3. Hukuk Dairesi 2017/480 E. , 2018/10228 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ:ASLİYE HUKUK (AİLE)MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki ziynet eşyası alacağı davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalı ile boşandıklarını, düğünde toplam 140 gr altın bilezik takıldığını, bu altınların aynen iadesini, aynen iade mümkün değilse bedeli olan 12.320,00 TL’nin dava tarihinden işleyecek faizi ile birlikte tahsilini talep etmiştir. Davalı; davacının müşterek hanedeki eşyaları alarak evi terk ettiğini ileri sürerek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece; davacının, evden ayrılırken ziynet eşyalarını yanında götürmemesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu kabul edilerek davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir. Dava; ziynet eşyalarının aynen iadesi, bunun mümkün olmaması halinde bedelinin davalıdan tahsili istemine ilişkindir.
HUMK.’nun 240. maddesine göre, tanık beyanı takdiri bir delildir. Bu nedenle hakim, tanık ifadesi ile bağlı değildir. Tanığın doğru söylemediğine dair belirti ve deliller varsa, tanık beyanlarının aksi yönde de karar verebilir. Ancak, HUMK.’nun 254. maddesine göre aksine inandırıcı delil ve olaylar mevcut olmadıkça, asıl olan tanık beyanlarının doğru kabul edilmesidir.Davacı iddiasının ispatı için tanık deliline dayanmış ve gösterdiği tanıklar mahkemece dinlenmiştir. Davacı tanığı ... (uzaktan akraba), tarafların davalının anne ve babası ile birlikte aynı evde yaşadıklarını, sonra ayrı eve taşınma kararı aldıklarını, tutulan ayrı eve davalının gelmediğini, davacıdan duyduğu kadarıyla düğünde takılan takıların bir kısmını satarak araba aldıklarını, bir kısmı ile de davalının annesinin evinin üzerine kat çıkılması için kullanıldığını, daha sonra bileziklerin davacıya iade edilmediğini, diğer davacı tanığı ... (davacının babası); davalının kira kontratı yapıp ayrı ev tuttuğunu ama daha sonra bu eve gelmediğini, daha sonra kızını almak zorunda kaldığını, davalının araba almak için davalının kızının 5 bileziğini sattığını,12 bileziği de daha sonra iade etmek koşuluyla ev yaptırmak için aldıklarını, bir diğer davacı tanığı ... (arkadaşı) ise; davacıdan duyduğu kadarıyla ilk arabalarını alırken bileziklerin 5 tanesini sattıklarını, kalan bilezikleri de davalının annesinin evini yaptırırken kullandıklarını, bunların daha sonra davacıya iade edilmediğini bildiğini beyan etmiştir. Buna göre, dinlenen davacı tanıklarının beyanları, tarafların davalının anne ve babası ile birlikte yaşamaktayken, ayrı eve taşındıklarını, ayrı ev tutulduktan sonra davalının bu eve gelmediğini ve davacının da bunun üzerine ailesinin yanında yaşamaya başladığını; düğünde davacıya takılan altınların bir kısmının davalının annesine ait evin üzerine kat çıkması için kullanıldığını, bir kısmını ise tarafların bozdurarak araba aldıkları noktasında birbirini destekler nitelikte ve tutarlıdır. O halde mahkemece, yukarıdaki ilkeler gözetilerek, öncelikle düğünde takılan ziynetlerin tamamının miktarının tespiti ile taraf delilleri değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, davada dayanılmayan olgulara göre karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacının temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 17.10.2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.