(Kapatılan)21. Hukuk Dairesi 2019/1806 E. , 2020/583 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi
İLK DERECE
MAHKEMESİ : Antalya 2. İş Mahkemesi
TÜRK MİLLETİ ADINA
K A R A R
A)Davacı İstemi:
Dava, 01.08.1990 tarihinden itibaren hizmet akdine tabi çalıştığını iddia ederek işe giriş bildirgesine istinaden 01.08.1991 tarihinin sigorta başlangıç tarihi olarak tespitine karar verilmesi istemine ilişkindir.
B)Davalı Cevabı:
Davalı ... vekili özetle; davacının bildiriminin bulunmadığı ve fiili çalışmanın ispat edilmesi gerektiği savunmasıyla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı ön inceleme duruşmasında; davacının 01.08.1991 tarihinden itibaren 4 ay çalıştığını beyan etmiş.
C)İlk Derece Mahkemesi Gerekçesi ve Kararı:
İlk Derece Mahkemesince ; “İşyerinin 03.03.1992 tarihinde kapsamdan çıkmış olması ve aradan 25 yıl gibi uzun bir zaman süresi geçmiş olması nedeniyle de, zabıta araştırmaları sonucunda, komşu işyeri sahip ve çalışanlarının saptanamamış olması karşısında, işe giriş bildirgesi içeriği ve mevcut kayıtlarla teyit edilmekte olan, Davacının davalı işyerinde çalıştığını bilebilecek durumda olduğu zabıta tarafından tespit edilen, ..."in ve ..."ın beyanları, davacının davalı işyerinde işe giriş bildirgesinde belirtilen tarihte, en az bir gün süre ile hizmet akdine dayalı olarak çalıştığını doğrulamaktadır. Somut olaylara dayalı samimi ve inandırıcı bulunan bu tanık beyanlarına itibar edilmek gerekmiştir.” gerekçesiyle
“Davanın Kısmen Kabulü ile; Davacının 01/08/1991 tarihinde davalıya ait işyerinde 1 gün süre ile hizmet akdine tabi olarak çalıştığının tespitine,
506 sayılı yasanın 60-G maddesi uyarınca davacının sigortalılık başlangıç tarihinin 18 yaşını doldurduğu 01.08.1992 tarihi olacağının tespitine, Fazlaya ilişkin talebin reddine, ” karar verilmiştir.
İstinaf Başvurusu;
Davacı vekili, hizmet tespiti talepleri bulunmadığından davanın kısmen kabulüne karar verilmesi ile aleyhlerine vekalet ücreti takdirinin yerinde olmadığı; davalı Kurum vekili, iddianın ispatı için tanık beyanlarının yeterli olmadığı gerekçesiyle, ilk derece Mahkemesi kararın kaldırılmasına karar verilmesini istemişlerdir.
D)Bölge Adliye Mahkemesi Gerekçesi ve Kararı:
Bölge Adliye Mahkemesince ”Davacının, davalı adına tescilli olup, 01.06.1991 - 03.03.1992 tarihleri arasında 506 sayılı Kanun kapsamında bulunan karo imalat işyerinde; 01.08.1991 tarihinde işe girdiğine ilişkin, imzalı, davacının kimlik bilgileri ile uyumlu işe giriş bildirgesinin 27.08.1991 tarihinde davalı Kurum kayıtlarına intikal ettiğinin; anılan bildirge ile alınan sicil numarasının davacının sonraki sigortalılık bildirimlerinde de kullanıldığının; davacının anılan tarihte çalıştığının tanık beyanları ile de doğruladığının anlaşılması karşısında; davanın kabulü yönündeki ilk derece Mahkemesinin kararı usul ve yasaya uygundur......Ancak, davacı 22.01.1974 doğumlu olduğu halde 18 yaşını ikmal tarihinin 22.01.1992 yerine sehven 01.08.1992 olarak yazılması isabetsiz olup; ilk derece Mahkemesinin kararının Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353"üncü maddesinin 1"inci fıkrasının (b) bendinin 2"nci alt bendi uyarınca kaldırılmasıyla düzeltilerek yeniden karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki hüküm fıkrası oluşturulmuştur.” gerekçesiyle
“1-Davalı Kurum vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353"üncü maddesinin 1"inci fıkrasının (b) bendinin 1"inci alt bendi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Antalya 2. İş Mahkemesi tarafından verilen 23.11.2017 tarih, 2014/308 Esas ve 2017/392 Karar sayılı kararına yönelik davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE; Anılan kararının Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353"üncü maddesinin 1"inci fıkrasının (b) bendinin 2"nci alt bendi uyarınca KALDIRILMASINA;
2-A- Davanın KABULÜNE; Davacının, 01.08.1991 tarihinde dönemin asgari ücreti ile bir gün süreyle davalılardan işveren ... adına tescilli işyerinde 506 sayılı Kanun kapsamında hizmet akdine tabi çalıştığının TESPİTİNE; tespit edilen bir günlük çalışmanın prim ödeme gün sayısına DAHİL EDİLMESİNE ve davacının sigorta başlangıç tarihinin 18 yaşını ikmal tarihi olan 22.01.1992 olduğunun TESPİTİNE” ” karar verilmiştir.
E)Temyiz:
Davalı Kurum vekili “ Kurumumuz kayıtlarının aksi ancak aynı değerde yazılı delil ve belgeler ile ispat edilebilir. Buna rağmen sadece sözlü beyanlara, tanık ifadelerine dayanılarak hüküm verilmiştir. ” gerekçeleriyle temyiz yoluna başvurmuştur
F) Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe:
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa"nın 108.maddesinin 1. fıkrasında; " Malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarının uygulanmasında nazara alınacak sigortalılık süresinin başlangıcı, sigortalının, yürürlükten kaldırılmış 5417 ve 6900 sayılı kanunlara veya bu kanuna tabi olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihtir." hükmü düzenlenmiştir.
Bir kimsenin sigortalı sayılabilmesi için sigortalı işe giriş bildirgesinin varlığı yeterli değildir. Aynı zamanda o kimsenin Yasa"nın belirlediği biçimde (506 sayılı Yasa"nın 2. maddesi ve 5510 sayılı Yasa"nın 4/a maddesi) eylemli olarak çalışması da koşuldur. Bu yön 506 sayılı Yasa"nın 6. maddesi ile 5510 sayılı Yasa"nın 7/a maddesinde ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 1999/21-549-555, 2005/21-437-448 ve 2007/21-306-320 sayılı kararlarında da vurgulanmıştır. Bu bakımdan davacının işyerinde eylemli olarak çalışıp
çalışmadığının yöntemince araştırılması gerektiği ortadadır. Fiili veya gerçek çalışmayı ortaya koyacak belgeler, işe giriş bildirgesiyle birlikte 506 sayılı Yasa’nın 79. maddesinde belirtilen sigortalının gün sayısını, kazanç durumunu, çalışma tarihleriyle birlikte ortaya koyan aylık sigorta gün bilgileri ile Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği’nin 17. maddesinde belirtilen 4 aylık prim bordroları gibi Kuruma verilmesi zorunlu belgelerdir. Yöntemince düzenlenip süresi içerisinde Kuruma verilen işe giriş bildirgesi, kişinin işe alınmış olduğunu gösterirse de fiili çalışmanın varlığının ortaya konulması açısından tek başına yeterli kabul edilemez. Sigortalılıktan söz edebilmek için, çalışmanın varlığı, Yargıtay uygulamasında 506 sayılı Yasanın 79/10. maddesine dayalı sigortalılığın tespiti davaları yönünden kabul edilen ilkelere uygun biçimde belirlenmelidir. Zira, sigortalılığın başlangıcına yönelik her dava sigortalılığın tespiti istemini de içerir. Aksine düşünce, özellikle yaşlılık aylığının kabulü için öngörülen sigortalılık süresi yönünden çalışanlar ile çalışmayanlar arasında adaletsiz ve haksız bir durum yaratır. Bu nedenle, işe giriş bildirgesinin verildiği ancak yasal diğer belgelerin bulunmadığı durumlarda çalışma olgusunu ortaya koyabilecek inandırıcı ve yeterli kanıtlar aranmalı, kamu düzenine dayalı bu tür davalarda hakim, görevi gereği doğrudan soruşturmayı genişleterek sigortalılık koşullarının oluşup oluşmadığını belirlemelidir. Bu yön, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555, 5.2.2003 gün 2003/21-35-64, 15.10.2003 gün 2003/21-634-572, 3.11.2004 gün 2004/21-480-579 ve 2004/21-479-578, 10.11.2004 gün 2004/21-538 ve 1.12.2004 gün 2004/21-629 sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
Bu tür davalar yalnızca bir günlük çalışmanın tespitinden ibaret olarak görülmemeli, bir günlük çalışmanın kabulü ile saptanacak sigortalılık başlangıcının sigortalıya sağlayacağı sigortalılık süresi ile birlikte kazandıracağı haklar dikkate alınmalı ve giriş bildirgesi ile birlikte eylemli çalışmanın bulunup bulunmadığı özellikle belirlenmeli, buna göre dönem bordrosunda yer alan ve davacının talep ettiği tarihte çalışması mevcut tanıklar ile gerektiğinde komşu işyerleri çalışanları olduğu kayıtlarla ya da kolluk yolu ile yaptırılacak araştırma ile belirlenen kimselerin beyanlarına başvurulmalı, sonucuna göre karar verilmelidir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; 22/01/1974 doğumlu, davacının, 01.08.1991 tarihinde 17 yaşında olduğu, 01.08.1991 tarihli İşe giriş bildirgesinin, Erdem Karo ünvanlı 65388 sicil numaralı, Etiler Mah. 899. Sok adresindeki işyerinden 27.08.1991 tarihinde kuruma verildiği, bilirkişi tarafından işe giriş bildirgesindeki imzanın davacıya ait olmadığına karar verildiği, davacının hizmet cetvelinde 29/06/1998 tarihinde 4/b isteğe bağlı, 01/07/2007 tarihinde 4/a sigortalılığının başladığı, davalı işyerinden 1991 yılında dönem bordrosu verilmediği, 1992/2. dönem bordrosunda 1 kişinin bildirilmiş ancak isminin bulunmadığı, 65388 sicil numarasıyla ... adına işlem gören, (Erdem) Karo İmalatı işyerinin 01.06.1991 tarihinde 506 Sayılı Yasa kapsamına alınıp, 03.03.1992 tarihinde kapsamdan çıktığı, dava konusu dönemde faal olduğu, zabıta araştırmasında “adresin yıllar önce yıkıldığı, yerine apartman yapıldığı, işverenin iflas ettiği, işverenin bu adreste mesken olarak oturduğu, şu an pazarcılık yaptığı, komşu işyeri tespit edilemediği” hususlarına yer verildiği, Emniyet tutanağında işverenin beyanıyla bir tanığın isminin tespit edildiği, dinlenen iki tanığın da birlikte çalıştıklarını ancak sigortalarının olmadığını beyan ettikleri, tanıkların hizmet cetvellerinde talep tarihinden çok sonra hizmet bildirimi bulunduğu, bu kişilerin aynı zamanda davacı tanıkları oldukları, dinlenen tanık beyanlarının ve toplanan delillerin kabule yeterli olmadığı, eylemli çalışma olgusunun yeterli ve gerekli bir araştırmayla sağlıklı bir biçimde belirlenmeden davanın kısmen kabulüne karar verildiği anlaşılmaktadır.
./..
Mahkemece yapılacak iş; 1991 yılında dönem bordrosu verilmediğinden Sosyal Güvenlik Kurumundan, Belediye"den ve Vergi Dairesinden sorulmak suretiyle sağlıklı bir araştırma yaptırılarak talep tarihinde davalı işyerine komşu işyerlerindeki işverenler veya bu işverenlerin resmi kayıtlarına geçmiş çalışanlarını tespit etmek, sonrasında bu işyerlerinde çalıştığı tespit edilen kayıtlı komşu işyeri çalışanlarının kayıtlarını SGK’dan getirterek çalışmanın niteliği ile gerçek bir çalışma olup olmadığı yönünde yöntemince beyanlarını almak, sigorta sicil numarasının hangi ilin ve yılın serilerinden olduğunu ve tespiti istenen dönem içerisinde Kurum müfettişlerince yapılan bir inceleme olup olmadığını Kurumdan sormak, çalışma olgusunu somut ve inandırıcı bilgilere dayalı şekilde 506 sayılı Yasanın 2, 6, 9 ve 79/8. maddeleri gereğince ortaya koyduktan sonra davanın nitelikçe kamu düzenini ilgilendirdiği nazara alınıp araştırma genişletilerek sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve Bölge Adliye Mahkemesince yeniden verilen “Davanın Kısmen Kabulü” KARARI BOZULMALIDIR.
G)SONUÇ: Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı 6100 sayılı HMK’nun 373/2. maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 16/01/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.