1. Hukuk Dairesi 2016/7651 E. , 2017/799 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ :ECRİMİSİL VE ALACAK
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, mirasbırakan babası ..." ın 1993 tarihinde öldüğünü, murisin bankada parası ile taşınmazlarının bulunduğunu, bankadaki paranın davalılarca çekildiğini, kendisine payının verilmediğini, ayrıca muristen kalan taşınmazların davalılar tarafından bizzat veya kiraya verilmek suretiyle kullanıldığını, taşınmazlardan faydalandırılmadığını ileri sürerek bankalardan çekilen paralara ilişkin payına karşılık 5.000,00 TL"nin ve davalılarca kullanılan veya kiraya verilmek suretiyle yararlanılan taşınmazlar için 1993 yılından itibaren şimdilik 5.000,00 TL" ecrimisilin faiziyle birlikte davalılardan tahsilini istemiş, 15/09/2011 havale tarihli ıslah dilekçesi ile ecrimisil isteğini 14.320,12 TL"ye arttırmıştır.
Davalılar, davanın zamanaşımına uğradığını, bankadan çekilen paralara yönelik davacıya borçlarının bulunmadığını, davalı ..."ın sürekli yurtdışında yaşadığını, davacının miras payına dokunulmadığını, intifadan men koşulunun oluşmadığını, 1030 ada 98 parselde bulunan 5 no’lu bağımsız bölümün aile konutu olduğunu bildirip davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, alacak istemi ve davalı ... yönünden davanın reddine, davalı ..."ye yönelik davanın ise kısmen kabulü ile 14.320,12 TL ecrimisilin davalı ...’den tahsiline, fazlaya ilişkin isteğin reddine ilişkin karar, Yargıtay 3. Hukuk Dairesince; “ Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere göre, davalı vekilinin sair temyiz itirazları yerinde değildir. Ancak; ...nun 01.11.2000 tarih ve 200/3-1341-1584 sayılı kararında “Ecrimisil, hak sahibi zilyedin kötü niyetli zilyetten isteyebileceği bir tazminattır.” şeklinde tanımlanmıştır. Ayrıca kural olarak paydaşlar intifadan men edilmedikçe birbirlerinden ecrimisil isteyemezler. İntifadan men koşulunun gerçekleşmesi için, ecrimisil istenen süreden önce davacı paydaşın taşınmazdan ya da gelirinden yararlanmak istediğini davalı paydaşa bildirmesi gerekir. İntifadan men, dava şartı olup yargılamanın her aşamasında re"sen gözetilir ve yemin dahil her türlü delil ile ispatlanır. Hal böyleyken; davalı ..."nin ecrimisilden sorumlu tutulabilmesi için öncelikle hiçbir akdi ve hukuki dayanağı olmadan kötüniyetli olarak paydaşı olunan taşınmazları kullanması ya da kullandırması lazımdır. Ecrimisil talebinde bulunan davacının ise; öncelikle davalının kullanımını kanıtlanması gerekir. Davalının taşınmazlara ilişkin vergileri ödemiş olması taşınmazları kullandığını kanıtlamaya yeterli değildir. Ancak 1030 ada 98 parselde tapuya kayıtlı bağımsız bölümün davalı anne tarafından kullanıldığına ilişkin beyanı ecrimisil hükmetmeye yeterlidir. Dava konusu dükkanların 2007 yılına ilişkin kira sözleşmeleri dosyaya sunulmuştur.
./..
Bu tarihten önce davalı tarafından dükkanların kiraya verilmek suretiyle kullanıldığı ve intifadan men koşulu ile ilgili olarak; davacı tarafın dava dilekçesinde açıkça yemin deliline de dayanmış olduğu gözetilerek davalı tarafa yemin teklif etme hakları olduğu da hatırlatılarak, sonucu dairesinde hüküm kurulması gerekirken bu yönden de eksik inceleme ile hüküm kurulmuş olması, bozmayı gerektirmiştir. ” gerekçesiyle bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde davalı ... hakkında daha önceden verilen kararın kesinleşmesi sebebi ile yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığına, davalı ... yönünden ise ecrimisil isteğinin kısmen kabulü ile toplam 1.200,00 TL ecrimisilin davalı ..."den tahsiline yönelik karar, Dairece; “ Bilindiği üzere; mahkemelerce verilen kararların 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 297/2. maddesinde (1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 388. maddesi) belirtildiği üzere, her bir istek hakkında taraflara yüklenen borç ve tanınan hakları sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde göstermesi ve infaza imkan sağlayacak içerikte bulunması zorunludur. Hemen belirtmek gerekir ki; hüküm fıkrası hükmün esasıdır. Hüküm fıkrasında neye hükmedildiği açıkça gösterilmelidir. Hüküm fıkrasında verilen karar ile iki tarafa yükletilen ve bahşedilen vazife ve haklar şüphe ve tereddütü gerektirmeyecek şekilde gayet açık olarak yazılmalıdır. Diğer bir söyleyişle hüküm açık olmalı ve taraflara hüküm ile yükletilen hak ve borçlar tereddüte yer bırakmayacak şekilde hüküm fıkrasında belirtilmelidir. Öte yandan, bozma ilamına uyulmakla, hüküm yararına bozulan taraf bakımından usulü kazanılmış hak doğacağı kuşkusuzdur. Bu durumda mahkeme artık bozma kararı gereğince işlem yapmak ve karar vermekle yükümlüdür. Somut olayda, açıklanan hükümlere uygun bir karar oluşturulduğunu söyleyebilme olanağı yoktur. Şöyle ki; 1.200.-TL ecrimisilin davalı ..."den tahsiline karar verilmiş ise de, çekişmeye konu yapılan taşınmazlardan hangisi için ve hangi tarihler arası için ecrimisile hükmedildiği hüküm yerinde gösterilmiş değildir. Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan ilkeler ve olgular doğrultusunda denetime imkan verecek ve infazı kabil olacak şekilde karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir. ” gerekçesi ile yeniden bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyularak yargılama neticesinde davalı ... yönünden davanın reddine, davalı ... yönünden davanın kısmen kabulü ile 6.517,12 TL ecrimisilin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı ...’den tahsiline karar verilmiştir.
Karar, davalılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla, Tetkik Hakimi ..."ın raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
-KARAR-
Hükmüne uyulan bozma kararında, gösterildiği şekilde işlem yapılarak karar verilmiştir. Davalılar vekilinin esasa ilişkin temyiz itirazı yerinde değildir, Reddine.
Hemen belirtilmelidir ki, 6100 sayılı HMK’nın 326/2. maddesinde; ‘’ Davada iki taraftan her biri kısmen haklı çıkarsa, mahkeme, yargılama giderlerini tarafların haklılık oranına göre paylaştırır. ‘’ düzenlemesine yer verilmiştir.
Ancak, mahkemece tarafların haklılık durumu gözetilerek davacının yaptığı yargılama giderlerinden orantılı olarak tarafların sorumlu tutulduğundan bahsedilemez.
Şöyle ki, talep ve kabul edilen miktar gözetildiğinde davanın kabul oranının %33,73 olduğu açıktır. Öyleyse kabul ve red oranına göre davalının yargılama giderlerinden sorumlu tutulması gerekirken davalı taraftan fazla şekilde yargılama gideri alınması doğru değildir.
./..
Ne var ki; anılan bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden; hükmün ( 4. ) bendinde yazılı ‘’ 1.372,00 TL ‘’ ibaresinin çıkarılarak yerine "" 712,04 TL "" ibaresinin yazılmasına, davalılar vekilinin bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK"nin geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"nun 438/7. maddesi uyarınca hükmün bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 09.02.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.