16. Ceza Dairesi 2021/1002 E. , 2021/2598 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Ceza Dairesi
Suç : Silahlı terör örgütüne üye olma
Hüküm : TCK"nın 314/2, 62, 53, 58/9, 63, 3713 sayılı Kanunun 5. maddeleri uyarınca mahkumiyet kararına yönelik istinaf başvurusunun esastan reddi
Bölge Adliye Mahkemesince verilen hüküm temyiz edilmekle;
Temyiz edenin sıfatı, başvurunun süresi, kararın niteliği ve temyiz sebebine göre dosya incelendi, gereği düşünüldü;
Dairenin 29.11.2017 tarih, 2017/2257 esas 2017/5509 sayılı kararı ile sanık hakkında kurulan mahkumiyet hükmünün esastan reddine dair verilen istinaf mahkemesi ilamının, görevlendirilen müdafii refakatinde tutuklanması nedeniyle, delillere erişme ve savunma hazırlama imkanları itibariyle (AİHM Gregaceviç/Hırvatistan) çelişmeli yargılamanın gereği olan "silahların eşitliği" ilkesinin ve Anayasanın 36, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddeleri ile teminat altına alınan adil yargılanma hakkının ihlali sonucunu doğuracak biçimde (AİHM Salduz/Türkiye), adaletin selameti açısından gerekli olan müdafii görevlendirilmeden yargılama yapılıp, sorgusu tespit edilmek suretiyle savunma hakkı kısıtlandığından sair yönler incelenmeksizin bozulmasına karar verilmiştir.
Bu karara karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 24.01.2018 tarih ve 2017/29581 sayılı yazı ile itiraz edilmiştir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 05.11.2020 tarih 2018/16-153 esas 2020/446 sayılı Kararı ile; tutuklanması amacıyla sevk edildiği sulh ceza hakimliğinde CMK"nın 101/3 maddesi uyarınca kendisine zorunlu olarak müdafi atanan sanık hakkında
kovuşturma evresinde, CMK"nın 147/1-c maddesindeki hakkından haberdar edilen ve müdafi talebinde bulunmayan sanığın müdafiye erişim hakkı da kısıtlanmadığından zorunlu müdafi atanmamasında bir isabetsizlik bulunmadığı ve sanığın savunma hakkının kısıtlanmadığı ayrıca müdafi talebinde bulunmayıp savunmasını bizzat yapacağını beyan eden sanığa atılı silahlı terör örgütüne üye olma suçu için öngörülen ceza miktarına göre CMK"nın 150/3. maddesi uyarınca müdafi atanmasının zorunlu olmadığından yapılan itirazın oy çokluğu ile kabul edilerek, bozma kararının kaldırılmasına ve dosyanın esasının incelenmesi için Daireye gönderilmesine karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının, Ceza Dairelerinden herhangi birisinin kararına karşı, ilamın kendisine verildiği tarihten itibaren 30 gün içinde Ceza Genel Kuruluna itiraz edebileceği, lehe itirazda ise sürenin aranmayacağı CMK 308/1 maddesinde düzenlenmiştir. Başsavcılığın itiraz usulü ile ilgili bu maddede ayrıntılı düzenleme bulunmadığından, kanun yollarında yer alan itiraz hükmünün uygulanması gereklidir. CMK 271. maddenin 2. fıkrası gereğince, “itiraz yerinde görülürse merciin aynı zamanda itiraz konusu hakkında da karar verir. Merciin itiraz üzerine verdiği kararlar kesindir.” Yasanın açık düzenlemesine göre, itiraz merciin işin esası hakkında da karar vermesi zorunludur. Doktrinde de bu görüş ifade edilmiştir. “Genel Kurul itiraz sebeplerini varit görmez ise itiraz davasının esastan reddeder. Varit görürse Dairenin kararına ıslah eder. Yani dairenin yerine geçerek onun gibi karar verir.” (Kunter, Yenisey, Nuhoğlu Ceza Muhakemesi Hukuku 18. baskı sayfa 1830)
“Ceza Genel Kurulunun itirazı varit gördükten sonra gereğine göre karar verilmek üzere dosyayı geri göndermesi bu bakımdan isabetli değildir.” (Kunter Olağanüstü itirazda yargılama ile ilgili sorunlar Yargıtay Dergisi 83/4. sayı 596 sayfa)
Yargıtay tarafından verilen bozma kararlarına karşı, bölge adliye ve ilk derece mahkemelerinin direnme hakları vardır. Ancak, direnme üzerine Yargıtay Ceza Genel Kurulunca verilen kararlar kesindir. Yerleşik uygulamaya göre ise, itiraz üzerine verilen Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararlarına karşı ilk derece veya istinaf mahkemelerinin direnme hakkı mevcuttur. İtiraz mercii esasa ilişkin karar vermemiş ise de, içerik ve gerekçesine iştirak olunmasa da yasa gereği itiraz üzerine verilen kararlar kesin olduğundan, Dairemizce de işin esası incelenmiştir.
Temyiz talebinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi;
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
Yargılama sürecindeki usuli işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, hükme esas alınan tüm delillerin hukuka uygun olarak elde edildiğinin belirlendiği aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde eksiksiz olarak sergilendiği, özleri değiştirmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı, eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve kanunda öngörülen suç tipine uyduğu, yaptırımların kanuni bağlamda şahsileştirilmek suretiyle uygulandığı anlaşılmakla; sanık müdafiinin temyiz dilekçesinde ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmediğinden CMK’nın 302/1.maddesi gereğince temyiz davasının esastan reddiyle hükmün ONANMASINA, 28.02.2019 tarihinde yürürlüğe giren 20.02.2019 tarih ve 7165 sayılı Kanunun 8. maddesiyle değişik 5271 sayılı Kanunun 304. maddesi uyarınca dosyanın Antalya 2. Ağır Ceza Mahkemesine, kararın bir örneğinin bilgi için Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 08.04.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.