosyaya konulduğu, iddia makamınca sanığın TCK"nın 314/2 TMK"nın 5/1, TCK"nın 53, 54, 58, 63 maddelerince cezalandırılmasına ve tutukluluk halinin devamına yönelik mütalaada bulunulduğu, sanığın mütaalaya yönelik olarak tahliyesini talep ettiği, sanık müdafiinin ise beyanda bulunmak üzere ek süre verilmesi talebinde bulunarak, tahliye talebinde bulunduğu görülmüştür.
    26.03.2018 tarihli 7. duruşmada segbis ile hazır edilen tutuklu sanığın ve müdafiinin hazır olduğu, müdafiince süreçte sunulan dilekçelerin ve dosyaya gelen belgelerin okunduğu, iddia makamınca sanığın TCK"nın 314/2 TMK"nın 5/1, TCK"nın 53, 54, 58, 63 maddeleri uyarınca cezalandırılmasına ve tutukluluk halinin devamına karar verilmesine yönelik mütalaada bulunulduğu, sanığın önceki savunmalarını tekrarla örgüt üyeliği suçlamasını kabul etmediğini ve beraati ile tahliyesine karar verilmesini talep ettiği, müdafiinin de yazılı ve sözlü savunmalarını tekrarla sanığın beraatine ve tahliyesine karar verilmesini talep ettiği, son sözü sorulan ve beraatini talep eden sanığın, hazır bulunan müdafii huzurunda tefhim olunan hükümle; 5237

    sayılı TCK"nın 314/2, 3713 sayılı TMK"nın 5, TCK"nın 62/1, 53, 58/9 ve 63 maddeleri gereğince 7 yıl 6 ay hapis cezası ile mahkumiyetine ve hükmen tutukluluk halinin devamına, yargılama giderinin ise sanıklardan eşit oranda tahsili ile hazineye irat kaydına, kararın tefhim tarihinden itibaren 7 günlük süre içerisinde mahkemeye verilecek bir dilekçe ile yada zabıt katibine beyanda bulunmak suretiyle Bursa Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf, hükmen tutukluluğun devamına ilişkin karara karşı Eskişehir Nöbetçi Ağır Ceza Mahkemesine itiraz yasa yolu açık olmak üzere, talebe uygun olarak, oy birliği ile karar verildiği görülmüştür.
    Sanık müdafii,11.04.2018 tarihli dilekçesi ile mahkemeden özetle, 26.03.2018 günü dosyanın karara çıktığını, 30.03.2018 tarihinde duruşması olması nedeni ile istinaf dilekçesini mübaşir aracılığı ile duruşmada olan üye hakime havale ettirdiğini ve aldığını, sonrasında acil hastalık durumu nedeni ile havale aldığı dilekçeyi dosyaya sunamadığını, bu nedenle ekte sunduğu dilekçenin bir nüshasının, süresinde sunulmuş olmasını talep etmiştir. Ekte sunulan dilekçenin süre tutum dilekçesi olduğu ve dilekçede herhangi bir havalenin bulunmadığı görülmüştür.
    Yapılan istem kapsamında, Bilecik Ağır Ceza Mahkemesince 11.04.2018 tarihli tutanağın tanzim edildiği görülmüştür. Tanzim olunan 11.04.2018 tarihli tutanak içeriği belirtildiği şekli ile özetle şöyledir;
    "Mahkememizin 2017/111 Esas, 2018/112 Karar sayılı dosyasında sanıklar ... ve ... müdafii Av.... ... mahkememize vermiş olduğu 11.04.2018 tarihli dilekçesi ile 2017/111 esas sayılı dosyanın 26.03.2018 günü karara çıktığını ve müvekkillerin mahkumiyetine karar verildiğini, 30.03.2018 tarihinde Ağır Ceza Mahkemesinde duruşması olması nedeniyle söz konusu karara karşı istinaf dilekçesini mahkeme mübaşiri aracılığıyla duruşmada olan üye hakime havale ettirdiğini, daha sonrasında ise acil hastalık durumu nedeni ile havalesini aldığı dilekçesini dosya arasına sunamadığını, bu nedenden dolayı dilekçenin süresi içerisinde sunulmuş olmasını talep ettiği anlamıştır. Mahkeme üye hakimi söz konusu dilekçeyi havale etmiş olabileceğini ancak bunu net olarak hatırlamadığını, havale yapmışsa da hangi tarihte yaptığını hatırlamadığını beyan etmiştir. Mahkeme mübaşiri ise Av.... ..."ın 2017/111 esas sayılı dosya ile ilgili olarak süre tutum dilekçesini hakim üyeye imzalatmak üzere kendisine verdiğini, hatta 2017/111 esas yerine yanlışlıkla 2017/11 esas olarak yazdığını görünce kendisini uyardığını ve düzelttirdiğini sonrasında hakim üyeye vererek süre tutum dilekçesini imzalattırıp Av......"a verdiğini ancak bu işlemin hangi tarihte yapıldığını hatırlamadığını beyan etmiş olmakla işbu tutanak birlikte imza altına alındı"
    Bilecik Ağır Ceza Mahkemesinin, 26.03.2018 tarih, 2017/111 esas, 2018/112 sayılı gerekçeli kararı, sanık müdafiinin 13.04.2018 tarihli dilekçesi ile istinaf edilmiştir. UYAP sisteminde istinaf başvuru dilekçesinin oluşturulma tarihinin 13.04.2018 olduğu görülmüştür.
    12.06.2018 tarihli dilekçesi ile istinaf aşamasında savunmasını yapmak için gerekçeli kararın tarafına tebliğini isteyen sanığa ise gerekçeli karar, 19.06.2018 tarihinde tebliğ edilmiştir.


    Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesinin, 05.06.2018 tarih 2018/960 esas 2018/948 sayılı kararı ile, sanığın ve diğer sanık ... yönünden kurulan hükümlere yönelik sanık müdafiince yapılan istinaf başvurusu, CMK"nın 273 maddesinde ön görülen yedi günlük süre içerisinde istinaf başvurusunda bulunulmadığı, yöntemine uygun şekilde eski hale getirme dilekçesi verilmediği, sanıklar müdafiince 11.04.2018 tarihli süresinde istinaf başvurusu yapılmış olabileceğine dair tanzim edilen tutanağın hukuksal bir değer taşımadığı, bu hali ile sanıklar yönünden süresinde istinaf başvurusunda bulunulmadığı gerekçesi ile CMK"nun 279/1-b maddesi uyarınca itiraz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile reddedilmiştir.
    Sanık müdafii, 03.07.2018 tarihli dilekçesi ile tutanak içeriğinde belirtildiği üzere süresi içinde vermiş olduğu dilekçesine istinaden istinaf başvurusunun geçerli sayılarak inceleme yapılması gerektiğinden bahisle verilen karara yönelik itirazda bulunmuştur.
    Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesinin 11.07.2018 tarih 2018/960 esas sayılı kararı ile, verilen karar usul ve kanuna uygun bulunduğundan itirazın değerlendirilmesi için dosyanın Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesine gönderilmesine karar verilmiştir.
    Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 3 Ceza Dairesinin, 16.07.2018 tarih 2018/470 değişik iş sayılı kararı ile özetle, Bilecik Ağır Ceza Mahkemesi"nin 26.03.2018 tarih 2017/111 esas , 2018/112 sayılı kararı ile sanıklar ... ve ..."ün "Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma" suçundan mahkumiyetlerine karar verildiği, hükmün sanıklar ve sanıklar müdafiinin bulunduğu celsede tefhim edildiği, sanıklar müdafiince CMK"nın 273/1 maddesinde belirtilen 7 günlük süre geçtikten sonra 16.04.2018 tarihinde istinaf dilekçesi sunulduğu, her ne kadar dosya içerisinde sanıklar müdafiince süresinde istinaf başvurusu yapılmış olabileceği ihtimalini belirten 11.04.2018 tarihli tutanağın mahiyeti ve içeği itibariyle herhangi bir hukuksal değer taşımadığı, bu nedenle Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesinin kararının hukuka uygun olduğu anlaşıldığından itirazın reddine kesin olarak oybirliği ile karar verilmiştir.
    Sanık müdafii, 31.07.2018 tarihli dilekçesi ile mahkeme dosyasına sunduğu fakat dosya içerisine girmeyen dilekçesinin mahiyeti tutanak altına alınmasına rağmen istinaf başvurusu reddedildiğinden, kararın kaldırılarak tekrardan istinaf incelemesinin yapılmasını talep ettiği dilekçesinin ise Bursa Bölge Adliyesi 3. Ceza Dairesi tarafından 2018/470 D. İş sayılı kararı ile kesin olarak reddedilmesi nedeni ile her iki karara yönelik olarak temyiz isteminde bulunmuştur.
    Dairenin 02.10.2019 tarih 2018/6363 esas, 2019/5738 sayılı kararı ile özetle; sanıklar yönünden yapılan temyiz incelemesi neticesinde hükmün yasal süreden sonra istinaf edilmesi nedeniyle verilen istinaf talebinin reddine dair karar usul ve kanuna uygun bulunduğundan, sanık müdafiinin anılan karara karşı yaptığı başvurunun reddiyle, Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesinin kararının onanmasına oy birliği ile karar verilmiştir.


    28.08.2018 tarihli kesinleşme şerhlerine göre, 03.04.2018 tarihinde temyiz edilmeden karar kesinleşmiştir.
    13.01.2020, 16.01.2020 ve 28.01.2020 tarihli dilekçeleriyle sanık özetle: 24.10.2019 tarihinde yürürlüğe giren 7188 sayılı Kanunun 29. maddesi ile temyiz edilemeyen kesin nitelikteki istinaf kararlarının temyiz edilebilir hale geldiğini, bu nedenle dosyasının yeniden incelenerek istinaf kararının temyizi için dosyanın ilgili merciye gönderilerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını, infazının durdurularak tahliyesine karar verilmesini talep etmiştir.
    Bilecik Ağır Ceza Mahkemesinin, 21.02.2020 tarihli ek kararı ile özetle, hükümlü hakkında kesin nitelikte olan bir istinaf kararının bulunmadığı, söz konusu Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesinin 05.06.2018 tarihli 2018/960 esas ve 2018/948 karar sayılı ilamının itiraz yolunun açık olduğu, hükümlü müdafiinin dilekçesi üzerine dosyanın Yargıtay"a gönderildiği ve Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 02.10.2019 tarih ve 2018/6363 esas 2019/5738 karar sayılı ilamı ile sanık yönünden yapılan temyiz incelemesinde hükmün yasal süreden sonra istinaf edilmesi nedeniyle verilen istinaf talebinin reddine dair kararın usul ve kanuna uygun bulunması nedeniyle sanık müdafiinin yaptığı başvurunun reddiyle, kararın onanmasına karar verildiği anlaşıldığından, hükümlünün istinaf kararının temyizi hususunda karar verilmesine yer olmadığına, infazın durdurulması ve tahliye taleplerininde ayrı ayrı reddine oy birliği ile itiraz yolu açık olmak üzere karar verilmiştir. Karara hükümlü tarafından 02.03.2020 havale tarihli dilekçe ile yasal süresi içerisinde itiraz edilmiştir. Eskişehir 3 Ağır Ceza Mahkemesinin 24.03.2020 tarih 2020/318 değişik iş sayılı kararı ile de ek kararı usul ve yasaya uygun olduğundan yapılan itirazın reddine kesin olarak oybirliğiyle karar verilmiştir.
    Ayrıca süreçte hükümlü olarak bulunan sanık, 18.06.2019 tarihli dilekçesi ile yargılamanın yenilenmesini ve infazının durdurulmasını talep etmiş, Bilecik Ağır Ceza Mahkemesinin 08.07.2019 tarihli ek kararı ile özetle; ileri sürülen hususların CMK 311/1 Maddesinin "e" bendinde belirtilen "Tek başına veya önceden sunulan deliller ile birlikte gözönüne alındığında hükümlünün beraatine veya daha hafif cezayı içeren kanun hükmünü içerecek nitelikte" olmadığı, taleplerin yargılamanın yenilenmesini gerektirecek CMK 311/1 maddesinde sayılan hususlardan herhangi birini içermediğinden, yargılanmanın yenilenmesi talebinin kabule değer görülmemesi nedeni ile reddine karar verilmiştir.
    05.06.2020 tarihli dilekçesi ile sanık müdafii, Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğüne, Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 2 Ceza Dairesinin kesinleşmiş kararının, sanığın müdafii olmadan savunmasının alınması, müdafii atandıktan sonra ise emsal yargı kararlarına göre müdafii huzurunda savunmasını tekrarlamaması ve segbis ile savunmasının alınmış olmasınında adil yargılanma hakkını ihlal ettiğinden ayrıca re"sen belirlenecek nedenler ile CMK"nın 309. maddesi uyarınca bozulması hususunda ihbarda bulunmuştur.




    Bilecik Cumhuriyet Başsavcılığının 23.09.2020 tarihli yazısı ile Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğüne, Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesinin kesinleşmiş kararına yönelik yapılan istemin reddedilmesi hususunda görüşünün teminine müteakip, kesinleşen Bilecik Ağır Ceza Mahkemesi kararının kanun yararına bozulması istenilmiştir..
    III-KANUN YARARINA BOZMA İSTEMİNE İLİŞKİN UYUŞMAZLIĞIN KAPSAMI:
    Silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan yargılanıp mahkumiyetine karar verilen sanığa CMK"nın 150/3. maddesi gereğince sorgusunun yapıldığı celsede ve fakat sorgusundan sonra müdafii atanması ile yargılamanın tamamlanmasında savunma hakkının kısıtlanıp kısıtlanmadığına ilişkindir.
    IV-HUKUKSAL DEĞERLENDİRME:
    Ayrıntıları, 14.11.1977 tarih, 3-2 sayılı içtihadı birleştirme kararı ile Yargıtay Ceza Genel Kurulunun Dairemizce de benimsenen istikrar kazanmış kararlarında (03.04.2012 tarih 2011/10-438 - 2012/141 sy. 10.05.2011 tarih 6-80-90 sy. 14.12.2010 tarih 4-210-259 sy. 15.06.2010 tarih 9-117-146 sy. 23.06.2009 tarih 9-30-177 sy. gibi) açıklandığı üzere; 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesinde, olağanüstü ve istisnai bir kanun yolu olarak düzenlenen kanun yararına bozma ile; hakim ya da mahkemelerce verilen ve temyiz veya istinaf incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar yahut hükümlerdeki gerek maddi gerekse usule ilişkin hukuka aykırılıkların hem ilgilisi hem de toplum açısından giderilmesi ile ülkede uygulama birliğinin sağlanması amaçlanmaktadır. Ancak kesin kararlara karşı kabul edilmesi nedeniyle bu amaçlara hizmet etmeyen, sadece yapılan uygulamanın hatalı olduğunun tespiti ile yetinilmesi sonucunu doğuran hukuka aykırılıkların bu yolla çözülmesinde kanun yararı olmadığı gibi bu uygulamanın kesin hükmün otoritesini sarsacağı da açıktır.
    Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 17.07.2007 gün 145/172, 02.10.2007 gün 82/196, 10.06.2008 gün 83/166 sayılı ve 07.09.2009 tarih 2009/8-51-85 sayılı kararlarında vurgulandığı üzere yasa yararına başvurulan ve olağanüstü temyiz denilen yasa yolunda “istekle bağlılık kuralı” geçerlidir.
    Ayrıntıları 14.11.2017 tarih, 2017/1824 esas, 2017/5384 sayılı kararda açıklandığı üzere Daire, Anayasanın 36/1 ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6/1 maddeleri ile teminat altına alınan “Adil yargılanma hakkı” bağlamında CMK"nın 150/3. maddesinin; sözleşmenin 6/3-c maddesi ve müstekar AİHM içtihatları (Pakelli/Federal Almanya Davası,B .No:8398/78, 25.04.1983, Salduz, Poitrimol-Fransa, 23 Kasım 1993 ve Demebukov- Bulgaristan, başvuru no: 68020/01, 28 Şubat 2008, Dayanan/Türkiye davası, başvuru no:7377/03 Talat Tunç/Türkiye Davası, B. No: 32432/96, 27.03.2007) doğrultusunda yasada öngörülen hapis cezasının alt sınırının, suçun temel şekline göre değil ve fakat uygulanması zorunlu nitelikli haline göre belirlenmesi gerektiğini emrettiğinin kabulü gerekir.
    Bu durumda, 3713 sayılı TMK"nın 3. maddesinde tahdidi olarak sayılan mutlak terör suçları arasında yer alan silahlı terör örgütü üyesi olmak suçundan TCK"nın


    314/2 maddesi gereğince belirlenecek asgari beş yıl hapis cezasının 3713 sayılı Kanunun 5/1 maddesi gereğince 1/2 oranında artırılmasında zorunluluk bulunması nedeni ile bu suçtan yargılanan sanığın CMK"nın 150/3 maddesi gereğince bir müdafiinin hukuki yardımından faydalandırılmasının yasal zorunluluk olduğunda kuşku bulunmamaktadır.
    Bu bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
    Silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan yürütülen soruşturma sürecinde müdafii yardımından yararlanan tutuklu sanığın, atılı suçtan yapılan kovuşturmada, haklarının hatırlatılmasına rağmen müdafii yardımından yararlanmak istemediğini beyanla savunmasını yapmasını müteakip iddia makamının tutukluluk halinin devamına dair verdiği mütalaa sonrasında, müdafii atanmasını talep etmesi üzerine, bu aşamadan yargılamanın sonuna kadar aynı celse müdafiliği kabul eden avukatın hukuki yardımından faydalandırıldığının anlaşılmasına göre bir bütün olarak değerlendirildiğinde savunma hakkının kısıtlandığı ve bu suretle yargılama hakkının ihlal edildiğinden söz etmenin mümkün olmadığı anlaşılmakla, istemin reddine karar verilmiştir.
    V-SONUÇ: Açıklanan nedenlerle;
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 28.01.2021 tarih 2021/5115 sayılı kanun yararına bozma isteğinin tebliğnamedeki düşünce yerinde görülmediğinden, CMK"nın 309 maddesi uyarınca REDDİNE, dosyanın mahalline iadesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 08.04.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.


















    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi