14. Hukuk Dairesi 2015/14701 E. , 2017/5272 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 23.12.2014 gününde verilen dilekçe ile ortaklığın giderilmesi talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 26.05.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, ortaklığın giderilmesi istemine ilişkindir.
Davacı vekili, 1166 ada 28 parsel sayılı taşınmazdaki ortaklığın satış suretiyle giderilmesini istemiştir.
Mahkemece, davanın kabulü ile ortaklığın satış yoluyla giderilmesine karar verilmiştir.
Hükmü, davalılar vekili temyiz etmiştir.
I-Paydaşlığın (ortaklığın) giderilmesi davaları, paylı mülkiyet veya elbirliği mülkiyetine konu taşınır veya taşınmaz mallarda paydaşlar (ortaklar) arasında mevcut birlikte mülkiyet ilişkisini sona erdirip ferdi mülkiyete geçmeyi sağlayan, iki taraflı, tarafları için benzer sonuçlar doğuran davalardır.
Paydaşlığın giderilmesi davasını paydaşlardan biri veya birkaçı diğer paydaşlara karşı açar. Davada bütün paydaşların yer alması zorunludur. Paydaşlardan veya ortaklardan birisinin ölmesi halinde alınacak mirasçılık belgesine göre mirasçılarının davaya katılmaları sağlandıktan sonra işin esasının incelenmesi gerekir.
II- 7201 sayılı Tebligat Kanununun;
1- "Bilinen Adreste Tebligat" kenar başlıklı 10. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında, "Tebligat, tebliğ yapılacak şahsa bilinen en son adresinde yapılır. Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır.",
2- "Tebliğ imkansızlığı ve tebellüğden imtina" kenar başlıklı 21. maddesinde, "Kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir ve memurlarına imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama halinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirilir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.
Gösterilen adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olup, muhatap o adreste hiç oturmamış veya o adresten sürekli olarak ayrılmış olsa dahi, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza karşılığında teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırır. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.
Muhtar, ihtiyar heyeti azaları, zabıta amir ve memurları yukarıdaki fıkralar uyarınca kendilerine teslim edilen evrakı kabule mecburdurlar.",
III- Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin;
"Bilinen adreste tebligat" kenar başlıklı 16. maddesinde; "(1) Tebligat, öncelikle tebliğ yapılacak şahsın bilinen en son adresinde yapılır. Bilinen en son adresin tespitinde, tebliğ isteyenin beyanı, muhatabın veya diğer ilgililerin bildirimleri ya da mevcut belgeler esas alınır.
(2) Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır. Ayrıca başkaca adres araştırması yapılmaz. 79 uncu maddenin ikinci fıkrasına göre renkli bastırılan tebligat zarfında, adresin muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresi olduğu belirtilerek bu adrese tebligat yapılacağına dair meşruhata yer verilir" hükümlerine yer verilmiştir.
Tebligat Kanunu, 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanunla değiştirildikten sonra, gerçek kişilere yapılacak tebligatla ilgili olarak iki aşamalı bir yol benimsenmiştir. Bu değişikliğe göre, muhatabın adres kayıt sistemindeki adresine, Kanunun 21. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca doğrudan tebligat yapılması mümkün değildir. Muhataba çıkarılan ilk tebligat, bilinen veya gösterilen adresine yapılacaktır. Buna göre, ilk defa bildirilen adresin muhatabın (davalının) adres kayıt sistemindeki adresi veya başka bir adres olması arasında fark yoktur. Her iki adres de Tebligat Kanununun 10/1. maddesi kapsamında bilinen adrestir. Bildirilen adrese çıkarılan tebligatın bila tebliğ iade edilmesi halinde, Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 16/2. maddesi de nazara alınarak muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine Tebligat Kanununun 21/2. maddesine göre tebligat çıkarılacaktır.
Tebligat Kanununun 10/2 ve 21/2. maddeleri farklı şekilde yorumlanarak, başka adresi bilinmediği gerekçesiyle muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine doğrudan doğruya 21/2. maddesine göre tebligat çıkartılması muhatabın savunma hakkını kısıtlayacağından, Anayasanın "Hak arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesine ve Tebligat Kanununun yukarıda bahsi geçen hükümlerine aykırı olacaktır.
Tebligat Kanununda değişiklik öngören maddelerin gerekçelerine göre, tebliğ işleminin iki veya üç tebligatla yapılmasının amaçlandığı anlaşılmaktadır. Tebligat Kanununda yapılan değişiklikten sonraki hükümlerde ve bu değişikliğe uygun olarak çıkarılan uygulama yönetmeliği hükümlerinde, muhatabın sadece adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresinin bilinen adres olarak bildirilmesi halinde ilk tebliğin 21/2"ye göre yapılacağına imkan tanınmamış, aksine bildirilen adres, adres kayıt sistemindeki adres olsa dahi tebligatın 10/1 ve 21/1 maddelere göre yapılacağı, bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, ikinci tebliğin 21/2"ye göre yapılabileceği belirtilmiştir.
Ayrıca Yönetmeliğin 16 ve 79. maddelerin,Kanunun 21/2.maddesine göre çıkarılacak tebligatların açık mavi renkli zarflarla yapılacağı belirtilerek,bu usulün hemen başvurulacak bir yol olmadığına, istisna olarak ve belirli
şartların oluşması halinde başvurulacak bir tebligat şekli olduğuna da işaret etmektedir. İlk defa bildirilen adres, adres kayıt sistemindeki adres olsa dahi, tebliğ evrakının Kanunun 10. maddesine göre normal bir şekilde çıkarılması, Kanunun 20 ve 21. maddesinin birinci fıkrası ile Tebligat Yönetmeliğinin 29. maddesince muhatap lehine olan araştırmalar yapılarak tebligatın kendisine ulaşması ve bilgilendirme işlemlerinin yerine getirilmesi gerekir.
Somut olaya gelince; davalılardan ... ve ..."ye, dava dilekçeleri tebliğlerinin yurtdışında oldukları tarihlerde adreslerine gönderildiği anlaşıldığından, adı geçen davalılara 7201 sayılı Tebligat Kanunu ve Tebligat Kanununun Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik hükümleri gözetilmek suretiyle dava dilekçelerinin yeniden usulune uygun şekilde tebliğ edilerek, taraf teşkili sağlandıktan sonra esas hakkında bir karar verilmesi gerekir.
Bu durumda mahkemece, anılan davalıların davada yer alması sağlanarak taraf teşkilinin tamamlanması, savunmalarını ve delillerini sunma olanağının tanınması, toplanan ve toplanacak olan deliller birlikte değerlendirmek suretiyle işin esası hakkında karar verilmesi gerekirken taraf teşkili sağlanmaksızın ve 6100 sayılı HMK"nın 27. maddesi uyarınca hukuki dinlenme hakkı ihlal edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin yatırılan harcın istek halinde yatıranlara iadesine, 19.06.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.